'Tarımsal Faaliyetlerimizde Hollanda Örneğini Takip Ediyoruz'
Tekfen Holding Yönetim Kurulu Başkanı Murat Gigin: 'Tohum ıslahı ve tarımsal alandaki faaliyetlerimizde Hollanda örneğini takip ediyoruz. Bu alanda coğrafyamızda önce ayak izimiz belli olsun istiyoruz. Daha sonra global bir oyuncu haline gelmeye çalışacağız' 'Hollanda gibi farklı coğrafyalarda üretip daha farklı coğrafyalarda satış ve ihracat yapmak istiyoruz. Türki Cumhuriyetlerde tarımsal faaliyetlerimizi artırıp, Avrupa ülkelerinin önde gelen pazar ve marketlerine satış yapmak istiyoruz' SOCAR Türkiye Üst Yöneticisi Zaur Gahramanov: 'Türkiye'de petrol sektörünün dışında çeşitli sektörlerde de faaliyetlerimizi sürdürmek istiyoruz'
Tekfen Holding Yönetim Kurulu Başkanı Murat Gigin,"Tohum ıslahı ve tarımsal alandaki faaliyetlerimizde Hollanda örneğini takip ediyoruz. Bu alanda coğrafyamızda önce ayak izimiz belli olsun istiyoruz. Daha sonra global bir oyuncu haline gelmeye çalışacağız." dedi.
Sabancı Üniversitesinin, Akbank’ın kurucu sponsorluğunda hayata geçirdiği Center of Excellence in Finance'nin (CEF) üçüncü konferansı düzenlendi.
Konferans kapsamında gerçekleştirilen "Gelişmekte Olan Ülkeler ve Ekonomik Görünüm" başlıklı panelde konuşan Tekfen Holding Yönetim Kurulu Başkanı Gigin, Türkiye'nin sınırları içerisindeki yatırım imkanları ile birlikte yurt dışındaki yatırım faaliyetlerini artırmaya çalıştıklarını belirtti.
Gigin, ağırlıklı olarak gaz ve petro-kimya alanında faaliyet gösterdiklerini ifade ederek, "Müteahhitlik sektöründeki gelirimizin yüzde 65-70’i yurt dışında yaptığımız çalışmalardan geliyor. Jeopolitik gelişmeler sonrasında ve coğrafi alanlarımızda yaşanan son gelişmeler fırsatlarla beraber kısıtlamaları da beraberinde getiriyor. Bu sıkıntılar zaman zaman yeni projelere davet edilmememizde veya teklif vermemizde etkin rol oynuyor.” diye konuştu.
Yakın dönemde Körfez ülkelerinde ve Orta Doğu'da yaşanan sıkıntıların bu bölgedeki yatırım faaliyetlerinin sağlıklı ilerlemesini zorlaştırdığını dile getiren Gigin, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Dost ve kardeş ülke Azerbaycan ile çalışmalarımız ileri düzeyde. Gaz ve petrol faaliyetlerimizin her kademesinde bu ülke ile yakın temas içerisindeyiz. Kazakistan'daki faaliyetlerimizi genişletiyoruz. Petrol ve gaz alanında büyük fırsatları barındıran bir ülke. Rusya’ya tekrardan eğilimlerin söz konusu bizim açımızdan da. Türk müteahhitlerinin dünyada gayet seçkin bir yeri var. Rusya da ilk 30 da takip ettiğimiz yatırımların değeri 150 milyon doları aşıyor. Afrika'da birçok fırsatları takip ediyoruz. Fakat, orada ise finansman sıkıntısının yaşandığı bir kıta.”
Gigin, tarım sektöründe 40’a yakın ülkede yatırım yaptıklarını ve 31 ülkede ihracat yaptıklarını aktararak, “Tarımda tam bir yatay entegrasyona gidiş yaşıyoruz. Tohum ıslahı ve tarımsal alandaki faaliyetlerimizde Hollanda örneğini takip ediyoruz. Bu alanda coğrafyamızda önce ayak izimiz belli olsun istiyoruz. Daha sonra global bir oyuncu haline gelmeye çalışacağız. Hollanda gibi farklı coğrafyalarda üretip daha farklı coğrafyalarda satış ve ihracat yapmak istiyoruz. Türki Cumhuriyetlerde tarımsal faaliyetlerimizi artırıp, Avrupa ülkelerinin önde gelen pazarlarına ve marketlerine satış yapmak istiyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
- "Türkiye'deki yatırımlarımızı artırmayı düşünüyoruz"
SOCAR Türkiye Üst Yöneticisi (CEO) Zaur Gahramanov ise gelişmekte olan ülkelerin dışında 85 ülkede ticari faaliyet sürdürdüklerini ve 15 ülkede yatırımlarının olduğunu aktararak, "Türkiye'de petrol sektörünün dışında çeşitli sektörlerde de faaliyetlerimizi sürdürmek istiyoruz." dedi.
