CHP MYK Toplantısı
Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak: '(Eski CHP Milletvekili Sinan Aygün hakkında kesin ihraç istemiyle başlatılan disiplin soruşturması) Bu konuda hem parti hukuku hem de genel hukuk bakımından süreç yürümektedir. Bu mesele bizim için noktalanmıştır. Bundan sonra hukuk konuşacaktır. Artık bu ülkenin belli başlı büyükşehirlerinde müzik değişmiştir, dans da değişecektir. Rant lobileri büyükşehirlerimizde artık cirit atamayacaklardır' 'Mevcut iktidarın yıllar önceki meclis başkanı, bakanı, başbakan yardımcısı, adalet bakanlığı görevlerini yürütmüş olan kişi, o dönemin büyükşehir belediye başkanını Ankara'yı 'parsel parsel satmakla' suçlamıştı. O dönem bu müfettişler hiç ortaya çıkmadı, şimdi bizim büyükşehir belediye başkanımızın suçlanması neticesinde apar topar İçişleri Bakanlığı müfettişleri harekete geçiyor. Keşke bu hassasiyeti bundan önceki belediye başkanına karşı da gösterselerdi' 'Bir sorsunlar bakalım millete, millet ABD Başkanıyla kapalı kapılar ardında konuştuğunuz 'Suriyelilere vatandaşlık verme' kararını onaylıyor mu? Radikallerin kalesi İdlib'den içlerinde emperyal güçlerin yetiştirdiği ne olduğu belirsizlerin de olduğu 80 bin kişiyi ülkemize sokulsun istiyor mu? Boğazından kesilecek bir 40 milyar doları daha Suriyelilere vermek istiyor mu? Tekrar çağrıda bulunuyoruz, varsa cesaretiniz, kurun referandum sandığını'
CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK), Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında parti genel merkezinde toplandı.
Toplantı sürerken açıklamada bulunan Öztrak, MYK'nin gündeminde 2019'da ekonomide, siyasette ve dış politikada yaşananları ve 2020 yılı beklentilerinin değerlendirildiğini belirtti.
İzmir'in Menemen ilçesinde, Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay'ın şehit edilişinin yıl dönümü olduğunu hatırlatan Öztrak, şehit Kubilay'ı saygı, minnet ve rahmetle andı.
Öztrak, 2014'te "tek adam parti devleti projesi"nin düğmesine basıldığını iddia ederek, geçmiş darbeler nedeniyle sorunları olan demokrasi ve hukuk devletinin daha da sorunlu hale geldiğini savundu.
İktidarın, sorunların üstünü borçla örttüğünü, üretim yerine ithalatla, gelir yerine krediyle ayakta duran bir ekonomi yarattığını ileri süren Öztrak, ekonomide 2018'in ortasında tam bir kriz yaşanmaya başlandığını, krizin, 2019'da derinleşerek devam ettiğini kaydetti. Milletin çift haneli işsizlik ve hayat pahalılığı arasında ezildiğini öne süren Öztrak, 2019'un ülke ve vatandaşlar için zor bir yıl olduğunu anlattı.
Türkiye'nin böylesine bir umutsuzluğu daha önce hiç yaşamadığını dile getiren Öztrak, "Ama Saray, milletin sesini bir türlü duymadı. Genel Başkanımızın geçen yıl ağustosta açıkladığı krizden çıkış önerileri de Saray tarafından dikkate alınmadı. Sarayın kibirli adamı millete de muhalefete de kulaklarını tıkadı. Milletin vergileriyle duran, uçan, kaçan, yüzen saraylarda süren debdebe şaşa, milleti unutturdu. Oralardan milletin sesi duyulmaz hale geldi. Milletimiz de bu yıl mart ayında kendisini unutanlara sandıkta sıkı bir şamar attı." diye konuştu.
- "100 vatandaşımızdan 45'ine CHP'li büyükşehir belediyeleri hizmet veriyor"
Türkiye'de 2019’un en önemli olayının, mart ayında gerçekleşen yerel seçimler ve "bunun sonucu hazmedemeyen" iktidarın haziranda tekrarlattığı İstanbul seçimleri olduğunu iddia eden Öztrak, milletin, her iki sandıkta da "tek adam parti devleti rejimi"ne güçlü bir ders verdiğini söyledi.
