Op. Dr. Bayrak Açıklaması 'Türkiye'de Her 3 Kişiden 1'İ Obez'
Özel Adana Ortadoğu Hastanesi Başhekimi Obezite Cerrahisi ve Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Mehmet Bayrak, Türkiye’de her 3 kişiden 1’inin obez olduğunu belirterek, “Okullarda beden eğitimi ders saatinin artırılması ve spor faaliyetlerinin özendirilmesi gerek. Egzersiz, sadece enerji harcatmakla kalmaz, kas kitlesinin büyümesini ve motor becerileri de arttırır” dedi.
Op. Dr. Mehmet Bayrak, TED Adana Koleji öğretmenleri ve personelleri ile bir araya geldi. Op. Dr. Mehmet Bayrak, daha sağlıklı nesiller için onları yetiştiren öğretmenlere Dünya Obezite Gününde önemli bilgiler aktardı.
Op. Dr. Bayrak, obezitenin vücutta yağ dokusunun artarak birikmesi olduğunu ve alınan enerjinin, harcanan enerjiden fazla olmasının en önemli nedeni olduğunu ifade etti.
Op. Dr. Mehmet Bayrak, Türkiye’de her üç kişiden birinin obez olduğunu belirterek, “Obez çocukların 1/3’ü, obez adölesanların ise yüzde 80’i erişkin yaşa geldiklerinde de obez kalmaktadırlar. Erişkin yaştaki obez bireylerin yüzde 30 kadarının çocukluk çağında da obez olduğu saptanmıştır. Bu durum obeziteden korunmak için çocukluk çağını hedef almak gerektiğini göstermektedir” dedi.
Okul ve aileye büyük görev düşüyor
Obeziteyi önlemenin, tedavi etmekten daha kolay ve etkili bir yöntem olduğunu ifade eden Bayrak, “Obeziteyi önleme çalışmaları okul ve aile ile multidisipliner bir yaklaşım içinde yapıldığı takdirde başarılı olmaktadır. Okullar, çocukların gününün büyük bir kısmını geçirdiği ve eğiticilerinden hem derslerine katılmak hem de onların tavır ve davranışlarını izlemek yoluyla çok şey öğrendiği yerlerdir. Bu yüzden obeziteyi önleme çalışmalarında okul bazlı programlar sıklıkla uygulanmaktadır” diye konuştu.
Yeme hızı çok önemli
“Fastfood” denilen hızlı hazırlanan ve tüketilen kalori içeriği fazla olan yiyeceklerden kaçınılması gerektiğini vurgulayan Op. Dr. Bayrak, “Çocuklara kızarmış ve yağ içeriği fazla yiyecekler verilmemeli, sebze ve meyve yeme alışkanlığı kazandırılmalıdır. Ailenin beslenme alışkanlıkları çocuğun beslenmesine göre değiştirilmelidir. Tatlılardan ve besin değeri düşük yiyeceklerden kaçınılmalıdır” dedi.
Bayrak, obezite oluşumunda tüketilen besinlerin kalori içeriği kadar yeme hızının da önemli olduğunu belirterek, “Yemek ne kadar hızlı yenirse, yemeğin bitmesinden önce gelişen doygunluk hissi de o kadar az olur. Bu nedenle yemeğin yavaş yenmesi ve iyi çiğnenmesi gerekir. Yemek yemeye başladıktan ortalama 20 dakika sonra beyne doyma mesajları gider; bu nedenle yemeğin yavaş yenmesi ve besinlerin iyi çiğnenmesi önemlidir” ifadelerini kullandı.
Mısır şurubundaki tehlike
İşlenmiş gıdalar yoluyla yüksek miktarda tüketilen, şişmanlık, diyabet ve kalp hastalığı gibi salgın boyutunda hastalıkların ardında yatan birincil faktörün mısır şurubunun(fruktoz) olduğuna dikkat çeken Op. Dr. Mehmet Bayrak, “Fruktozu tehlikeli yapan şey, masif (çok yüksek) dozda alınması; buna öldürücü doz da diyebiliriz. Vücudumuz her şekeri aynı şekilde tanımaz ve aynı muameleyi yapmaz. Glikoz vücuttaki her hücre tarafından kullanılır ve kan glikozuna dönüşür, ancak früktoz sadece karaciğer tarafından kullanılarak hızla yağ ve kolesterole dönüştürülür. Yine bu nedenle kötü beslenen insanların kandaki trigliserid başta olmak üzere yağ yüksekliğinin sebebi de budur” dedi.
Türkiye’de her 8 kişiden 1 diyabet hastası
Türkiye’de her 8 kişiden birinin diyabet hastalığına yakalandığını ve sağlık bütçesinin 4’te 1’inin buna harcandığını ifade eden Bayrak, “Türkiye’de diyabetin kontrolü oldukça sıkıntılıdır. Kadınların durumu daha kötü. İşin zemininde obezite hastalığı var. Çünkü Türkiye’de her 100 diyabet hastasından 90’ı kilolu veya obezite hastası. Dünyada diyabet bakımından 2. sıradayız” diye konuştu.
Ekmek tüketimimiz Avrupa’dan 3 kat fazla
Diyabetin en önemli nedeninin obezite ve genetik yatkınlık olduğunu vurgulayan Bayrak, sözlerine şöyle devam etti:
“Kişi başı yıllık et tüketimi Yunanistan’da 75, Türkiye’de 15 kilogram. Buna karşılık Türkiye’nin yıllık ekmek tüketimi 140 kilogram ve Avrupa ortalamasının tam üç katı. Hal böyleyken, obeziteyi ve bağlantılı diyabeti önlemek de, diyabetli ve diyabete yatkın bireylerin kendilerine önerilen düşük karbonhidratlı diyete uymaları da zor görünüyor. Zira diyabetli bir hastanın karbonhidratı ve ekmeği azaltması, proteinli gıdaları artırması, günde 100-150 gram kadar et tüketmesi gerekiyor.”
