(Özel) Sürre Alayı Tablosu 146 Yıldır Görenleri Hayran Bıraktırıyor
Osmanlı İmparatorluğu’nun en önemli geleneğinin resmedildiği 14 metrekare boyutundaki dev “Sürre Alayı” tablosu 146 yıldır görenleri kendine hayran bırakıyor. Dolmabahçe Sarayında restorasyonu yapılan bir odada bulunan tablonun ilerleyen günlerde ziyarete açılması bekleniyor.
Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı’na bağlı Dolmabahçe Sarayı, Osmanlı imparatorluğu döneminde ilk resim koleksiyonu çalışmalarına ev sahipliği yapıyor. Resim koleksiyonunun en önemli parçası, 14 metrekarelik boyutuyla sarayın en büyük tablosu olan ‘Sürre Alayı’dır.
Tablo, Kurban Bayramı öncesinde gerçekleştirilen hac yolculuğundaki atmosferi detayları ile gösteriyor. Dolmabahçe Sarayında restorasyonu yapılan devam eden bir odada bulunan dev tablo ihtişamı ve ince detayları ile kendine hayran bırakıyor. Sarayda bulunan odanın restorasyon çalışmaları bittiğinde tablonun yeniden ziyaretçileri ile buluşması bekleniyor. Tabloyu çok daha gösterişli kılan ise altın varak çerçevesi. Çerçevenin bordür kısmında desen gibi yapılan bu ayrıntıda, ‘Kufi’ hat ile yazılmış Al-i İmran Suresi’nin 126. ayeti yer alıyor. Ayette, “Düşmanları bozguna uğratmak için gereken yardım ancak güçlü ve hâkim olan Allah katındandır.” deniliyor.
Sürre Alayı ne demektir?
Arapça kökenli olan ‘Sürre’, para kesesi demektir. ‘Sürre Alayı’ ise Osmanlı’nın eski ve önemli bir geleneğini ifade ediyor. Her yıl Ramazan ayından önce saray bahçesinden uğurlanan ve padişahın bağışlarını kutsal topraklara taşıyan kervana verilen isime ‘Sürre Alayı’ deniyor. Sultan, aynı zamanda tüm Müslümanların halifesidir. Bu armağanların, Devlet-i Âliye’nin kutsal topraklara beslediği sevginin bir göstergesi olduğu biliniyor. Ressam Stefano Ussi, 1869 yılında Süveyş Kanalı’nın açılışını görmek için gittiği Kahire’de sürre alayı ile karşılaşıyor ve gördüğü manzarayı çok beğendiği ifade ediliyor. Eser yapıldığı yıl Viyana’da sergileniyor. Tablonun, Mısır Hıdiv’i tarafından satın alınarak Sultan Abdülaziz’e hediye edildiği düşünülüyor.
Hac kafilesiyle Sürre gönderme geleneği 1919 yılına kadar devam ediyor. 1919-1920 yıllarında Sultan Vahdeddin tarafından Mekke ve Medine’deki ihtiyaç sahiplerine sadaka dağıtılıyor. Padişahlık sıfatını taşımamakla birlikte Osmanlı hanedanından gelen son Halife olan Abdülmecid Efendi, 1923-1924 yıllarında bu geleneğe resmen son veriyor. Gelenek I. Dünya Savaşı’nda Mekke ve Medine ile yakın irtibat kesilinceye kadar devam ediyor.
Kaynak: İHA
Tablo, Kurban Bayramı öncesinde gerçekleştirilen hac yolculuğundaki atmosferi detayları ile gösteriyor. Dolmabahçe Sarayında restorasyonu yapılan devam eden bir odada bulunan dev tablo ihtişamı ve ince detayları ile kendine hayran bırakıyor. Sarayda bulunan odanın restorasyon çalışmaları bittiğinde tablonun yeniden ziyaretçileri ile buluşması bekleniyor. Tabloyu çok daha gösterişli kılan ise altın varak çerçevesi. Çerçevenin bordür kısmında desen gibi yapılan bu ayrıntıda, ‘Kufi’ hat ile yazılmış Al-i İmran Suresi’nin 126. ayeti yer alıyor. Ayette, “Düşmanları bozguna uğratmak için gereken yardım ancak güçlü ve hâkim olan Allah katındandır.” deniliyor.
Sürre Alayı ne demektir?
Arapça kökenli olan ‘Sürre’, para kesesi demektir. ‘Sürre Alayı’ ise Osmanlı’nın eski ve önemli bir geleneğini ifade ediyor. Her yıl Ramazan ayından önce saray bahçesinden uğurlanan ve padişahın bağışlarını kutsal topraklara taşıyan kervana verilen isime ‘Sürre Alayı’ deniyor. Sultan, aynı zamanda tüm Müslümanların halifesidir. Bu armağanların, Devlet-i Âliye’nin kutsal topraklara beslediği sevginin bir göstergesi olduğu biliniyor. Ressam Stefano Ussi, 1869 yılında Süveyş Kanalı’nın açılışını görmek için gittiği Kahire’de sürre alayı ile karşılaşıyor ve gördüğü manzarayı çok beğendiği ifade ediliyor. Eser yapıldığı yıl Viyana’da sergileniyor. Tablonun, Mısır Hıdiv’i tarafından satın alınarak Sultan Abdülaziz’e hediye edildiği düşünülüyor.
Hac kafilesiyle Sürre gönderme geleneği 1919 yılına kadar devam ediyor. 1919-1920 yıllarında Sultan Vahdeddin tarafından Mekke ve Medine’deki ihtiyaç sahiplerine sadaka dağıtılıyor. Padişahlık sıfatını taşımamakla birlikte Osmanlı hanedanından gelen son Halife olan Abdülmecid Efendi, 1923-1924 yıllarında bu geleneğe resmen son veriyor. Gelenek I. Dünya Savaşı’nda Mekke ve Medine ile yakın irtibat kesilinceye kadar devam ediyor.