Prof. Dr. Bocutoğlu Açıklaması 'Moody's'in Türkiye'nin Kredi Notunu Düşürmesi S-400 Sistemi İle Yakından İlişkili'
Avrasya Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonomi ve Finans Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ersan Bocutoğlu, Moody’s kredi derecelendirme kuruluşunun Türkiye’nin kredi notunu düşürmesi hakkında değerlendirmelerde bulunarak, “Türkiye’nin kredi derecesinin düşürülmesi ve görünümünün negatife çevrilmesi, Türkiye’nin küresel sisteme karşı eleştirel tavrı ve S-400 sistemi ile yakından ilişkilidir” dedi.
Türkiye’nin uzun dönem kredi notunun Ba3’ten B1’e düşürüldüğü ve görünümünün de negatife çevrildiğini belirten Bocutoğlu, “Moody’s tarafından Türkiye’nin kredi derecesinin Ba3’ten B1’e düşürülmesi, Türkiye’nin spekülatif bir ülke olduğu ve yatırım yapılamaz seviyeye bulunduğu anlamına gelirken, görünümünün negatife çevrilmesi, Türkiye’nin gelecekte de yatırım yapılamaz bir ülke konumunu sürdüreceği anlamına gelmektedir. Moody’s kredi derecelendirme kuruluşunun Türkiye ile ilgili kararı ideolojik bir tavır olup Türkiye’yi terbiye etme ve Finansal Elit ile ortak hareket etmeye zorlama amacı taşımaktadır.Ödemeler bilançosu açığı ve dış finansman ihtiyacı esas alınarak Türkiye Finansal Elit tarafından iktisadi kriz ile tehdit edilmekte ve terbiye edilmeye çalışılmaktadır. Moody’s kredi derecelendirme kuruluşunun Türkiye ile ilgili derecelendirmesi yanlıdır, bu nedenle şüpheyle karşılanması gerekir” diye konuştu.
"Kredi kuruluşları kimin hesabına çalışıyor"
Kredi derecelendirme kuruluşları hakkında bilgiler veren Prof. Dr. Bocutoğlu, “Kredi derecelendirme kuruluşlarının temel fonksiyonu; finansal kurumların, firmaların, sermaye piyasalarının ve ülkelerin kredi değerleri konusunda yatırımcılara bilgi vermek, bu yolla bu finansal kurumlara, firmalara, sermaye piyasalarına ve ülkelere güvenilip güvenilmeyeceği, bunlara yatırım yapılıp yapılmayacağı hususunda bilgi sağlamaktır. Standard&Poor’s, Moddy’s ve FitchRating adlı kredi derecelendirme kuruluşları, dünyadaki kredi derecelendirme piyasasının yüzde 95’ini kontrol eder. Bu yüzde 95 içinde Standard&Poors’un payı yüzde 40, Moody’s’un payı yüzde 40 ve FitchRating’in payı yüzde 15’dir. Bu nedenle kredi derecelendirme piyasasında bir tür tekel vardır. Bu üçlünün kontrol ettiği kredi derecelendirme piyasasına bir başka kredi derecelendirme kuruluşu olarak girebilmek için, başvuran kurumun Ulusal Seviyede Tanınmış İstatistiksel Derecelendirme Örgütü statüsüne sahip olması ve Amerika Birleşik Devletleri Sermaye Piyasası Kurumundan onay alması gerekir. Bugüne kadar bu üç kredi derecelendirme kuruluşunun dışındaki kuruluşlara tanınan statünün toplam piyasadaki payı ancak yüzde 5’tir. Bunun nedeni şudur: Amerika Birleşik Devletlerinde ’Wall Street’ ile İngiltere’de ’The City’ dünya finansını kontrol eden Finansal Eliti oluşturur. Söz konusu Finansal Elit, dünyayı kontrol eden uluslar-üstü finansal gücü temsil eder. Finansal Elit, Amerika Merkez Bankası’nı, Amerikan Sermaye Piyasası Kurumunu, Amerikan Maliyesini, IMF’yi, Dünya Bankası’nı, NATO’yu, Kredi Derecelendirme Kuruluşlarını, bütün bankacılık sistemini, sağlık, silah, enerji sektörlerini, İngiliz Merkez Bankasını, LİBOR faiz mekanizmasını, iktisat alanındaki Nobel Ödülü sürecini ve basını kontrol eder. Finansal Elit; batı sermayesinin hangi ülkelere yönlendirileceğini ve hangi ülkelere uygun faizli kredi tahsis edileceğini kredi derecelendirme kuruluşlarının notları aracılığıyla sağladığı için, derecelendirme piyasasındaki bu üçlü yapının sürmesini arzu eder. Kredi derecelendirme kuruluşları, Finansal Elitin ülkeleri kontrol etme araçlarıdır. Finansal Elit Anglo-Sakson ülkelerinin çıkarlarını temsil eder” dedi.
