Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, Canlı Yayında Soruları Yanıtladı Açıklaması (2)
'Libya'da yapmaya çalıştığımız şey son tahlilde bütün aktörleri bir araya getirerek, BM çatısı altında yürüyen sürece bir katkı sağlamak' 'Tunusluların da o konuda (Libya) bir perspektifi var, onlar da endişeliler sınır güvenliğinden, geçişlerden, düzensiz geçişlerden, terör hareketlerinden. Tabii onlar da ulusal mutabakat hükümetini destekliyorlar BM çatısı altında. Dolayısıyla Tunus'la orada iyi bir işbirliği yapacağız' 'Bunun (ABD yaptırımları) sadece S400'le ilgili olmadığı çok açık. Barış Pınarı Harekatı'ndan rahatsız olan, PYD'ye, YPG'ye, PKK'ya vurduğumuz darbeden rahatsız olanlar, Doğu Akdeniz'de bayrak göstermiş olmamızdan rahatsız olanlar, Libya'da bayrak gösteriyor olmamızdan rahatsız olanlar, FETÖ ile mücadeleden rahatsız olanlar, bütün bunlar bir paket halinde kongrede yaptırım söylemine ya da yaklaşımına dönüşmüş durumda.'
Kanal 7'de gündeme ilişkin soruları yanıtlayan Kalın, anlaşmalar çerçevesinde Türkiye'nin Libya'nın taleplerine karşılık verdiğini anlattı.
Kalın, "Türkiye gidip Libya'yı işgal etmiyor, oraya gidip kimsenin toprağını ele geçirmek gibi bir güdüyle hareket etmiyor. Burada maalesef başkaları bu tür hamleler yaptığında ses çıkartmayanlar, Rusya'nın, İtalya'nın, İngiltere'nin, Fransa'nın ne işi var diye sormayanlar, Türkiye devreye girince 'Türkiye'nin orada ne işi var?' İçeridekiler 'Bizim orada ne işimiz var.' diyorlar, dışarıdakiler de Arap milliyetçiliğini tekrar tahrik etmek için Türkiye karşıtı bir söylemle, 'Türkiye buraları işgal etmeye geliyor, Osmanlı mirasını yeniden canlandıracak.' Böyle bir güdüyle hareket etmediğimiz açık değil mi? Biz Suriye'nin hangi toprağını işgal ettik?"
Türkiye'nin Suriye'deki müdahalesine de bazı Arap ülkelerinin benzer tepki verdiğini dile getiren Kalın, şöyle devam etti:
"Güvenli bölgeyi kendimiz için oluşturmuyoruz, Suriye için oluşturuyoruz. Kendi güvenliğimizi de garanti altına alacak bir hamledir bu ama asıl önemlisi 4 milyona yakın Suriyeli mülteci bizim ülkemizde, en az 4-5 milyon Suriyeli mülteci de Suriye içinde yerlerinden edilmiş durumda. Bunların güvenli bir şekilde yaşayabileceği bir bölge oluşturalım. Bakın Cumhurbaşkanımız bu çağrıyı ta 2015 G20 zirvesinde Antalya'da yapmıştı ilk defa. O zaman Obama Amerika Başkanıydı, Merkel gene Almanya'nın şansölyesiydi. O çağrıya kulak verilseydi, güvenli bölge o zaman kurulsaydı, bir terör bu noktaya gelmeyecekti, iki, bu kadar mülteci olmayacaktı, üç, muhtemelen binlerce insanın hayatı kurtarılacaktı, bu kadar insan ölmeyecekti orada."
- "Tunus'la orada (Libya) iyi bir işbirliği yapacağız"
Kalın, "Tunus'a gittiniz. Siz Tunus'a gidince haberimiz oldu. Neden aniden bir ziyaret oldu Tunus'a? Ani bir şey mi gelişti?" sorusuna şu yanıtı verdi:
"Tunus, Libya'nın önemli komşularından birisi. Tunus, Cezayir, Nijer, Çad, Sudan ve Mısır Libya'nın etrafındaki komşuları bunlar. Libya'daki bu süreç çok hızlanınca Cumhurbaşkanımız çok doğru bir tespitle, 'Cezayir ve Tunus'la teması arttıralım.' dedi. Çünkü bizim Libya'da yapmaya çalıştığımız şey son tahlilde bütün aktörleri bir araya getirerek, BM çatısı altında yürüyen sürece bir katkı sağlamak, ulusal mutabakat hükümetini korumanın yanı sıra. Dolayısıyla 'Cezayir ve Tunus'la da temas edelim' dendi. Tunuslularla kendisi görüştü, yeni seçilen cumhurbaşkanıyla. Tunuslu cumhurbaşkanı da çok memnun oldu bu telefondan, zaten daha önce bir tebrik etmek için aramıştı. 'Bu konuları istişare etmek için gelebilirim.' deyince Cumhurbaşkanımız, o da 'Biz de çok memnun oluruz, zaten Libya bizim de çok yakından takip ettiğimiz, bizi de doğrudan ilgilendiren bir konu. Sizinle bu konuda işbirliği yapmaktan memnuniyet duyarız.' dedi ve hemen 'Yarın gelelim ve yüz yüze bu konuları konuşalım.' diye telefonda mutabık kaldılar. Salı akşamı görüştük, çarşamba gittik, gayet, güzel, verimli de bir görüşme oldu. Tunusluların da o konuda bir perspektifi var, onlar da endişeliler sınır güvenliğinden, geçişlerden, düzensiz geçişlerden, terör hareketlerinden. Tabii onlar da ulusal mutabakat hükümetini destekliyorlar, BM çatısı altında. Dolayısıyla Tunus'la orada iyi bir işbirliği yapacağız. Aynı şekilde Cezayir'le de temaslarımız devam ediyor. Belki Cumhurbaşkanımızın Cezayir'e de böyle bir ziyareti söz konusu olabilir. Çünkü Cezayir'de orada çok önemli bir aktör."
"Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri'nin yaptırımlarına hazır mı?" sorusu üzerine Kalın, Türkiye'nin hazırlıklarını yaptığını söyledi.
Böyle bir yaptırım sürecinin olmamasını beklediklerini, bunu da ABD'ye ilettiklerini dile getiren Kalın, şöyle devam etti:
"Trump yönetimi de bundan son derece rahatsız ama kongrede oluşan böyle bir hava var. 'Ne yapalım, ne edelim de Türkiye'yi cezalandıralım.' Son hazırladıkları yaptırım tasarısı henüz daha gündeme gelmedi, oylanmadı, ocak ya da şubat ayında oylanması öngörülüyor veya planlanıyor. Adeta bir bohça gibi her şeyi içine koymuşlar. S400 var, Doğu Akdeniz var, Türk akımı var, bir sürü şey var. Bunun merkezinde S400 olduğunu söylüyorlar. Biz onlara S400'lerle ilgili öneri götürdük, Cumhurbaşkanımız beni görevlendirdi. 'S400'le ilgili gelin teknik komisyon kuralım, bunlar çalışsınlar uzmanlar. Çünkü onlar F-35'lerin hassas bilgilerinin S400'ler üzerinden ele geçirileceği ile ilgili bir tezle ortaya çıktılar. Biz de uzmanlarımıza, hava kuvvetlerine, savunma sanayideki arkadaşlara sorduk, böyle bir riskin olmadığını, bunun rahatlıkla çözülebileceğini söylediler. Dedik ki 'Gelin o zaman bunu uzmanlar paylaşsınlar. Bunu istiyorsanız ikili yapalım, istiyorsanız NATO şemsiyesi altında yapalım.' Çünkü F-35 programının bir ortağı olarak biz de F-35'lerin herhangi bir şekilde zarar görmesini istemeyiz. Daha da önemlisi S400'leri Türk askerleri kullanacak. Biz kullanacağız, biz istediğimiz zaman açacağız, biz istediğimiz zaman kapatacağız. Adı üstünde bu bir savunma sistemi, herhangi bir ülkeye tehdit oluşturması söz konusu değil. Bize bir saldırı olduğunda kullanacağımız bir sistem. Bu kapıyı kapattılar, orada muazzam bir ön yargı var. Bunun sadece S400'le ilgili olmadığı çok açık. Barış Pınarı Harekatı'ndan rahatsız olan, PYD'ye, YPG'ye, PKK'ya vurduğumuz darbeden rahatsız olanlar, Doğu Akdeniz'de bayrak göstermiş olmamızdan rahatsız olanlar, Libya'da bayrak gösteriyor olmamızdan rahatsız olanlar, FETÖ ile mücadeleden rahatsız olanlar, bütün bunlar bir paket halinde kongrede yaptırım söylemine ya da yaklaşımına dönüşmüş durumda. Tasarıya baktığınız zaman her şey var."
İbrahim Kalın, yaptırım paketi geçse bile Türkiye'de ekonomi üzerinde şok etkisi olmayacağını, Türkiye'nin ekonomi ve savunma sanayi alanlarında alternatifler üretmeye devam edeceğini anlattı.
Türkiye'nin Rusya ile yakınlaştığı eleştirilerine Kalın, şöyle karşılık verdi:
"Türkiye'yi buraya iten kim? Siz PYD, YPG, FETÖ konusunda adım atmayacaksınız, geleceksiniz bizim sınırımızda bir terör koridoru kurulması için adımlar atacaksınız, bölgedeki attığınız hiçbir adımda Türkiye'yi hesaba katmayacaksınız, Suriye'de, Irak'ta, Doğu Akdeniz'de diğer yerlerde, bütün Bunlarda Türkiye'yi dışarıda bırakan, Türkiye'yi alternatif aramaya mecbur bırakan adımlar atacaksınız ondan sonra dönüp de bize 'Siz niye Rusya'yla yakınlaşıyorsunuz, niye şurayla yakınlaşıyorsunuz?' diye soru soracaksınız. Bu yaptırım söylemi tam da o kaçınmak istediğiniz, 'Türkiye Rusya'ya yakınlaşmasın.' gibi bir kaygınız varsa onu daha da hızlandıracak bu yaklaşımınız. Türkiye alternatif bakmaya devam edecek. Nasıl Türkiye enerji kaynaklarını çeşitlendirmek zorundaysa aynı şekilde savunma sanayi kaynaklarını da çeşitlendirecek."
