'Sessiz Kamp 3' Kızılcahamam'da Gerçekleştirildi
Türkiye’de bir ilk olarak işitme engelli bireyler ve işitme engeli bulunmayan bireyler arasında farkındalık oluşturmak amacıyla kurulan “Sessiz Kamp” projesinin üçüncü durağı Ankara Kızılcahamam’da buluştu.
Doğada işaret diliyle iletişim kurmanın zor olmadığını tüm insanlara fark ettirmek amacıyla düzenlenen kampa, Türkiye’nin çeşitli illerinden katılan ve 7’den 77’ye her yaştan işitme engelli bireyler ve işitme engeli olmayan bireyler yoğun ilgi gösterdi. İşitme engeli olan Hikmet Onat’ın önderliğinde gerçekleşen Sessiz Kamp’a katılan bireyler Kızılcahamam Şahinler Tabiat Parkı’nda kaldıkları süre boyunca çeşitli etkinlikler gerçekleştirerek zamanlarını doğayla ve birbirlerinin hayatlarına dokunarak geçirdiler.
Sessiz Kamp’ın kurucusu Hikmet Onat, doğuştan işitme engelli olduğunu belirterek işaret dilini sonradan öğrendiğini söyledi.
Onat, “İşaret dilini yaygınlaştırmak için işitme engelli ve işiten bireylerin bir arada toplanmasını istedim ve böyle bir kamp projesi aklıma geldi. Kampın adını koyma aşamasında düşüncelerim oldu. ‘Sessiz Kamp’ yaptıktan sonra işitme engeli olan arkadaşlar fikrimi beğendi” ifadelerini kullandı.
Sessiz Kamp’ın başlama noktasının Eskişehir olduğunu söyleyen Onat, kampı Türkiye’nin doğu illerinde de yapmak istediklerini söyledi.
Onat, “Sessiz Kamp’ın ilkini Eskişehir’de yaptık. Türkiye’deki işitme engelliler için Eskişehir’in farklı bir önemi var. Bunun nedeni ise; Türkiye’de işitme engellilerin aldığı eğitimler anaokulundan başlayıp üniversiteye kadar Eskişehir’de veriliyor. Bu yüzden ilkini Eskişehir’de yaptık. İkincisini ise; İstanbul Kilyos’ta yaptık. Üçüncüsü içinse Kızılcahamam Şahinler Tabiat Parkını uygun gördük. Bundan sonraki kampları; İzmir ve Elazığ’da yapmak istiyoruz. Doğu’da da yapmak istiyoruz çünkü Doğu illerinde de çok sayıda işitme engelli kardeşlerimiz var. Onlara da kamp kültürü ve doğa sevgisi kazandırmak istiyoruz” şeklinde konuştu.
Herkesin potansiyel bir engelli adayı olduğunu hatırlatan Onat, “Ulaşım konusunda biraz zorluk çektik ama buna rağmen kampa 160 kişi katıldı.
Bu kişiler arasında 50 kişi işiten bireyler. Beraber kaynaşıp bir şeyler paylaşmak bizim için çok değerli. Bundan sonraki hedeflerimiz arasında tercümanlarımızın çoğalması var. Şu an aramızda kamuda çalışan çok kişi var. Onlar da işaret dili öğrenmeye çalışıyor. Sonuçta yarın bir gün işaret diline ihtiyaç duyabiliriz. Bu vesileyle engelleri kaldırmış olacağız” dedi.
“Eğitim açısından yaşadıkları zorlukların farkında değilmişim”
Ankara’da Matematik öğretmenliği yapan ve işitme engeli bulunmayan Ceyda Özşimşek, işitme engelli bireylerin yaşadığı zorlukları daha iyi anlamak ve onlarla iletişimde olmak için kampa katıldığını belirterek, “İşitme engelli değilim. Buraya empati kurmak ve farklı dünyaları keşfetmek amacıyla geldim. İnternette gördüm, Sessiz Kamp’a ilk kez katılıyorum. Çok farklı bir tecrübe oldu. Şimdiye kadar farkında olmadığımın bile farkında değilmişim. Burada işitme engelli bireyle, sağır birey farklı kavramlarmış onu öğrendim. Eğitim açısından yaşadıkları zorlukların hiç farkında olmadığımı gördüm. Özellikle yabancı dil konusunda yaşadıkları zorlukların ne derece büyük olduğunu yeni öğrendim. Lisans ve sonrasındaki eğitimlerde çok sıkıntılar yaşadıklarını çünkü sistemin işitme engellilere göre entegre edilmediğini söylediler. Ben kendime yeni bir şeyler katmayı seven biriyim. İşaret dilini burada öğreniyorum. Burada öğrendiklerim sadece öğretmenlik hayatımda değil her alanda faydası olacak. Kendi hayatımızda da yarın ne yaşayacağımızın garantisi yok. Kendimiz de bu engeli taşıyan bireyler haline dönüşebiliriz. Sadece faydacı bir tutumla değil, çevremizdeki insanlarla iletişim kurabilmek için de bu dili öğrenmemiz gerekiyor. Öğretmenlik hayatımda da işitme engelli öğrencilerim olabilir. Onlara da faydalı olabilmek için kendimi geliştirmem gerekiyor” diye konuştu.