Kredi derecesi nedir? Ne anlama gelir?
Kredi derecelendirme kuruluşlarının ülkeleri kontrol etme fonksiyonlarını, kredi dereceleri ile yerine getirdiğini söyleyen Bocutoğlu, “Örnek vermek gerekirse Moody’s kredi değerlendirmesini aşağıdaki derecelere göre yapar. Yatırım yapılabilir kredi dereceleri Aaa, Aa1, Aa2, Aa3, A1, A2, A3, Baa1,Baa2, Baa3 şeklinde sıralamak mümkündür. Yatırım yapılamaz kredi derecelerini ise Ba1, Ba2, Ba3, B1, B2, B3, Caa, Caa3, C, D oluşturmaktadır. Mooody’s, bir ülkenin kredi notunu “yatırım yapılabilir” seviyesindeki notlardan biri ile derecelendirir ise bunun anlamı o ülkeye yatırım yapmak güvenlidir anlamına gelir. Batı sermayesi, yatırım yapılabilir derecesine sahip olan ülkelere akma eğilimindedir.Ancak Moody’s, bir ülkenin kredi notunu ’yatırım yapılamaz’ seviyesindeki notlardan biri ile derecelendirir ise bunun anlamı o ülkeye yatırım yapmak güvenli değildir anlamına gelir. Bu durumda batı sermayesi yatırım yapılamaz derecesine sahip olan ülkeye yönelmez. Böylece o ülkeye yönelen kredi kanalları daraltılır ve IMF ile anlaşma yapmaya zorlanır. Bütün bu kredi dereceleri netice itibariyle bir tahmindir. Ancak bu tahminler ülkelerin finansal yapılarını ve ekonomilerini duruma göre olumlu veya olumsuz olarak etkiler. Kredi dereceleri yükseltilerek, bir ülke finansal anlamda rahatlatılabilir ve ucuz kredi kaynaklarına erişimi sağlanabilir. Örnek vermek gerekirse, ekonomik bakımdan artık yok hükmünde olan Yunanistan’ın kredi derecesi, kredi derecelendirme kuruluşları tarafından hatırı sayılır derecede yükseltilmektedir. Kredi dereceleri düşürülerek, bir ülke finansal anlamda sıkıştırılabilir ve ucuz kredi kaynaklarına ulaşımı engellenebilir. Örnek vermek gerekirse, Türkiye’nin kredi derecesi, kredi derecelendirme kuruluşları tarafından insafsızca düşürülmektedir” şeklinde konuştu.
