Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Pelvik Taban Merkezi Çalışmalarına Başladı

Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Pelvik Taban Merkezi’nin açılışı dolayısıyla gerçekleştirilen “Multidisipliner Yaklaşımla Pelvik Tabana Bakış” başlıklı toplantıda sağlık profesyonelleri bir araya geldi.

Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Pelvik Taban Merkezi’nin açılışı dolayısıyla gerçekleştirilen “Multidisipliner Yaklaşımla Pelvik Tabana Bakış” başlıklı toplantıda sağlık profesyonelleri bir araya geldi.

Yeditepe Üniversitesi'nden yapılan açıklamada pelvik taban kaslarının halk arasında leğen kemiği olarak bilinen Pelvis kemiğinin tabanında yer aldığı ve tıpkı bir hamak gibi burada bulunan mesane, rahim, kalın bağırsak, prostat gibi organları desteklediği kaydedildi.

Açıklamada görüşlerine yer verilen Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Tıbbi Koordinatörü Prof. Dr. Fahrettin Keleştemur, pelvik taban disfonksiyonun, postmenopozal ve iki ve ikiden çok doğum yapmış kadınlarda daha sık görülmekle birlikte, menopoz öncesi kadınlar ve doğum yapmamış kadınlarda da ortaya çıkabildiğini, erkeklerde ise özellikle prostat problemleri ile ilişkili pelvik taban fonksiyon bozukluklarının görülebileceğini kaydetti.

Yeditepe Üniversitesi Pelvik Taban Merkezi’nde multidisipliner yaklaşımla, kadın, çocuk ve erkeklere bu konuda eğitimli ve deneyimli fizyoterapistler eşliğinde gelişmiş cihazlarla hizmet sunulması amaçlandığını ifade eden Keleştemur şu değerlendirmelerde bulundu:

“40-60 yaş arası görülme sıklığı yüzde 44-57 olan “istemsiz idrar kaçırma”, gece çok sık idrara çıkma, aşırı aktif mesane (gün içinde 8 kereden az, gece hiç idrara çıkamama ya da 1 kere çıkma), acil idrar yapma isteği, gece kaçırmaları, kronik kabızlık gibi farklı sorunları olan kişilerin yaşam kalitelerinin artmasında bu yaklaşımın farklılık getireceğine inanıyoruz. Merkezimizde yapılacak değerlendirmeler ile öncelikli olarak riskli kişilerin belirlenmesi ve koruyucu tedavi yöntemlerine erkenden başlanması planlanmaktadır.”

Keleştemur, Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri bünyesindeki merkezde, gerek cerrahi öncesi gerekse sonrasında hasta uyumunu ve yaşam kalitesini artırmak, hızlı iyileşmeyi sağlamak amacıyla rehabilitasyon gerektiren tüm konularda konservatif tedavi yaklaşımlarını uygulayacaklarını belirterek bu yaklaşım içinde, hastanın ihtiyacı ve durumuna göre, hasta eğitimi, mesane/bağırsak eğitimi, davranışsal tedaviler, pelvik taban kasları egzersizleri, biofeedback çalışmaları, elektrik sinir stimülasyonu, postür eğitimi/egzersizleri ve kilo kontrolü/beslenme alışkanlıklarının düzenlenmesi gibi birçok çalışmanın bir arada yürütüleceğini kaydetti.

- "İnsanlar bu konuda konuşmaktan çekiniyor"

Brezilya Inspirar Fakültesi Pelvik Taban Bozuklukları Koordinatörü, Pelvik Fizyoterapist Dr. Maura Regina Seleme, her üç kadından birinin idrar kaçırma probleminden yakındığına işaret ederek, “Bununla birlikte cinsel sorunlar ve kabızlık da sıklıkla karşılaşılan sorunlar arasında yer alıyor” dedi.