“İşitsel dünyaya girdiğimizde gevezeliğimiz oluyor”
İşaret dili çevirmeni olan Neslihan Kurt, Türkiye’de çok fazla bilinmeyen Child of Deaf Adult’a (CODA) dikkat çekti. Ebeveynleri işitme engelli olan ve kendisinde işitme engeli bulunmayan çocuklara CODA dendiğini ifade eden Kurt, kendisinin de bir CODA olduğunu söyledi.
Kurt, “CODA, sağır ailelerin çocuklarına deniyor. Yani sağır kültürüyle büyümüş çocuklara deniyor. Çift dilli, çift kültürlü çocuklar oluyor. Bizim gibi çocuklar hem konuşan, duyan dünyada hem sağır dünyasında büyüyorlar. Bu iki kültürü de üstlerine alarak arada köprü oluyorlar. Çift dilden kastım ise hem konuşmayı, ana dilimizi öğreniyoruz hem de işaret dilini öğreniyoruz. Şu an CODA’lara ilişkin çok fazla faaliyet yok. Yapılan projelere katılıp, o projeleri yapan arkadaşlarımıza yardımcı olmaya çalışıyoruz. Genelimiz işaret dili çevirmenliği yapıyor ve sağırlarla bir arada olmaya çalışıyoruz. Konuşmamızda bazı bozukluklar olabiliyor. Bir diğer dezavantajımızda da sağırlarla birlikte olduğumuz için işitsel dünyaya girdiğimizde gevezeliğimiz oluyor” dedi.
İşitme engeli olan ve Sessiz Kamp’ta olduğu için çok mutlu olduğunu işaret diliyle anlatan Ahmet Turan Yılmaz, “Sağırlarla birlikte Sessiz Kamp’a geldik. Burayı çok seviyorum, çok mutluyum, çok güzel eğlenceler var. Çok moral veriyorlar, eğitimler veriyorlar çok mutluyum, çok huzurluyum, çok rahat hissediyorum. Hepinizi, Sessiz Kamp’ta olan herkesi çok seviyorum” ifadelerini kullandı.
“İşitme engelli bireyleri dışlayarak değil onlarla birlikte olarak yaşayın”
Ankara Üniversitesi’nde işaret dili eğitmenliği yapan ve işitme engeli bulunan Mesut Öztürk, işitme engeli bulunmayan bireylere eğitim verdiğini söyleyerek herkesin işaret dili öğrenmesi gerektiğini söyledi.
İşaret dilini kullanarak konuşan Öztürk, “Dışarıdan işiten bireyler geliyor ve onlara işaret dili öğretiyorum. İşiten bireylerle iletişim kurarken ilk anda biraz zorlanıyoruz tabii ki. Mimiklerimiz, hareketlerimizle dikkatlerini çekiyoruz. Önce yazı diliyle iletişime geçiyoruz sonrasında beden diliyle anlaşıyoruz çok çabuk da kavrıyorlar zaten. İletişimde engel yok. İşitme engelli bireylerin eğitimleri konusunda sıkıntılar yaşanıyor. İşitme engelli bireyler olarak Türkiye genelindeki işiten bireylerle aynı eğitimi almak istiyoruz. Aynı cümle gramer eğitimini almak istiyoruz. Örneğin küçük yaşta okula başladığımızda öğretmen işaret dilini bilmiyor, sürekli konuşuyor ve yazdığı dil çok ağır geliyor. Liseden, üniversiteden mezun oluyoruz ama asla işaret diliyle eğitim görmüyoruz. Öğretmenler işaret dili bilmiyorsa bile tercüman yardımıyla işitme engelli bireyleri eğitebilir. Sonrasında işitme engelli bireyler avukat olabilir, doktor olabilir, savcı olur ve normal işiten bireylerle eşit bir hayat sürdürebilirler. Normal işiten bireylerin hepsinin işaret dili bilmesi lazım. İşitme engelli bireyleri dışlayarak değil de onlarla birlik olarak yaşaması lazım” şeklinde konuştu.