“Yerli üretimi arttırarak, ihracatın ithalata bağımlılığını düşürmek gerekir”
Bu durumla mücadele edilmesi için neler yapılması gerektiğini anlatan Bocutoğlu, “2007 Küresel Finansal Krizinin baş sorumlusu olan kredi derecelendirme kuruluşlarının güvenilirliği küresel olarak sorgulanmış ve bu kurumların ülke bazında verdiği kredi notlarına güvenilmemesi ve şüpheyle yaklaşılması gerektiği anlaşılmıştır. Kredi derecelendirme kuruluşlarının verdiği kredi dereceleri iktisadi analizin değil, uluslararası siyasetin konusudur. Bu nedenle hak ettiği ağırlıktan fazla ciddiye almamak gerekir. Kredi derecelendirme kuruluşlarının not yükselttiği durumlarda, onların kararını alkışlamak ve not indirimine gittiği durumlarda kararlarına ateş püskürmek tutarlı davranışlar değildir. İster not yükseltme isterse not düşürme şeklinde ortaya çıksın, kredi derecelendirme kuruluşlarının ülkelerle ilgili kararları ideolojik ve yanlıdır. Yerli üretimi arttırarak, ihracatın ithalata bağımlılığını düşürmek, enerji sektöründe petrol ve doğal gaz dışı enerji kaynaklarının payını arttırmak, dış borçlanma yoluyla edinilen kaynakları üretken yatırımlara yönlendirmek, suretiyle Türkiye cari açık sorununu çözecek yapısal reformları gerçekleştirmelidir. Ödemeler bilançosu kırılganlığı bulunduğu sürece, kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye ile ilgili yanlı derecelendirmeleri ve değerlendirmeleri sürecektir” ifadelerini kullandı.
Kaynak: İHA
"Kredi kuruluşları kimin hesabına çalışıyor"
Kredi derecelendirme kuruluşları hakkında bilgiler veren Prof. Dr. Bocutoğlu, “Kredi derecelendirme kuruluşlarının temel fonksiyonu; finansal kurumların, firmaların, sermaye piyasalarının ve ülkelerin kredi değerleri konusunda yatırımcılara bilgi vermek, bu yolla bu finansal kurumlara, firmalara, sermaye piyasalarına ve ülkelere güvenilip güvenilmeyeceği, bunlara yatırım yapılıp yapılmayacağı hususunda bilgi sağlamaktır. Standard&Poor’s, Moddy’s ve FitchRating adlı kredi derecelendirme kuruluşları, dünyadaki kredi derecelendirme piyasasının yüzde 95’ini kontrol eder. Bu yüzde 95 içinde Standard&Poors’un payı yüzde 40, Moody’s’un payı yüzde 40 ve FitchRating’in payı yüzde 15’dir. Bu nedenle kredi derecelendirme piyasasında bir tür tekel vardır. Bu üçlünün kontrol ettiği kredi derecelendirme piyasasına bir başka kredi derecelendirme kuruluşu olarak girebilmek için, başvuran kurumun Ulusal Seviyede Tanınmış İstatistiksel Derecelendirme Örgütü statüsüne sahip olması ve Amerika Birleşik Devletleri Sermaye Piyasası Kurumundan onay alması gerekir. Bugüne kadar bu üç kredi derecelendirme kuruluşunun dışındaki kuruluşlara tanınan statünün toplam piyasadaki payı ancak yüzde 5’tir. Bunun nedeni şudur: Amerika Birleşik Devletlerinde ’Wall Street’ ile İngiltere’de ’The City’ dünya finansını kontrol eden Finansal Eliti oluşturur. Söz konusu Finansal Elit, dünyayı kontrol eden uluslar-üstü finansal gücü temsil eder. Finansal Elit, Amerika Merkez Bankası’nı, Amerikan Sermaye Piyasası Kurumunu, Amerikan Maliyesini, IMF’yi, Dünya Bankası’nı, NATO’yu, Kredi Derecelendirme Kuruluşlarını, bütün bankacılık sistemini, sağlık, silah, enerji sektörlerini, İngiliz Merkez Bankasını, LİBOR faiz mekanizmasını, iktisat alanındaki Nobel Ödülü sürecini ve basını kontrol eder. Finansal Elit; batı sermayesinin hangi ülkelere yönlendirileceğini ve hangi ülkelere uygun faizli kredi tahsis edileceğini kredi derecelendirme kuruluşlarının notları aracılığıyla sağladığı için, derecelendirme piyasasındaki bu üçlü yapının sürmesini arzu eder. Kredi derecelendirme kuruluşları, Finansal Elitin ülkeleri kontrol etme araçlarıdır. Finansal Elit Anglo-Sakson ülkelerinin çıkarlarını temsil eder” dedi.
Kredi derecesi nedir? Ne anlama gelir?