"Bu aynı zamanda hızla otoriterleşen bir rejime, bir milletin üzerindeki her türlü baskıya rağmen demokratik yollarla sandıkta 'artık yeter' dediği dünyada nadir örneklerden biridir." diyen Öztrak, yerel seçimlerde vatandaşların Millet İttifakı'na "ciddi bir teveccüh" gösterdiğini dile getirdi.
Öztrak, CHP'nin bu büyük demokrasi iş birliğinin merkezi haline getiren özverili yaklaşımını gelecek dönemde de sürdüreceğini ifade etti.
Seçimler sonucunda, CHP'li büyükşehir belediyelerinin sayısının altıdan on bire yükseldiğini aktaran Öztrak, 2014'te CHP'li belediye başkanlarının görev yaptığı büyükşehirlerde ülke nüfusunun yüzde 12’sinin yaşadığını, 2019 seçimlerinden sonra bu oranın dörde katlandığını kaydetti.
Buna karşılık Cumhur İttifakı'nın hizmet verdiği vatandaşların oranının yüzde 62'den yüzde 28’e gerilediğine dikkati çeken Öztrak, "Artık her 100 vatandaşımızdan 45'ine CHP'li büyükşehir belediyeleri hizmet veriyor. Aynı şekilde, 2014'te ülkemizin gelirinin yüzde 12'si CHP'li büyükşehir belediyeleri sınırları içerisinde yaratılırken 2019 seçimlerinden sonra bu oran beşe katlandı, yüzde 59’a çıktı." ifadelerini kullandı.
Vergilerin 2014'te sadece yüzde 14'ünün, CHP'li belediyelerin görev yaptığı alanlardan toplandığını hatırlatan Öztrak, bu oranın beş kattan fazla artarak yüzde 74'e çıktığını aktardı.
"Yerel Yönetimler ve Turizm Zirvesi"nde ülkeye gelen turistlerin yüzde 94'ünden fazlasının, CHP'li başkanların yönettiği il ve ilçelere geldiğini ortaya konulduğuna işaret eden Öztrak, CHP'li büyükşehir belediyelerin sınırları içinde ülke nüfusunun yarısının yaşadığını, milli gelirinin yarısından fazlasının üretildiğini, vergilerin dörtte üçünün toplandığını kaydetti.
Öztrak, "Bu tablo, milletimizin Millet İttifakı'na ve CHP'ye çok önemli bir sorumluluk yüklediğini de ortaya koyuyor. Sarayın hala devam eden hazımsızlıklarına, mızıkçılıklarına ve vatandaşa hizmeti engelleme çabalarına rağmen belediyelerimiz milletimize en iyi hizmeti vermeye devam edecektir. Bunu da kimse engelleyemeyecektir." dedi.
- "Varsa cesaretiniz, kurun referandum sandığını"
Bu yılın en önemli olaylarından birinin de Suriye'de süren iç savaşın Türkiye'nin dış ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal yaşamında yarattığı tahribatın giderek artması olduğunu savunan Öztrak, "Sarayın yanlış Suriye siyasetinin bedelini başta Mehmetçiklerimiz ve vatandaşlarımız ödüyor." dedi.
Ekim ayında yapılan Barış Pınarı Harekatı'nın amacının, Türkiye'nin güney sınırlarında güvenli bir bölge kurulması, buraya da Türkiye'ye sığınan 1 milyon Suriyelinin yerleştirilmesi olduğunu hatırlatan Öztrak, bunun sağlanamadığını savundu.
"Görünen o ki Saray iktidarı her zamanki gibi Suriye'de de Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olacak." diyen Öztrak, bundan milletin de büyük zarar göreceğini ileri sürdü.
Öztrak, şöyle devam etti:
"Biz, '1 milyon Suriyeliyi bu güvenlik koridoruna yerleştireceğiz' derken ABD Başkanı son Washington ziyaretinde AK Parti Genel Başkanından Türkiye'ye sığınan Suriyelilerin Türk vatandaşlığına geçirilmelerini talep etti. Erdoğan da ikiletmedi, 'Bugüne kadar 100 binden fazla Suriyeliye vatandaşlık vermiştik, daha fazlasına da vereceğiz' dedi. Yine AK Parti Genel Başkanından öğrendik ki, İdlib'den 80 bin Suriyeli daha sınırlarımıza doğru yola çıkmış. Anlaşılan Rusya ve Suriye, Soçi Zirvesi'nde alınan kararları artık tanımıyor. Suriye rejimi İdlib'e girmeye hazırlanıyor. Hani İdlib çatışmasızlık bölgesiydi? Burada bizim 12 gözlem noktamız var. Bu 12 gözlem noktamızdaki Mehmetlerimizin hali ne olacak, durumu nedir? Bu konuda bilgilendirilmeyi istiyoruz. Yeni gelecek Suriyelilerin maliyeti kimin sırtına yüklenecek?"