Kaynak: İHA
Op. Dr. Bayrak, obezitenin vücutta yağ dokusunun artarak birikmesi olduğunu ve alınan enerjinin, harcanan enerjiden fazla olmasının en önemli nedeni olduğunu ifade etti.
Op. Dr. Mehmet Bayrak, Türkiye’de her üç kişiden birinin obez olduğunu belirterek, “Obez çocukların 1/3’ü, obez adölesanların ise yüzde 80’i erişkin yaşa geldiklerinde de obez kalmaktadırlar. Erişkin yaştaki obez bireylerin yüzde 30 kadarının çocukluk çağında da obez olduğu saptanmıştır. Bu durum obeziteden korunmak için çocukluk çağını hedef almak gerektiğini göstermektedir” dedi.
Okul ve aileye büyük görev düşüyor
Obeziteyi önlemenin, tedavi etmekten daha kolay ve etkili bir yöntem olduğunu ifade eden Bayrak, “Obeziteyi önleme çalışmaları okul ve aile ile multidisipliner bir yaklaşım içinde yapıldığı takdirde başarılı olmaktadır. Okullar, çocukların gününün büyük bir kısmını geçirdiği ve eğiticilerinden hem derslerine katılmak hem de onların tavır ve davranışlarını izlemek yoluyla çok şey öğrendiği yerlerdir. Bu yüzden obeziteyi önleme çalışmalarında okul bazlı programlar sıklıkla uygulanmaktadır” diye konuştu.
Yeme hızı çok önemli
“Fastfood” denilen hızlı hazırlanan ve tüketilen kalori içeriği fazla olan yiyeceklerden kaçınılması gerektiğini vurgulayan Op. Dr. Bayrak, “Çocuklara kızarmış ve yağ içeriği fazla yiyecekler verilmemeli, sebze ve meyve yeme alışkanlığı kazandırılmalıdır. Ailenin beslenme alışkanlıkları çocuğun beslenmesine göre değiştirilmelidir. Tatlılardan ve besin değeri düşük yiyeceklerden kaçınılmalıdır” dedi.
Bayrak, obezite oluşumunda tüketilen besinlerin kalori içeriği kadar yeme hızının da önemli olduğunu belirterek, “Yemek ne kadar hızlı yenirse, yemeğin bitmesinden önce gelişen doygunluk hissi de o kadar az olur. Bu nedenle yemeğin yavaş yenmesi ve iyi çiğnenmesi gerekir. Yemek yemeye başladıktan ortalama 20 dakika sonra beyne doyma mesajları gider; bu nedenle yemeğin yavaş yenmesi ve besinlerin iyi çiğnenmesi önemlidir” ifadelerini kullandı.
Mısır şurubundaki tehlike
İşlenmiş gıdalar yoluyla yüksek miktarda tüketilen, şişmanlık, diyabet ve kalp hastalığı gibi salgın boyutunda hastalıkların ardında yatan birincil faktörün mısır şurubunun(fruktoz) olduğuna dikkat çeken Op. Dr. Mehmet Bayrak, “Fruktozu tehlikeli yapan şey, masif (çok yüksek) dozda alınması; buna öldürücü doz da diyebiliriz. Vücudumuz her şekeri aynı şekilde tanımaz ve aynı muameleyi yapmaz. Glikoz vücuttaki her hücre tarafından kullanılır ve kan glikozuna dönüşür, ancak früktoz sadece karaciğer tarafından kullanılarak hızla yağ ve kolesterole dönüştürülür. Yine bu nedenle kötü beslenen insanların kandaki trigliserid başta olmak üzere yağ yüksekliğinin sebebi de budur” dedi.
Türkiye’de her 8 kişiden 1 diyabet hastası
Türkiye’de her 8 kişiden birinin diyabet hastalığına yakalandığını ve sağlık bütçesinin 4’te 1’inin buna harcandığını ifade eden Bayrak, “Türkiye’de diyabetin kontrolü oldukça sıkıntılıdır. Kadınların durumu daha kötü. İşin zemininde obezite hastalığı var. Çünkü Türkiye’de her 100 diyabet hastasından 90’ı kilolu veya obezite hastası. Dünyada diyabet bakımından 2. sıradayız” diye konuştu.
Ekmek tüketimimiz Avrupa’dan 3 kat fazla
Diyabetin en önemli nedeninin obezite ve genetik yatkınlık olduğunu vurgulayan Bayrak, sözlerine şöyle devam etti:
“Kişi başı yıllık et tüketimi Yunanistan’da 75, Türkiye’de 15 kilogram. Buna karşılık Türkiye’nin yıllık ekmek tüketimi 140 kilogram ve Avrupa ortalamasının tam üç katı. Hal böyleyken, obeziteyi ve bağlantılı diyabeti önlemek de, diyabetli ve diyabete yatkın bireylerin kendilerine önerilen düşük karbonhidratlı diyete uymaları da zor görünüyor. Zira diyabetli bir hastanın karbonhidratı ve ekmeği azaltması, proteinli gıdaları artırması, günde 100-150 gram kadar et tüketmesi gerekiyor.”