BEÜ'de 'Türkiye'nin Darbeler Tarihi' Konulu Konferans
Bitlis Eren Üniversitesi (BEÜ) Basın Yayın ve Radyo Öğrenci Topluluğu tarafından Tatvan Meslek Yüksekokulu (MYO) Konferans Salonunda ‘Türkiye’nin Darbeler Tarihi’ konulu konferans düzenlendi.
Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan konferansta Tatvan MYO Müdürü Dr. Öğretim Üyesi Cahit Taşdemir açılış konuşmasını gerçekleştirdi. Öğrencileri sınıf ortamından çıkartıp etkinliklerle buluşturmak istediklerini ifade eden Taşdemir, öğrencilerin yapılacak etkinliklerden faydalanmalarının önemli olduğunu belirtti.
15 Temmuz darbe teşebbüsü ve 28 Şubat dönemi hakkında bilgi veren Taşdemir, “Bütün darbelerde ülke iyi yönetilmiyor, kardeş kavgaları var, siyasi cinayetler hat safhada, özellikle irtica hortlamış gibi bir takım sebeplerle halkın seçmiş olduğu sivil yönetimleri zorbalıkla makamlarından alıkoymuşlardır” dedi.
28 Şubat sürecinde yaşadıkları zorluklardan bahseden Dr. Öğr. Üyesi Taşdemir, “Bana göre bu darbe inançlı muhafazakar insanlara karşı yapılmıştır. Binlerce masum insan kamu kurumundan işinden atılmış, başörtülü öğrenciler okullardan atılmış, masum insanlar hapishanelere alınmış veya akşam saatlerinde evlerine giderlerken kapısının zilini çalamadan faili meçhul listeleri oluşturan insanlar olmuşlardır" diye konuştu.
Darbecilerin öğrencilerini ve çalışma arkadaşlarını fişlemesini istediklerini ve bölgeyi terk ettirmekle tehdit ettiklerini söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Taşdemir, “İyi ki o dönemde beni görevimden almışlar. O süreçte istediklerini yapmış olsaydım kimsenin yüzüne bakamazdım” şeklinde konuştu.
“Birey hafızası unutur ama toplum hafızası unutmaz”
Tatvan MYO’nun darbelere karşı direnişin kalesi ve bu nedenle çok şerefli bir mekan olduğunu ifade eden BEÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Demirtaş ise, “28 Şubat sürecinde burada yaşayan öğrenciler ve görev yapan bütün akademik personel çok iyi bilirler. Türkiye’de darbecilerin başa çıkamadığı yegane birim burasıdır. Benim nazarımda üniversitenin en seçkin birimlerindendir” dedi.
1960’dan itibaren Türkiye’nin Darbeler Tarihi’ni anlatarak hafızaları yenileyecek şekilde bir kez daha hatırlatmak istediğini ifade eden Prof. Dr. Demirtaş, “Birey hafızası unutur ama toplum hafızası unutmaz. Hafızamızı yenilemezsek darbelere maruz kalma riskimiz devam eder. Darbelerin panzehiri insan haklarıdır ve demokrasidir. Bunun gereğini yapabilmenin de yolu bir şuurdan, bir bilinçten, bir tarihi birikimden ve anlamaktan geçer. Böyle olduğunda insanlar darbelere maruz kalmazlar, kalsalar bile etkilerini çok fazla hissetmeyerek darbecileri yerle yeksan ederler” diye konuştu.
27 Mayıs 1960 darbesinden başlayarak günümüze kadar olan darbeler hakkında bilgi veren Prof. Dr. Demirtaş; “1960 darbesinin geçmişini ve alt yapısını aslında çok partili hayata geçişle bağlantılandırmak mümkündür. Mayıs 1950 seçimi sonrası Adnan Menderes başkanlığında Demokrat Parti Hükümeti kurularak Celal Bayar da parti başkanlığından ayrılarak Cumhurbaşkanı oldu. 1950’li yılların ilk dönemi ekonomik büyüme yıllarıydı ama bu ortam uzun sürmedi. Çeşitli beklenmeyen provokasyon türü olaylar yaşanmaya başladı ve 27 Mayıs 1960’da Ankara radyosunda okunan bildiriyle ordunun içindeki bir cunta yönetime el koydu” şeklinde konuştu.