İdlib'in, Suriye'de yıllardır süren iç savaşta pişip yetişen radikal unsurların cirit attığı bir bölge olduğunu ifade eden Öztrak, buradan Türkiye'ye doğru gelen 80 bin kişi içinde kimlerin olduğunu sordu.
Öztrak, "AK Parti Genel Başkanı dün bunlara 'İdlibli kardeşlerimiz' dedi. Daha dün ABD, İdlib'de eski bir El-Kaide liderine operasyon yaptı. Bu gelenlerin içinde kafa kesen radikaller var mıdır? Bunun kontrolü nasıl yapılacak? Bunlara vatandaşlık verilecek midir?" dedi.
Suriyelilere vatandaşlık verilmesi konusunun millete sorulması gerektiğinin altını çizen Öztrak, şunları kaydetti:
"Bir sorsunlar bakalım millete, millet ABD Başkanıyla kapalı kapılar ardında konuştuğunuz 'Suriyelilere vatandaşlık verme' kararını onaylıyor mu? Radikallerin kalesi İdlib'den içlerinde emperyal güçlerin yetiştirdiği ne olduğu belirsizlerin de olduğu 80 bin kişiyi ülkemize sokulsun istiyor mu? Boğazından kesilecek bir 40 milyar doları daha Suriyelilere vermek istiyor mu? Bu soruların yanıtının 'evet' olduğunu kim söyleyebilir? O halde Saray, milletin değil, başkalarının istediğini yapmanın peşinde. Bu bize, Saray'ın egemen güçlerin verdiği BOP eş başkanlığı görevinin halen sürmekte olduğunun ipuçlarını veriyor. Tekrar çağrıda bulunuyoruz, varsa cesaretiniz, kurun referandum sandığını. Ak koyun, kara koyun ortaya çıksın."
- "Uluslararası hukuka uygun olanları destekledik"
Türkiye ile Libya arasında güvenlik ve askeri iş birliği mutabakat muhtırasının onaylanmasına ilişkin kanun teklifinin TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilmesine ilişkin değerlendirmede bulunan Öztrak, şöyle konuştu:
"Suriye'de Türkiye'yi batağa saplayan Saray, şimdi de Mehmetçiklerimizi Libya çöllerinde perişan etmeye hazırlanıyor. Birleşmiş Milletler kararlarına açıkça aykırı olan savunma iş birliği anlaşmasını Meclis'ten geçirtti, anlaşılan bu da yetmedi. Tarihten bihaber Saray'ın kibirlisi, şimdi de bu ülkeye müdahaleye zemin hazırlamak için her zamanki gibi tarihi eğip büküyor. Bunun danışmanlarının tarih bilgisi de bu durumda sorgulanır hale geliyor. Dün, 'Madem Libya'nın bizimle ilgisi yok o zaman Gazi Mustafa Kemal orada ne arıyordu?' demiş. Biz söyleyelim. Gazi Mustafa Kemal bir Osmanlı subayı olarak o gün Osmanlı'nın vatan toprağını savunmaya çalışıyordu. Libya bugün bizim vatan toprağımız mı? Hayır, değil. Mehmetçiklerimizin görevi Libya’nın iç savaşına karışmak mı? O da değil. Mehmetçiklerimizin tek bir görevi var. O da 784 bin kilometrekarelik vatan toprağını her türlü saldırıya karşı korumak."
Faik Öztrak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bundan 9 yıl önce "Libya'daki krize Libyalılar çözüm bulmalı, Türkiye asla ve asla Libya halkına silah doğrultan taraf olmayacaktır." ifadesini hatırlatarak şimdi Libya'daki krize, iç savaşa neden taraf olunduğunu sordu.
Doğu Akdeniz'de yalnızlaşıldığını, geç kalmış birtakım adımlar atıldığını, ülkenin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin haklarının korunması için uğraşıldığına dikkati çeken Öztrak, bunlardan uluslararası hukuka uygun olanlarını desteklediklerini, desteklemeye de devam edeceklerini vurguladı.