Çin’in “Tek Yol Tek Kuşak” projesi kapsamında Bakü-Tiflis-Kars demir yolunu bitirdiklerini anımsatan Gahramanov, “Türkiye'deki yatırımlarımızı artırmayı düşünüyoruz. Zor zamanlardan geçiyoruz ama fırsatları bol bir zamandan geçiyoruz.” diye konuştu.
Gahramanov, Türkiye'de düzgün bir ekonomi politikası olduğu için SOCAR olarak buradaki yatırımları artırdıklarını ifade ederek, şunları kaydetti:
“İlk stratejik teşvik bize yapıldı. Türkiye'ye en büyük yatırım yapmamızın ardında Azerbaycan-Türkiye dostluğu etkili olmuştur. Dünyanın hiçbir yerinde görmediğimiz bürokrasiyi Türkiye'de gördük. Ama bu konuda bayağı bir ilerleme var açıkçası. Bu yeni başkanlık sistem ile çok ilerleme kaydedildi. Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülkede teknolojik ve dijital gelişimler çok önem arz ediyor. Son zamanlarda projelerimizde ciddi oranda bir payback (geri ödeme) görüyoruz. Aynı zamanda Ar-Ge çalışmalarının da artması ve ivme kazanması gerekiyor. Bu konuda adımlar atılmalı. Bizim de piyasamız belirli. Bölgesel güç olmanın yanında küresel bir oyuncu olmak için bunların yanında insan kaynağımızın da ciddi seviyelerde iyileşmeye ihtiyacı var. Türk bankalarının ticari finansmanı bakımından ciddi desteğe ihtiyacımız var.”
- "Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında portföy yaratmak gerekiyor"
Eczacıbaşı Holding CEO'su Atalay Muharrem Gümrah da gelişmekte olan ülkelerde bazı zamanlarda umduklarının üzerinde büyümeler yaşandığını, bazı zamanlarda aşırı derece daralmalar görüldüğünü belirterek, Türkiye zaten büyük bir ülke olduğundan bundan sonrasında büyümenin daha da yavaş ilerleyeceğini dile getirdi.
Türkiye'nin hem büyük hem de güçlü bir ülke olduğu için ekonomik kalkınmayı önemsediğinin altını çizen Gümrah, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Türkiye’deki köklü kuruluşların büyüme hikayesinde önemli nokta ise gelişmekte olan bir ülkenin risklerini dağıtmak, bütün yumurtaları aynı sepete koymamaktır. 1980’ler den beri baktığımızda Türkiye’nin ekonomik büyüme hikayesi rekabet avantajını kullanarak üretim ekonomisi ve gelişmiş batı ülkelerine satış ile başladı. Bunun 2’nci fazına geldiğimizde ise Avrupa’da şirketler kurduk. Pazarın içinde olmaya gayret ettik. Gelişmiş ülkelerde satış pazarlama şirketleriyle ilerledik. 3’üncü fazda ise direkt olarak büyük firmaları, şirketleri satın almaya başladık. Bu vesile ile gelişmiş olan ülkelerin içinde gelişmiş bir ülke gibi davranmaya başladık.”
Önemli yatırımları gelişmekte olan ülkelere kaydırdıklarına işaret eden Gümrah, “Bizim için Rusya’nın içinde olmaktansa oraya yatırımcı olmak daha fazla önem arz ediyor. Gelişmiş olan ülkelerde ve gelişmekte olan ülkeler arasında portföy yaratmak gerekiyor. Fazla dağılmadan kazanma şansımızın bol olduğu yerlere odaklandık. İş dünyası önünü net görmek istiyor, iş dünyası kötüyü satın almak istemiyor. Yaptığı işi öngörülebilirliği olsun istiyor. Eğer bu olmazsa kaybetme olasılığı daha yüksek oluyor. Biz bir projeye başladığımız zaman '18 ayda bitirebiliriz' diyebiliyoruz ama öngörülebilirliğin az olduğu yerde kaybedebiliyorsunuz.” değerlendirmesini yaptı.
Massachusetts Institute of Technology Elizabeth ve James Killian Kürsüsü Ekonomi Profesörü Daron Acemoğlu ise toplam faktör verimliliğinin önemine işaret ederek şunlara vurgu yaptı:
“Toplam faktör verimliliği yüksek, artıyorsa demekki kaynaklarını iyi kullanıp zenginliği, refahı artırabilirsin, kaynak yaratabilirsin. Türkiye’nin 2002’den 2007’ye kadarki büyümesine bakarsanız çok hızlı toplam faktör verimliliği artışı var. Yüksek kaliteli büyüme. Son 12 senedir Türkiye negatif toplam faktör verimliliği yapıyor.”