Sorun bu kadar yaygın olmasına karşın, hem kadınların hem de erkeklerin bu konuda konuşmaktan çekindiklerini, utandıklarını ve üstünü kapatmayı tercih ettiklerini kaydeden Seleme, “Özellikle idrar kaçırma problemleri arttıkça aile içinde kimse bununla nasıl başa çıkacaklarını bilemiyor. Aslında bu sorunla birlikte hayatı da kaçırıyorlar. Türkiye’de ve dünyada hastalar idrar kaçırma problemlerini fark ettiklerinde bir takım küçük cihazlar alarak kendilerini tedavi etmeye kalkışıyorlar. Ancak doğru olan mutlaka uzman bir doktora ve fizyoterapistler başvurarak kanıta dayalı tedaviler ve ona paralel egzersiz programlarıyla tedavide başarı şansını yakalayabileceklerini bilmeliler. Bu yüzden bugün yaptığımız çalışma çok önem taşıyor. Yeditepe Üniversitesi’nin yaptığı çalışma çok önemli. Pelvik tabanla ilgili farkındalık yaratmak için kurulan merkezde yapılacak tedaviler aynı zamanda koruyucu bir özellik taşıyor.” ifadelerini kullandı.

Klinik anlamda önem taşıyan tedavi yöntemlerinin bütün disiplinler tarafından tanınması, bilinmesi ve fizyoterapistin yaptırdığı egzersizlerin önem taşıdığını aktaran Seleme, “Pilates ya da diğer egzersizler idrar kaçırmayı önlemez. Önleyici egzersizler ancak kişiye özel olarak hazırlanırsa başarılı olur. Bu egzersizlerin koruyucu özelliği vardır. Pelvik taban kaslarını güçlendirerek idrar kaçırma problemlerine de engel olacaktır. Egzersiz seçeneğinden önce iyi bir değerlendirme yapılması daha önemlidir” dedi.

-Toplumun yüzde 5'i idrarını kaçırıyor

Toplumun yaklaşık yüzde 5’inin idrar kaçırma şikayeti olduğunu belirterek Maastricht Üniversitesi Tıp Merkezi, Pelvik Taban Merkezi kurucusu ve Koordinatörü Fizyoterapist Doç. Dr. Bary Berghmans, “Kadınlarda 40’lı yaşlardan sonra, erkeklerde 55-60 yaşlarından sonra sorunun arttığı görülüyor. Üriner inkontinans tedavileri içerisinde en çok etkili olan “konservatif tedaviler” olarak adlandırılan cerrahi olmayan yaklaşımlardır. Ancak toplumda bu rahatsızlıklar çok fazla önemsenmiyor. Önemsenmediği için de konservatif tedaviler uygulanmıyor” ifadelerini kullandı.

25 yıldır bu alanda çalışmalarını sürdüren Berghmans, Hollanda’da gerçekleştirdikleri çalışmalarla ilgili şu değerlendirmelerde bulundu:

“Biz merkezimizde interdisipliner bir yöntemle çalışıyoruz. Merkez bünyesindeki doktorlar ve fizyoterapistler hastalara sadece danışmanlık hizmeti vermiyor, tedavilerini de yaparak cerrahiye olan ihtiyaçlarını azaltıyor ve yaşam kalitesini artırıyoruz. Bu multidisipliner ekiple birlikte hastaların tedavileri için yol haritaları hazırlıyoruz. Ortaya çıkan bu yol haritaları sayesinde kadın doğum uzmanı, ürolog, fizyoterapist vb. uzmanlarla hep birlikte hastaların tedavi programlarını oluşturuyoruz. Bunu sadece Hollanda’da değil bütün dünyada yaygınlaştırmaya çalışıyoruz.”

Pelvik taban rehabilitasyonu, kadınlarda; rahim, kalın bağırsak ya da idrar torbası organlarının başlangıç seviyesinde sarkmasında, bu organlarla ilgili yapılan ameliyatların tekrarlanma riskini en aza indirmede, leğen kemiği bölgesinde ağrı, seksüel bozukluklar, ağrılı cinsel ilişki, vajinismus, haz alma sorunlarında, gebelik, doğum sonrası oluşan ürogenital ve anorektal problemlerde ve menopoz öncesi, sırası ve sonrasında yaşanan sıkıntıları azaltmakta yardımcı oluyor. Bununla birlikte erkeklerde; prostat ameliyatı sonrası idrar kaçırma, cinsel problemlerde (ereksiyon, erken boşalma, orgazm sırasında kuvvetli ejakulasyonla sperm atamama, penis küçülme riski vs) ayrıca, Multiple Skleroz /MS,Parkinson, Serebrovasküler Olay/SVO gibi nörolojik hastalıklara bağlı mesane, bağırsak problemi olan hastalarda da uygulanabiliyor.

Kaynak: AA