“28 Şubat sürecinde beş vakit namaz kılıp öğrencilere zulüm eden sözde Müslümanlara da şahit olduk”
12 Mart Muhtırası, 12 Eylül darbesi, 28 Şubat post-modern darbesi, 27 Nisan E-muhtırası konularını anlatan Demirtaş, Türkiye’de darbe ve benzeri şeylerin çok olduğunu ve darbeci zihniyetin hükümetleri çeşitli şeyleri yapmaya zorladıklarını ifade etti.
Bu olaylarda anarşi, terör ve üniversite öğrencilerini birbirlerine kırma olaylarının benzer bir şekilde gerçekleştiğini belirten Prof. Dr. Demirtaş, bu olayların tamamının sanki bir merkezden kurgulanmış gibi sürmekte olduğunu ve öncesinde toplumun darbelere hazır hale getirildiğini anlattı. Darbelerin insanların gerçek yüzünü ortaya çıkardığını vurgulayan Prof. Dr. Demirtaş, “28 Şubat sürecinde beş vakit namaz kılıp öğrencilere zulüm eden sözde Müslümanlara da şahit olduk. Meseleye insan haklarına çerçevesinden bakan, başörtüsüne inanmadığı halde öğrencilere sahip çıkan gerçek demokratları da gördük. Önemli olan başörtüsüne sahip çıkmak değildir, hak mağdurlarının tamamına sahip çıkmaktır. Başını örtene de, açana da insan hakkı ve kul hakkı çerçevesinden bakıp sahip çıkmaktır” şeklinde konuştu.
15 Temmuz’da inisiyatifin askerlerde değil sivillerde olduğunu söyleyen Prof. Dr. Demirtaş, darbenin ilk belirtileri ortaya çıkmaya başladığı zaman insanların gruplar halinde meydanlara akın ettiğini ifade etti.
Bu süreçte sahte vatanseverlerin de meydanlarda boy gösterdiğini belirten Demirtaş, gerçek kahramanlıkların 28 Şubat’ta yaşandığını çünkü bu süreçte inisiyatifin darbecilere ait olduğunu ekledi. Demirtaş konuşmasını, “Türkiye tarihinin dönüm noktası 27 Nisan 2007 muhtırasına siyasi irade tarafından kabul edilemez diye cevap verilmiş olmasıdır” diyerek sonlandırdı.
Üniversite akademisyenleri ile idari personellerinin yanı sıra çok sayıda öğrencinin katıldığı konferans, toplu fotoğraf çekimiyle sona erdi.
Kaynak: İHA
15 Temmuz darbe teşebbüsü ve 28 Şubat dönemi hakkında bilgi veren Taşdemir, “Bütün darbelerde ülke iyi yönetilmiyor, kardeş kavgaları var, siyasi cinayetler hat safhada, özellikle irtica hortlamış gibi bir takım sebeplerle halkın seçmiş olduğu sivil yönetimleri zorbalıkla makamlarından alıkoymuşlardır” dedi.
28 Şubat sürecinde yaşadıkları zorluklardan bahseden Dr. Öğr. Üyesi Taşdemir, “Bana göre bu darbe inançlı muhafazakar insanlara karşı yapılmıştır. Binlerce masum insan kamu kurumundan işinden atılmış, başörtülü öğrenciler okullardan atılmış, masum insanlar hapishanelere alınmış veya akşam saatlerinde evlerine giderlerken kapısının zilini çalamadan faili meçhul listeleri oluşturan insanlar olmuşlardır" diye konuştu.
Darbecilerin öğrencilerini ve çalışma arkadaşlarını fişlemesini istediklerini ve bölgeyi terk ettirmekle tehdit ettiklerini söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Taşdemir, “İyi ki o dönemde beni görevimden almışlar. O süreçte istediklerini yapmış olsaydım kimsenin yüzüne bakamazdım” şeklinde konuştu.
“Birey hafızası unutur ama toplum hafızası unutmaz”
Tatvan MYO’nun darbelere karşı direnişin kalesi ve bu nedenle çok şerefli bir mekan olduğunu ifade eden BEÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Demirtaş ise, “28 Şubat sürecinde burada yaşayan öğrenciler ve görev yapan bütün akademik personel çok iyi bilirler. Türkiye’de darbecilerin başa çıkamadığı yegane birim burasıdır. Benim nazarımda üniversitenin en seçkin birimlerindendir” dedi.