- "AK Parti Genel Başkanı'nın sicili meydandadır"
Öztrak, iktidarın panik içinde attığı ve ülkenin başını yeni badirelere sokacağı durumlara karşı çıktıklarını ve çıkmayı sürdüreceklerini kaydetti.
Faik Öztrak, "Çünkü AK Parti Genel Başkanı'nın sicili meydandadır. Sudan'da El-Beşir'i destekledi, sonuç ortada. Mısır'ın iç işlerine karıştı, sonuç ortada. Suriye'de iç savaşa müdahil oldu, sonuç ortada. Önce bölge ülkelerinin iç işlerine karışıyor, eline yüzüne bulaştırıyor. Her seferinde hata yapıyor, her seferinde 'kandırıldık, aldatıldık' diye millete açıklama yapıyor. Bu hataların sonucunda, bu bölgedeki birçok ülkeyle kavgalıyız." dedi.
Buralarda Türkiye'nin büyükelçilerinin de bulunmadığını, Suriye'de, Mısır'da, İsrail’de olmadığını aktaran Öztrak, Türkiye'nin milli menfaatlerini korumak için bu ülkelerle yeniden konuşabilir hale gelinmesi gerektiğinin altını çizdi.
Öztrak, "Madem Erdoğan, Libya vesilesiyle, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü hatırladı, biz de kendisine Büyük Önder'imizin şu sözünü hatırlatalım, 'Dış işlerinde dürüst ve açık olan siyasetimiz özellikle barış fikrine dayanır. Milletlerarası herhangi bir meselemizi barışçı yollarla çözmeyi aramak bizim menfaat ve zihniyetimize uyan bir yoldur.' AK Parti 17 yıllık iktidarında maceracı ve ideolojik bir dış politika izlemek yerine, Gazi'nin bu sözlerini hatırlamış, kendine rehber edinmiş olsaydı bugün ülkemiz bölgesinde çok farklı, saygın konumda, belirleyici bir durumda olurdu." değerlendirmesini yaptı.
Öztrak, iktidarın ekonominin dengelerini altüst ettiğini, "tek adam rejimi"ni kurma sevdasıyla devletin kurumlarını bitirdiğini öne sürdü.
- "Böyle bir borçlanmayı bugüne kadar görmedik"
2019'un 2018 gibi kaybedilmiş bir yıl olarak tarihe geçtiğini ifade eden Öztrak, 2019'da bütçe açığının düşük olması gerektiğini ancak 125 milyar lira olduğunun açıklandığını dile getirdi.
Öztrak, 2019'un başında, 165 milyar lira piyasaya iç borç ödeneceğini buna karşılık piyasadan 154 milyar lira borç alınarak bütçenin finanse edileceğinin açıklandığını söyledi.
"Hazine yıl sonuna geldiğimizde diyor ki, 159 milyar lira borç ödeyeceğim bunun karşılığında 211 milyar lira borçlanacağım." dediğini ifade eden Öztrak, "Her 100 liralık borç ödemesine karşılık 132 lira borçlanacakmış. Bu bir rekor, böyle bir borçlanmayı bugüne kadar görmedik. Şikayet ediyorlar, faizler çok yüksek diye. Öbür taraftan vatandaş gerçekçi biçimde piyasada para yok diye şikayet ediyor. Kim silip süpürüyormuş paraları? Devletin hazinesi. Devletin hazinesi piyasada vatadaşa beş kuruş bırakmıyor. Bu paraları alıp kime veriyor? Bankalar da yandaşları kurtarıyor." ifadelerini kullandı.
Öztrak, CHP'li milletvekillerinin kahir ekseriyet Meclis Genel Kurulu'nda olduğunu, bütçenin sahibi partinin milletvekillerinin ise Genel Kurulda bulunmadığını savundu.
Faik Öztrak, asgari ücretin, en az aylık net 2 bin 600 lira olması gerektiğini söyledi.
- "TRT hakkında gerekli suç duyurusunda bulunacağız"
Öztrak, bu sabah TRT-1'de yayımlanan bir programa ilişkin, "Programın sunuşunda alt yazı şöyle geçiyor ve bütün program boyunca da orada duruyor. Programda konuşan da iktidara bağlı bir vakfın başkanı. 'CHP neden Türkiye'nin başarılı olmasını istemiyor.' Nereden çıktı? Nereden çıkardınız Sayın TRT yönetimi bunu? Bu mudur sizin tarafsızlığınız? Yasalara uymaması nedeniyle TRT hakkında gerekli suç duyurusunda bulunacağız ama yetmez, TRT'yi yayıncılık etiğiyle ilgili tüm kurullara şikayet edeceğiz." diye konuştu.