- "2 yıl sonra bu arabaya bineceğiz"
Kalın, otomobil tanıtımında Türkiye'nin teknoloji ekonomi tarihinde yeni bir sayfa açıldığını dile getirerek, "İnşallah 2 yıl sonra kendi otomobilimize bineceğiz. O nasıl tarihi bir an ise 2 yıl sonra bu gerçek hale gelecek. 2 yıl hiçbir şeydir böyle bir teknolojinin üretilmesinde. 2 yıl sonra bu arabaya bineceğiz, inşallah. Bu nasıl tarihi bir dönüm noktası ise Doğu Akdeniz'de yaptığımız hamleler, Suriye'de attığımız adımlar da Türkiye'nin konumunu yeniden şekillendiren, tanımlayan tarihi adımlar olarak tarihe geçecek." dedi.
"Türkiye'nin Otomobili" projesinde yaklaşık 2 yıldır 100'e yakın Türk mühendisinin çalıştığını anlatan Kalın, şöyle devam etti:
"Çok başarılı bir iş yaptılar, iş çıkarttılar. Önemli olan burada yürüyüşün devam etmesi. Daha yürüyüşün bir fotoğrafını gösterdiler bize yani 2 yıllık bir çalışmanın sonucunda prototip üretildi. Şimdi inşallah bu devam edecek 2 yıl sona banttan ilk araç çıkacak, ondan sonra ilk yılda biliyorsunuz 175 bin araç üretilmesi öngörülüyor, planlanıyor. Muhtemelen zaten yetmeyecek. İhracata gideceğiz. Birkaç gündür bana da mesajlar geliyor İngiltere'den, Pakistan'dan, Katar'tan, başka yerlerden 'Biz ne zaman sipariş verebiliriz?' diye. Afrika dediğiniz 1 milyar insandan bahsediyoruz, Orta Doğu'da 250-300 milyon insandan bahsediyoruz."
Dün Somali'deki terör saldırısında 2'si Türk vatandaşı olmak üzere 100'e yakın insanın hayatını kaybettiğini hatırlatan Kalın, haber gelir gelmez Cumhurbaşkanının herkesi arayıp harekete geçirdiğini vurguladı.
Bir uçağın dün gece Somali'ye yola çıktığını dile getiren Kalın, "İhtiyaç olursa da takviye de yapılacak. Bütün bunlar yaşandı, Doğu Akdeniz, Libya, otomobil. Mogadişu'da bir saldırı oluyor, buraya ilk tepkiyi veren, ilk hamleyi yapan Türkiye Cumhuriyeti. İşte mazlumun, mağdurun yanında olmak böyle bir şey. Bugün dünyanın herhangi bir yerinde herhangi bir Somaliliye sorun, 'Somali'nin gerçek dostu kim?' diye, verecekleri cevap çok nettir. Bu hem imkan ve kabiliyet meselesi hem de vizyon ve vicdan meselesi." diye konuştu.
Kalın, "Cumhurbaşkanı yeni ittifak arayışları içinde mi?" sorusunu şöyle yanıtladı.
"Cumhur İttifakı, güçlü, sağlam bir şekilde yoluna devam ediyor. AK Parti burada büyük aktör ve Milliyetçi Hareket Partisi de bu ittifakın çok güçlü bir aktörü olarak, ortağı olarak şu ana kadar hamd olsun gayet başarılı bir süreç yönetiliyor. Sağolsun Sayın Bahçeli'nin bu ittifaka verdiği destek ortada ve bunu ben Sayın Bahçeli'nin sadece kendi partisinin çıkarları için yapmadığını da biliyorum. Burada ülkenin menfaati birinci önceliktir. Bunu çok açık bir şekilde gördük. Sayın Bahçeli'nin bugüne kadar ki bütün kritik hamlelerinde bunun çok açık bir şekilde gördük. Ülke menfaatini her zaman parti çıkarının önüne koymuş bir liderdir. Cumhur İttifakı'na destek vermesini de bu zaviyeden değerlendiriyoruz. Burada da sağ olsun hem bu Libya anlaşmasına olsun hem tezkere meselesine olsun, Barış Pınarı Harekatı ve diğer konularda Cumhur İttifakı'na çok güçlü destek veriyor, vermeye devam ediyor, bu devam edecektir. Cumhur İttifakı Türkiye'nin en büyük siyasi aktörü olarak, birinci aktör olarak öne çıktı ve siyasi konumunu muhafaza ediyor. Bir siyasetçinin amacı mümkün olan en geniş tabanı kucaklayabilmektir. İttifakın amacı da mümkün olduğunca hem ittifakı güçlendirmek hem tabanı kucaklamaktır. Cumhurbaşkanımız daha önce Türkiye İttifakı gibi bir şeyden de bahsetti ama şu anda böyle bir arayışı yok. Bugün Cumhur İttifakı son derece güçlü, temel milli meselelerde tam bir görüş birliği içerisinde."
(Bitti)