Türkiye Tohumcular Birliği Başkanı Akcan Açıklaması 'Türkiye'de GDO'lu Tohum Yok'
Türkiye Tohumcular Birliği (TÜRKTOB) ve Ekonomik İşbirliği Tohumcular Birliği (ECOSA) Yönetim Kurulu Başkanı Savaş Akcan, “Türkiye’de GDO’lu tohum yok. Yasa var çünkü. Demiş ki; ‘Türkiye’ye GDO’lu tohum sokmak, üretmek ve satmak yasak. Yapanlar hakkında 5 ile 12 yıl arasında hapis cezası var.’ Buna rağmen oluyorsa da bize ihbar gelmedi, ispatta bulunamadık. Mahkemeye taşıyıp da böyle bir şahsa ceza verdiremedik. Bu ülkede uyuşturucu madde satışı da yasak ama birileri o riski göze alıyor. Tohumculukta en azından GDO’lu tohum sattığı için ceza alan kimse yok” dedi.
TÜRKTOB ve ECOSA Yönetim Kurulu Başkanı Savaş Akcan, tohumculuk ve tarım sektörüne ilişkin basın toplantısı düzenledi.
Tarım ve tohumculuk sektörlerine emek veren, doğru bilgiyi doğru kaynaklardan almayı amaç edinen ve özellikle tohumculuk sektörüne değer veren seçkin bir kitle ile bir araya geldiğinden dolayı memnuniyet duyduğunu ifade eden Akcan, kamuoyu tarafından yanlış anlaşılan bir meslek grubu olduklarını söyledi.
Akcan, ata tohum, yerel tohum, hibrit tohum, GDO’lu tohum, sertifikalı tohum hepsini birbirine katıp Türk vatandaşını yediğinden içtiğinden soğutuyorlar diyerek gündeme sık sık taşınan kanser yapan tohumlar, kısırlık yapan tohumlar, yerli tohumları yok eden tohumculuk firmaları gibi haberlerin sektöre zarar verdiğini aktardı. Kamuoyu tarafında oluşan intiba üzerine tohumculuk sektörünün vatan haini olarak adlandırıldığını da sözlerine ekleyen Akcan, “Her ne konuda olursa olsun eleştiri yapanlara saygımız sonsuz fakat bizlerin de çocuklarımızın olduğunu ve bizim de bu gıdalarla çocuklarımızı beslediğimizi atlamayınız. Bahsedilen negatif algılar, paylaşılan bilgilerin doğruluğu vatana ihanettir. Biz nasıl böyle bir ihanetin içinde olabiliriz. Diyaloglarımızın eksikliğinden olsa gerek, boşlukları her zaman birileri doldurdu ve dolduracaktır. Medyaya baktığımızda kuaförler, cerrahlar, terapistler bizim mesleğimizi bizden daha iyi biliyorlar ve fikir sahibiler. Bilgilerini bilmiyoruz ama fikirleri olduğundan eminiz. İyi bir şey hiçbir şekilde rağbet görmezken negatif söylemler ilgi çekmekte. Biz üzülüyoruz. Biz de bu vatanın evladıyız ve biz de bu vatan için çalışıyoruz” dedi.
“Türkiye’de GDO’lu tohum yok”
Tarımla tohumculuğu birbirinden ayırmak gerektiğini ifade eden Akcan, Türkiye’de tarımla ilgili sorunların var olduğunu belirtti.
Tarımın bir kulvarı olan tohumculuk üzerine uzmanlıkları olduğunu vurgulayan Akcan, tohumculuğun Türk tarımı içerisinde en başarılı bölümlerin başında geldiğini söyledi.
Tarımın girdi maliyetlerinden bahseden Akcan, “Mazot, enerji, zirai ilaç, tohum, gübre diyoruz. Siz mazotu, gübreyi, enerjiyi yüksek girdiyle, maliyetle verirseniz oradan çıkacak tohum da yüksek maliyetle çıkmaktadır. Tohum üretmek için mazot, gübre, ilaç, su kullanılıyor. Dolayısıyla tarım girdilerinin yüksek olması tohum fiyatlarına yansıyor. Bu çok doğal. Türkiye’de GDO’lu tohum yok. Yasa var çünkü. Demiş ki; ‘Türkiye’ye GDO’lu tohum sokmak, üretmek ve satmak yasak. Yapanlar hakkında 5 ile 12 yıl arasında hapis cezası var.’ Buna rağmen oluyorsa da bize ihbar gelmedi, ispatta bulunamadık. Mahkemeye taşıyıp da böyle bir şahsa ceza verdiremedik. Bu ülkede uyuşturucu madde satışı da yasak ama birileri o riski göze alıyor. Tohumculukta en azından GDO’lu tohum sattığı için ceza alan kimse yok” ifadelerini kullandı.
