Tedbir Kararında Geçen İfadeler Nedeniyle Masumiyet Karinesinin İhlali
Anayasa Mahkemesi, tedbir kararında kendisi hakkında kullanılan 'şiddet uygulayan' ibaresinin suç işlediği izlenimi doğurduğu ve masumiyetini zedelediğini iddia eden başvurucuyu haklı buldu.
Anayasa Mahkemesi, tedbir kararında kendisi hakkında kullanılan "şiddet uygulayan" ibaresinin suç işlediği izlenimi doğurduğu ve masumiyetini zedelediğini iddia eden başvurucuyu haklı buldu.
Anayasa Mahkemesinin Resmi Gazete'de yayımlanan kararına göre, Antalya'da bir kadın, bir üniversitede araştırma görevlisi olan eski erkek arkadaşından "kendisini takip ederek rahatsız ettiği" iddiasıyla Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu.
Aile Mahkemesi de iki ay süreyle geçerli olmak üzere başvurucunun eski kız arkadaşına yaklaşmamasına ve onu rahatsız etmemesine karar verdi. Mahkeme, bu kararında başvurucu için "şiddet uygulayan" ifadesini kullandı.
Bu arada Cumhuriyet Başsavcılığı olayla ilgili kamu davası açılmasını gerektirir nitelikte ve yeterlilikte delil bulunmadığını belirterek kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi. Mahkeme, başvurucunun tedbir kararına itirazını ise reddetti.
Araştırma görevlisi, aile mahkemesi tarafından verilen tedbir kararında geçen ifadeler nedeniyle masumiyet karinesinin ihlal edildiğini öne sürerek, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu. Başvurucu, tedbir kararlarında kullanılan "şiddet uygulayan" ibaresinin suç işlediği izlenimi doğurduğunu ve hakkında gerçek olmayan iddialara dayalı olarak verilen tedbir kararında kullanılan ifadelerin masumiyetini zedelediğini iddia etti.
- Mahkemenin Değerlendirmesi
Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, başvurucunun Anayasa'nın 36. ve 38. maddelerinde güvence altına alınan masumiyet karinesinin ihlal edildiğine karar verdi.
Yüksek Mahkemenin gerekçesinde, masumiyet karinesinin, hakkında suç isnadı bulunan bir kişinin adil bir yargılama sonunda suçlu olduğuna dair kesin hüküm tesis edilene kadar masum sayılması gerektiğini ifade ettiği belirtildi.
Gerekçede, hiç kimsenin, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar yargılama makamları ve kamu otoriteleri tarafından suçlu olarak nitelendirilemeyeceği ve suçlu muamelesine tabi tutulamayacağı vurgulandı.
Başvurucunun, kendisi hakkında tedbir kararlarında kullanılan "şiddet uygulayan" ibaresinin suç işlediği izlenimi doğurduğunu ve masumiyetini zedelediğini iddia ettiği hatırlatılan gerekçede, şu tespitler yapıldı:
"(Şiddet uygulayan) tabirinin bu nitelikteki tedbir kararlarında şablon olarak kullanılması yerine her somut olay çerçevesinde mahkeme veya diğer adli makamlarca değerlendirilerek titiz bir yaklaşım sergilenmesi gerekmektedir. 6284 sayılı Kanun'da 'şiddet uygulayan' kavramı kullanılmış ise de bu tabirin her olayda uygulayıcılar tarafından kullanılmasını zorunlu kılan bir hüküm bulunmamaktadır. Mahkeme ve ilgili makamlar tarafından verilen tedbir kararlarında 'şiddet uygulayan' yerine başka uygun tabirlerin kullanıldığı da görülmektedir. Zira uygulama açısından genel anlamda 'şiddet uygulayan' ibaresinin kişinin suç konusunu doğurabilecek eylemleri işlediği izlenimini oluşturan, sorunlu bir tabir olduğu anlaşılmaktadır.
Somut olayın koşullarında başvurucu hakkında 'şiddet uygulayan' ifadesinin kullanılmasının, başvurucunun takipsizlik kararına konu eylemi işlediği ya da farklı şiddete yönelik eylemleri fiilen gerçekleştirdiği izlenimini doğurduğu anlaşılmıştır. Bu açıdan kararda geçen ifadelerle başvurucunun tedbire konu eylemleri işlediği veya suçlu olduğu inancının yansıtıldığı sonucuna ulaşılmıştır."
Somut başvuruda, masumiyet karinesini ihlal ettiği tespit edilen ifadelerin mahkemelerin kararlarının sonucunu etkileyen bir yönünün bulunmadığı değerlendirildiğinden, tedbir kararıyla ilgili yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmadığı kanaatine varıldı.