Kredi derecelendirme kuruluşlarının ülkeleri kontrol etme fonksiyonlarını, kredi dereceleri ile yerine getirdiğini söyleyen Bocutoğlu, “Örnek vermek gerekirse Moody’s kredi değerlendirmesini aşağıdaki derecelere göre yapar. Yatırım yapılabilir kredi dereceleri Aaa, Aa1, Aa2, Aa3, A1, A2, A3, Baa1,Baa2, Baa3 şeklinde sıralamak mümkündür. Yatırım yapılamaz kredi derecelerini ise Ba1, Ba2, Ba3, B1, B2, B3, Caa, Caa3, C, D oluşturmaktadır. Mooody’s, bir ülkenin kredi notunu “yatırım yapılabilir” seviyesindeki notlardan biri ile derecelendirir ise bunun anlamı o ülkeye yatırım yapmak güvenlidir anlamına gelir. Batı sermayesi, yatırım yapılabilir derecesine sahip olan ülkelere akma eğilimindedir.Ancak Moody’s, bir ülkenin kredi notunu ’yatırım yapılamaz’ seviyesindeki notlardan biri ile derecelendirir ise bunun anlamı o ülkeye yatırım yapmak güvenli değildir anlamına gelir. Bu durumda batı sermayesi yatırım yapılamaz derecesine sahip olan ülkeye yönelmez. Böylece o ülkeye yönelen kredi kanalları daraltılır ve IMF ile anlaşma yapmaya zorlanır. Bütün bu kredi dereceleri netice itibariyle bir tahmindir. Ancak bu tahminler ülkelerin finansal yapılarını ve ekonomilerini duruma göre olumlu veya olumsuz olarak etkiler. Kredi dereceleri yükseltilerek, bir ülke finansal anlamda rahatlatılabilir ve ucuz kredi kaynaklarına erişimi sağlanabilir. Örnek vermek gerekirse, ekonomik bakımdan artık yok hükmünde olan Yunanistan’ın kredi derecesi, kredi derecelendirme kuruluşları tarafından hatırı sayılır derecede yükseltilmektedir. Kredi dereceleri düşürülerek, bir ülke finansal anlamda sıkıştırılabilir ve ucuz kredi kaynaklarına ulaşımı engellenebilir. Örnek vermek gerekirse, Türkiye’nin kredi derecesi, kredi derecelendirme kuruluşları tarafından insafsızca düşürülmektedir” şeklinde konuştu.
“Yerli üretimi arttırarak, ihracatın ithalata bağımlılığını düşürmek gerekir”
Bu durumla mücadele edilmesi için neler yapılması gerektiğini anlatan Bocutoğlu, “2007 Küresel Finansal Krizinin baş sorumlusu olan kredi derecelendirme kuruluşlarının güvenilirliği küresel olarak sorgulanmış ve bu kurumların ülke bazında verdiği kredi notlarına güvenilmemesi ve şüpheyle yaklaşılması gerektiği anlaşılmıştır. Kredi derecelendirme kuruluşlarının verdiği kredi dereceleri iktisadi analizin değil, uluslararası siyasetin konusudur. Bu nedenle hak ettiği ağırlıktan fazla ciddiye almamak gerekir. Kredi derecelendirme kuruluşlarının not yükselttiği durumlarda, onların kararını alkışlamak ve not indirimine gittiği durumlarda kararlarına ateş püskürmek tutarlı davranışlar değildir. İster not yükseltme isterse not düşürme şeklinde ortaya çıksın, kredi derecelendirme kuruluşlarının ülkelerle ilgili kararları ideolojik ve yanlıdır. Yerli üretimi arttırarak, ihracatın ithalata bağımlılığını düşürmek, enerji sektöründe petrol ve doğal gaz dışı enerji kaynaklarının payını arttırmak, dış borçlanma yoluyla edinilen kaynakları üretken yatırımlara yönlendirmek, suretiyle Türkiye cari açık sorununu çözecek yapısal reformları gerçekleştirmelidir. Ödemeler bilançosu kırılganlığı bulunduğu sürece, kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye ile ilgili yanlı derecelendirmeleri ve değerlendirmeleri sürecektir” ifadelerini kullandı.