UHİM, '2018 Dünya Hak İhlalleri Raporu'nu Açıkladı
UHİM Genel Sekreteri Veysel Başer: 'Gücünü savunma sanayiine borçlu olan gelişmiş ülkeler, geçtiğimiz yıl yüzde 1,1 artan küresel savunma harcamaları sayesinde bir kez daha 'savaşa girmeden kazanan' taraf oldu' 'Filistin işgaline gelen tepkileri azaltmaya çalışan İsrail ve destekçileri, 'Yalnızca Yahudilere eşit haklar' tanıyan ırkçı ve ayrımcı kanunları gururla onaylıyor' 'Avrupa'da eğitim gören imamlar 'medeni', Müslüman ülkelerden gelen imamlar ise 'terörist ve ilkel' olarak nitelendiriliyor' 'Savaş, fakirlik, doğal afetler gibi nedenlerden 303 milyon çocuk okula gidemiyor. Geleceğimiz, 'kayıp nesiller' ile birlikte bir kez daha kararıyor'
Uluslararası Hak İhlalleri İzleme Merkezi (UHİM) Genel Başkanı Ayhan Küçük, hazırladıkları raporla sadece hukuki alanda değil, hayatın her alanında yaşanan hak ihlallerini ortaya koyduklarını söyledi.
Beşiktaş'taki Malta Köşkü'nde UHİM'in "2018 Dünya Hak İhlalleri Raporu" ile ilgili konuşan Küçük, dünya hak ihlallerini 10 yıldır rapor haline getirdiklerini belirtti.
Küçük; devletlerin, şirketlerin ve uluslararası kuruluşların yaptığı hak ihlallerini ortaya koyduklarını belirterek, hak ihlallerine karşı toplumda bir bilinçlenmenin oluştuğunu ve bunun da umut verici bir gelişme olduğunu ifade etti.
UHİM Genel Sekreteri Veysel Başer ise "2018 Dünya Hak İhlalleri Raporu" dört ana başlıkta ele aldıklarını ve bu başlıkların; "çelişkiler yılı", "toplumsal hastalıklar yılı", "ikiyüzlülükler yılı" ve "çifte standartlar yılı" olduğunu kaydetti.
-İkiyüzlülükler yılı
66 ülkede hala savaş ve çatışmaların yaşandığını belirten Başer, şunları söyledi:
"Demokrasi, özgürlük ve insan hakları gibi kavramları kullanarak direktifler yağdıran ve insanları birbirine kırdıran küresel aktörler, para kazanma hırsı ile ülkeleri bile bile savaşa sürüklüyor. Gücünü savunma sanayisine borçlu olan gelişmiş ülkeler, geçtiğimiz yıl yüzde 1,1 artan küresel savunma harcamaları sayesinde, bir kez daha 'savaşa girmeden kazanan' taraf oldu.
Nükleer silahsız bir dünya vaadiyle Barış Ödülü alan Obama’nın bir kez daha imaj çalışmalarının bir parçası olduğu ortaya çıktı. ABD, birçok uluslararası nükleer anlaşmadan ayrıldı ve savunma bütçesinde nükleer silah faaliyetleri için 1 trilyon 200 milyon dolar (Soğuk Savaş’tan bu yana en yüksek rakam) bütçe ayırdı. Batı’nın hegemonik düzeninden kurtulmaya çalışan her devlet, karşısında kur manipülasyonlarını, yaptırım paketlerini ve uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarını buldu."
-Çelişkiler yılı
Batılı devletlerin diğer toplumların varlıklarını çaldığını iddia eden Başer, kişi başına düşen ortalama gelir açısından en avantajlı ülkeler olmalarına rağmen, Batı toplumlarının yoksulluk ile savaştığını ve ABD'de 550 bin evsiz bulunduğunu, İngiltere'de ise her 200 kişiden birinin gidecek yuvasının olmadığını söyledi.
Batılı devletlerin "medeniyet öğretmeni" rolüne bürünerek, hakimiyet kurmak istedikleri ülkelerin iç işlerine karıştığını öne süren Başer, "Yemen, İsrail-Filistin, Sarı Yelekliler, Cemal Kaşıkçı gibi önemli uluslararası olayları, “ticari ilişkiler” zarar görmediği sürece hoş görüyor. Sık sık antisemitizm yüzünden çekilen acıları gündeme getirerek, Filistin işgaline gelen tepkileri azaltmaya çalışan İsrail ve destekçileri, 'Yalnızca Yahudilere eşit haklar' tanıyan ırkçı ve ayrımcı kanunları gururla onaylıyor." diye konuştu.