Öztrak, iktidarın bugün ülke olarak karşı karşıya kalınan sorunlara çözüm bulmak için önce kendi şapkalarını önlerine koymalarını, hataları açık yüreklilikle kabul edip samimiyetle çözüm aramalarını istedi.
Şehit yakınları ve gaziler için toplanan paraların akıbetini takip etmek zorunda kaldıklarını anlatan Öztrak, 15 Temmuz şehit yakınları ve gazileri için toplanan 309 milyon liranın ihtiyaç sahiplerine dağıtılmadığını iddia etti. Öztrak, şehitler adına toplanan paranın nerede olduğunu sordu.
"İliklememiz gereken ilk düğme bu ucube rejimi terk edip yeni, güçlü ve çağdaş bir parlamenter rejime geçmektir." diyen Öztrak, bunun da yeterli olmadığını, güçlü bir hukuk devleti ve demokrasiye sağlam bir zemin oluşturulmasının zorunluluk olduğunu kaydetti.
Öztrak, "Rekabet gücümüzü artıracak önlemleri almalıyız, artan refahı adil paylaşmalıyız ve bunun çevresel mali ve idari sürdürülebilirliğini sağlamak zorundayız. CHP olarak bu dört ayaktan oluşan ekonomi programımızla iktidara hazırız. Ülkemizin önü açıktır, yeter ki doğru politikalar, ehil ellerle uygulansın." değerlendirmesinde bulundu.
- "Partinin karşısında durmaları neden ihanet olarak nitelendiriliyor"
CHP Sözcüsü Öztrak, açıklamasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
Bir basın mensubunun, eski CHP Milletvekili, eski Ankara Ticaret Odası Başkanı ve mühürlenen Togo Kuleleri inşaatının müteahhidi Sinan Aygün hakkında başlatılan ihraç sürecine ilişkin sorusu üzerine Öztrak, "Bu konuda hem parti hukuku hem de genel hukuk bakımından süreç yürümektedir. Bu mesele bizim için noktalanmıştır. Bunu açıkça ifade edeyim. Bundan sonra hukuk konuşacaktır. Artık bu ülkenin belli başlı büyükşehirlerinde müzik değişmiştir, dans da değişecektir. Rant lobileri büyükşehirlerimizde artık cirit atamayacaklardır." yanıtını verdi.
"İçişleri Bakanlığının Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş hakkında jet hızıyla soruşturma başlatmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusunu ise Öztrak, "Mevcut iktidarın yıllar önceki meclis başkanı, bakanı, başbakan yardımcısı, adalet bakanlığı görevlerini yürütmüş olan kişi, o dönemin büyükşehir belediye başkanını Ankara'yı parsel parsel satmakla suçlamıştı. O dönem bu müfettişler hiç ortaya çıkmadı, şimdi bizim büyükşehir belediye başkanımızın suçlanması neticesinde apar topar İçişleri Bakanlığı müfettişleri harekete geçiyor. Keşke bu hassasiyeti bundan önceki belediye başkanına karşı da gösterselerdi." şeklinde yanıtladı.
"Binali Yıldırım'ın bir açıklaması oldu. Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu'nu kastederek, 'Menfaatinin bittiği yerde bazıları durakta inmiştir. Biz hiçbir zaman yoldan çıkmadık.' şeklinde değerlendirmesi vardı. Bu cümlesini siz nasıl değerlendirirsiniz?" sorusuna Öztrak, şu yanıtı verdi:
"Binali Yıldırım ve diğer birçok arkadaş bu iktidar tarafından görevlerinden uzaklaştırılmışlardır. Bu noktada kalkıp da görevlerinden uzaklaştırılan kişileri kendi ilkelerine aykırı hareket edildiği için partinin karşısında durmaları neden ihanet olarak nitelendiriliyor. Bunu anlamakta zorlanıyorum. Simit Sarayının en son satın almış olduğu uçakta, Sayın Yıldırım'ı görünce de menfaat işinin pek de bitmediğini anlamış olduk."