1960’dan itibaren Türkiye’nin Darbeler Tarihi’ni anlatarak hafızaları yenileyecek şekilde bir kez daha hatırlatmak istediğini ifade eden Prof. Dr. Demirtaş, “Birey hafızası unutur ama toplum hafızası unutmaz. Hafızamızı yenilemezsek darbelere maruz kalma riskimiz devam eder. Darbelerin panzehiri insan haklarıdır ve demokrasidir. Bunun gereğini yapabilmenin de yolu bir şuurdan, bir bilinçten, bir tarihi birikimden ve anlamaktan geçer. Böyle olduğunda insanlar darbelere maruz kalmazlar, kalsalar bile etkilerini çok fazla hissetmeyerek darbecileri yerle yeksan ederler” diye konuştu.
27 Mayıs 1960 darbesinden başlayarak günümüze kadar olan darbeler hakkında bilgi veren Prof. Dr. Demirtaş; “1960 darbesinin geçmişini ve alt yapısını aslında çok partili hayata geçişle bağlantılandırmak mümkündür. Mayıs 1950 seçimi sonrası Adnan Menderes başkanlığında Demokrat Parti Hükümeti kurularak Celal Bayar da parti başkanlığından ayrılarak Cumhurbaşkanı oldu. 1950’li yılların ilk dönemi ekonomik büyüme yıllarıydı ama bu ortam uzun sürmedi. Çeşitli beklenmeyen provokasyon türü olaylar yaşanmaya başladı ve 27 Mayıs 1960’da Ankara radyosunda okunan bildiriyle ordunun içindeki bir cunta yönetime el koydu” şeklinde konuştu.
“28 Şubat sürecinde beş vakit namaz kılıp öğrencilere zulüm eden sözde Müslümanlara da şahit olduk”
12 Mart Muhtırası, 12 Eylül darbesi, 28 Şubat post-modern darbesi, 27 Nisan E-muhtırası konularını anlatan Demirtaş, Türkiye’de darbe ve benzeri şeylerin çok olduğunu ve darbeci zihniyetin hükümetleri çeşitli şeyleri yapmaya zorladıklarını ifade etti.
Bu olaylarda anarşi, terör ve üniversite öğrencilerini birbirlerine kırma olaylarının benzer bir şekilde gerçekleştiğini belirten Prof. Dr. Demirtaş, bu olayların tamamının sanki bir merkezden kurgulanmış gibi sürmekte olduğunu ve öncesinde toplumun darbelere hazır hale getirildiğini anlattı. Darbelerin insanların gerçek yüzünü ortaya çıkardığını vurgulayan Prof. Dr. Demirtaş, “28 Şubat sürecinde beş vakit namaz kılıp öğrencilere zulüm eden sözde Müslümanlara da şahit olduk. Meseleye insan haklarına çerçevesinden bakan, başörtüsüne inanmadığı halde öğrencilere sahip çıkan gerçek demokratları da gördük. Önemli olan başörtüsüne sahip çıkmak değildir, hak mağdurlarının tamamına sahip çıkmaktır. Başını örtene de, açana da insan hakkı ve kul hakkı çerçevesinden bakıp sahip çıkmaktır” şeklinde konuştu.
15 Temmuz’da inisiyatifin askerlerde değil sivillerde olduğunu söyleyen Prof. Dr. Demirtaş, darbenin ilk belirtileri ortaya çıkmaya başladığı zaman insanların gruplar halinde meydanlara akın ettiğini ifade etti.
Bu süreçte sahte vatanseverlerin de meydanlarda boy gösterdiğini belirten Demirtaş, gerçek kahramanlıkların 28 Şubat’ta yaşandığını çünkü bu süreçte inisiyatifin darbecilere ait olduğunu ekledi. Demirtaş konuşmasını, “Türkiye tarihinin dönüm noktası 27 Nisan 2007 muhtırasına siyasi irade tarafından kabul edilemez diye cevap verilmiş olmasıdır” diyerek sonlandırdı.
Üniversite akademisyenleri ile idari personellerinin yanı sıra çok sayıda öğrencinin katıldığı konferans, toplu fotoğraf çekimiyle sona erdi.