-Çifte standart yılı
Başer, ABD'nin yanı sıra 8 Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerin BM Küresel Göç Sözleşmesi'ni imzalamadığına dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"BM Göç Örgütü Sözcüsü Leonard Doyle, AB'nin gerçek anlamda bir göç krizi yaşamadığı, üye ülkelerin bunu siyasi açıdan kullandığı görüşünü dile getirdi. Nitekim göçmen krizinin doruğa çıktığı 2015’ten bu yana, büyük ölçüde Türkiye ile varılan anlaşma sayesinde AB sınırlarına kaçak göç oranında %95 düşüş görüldü. Buna rağmen üye ülkeler, göçmenleri çirkin politikalarına alet etmeye devam ediyor. Yeni 'günah keçisi' ilan edilen göçmen ve sığınmacılar üzerinden üretilen propagandalar, toplumların git gide aşırı sağ görüşlü fikirlere sempati duymasını sağlıyor.
Halı altına süpürülen ırkçı ve ayrımcı zihniyetlerini gün yüzüne çıkaran devletler, İslamı 'şiddet içeren siyasi bir ideoloji', Müslümanları ise 'devletin sırtından geçinen eğitimsiz ve uyumsuz kişiler' olarak tasvir ediyor. Avrupa’da eğitim gören imamlar 'medeni', Müslüman ülkelerden gelen imamlar ise 'terörist ve ilkel' olarak nitelendiriliyor. Baskın ideolojinin yönlendirdiği medya, Müslümanlara yüzde 357 eşitsizlik yapıyor ve toplumsal kutuplaşmanın temellerini atıyor."
-Hastalıklar yılı
Kanserli insan sayısının her yıl giderek arttığını ve kanserin dünya çapında yaygın bir ölüm nedeni haline geldiğini vurgulayan Başer, sözlerini şöyle tamamladı:
"Buna rağmen zengin ülkelerin vatandaşları kanser ilaçlarına ulaşabiliyorken, fakirler sahte ilaçlar kullanmak zorunda kalıyor. Kapitalizmin tüm dünyaya hükmetmesinden sonra 2,1 milyara çıkan obez sayısına karşılık 821 milyon kişi yetersiz besleniyor. 119 ülkenin 51'inde açlık, 'ciddi' veya 'alarm verici' bir sorun olarak öne çıkıyor.
Savaş, fakirlik, doğal afetler gibi nedenlerden 303 milyon çocuk okula gidemiyor. Geleceğimiz, 'kayıp nesiller' ile birlikte bir kez daha kararıyor. Nitekim okula gidebilen çocuklar da iyi bir eğitimden mahrum kalıyor. Zira Amerika ve Avrupa'da ırkçılık okullara iniyor ve akran zorbalığına dönüşüyor; göçmenlerin okula entegrasyonu önemsenmiyor ve müfredatlar beyin yıkamak için hazırlanıyor."
Kaynak: AA
Beşiktaş'taki Malta Köşkü'nde UHİM'in "2018 Dünya Hak İhlalleri Raporu" ile ilgili konuşan Küçük, dünya hak ihlallerini 10 yıldır rapor haline getirdiklerini belirtti.
Küçük; devletlerin, şirketlerin ve uluslararası kuruluşların yaptığı hak ihlallerini ortaya koyduklarını belirterek, hak ihlallerine karşı toplumda bir bilinçlenmenin oluştuğunu ve bunun da umut verici bir gelişme olduğunu ifade etti.
UHİM Genel Sekreteri Veysel Başer ise "2018 Dünya Hak İhlalleri Raporu" dört ana başlıkta ele aldıklarını ve bu başlıkların; "çelişkiler yılı", "toplumsal hastalıklar yılı", "ikiyüzlülükler yılı" ve "çifte standartlar yılı" olduğunu kaydetti.
-İkiyüzlülükler yılı
66 ülkede hala savaş ve çatışmaların yaşandığını belirten Başer, şunları söyledi:
"Demokrasi, özgürlük ve insan hakları gibi kavramları kullanarak direktifler yağdıran ve insanları birbirine kırdıran küresel aktörler, para kazanma hırsı ile ülkeleri bile bile savaşa sürüklüyor. Gücünü savunma sanayisine borçlu olan gelişmiş ülkeler, geçtiğimiz yıl yüzde 1,1 artan küresel savunma harcamaları sayesinde, bir kez daha 'savaşa girmeden kazanan' taraf oldu.