"Şiddet uygulayan" ve "şiddete uğrayan" ibaresinin mahkeme kararlarından çıkarılmasıyla, ihlalin giderilmiş olacağı, bu nedenle mahkeme kararlarında geçen ve ihlal sonucunu doğuran ifadelerin ilgili Mahkemelerce düzeltilmesine hükmedildi.
Kaynak: AA
Anayasa Mahkemesinin Resmi Gazete'de yayımlanan kararına göre, Antalya'da bir kadın, bir üniversitede araştırma görevlisi olan eski erkek arkadaşından "kendisini takip ederek rahatsız ettiği" iddiasıyla Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu.
Aile Mahkemesi de iki ay süreyle geçerli olmak üzere başvurucunun eski kız arkadaşına yaklaşmamasına ve onu rahatsız etmemesine karar verdi. Mahkeme, bu kararında başvurucu için "şiddet uygulayan" ifadesini kullandı.
Bu arada Cumhuriyet Başsavcılığı olayla ilgili kamu davası açılmasını gerektirir nitelikte ve yeterlilikte delil bulunmadığını belirterek kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi. Mahkeme, başvurucunun tedbir kararına itirazını ise reddetti.
Araştırma görevlisi, aile mahkemesi tarafından verilen tedbir kararında geçen ifadeler nedeniyle masumiyet karinesinin ihlal edildiğini öne sürerek, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu. Başvurucu, tedbir kararlarında kullanılan "şiddet uygulayan" ibaresinin suç işlediği izlenimi doğurduğunu ve hakkında gerçek olmayan iddialara dayalı olarak verilen tedbir kararında kullanılan ifadelerin masumiyetini zedelediğini iddia etti.
- Mahkemenin Değerlendirmesi
Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, başvurucunun Anayasa'nın 36. ve 38. maddelerinde güvence altına alınan masumiyet karinesinin ihlal edildiğine karar verdi.
Yüksek Mahkemenin gerekçesinde, masumiyet karinesinin, hakkında suç isnadı bulunan bir kişinin adil bir yargılama sonunda suçlu olduğuna dair kesin hüküm tesis edilene kadar masum sayılması gerektiğini ifade ettiği belirtildi.
Gerekçede, hiç kimsenin, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar yargılama makamları ve kamu otoriteleri tarafından suçlu olarak nitelendirilemeyeceği ve suçlu muamelesine tabi tutulamayacağı vurgulandı.
Başvurucunun, kendisi hakkında tedbir kararlarında kullanılan "şiddet uygulayan" ibaresinin suç işlediği izlenimi doğurduğunu ve masumiyetini zedelediğini iddia ettiği hatırlatılan gerekçede, şu tespitler yapıldı:
"(Şiddet uygulayan) tabirinin bu nitelikteki tedbir kararlarında şablon olarak kullanılması yerine her somut olay çerçevesinde mahkeme veya diğer adli makamlarca değerlendirilerek titiz bir yaklaşım sergilenmesi gerekmektedir. 6284 sayılı Kanun'da 'şiddet uygulayan' kavramı kullanılmış ise de bu tabirin her olayda uygulayıcılar tarafından kullanılmasını zorunlu kılan bir hüküm bulunmamaktadır. Mahkeme ve ilgili makamlar tarafından verilen tedbir kararlarında 'şiddet uygulayan' yerine başka uygun tabirlerin kullanıldığı da görülmektedir. Zira uygulama açısından genel anlamda 'şiddet uygulayan' ibaresinin kişinin suç konusunu doğurabilecek eylemleri işlediği izlenimini oluşturan, sorunlu bir tabir olduğu anlaşılmaktadır.
Somut olayın koşullarında başvurucu hakkında 'şiddet uygulayan' ifadesinin kullanılmasının, başvurucunun takipsizlik kararına konu eylemi işlediği ya da farklı şiddete yönelik eylemleri fiilen gerçekleştirdiği izlenimini doğurduğu anlaşılmıştır. Bu açıdan kararda geçen ifadelerle başvurucunun tedbire konu eylemleri işlediği veya suçlu olduğu inancının yansıtıldığı sonucuna ulaşılmıştır."
Somut başvuruda, masumiyet karinesini ihlal ettiği tespit edilen ifadelerin mahkemelerin kararlarının sonucunu etkileyen bir yönünün bulunmadığı değerlendirildiğinden, tedbir kararıyla ilgili yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmadığı kanaatine varıldı.
"Şiddet uygulayan" ve "şiddete uğrayan" ibaresinin mahkeme kararlarından çıkarılmasıyla, ihlalin giderilmiş olacağı, bu nedenle mahkeme kararlarında geçen ve ihlal sonucunu doğuran ifadelerin ilgili Mahkemelerce düzeltilmesine hükmedildi.