Kaynak: İHA
Sessiz Kamp’ın kurucusu Hikmet Onat, doğuştan işitme engelli olduğunu belirterek işaret dilini sonradan öğrendiğini söyledi.
Onat, “İşaret dilini yaygınlaştırmak için işitme engelli ve işiten bireylerin bir arada toplanmasını istedim ve böyle bir kamp projesi aklıma geldi. Kampın adını koyma aşamasında düşüncelerim oldu. ‘Sessiz Kamp’ yaptıktan sonra işitme engeli olan arkadaşlar fikrimi beğendi” ifadelerini kullandı.
Sessiz Kamp’ın başlama noktasının Eskişehir olduğunu söyleyen Onat, kampı Türkiye’nin doğu illerinde de yapmak istediklerini söyledi.
Onat, “Sessiz Kamp’ın ilkini Eskişehir’de yaptık. Türkiye’deki işitme engelliler için Eskişehir’in farklı bir önemi var. Bunun nedeni ise; Türkiye’de işitme engellilerin aldığı eğitimler anaokulundan başlayıp üniversiteye kadar Eskişehir’de veriliyor. Bu yüzden ilkini Eskişehir’de yaptık. İkincisini ise; İstanbul Kilyos’ta yaptık. Üçüncüsü içinse Kızılcahamam Şahinler Tabiat Parkını uygun gördük. Bundan sonraki kampları; İzmir ve Elazığ’da yapmak istiyoruz. Doğu’da da yapmak istiyoruz çünkü Doğu illerinde de çok sayıda işitme engelli kardeşlerimiz var. Onlara da kamp kültürü ve doğa sevgisi kazandırmak istiyoruz” şeklinde konuştu.
Herkesin potansiyel bir engelli adayı olduğunu hatırlatan Onat, “Ulaşım konusunda biraz zorluk çektik ama buna rağmen kampa 160 kişi katıldı.
Bu kişiler arasında 50 kişi işiten bireyler. Beraber kaynaşıp bir şeyler paylaşmak bizim için çok değerli. Bundan sonraki hedeflerimiz arasında tercümanlarımızın çoğalması var. Şu an aramızda kamuda çalışan çok kişi var. Onlar da işaret dili öğrenmeye çalışıyor. Sonuçta yarın bir gün işaret diline ihtiyaç duyabiliriz. Bu vesileyle engelleri kaldırmış olacağız” dedi.
“Eğitim açısından yaşadıkları zorlukların farkında değilmişim”
Ankara’da Matematik öğretmenliği yapan ve işitme engeli bulunmayan Ceyda Özşimşek, işitme engelli bireylerin yaşadığı zorlukları daha iyi anlamak ve onlarla iletişimde olmak için kampa katıldığını belirterek, “İşitme engelli değilim. Buraya empati kurmak ve farklı dünyaları keşfetmek amacıyla geldim. İnternette gördüm, Sessiz Kamp’a ilk kez katılıyorum. Çok farklı bir tecrübe oldu. Şimdiye kadar farkında olmadığımın bile farkında değilmişim. Burada işitme engelli bireyle, sağır birey farklı kavramlarmış onu öğrendim. Eğitim açısından yaşadıkları zorlukların hiç farkında olmadığımı gördüm. Özellikle yabancı dil konusunda yaşadıkları zorlukların ne derece büyük olduğunu yeni öğrendim. Lisans ve sonrasındaki eğitimlerde çok sıkıntılar yaşadıklarını çünkü sistemin işitme engellilere göre entegre edilmediğini söylediler. Ben kendime yeni bir şeyler katmayı seven biriyim. İşaret dilini burada öğreniyorum. Burada öğrendiklerim sadece öğretmenlik hayatımda değil her alanda faydası olacak. Kendi hayatımızda da yarın ne yaşayacağımızın garantisi yok. Kendimiz de bu engeli taşıyan bireyler haline dönüşebiliriz. Sadece faydacı bir tutumla değil, çevremizdeki insanlarla iletişim kurabilmek için de bu dili öğrenmemiz gerekiyor. Öğretmenlik hayatımda da işitme engelli öğrencilerim olabilir. Onlara da faydalı olabilmek için kendimi geliştirmem gerekiyor” diye konuştu.