Nükleer silahsız bir dünya vaadiyle Barış Ödülü alan Obama’nın bir kez daha imaj çalışmalarının bir parçası olduğu ortaya çıktı. ABD, birçok uluslararası nükleer anlaşmadan ayrıldı ve savunma bütçesinde nükleer silah faaliyetleri için 1 trilyon 200 milyon dolar (Soğuk Savaş’tan bu yana en yüksek rakam) bütçe ayırdı. Batı’nın hegemonik düzeninden kurtulmaya çalışan her devlet, karşısında kur manipülasyonlarını, yaptırım paketlerini ve uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarını buldu."
-Çelişkiler yılı
Batılı devletlerin diğer toplumların varlıklarını çaldığını iddia eden Başer, kişi başına düşen ortalama gelir açısından en avantajlı ülkeler olmalarına rağmen, Batı toplumlarının yoksulluk ile savaştığını ve ABD'de 550 bin evsiz bulunduğunu, İngiltere'de ise her 200 kişiden birinin gidecek yuvasının olmadığını söyledi.
Batılı devletlerin "medeniyet öğretmeni" rolüne bürünerek, hakimiyet kurmak istedikleri ülkelerin iç işlerine karıştığını öne süren Başer, "Yemen, İsrail-Filistin, Sarı Yelekliler, Cemal Kaşıkçı gibi önemli uluslararası olayları, “ticari ilişkiler” zarar görmediği sürece hoş görüyor. Sık sık antisemitizm yüzünden çekilen acıları gündeme getirerek, Filistin işgaline gelen tepkileri azaltmaya çalışan İsrail ve destekçileri, 'Yalnızca Yahudilere eşit haklar' tanıyan ırkçı ve ayrımcı kanunları gururla onaylıyor." diye konuştu.
-Çifte standart yılı
Başer, ABD'nin yanı sıra 8 Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerin BM Küresel Göç Sözleşmesi'ni imzalamadığına dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"BM Göç Örgütü Sözcüsü Leonard Doyle, AB'nin gerçek anlamda bir göç krizi yaşamadığı, üye ülkelerin bunu siyasi açıdan kullandığı görüşünü dile getirdi. Nitekim göçmen krizinin doruğa çıktığı 2015’ten bu yana, büyük ölçüde Türkiye ile varılan anlaşma sayesinde AB sınırlarına kaçak göç oranında %95 düşüş görüldü. Buna rağmen üye ülkeler, göçmenleri çirkin politikalarına alet etmeye devam ediyor. Yeni 'günah keçisi' ilan edilen göçmen ve sığınmacılar üzerinden üretilen propagandalar, toplumların git gide aşırı sağ görüşlü fikirlere sempati duymasını sağlıyor.
Halı altına süpürülen ırkçı ve ayrımcı zihniyetlerini gün yüzüne çıkaran devletler, İslamı 'şiddet içeren siyasi bir ideoloji', Müslümanları ise 'devletin sırtından geçinen eğitimsiz ve uyumsuz kişiler' olarak tasvir ediyor. Avrupa’da eğitim gören imamlar 'medeni', Müslüman ülkelerden gelen imamlar ise 'terörist ve ilkel' olarak nitelendiriliyor. Baskın ideolojinin yönlendirdiği medya, Müslümanlara yüzde 357 eşitsizlik yapıyor ve toplumsal kutuplaşmanın temellerini atıyor."
-Hastalıklar yılı
Kanserli insan sayısının her yıl giderek arttığını ve kanserin dünya çapında yaygın bir ölüm nedeni haline geldiğini vurgulayan Başer, sözlerini şöyle tamamladı:
"Buna rağmen zengin ülkelerin vatandaşları kanser ilaçlarına ulaşabiliyorken, fakirler sahte ilaçlar kullanmak zorunda kalıyor. Kapitalizmin tüm dünyaya hükmetmesinden sonra 2,1 milyara çıkan obez sayısına karşılık 821 milyon kişi yetersiz besleniyor. 119 ülkenin 51'inde açlık, 'ciddi' veya 'alarm verici' bir sorun olarak öne çıkıyor.
Savaş, fakirlik, doğal afetler gibi nedenlerden 303 milyon çocuk okula gidemiyor. Geleceğimiz, 'kayıp nesiller' ile birlikte bir kez daha kararıyor. Nitekim okula gidebilen çocuklar da iyi bir eğitimden mahrum kalıyor. Zira Amerika ve Avrupa'da ırkçılık okullara iniyor ve akran zorbalığına dönüşüyor; göçmenlerin okula entegrasyonu önemsenmiyor ve müfredatlar beyin yıkamak için hazırlanıyor."