Acemoğlu, 2007’den beri hemen hemen tüm yatırımların inşaat sektörüne gittiğini ifade ederek, bunun da diğer ülkelerde çok az olduğunu söyledi.
Üretkenlik, teknoloji yerine bina ve yol yatırımı yapıldığını aktaran Acemoğlu, “Türkiye’nin bina ve yola çok ihtiyacı var ama bir tek ona ihtiyacı yok. Biraz üretmeye, biraz teknolojiye, biraz insan kaynağına ihtiyacı var.” dedi. Acemoğlu, sorunların reçetesinin semptomlarla değil, ana olay altındaki, temelindeki problemlerle karşılaşmak olduğunun altını çizdi.
Kaynak: AA
Sabancı Üniversitesinin, Akbank’ın kurucu sponsorluğunda hayata geçirdiği Center of Excellence in Finance'nin (CEF) üçüncü konferansı düzenlendi.
Konferans kapsamında gerçekleştirilen "Gelişmekte Olan Ülkeler ve Ekonomik Görünüm" başlıklı panelde konuşan Tekfen Holding Yönetim Kurulu Başkanı Gigin, Türkiye'nin sınırları içerisindeki yatırım imkanları ile birlikte yurt dışındaki yatırım faaliyetlerini artırmaya çalıştıklarını belirtti.
Gigin, ağırlıklı olarak gaz ve petro-kimya alanında faaliyet gösterdiklerini ifade ederek, "Müteahhitlik sektöründeki gelirimizin yüzde 65-70’i yurt dışında yaptığımız çalışmalardan geliyor. Jeopolitik gelişmeler sonrasında ve coğrafi alanlarımızda yaşanan son gelişmeler fırsatlarla beraber kısıtlamaları da beraberinde getiriyor. Bu sıkıntılar zaman zaman yeni projelere davet edilmememizde veya teklif vermemizde etkin rol oynuyor.” diye konuştu.
Yakın dönemde Körfez ülkelerinde ve Orta Doğu'da yaşanan sıkıntıların bu bölgedeki yatırım faaliyetlerinin sağlıklı ilerlemesini zorlaştırdığını dile getiren Gigin, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Dost ve kardeş ülke Azerbaycan ile çalışmalarımız ileri düzeyde. Gaz ve petrol faaliyetlerimizin her kademesinde bu ülke ile yakın temas içerisindeyiz. Kazakistan'daki faaliyetlerimizi genişletiyoruz. Petrol ve gaz alanında büyük fırsatları barındıran bir ülke. Rusya’ya tekrardan eğilimlerin söz konusu bizim açımızdan da. Türk müteahhitlerinin dünyada gayet seçkin bir yeri var. Rusya da ilk 30 da takip ettiğimiz yatırımların değeri 150 milyon doları aşıyor. Afrika'da birçok fırsatları takip ediyoruz. Fakat, orada ise finansman sıkıntısının yaşandığı bir kıta.”
Gigin, tarım sektöründe 40’a yakın ülkede yatırım yaptıklarını ve 31 ülkede ihracat yaptıklarını aktararak, “Tarımda tam bir yatay entegrasyona gidiş yaşıyoruz. Tohum ıslahı ve tarımsal alandaki faaliyetlerimizde Hollanda örneğini takip ediyoruz. Bu alanda coğrafyamızda önce ayak izimiz belli olsun istiyoruz. Daha sonra global bir oyuncu haline gelmeye çalışacağız. Hollanda gibi farklı coğrafyalarda üretip daha farklı coğrafyalarda satış ve ihracat yapmak istiyoruz. Türki Cumhuriyetlerde tarımsal faaliyetlerimizi artırıp, Avrupa ülkelerinin önde gelen pazarlarına ve marketlerine satış yapmak istiyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
- "Türkiye'deki yatırımlarımızı artırmayı düşünüyoruz"
SOCAR Türkiye Üst Yöneticisi (CEO) Zaur Gahramanov ise gelişmekte olan ülkelerin dışında 85 ülkede ticari faaliyet sürdürdüklerini ve 15 ülkede yatırımlarının olduğunu aktararak, "Türkiye'de petrol sektörünün dışında çeşitli sektörlerde de faaliyetlerimizi sürdürmek istiyoruz." dedi.
Çin’in “Tek Yol Tek Kuşak” projesi kapsamında Bakü-Tiflis-Kars demir yolunu bitirdiklerini anımsatan Gahramanov, “Türkiye'deki yatırımlarımızı artırmayı düşünüyoruz. Zor zamanlardan geçiyoruz ama fırsatları bol bir zamandan geçiyoruz.” diye konuştu.