“İşitsel dünyaya girdiğimizde gevezeliğimiz oluyor”
İşaret dili çevirmeni olan Neslihan Kurt, Türkiye’de çok fazla bilinmeyen Child of Deaf Adult’a (CODA) dikkat çekti. Ebeveynleri işitme engelli olan ve kendisinde işitme engeli bulunmayan çocuklara CODA dendiğini ifade eden Kurt, kendisinin de bir CODA olduğunu söyledi.
Kurt, “CODA, sağır ailelerin çocuklarına deniyor. Yani sağır kültürüyle büyümüş çocuklara deniyor. Çift dilli, çift kültürlü çocuklar oluyor. Bizim gibi çocuklar hem konuşan, duyan dünyada hem sağır dünyasında büyüyorlar. Bu iki kültürü de üstlerine alarak arada köprü oluyorlar. Çift dilden kastım ise hem konuşmayı, ana dilimizi öğreniyoruz hem de işaret dilini öğreniyoruz. Şu an CODA’lara ilişkin çok fazla faaliyet yok. Yapılan projelere katılıp, o projeleri yapan arkadaşlarımıza yardımcı olmaya çalışıyoruz. Genelimiz işaret dili çevirmenliği yapıyor ve sağırlarla bir arada olmaya çalışıyoruz. Konuşmamızda bazı bozukluklar olabiliyor. Bir diğer dezavantajımızda da sağırlarla birlikte olduğumuz için işitsel dünyaya girdiğimizde gevezeliğimiz oluyor” dedi.
İşitme engeli olan ve Sessiz Kamp’ta olduğu için çok mutlu olduğunu işaret diliyle anlatan Ahmet Turan Yılmaz, “Sağırlarla birlikte Sessiz Kamp’a geldik. Burayı çok seviyorum, çok mutluyum, çok güzel eğlenceler var. Çok moral veriyorlar, eğitimler veriyorlar çok mutluyum, çok huzurluyum, çok rahat hissediyorum. Hepinizi, Sessiz Kamp’ta olan herkesi çok seviyorum” ifadelerini kullandı.
“İşitme engelli bireyleri dışlayarak değil onlarla birlikte olarak yaşayın”
Ankara Üniversitesi’nde işaret dili eğitmenliği yapan ve işitme engeli bulunan Mesut Öztürk, işitme engeli bulunmayan bireylere eğitim verdiğini söyleyerek herkesin işaret dili öğrenmesi gerektiğini söyledi.
İşaret dilini kullanarak konuşan Öztürk, “Dışarıdan işiten bireyler geliyor ve onlara işaret dili öğretiyorum. İşiten bireylerle iletişim kurarken ilk anda biraz zorlanıyoruz tabii ki. Mimiklerimiz, hareketlerimizle dikkatlerini çekiyoruz. Önce yazı diliyle iletişime geçiyoruz sonrasında beden diliyle anlaşıyoruz çok çabuk da kavrıyorlar zaten. İletişimde engel yok. İşitme engelli bireylerin eğitimleri konusunda sıkıntılar yaşanıyor. İşitme engelli bireyler olarak Türkiye genelindeki işiten bireylerle aynı eğitimi almak istiyoruz. Aynı cümle gramer eğitimini almak istiyoruz. Örneğin küçük yaşta okula başladığımızda öğretmen işaret dilini bilmiyor, sürekli konuşuyor ve yazdığı dil çok ağır geliyor. Liseden, üniversiteden mezun oluyoruz ama asla işaret diliyle eğitim görmüyoruz. Öğretmenler işaret dili bilmiyorsa bile tercüman yardımıyla işitme engelli bireyleri eğitebilir. Sonrasında işitme engelli bireyler avukat olabilir, doktor olabilir, savcı olur ve normal işiten bireylerle eşit bir hayat sürdürebilirler. Normal işiten bireylerin hepsinin işaret dili bilmesi lazım. İşitme engelli bireyleri dışlayarak değil de onlarla birlik olarak yaşaması lazım” şeklinde konuştu.