Gahramanov, Türkiye'de düzgün bir ekonomi politikası olduğu için SOCAR olarak buradaki yatırımları artırdıklarını ifade ederek, şunları kaydetti:
“İlk stratejik teşvik bize yapıldı. Türkiye'ye en büyük yatırım yapmamızın ardında Azerbaycan-Türkiye dostluğu etkili olmuştur. Dünyanın hiçbir yerinde görmediğimiz bürokrasiyi Türkiye'de gördük. Ama bu konuda bayağı bir ilerleme var açıkçası. Bu yeni başkanlık sistem ile çok ilerleme kaydedildi. Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülkede teknolojik ve dijital gelişimler çok önem arz ediyor. Son zamanlarda projelerimizde ciddi oranda bir payback (geri ödeme) görüyoruz. Aynı zamanda Ar-Ge çalışmalarının da artması ve ivme kazanması gerekiyor. Bu konuda adımlar atılmalı. Bizim de piyasamız belirli. Bölgesel güç olmanın yanında küresel bir oyuncu olmak için bunların yanında insan kaynağımızın da ciddi seviyelerde iyileşmeye ihtiyacı var. Türk bankalarının ticari finansmanı bakımından ciddi desteğe ihtiyacımız var.”
- "Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında portföy yaratmak gerekiyor"
Eczacıbaşı Holding CEO'su Atalay Muharrem Gümrah da gelişmekte olan ülkelerde bazı zamanlarda umduklarının üzerinde büyümeler yaşandığını, bazı zamanlarda aşırı derece daralmalar görüldüğünü belirterek, Türkiye zaten büyük bir ülke olduğundan bundan sonrasında büyümenin daha da yavaş ilerleyeceğini dile getirdi.
Türkiye'nin hem büyük hem de güçlü bir ülke olduğu için ekonomik kalkınmayı önemsediğinin altını çizen Gümrah, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Türkiye’deki köklü kuruluşların büyüme hikayesinde önemli nokta ise gelişmekte olan bir ülkenin risklerini dağıtmak, bütün yumurtaları aynı sepete koymamaktır. 1980’ler den beri baktığımızda Türkiye’nin ekonomik büyüme hikayesi rekabet avantajını kullanarak üretim ekonomisi ve gelişmiş batı ülkelerine satış ile başladı. Bunun 2’nci fazına geldiğimizde ise Avrupa’da şirketler kurduk. Pazarın içinde olmaya gayret ettik. Gelişmiş ülkelerde satış pazarlama şirketleriyle ilerledik. 3’üncü fazda ise direkt olarak büyük firmaları, şirketleri satın almaya başladık. Bu vesile ile gelişmiş olan ülkelerin içinde gelişmiş bir ülke gibi davranmaya başladık.”
Önemli yatırımları gelişmekte olan ülkelere kaydırdıklarına işaret eden Gümrah, “Bizim için Rusya’nın içinde olmaktansa oraya yatırımcı olmak daha fazla önem arz ediyor. Gelişmiş olan ülkelerde ve gelişmekte olan ülkeler arasında portföy yaratmak gerekiyor. Fazla dağılmadan kazanma şansımızın bol olduğu yerlere odaklandık. İş dünyası önünü net görmek istiyor, iş dünyası kötüyü satın almak istemiyor. Yaptığı işi öngörülebilirliği olsun istiyor. Eğer bu olmazsa kaybetme olasılığı daha yüksek oluyor. Biz bir projeye başladığımız zaman '18 ayda bitirebiliriz' diyebiliyoruz ama öngörülebilirliğin az olduğu yerde kaybedebiliyorsunuz.” değerlendirmesini yaptı.
Massachusetts Institute of Technology Elizabeth ve James Killian Kürsüsü Ekonomi Profesörü Daron Acemoğlu ise toplam faktör verimliliğinin önemine işaret ederek şunlara vurgu yaptı:
“Toplam faktör verimliliği yüksek, artıyorsa demekki kaynaklarını iyi kullanıp zenginliği, refahı artırabilirsin, kaynak yaratabilirsin. Türkiye’nin 2002’den 2007’ye kadarki büyümesine bakarsanız çok hızlı toplam faktör verimliliği artışı var. Yüksek kaliteli büyüme. Son 12 senedir Türkiye negatif toplam faktör verimliliği yapıyor.”
Acemoğlu, 2007’den beri hemen hemen tüm yatırımların inşaat sektörüne gittiğini ifade ederek, bunun da diğer ülkelerde çok az olduğunu söyledi.
Üretkenlik, teknoloji yerine bina ve yol yatırımı yapıldığını aktaran Acemoğlu, “Türkiye’nin bina ve yola çok ihtiyacı var ama bir tek ona ihtiyacı yok. Biraz üretmeye, biraz teknolojiye, biraz insan kaynağına ihtiyacı var.” dedi. Acemoğlu, sorunların reçetesinin semptomlarla değil, ana olay altındaki, temelindeki problemlerle karşılaşmak olduğunun altını çizdi.