“Ürün mü ithal edelim, maksimum ürün mü elde edelim”
1920 yılında Hatay hariç Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırlarının aynı olduğunu ve nüfusunun 12 milyon olduğunu hatırlatan Akcan, ülke topraklarının 12 milyon insanı yine aynı şekilde beslediğini söyledi.
2019 yılında ülke topraklarının sınırlarının değişmediğini ve tarım arazilerinin yüzde 50 seviyelerinde azaldığını aktaran Akcan, Türkiye Cumhuriyeti nüfusunun da Suriyeliler ve turistlerle 100 milyonu aştığını belirterek, “Hibrit tohum amacımız, hedefimiz. Hibrit tohumu geliştirmek istiyoruz, çünkü üretimi ve verimliliği bu tohumlarla geliştireceğiz. Biz şu anda 100 milyon kişiyi beslemek zorundayız. Dolayısıyla birim alandan maksimum ürün alma zorunluluğumuz var. Eğer birim alandan maksimum ürün alamazsak bu defa ithal etmek durumunda kalacağız. Ürün mü ithal edelim, maksimum ürün mü elde edelim. ‘Anneannemin zamanındaki domatesin tadı yok’ ama o zamanki hava da yok şu anda. Yağmur o dönemlerdeki gibi yağmıyor. Su anneannemin zamanındaki gibi akmıyor. Kimyasallaştık. Buna rağmen yaklaşık 250’ye yakın ıslahatçı ile var olan şartlara uygun üretim
yapmaya çalışıyoruz. Hibrit kısırlaştırır diye bir tane resmi evrak önüme gelmedi bugüne kadar” şeklinde konuştu.
“İsrail’in tohum ithalatımız içindeki payı binde 8”
Türkiye’nin tarımda İsrail’e bağımlı olmadığını belirten Akcan, İsrail’le ithalat ve ihracat yapıldığını fakat toplam üretimde İsrail’in payının yüzde 1 olduğunu söyledi.
Akcan, “Yerli tohumun üretimiyle ilgili sorunumuz yok. Biz şunun peşindeyiz. Sertifikalı olmayan tohumun ticaretine karşıyız. Sertifika kimlik kartıdır. Bir de ‘İsrail’e bağımlıyız’ diye bir şey var. İsrail’in bundan haberi yok. Biz, bu ülkede İsrail’den bu kadar bahsediyoruz, onların haberi yok. Bilseler çok mutlu olacaklar. Bizim ülkemizden birileri bu kadar çok bahsetse ben de çok mutlu olurum. 178 milyon dolarlık tohum ithalatımın içerisinde İsrail’in payı 12 milyon dolar. İthalatımın içinde yüzde 8. Üretimin içerisinde binde 8. Şimdi binde 8’lik bir tohumla biz nasıl İsrail’e bağlıyız. İsrail’le iki türde alışveriş yapıyoruz. Domates ve salatalık. Geçen sene 1 milyon 400 bin dolarlık domates tohumu
sattık İsrail’e. Ticaretin kuralıdır bu. Tüm üretim içinde İsrail tohumu domates üretiminde yüzde 1” diye konuştu.
Kaynak: İHA
Tarım ve tohumculuk sektörlerine emek veren, doğru bilgiyi doğru kaynaklardan almayı amaç edinen ve özellikle tohumculuk sektörüne değer veren seçkin bir kitle ile bir araya geldiğinden dolayı memnuniyet duyduğunu ifade eden Akcan, kamuoyu tarafından yanlış anlaşılan bir meslek grubu olduklarını söyledi.
Akcan, ata tohum, yerel tohum, hibrit tohum, GDO’lu tohum, sertifikalı tohum hepsini birbirine katıp Türk vatandaşını yediğinden içtiğinden soğutuyorlar diyerek gündeme sık sık taşınan kanser yapan tohumlar, kısırlık yapan tohumlar, yerli tohumları yok eden tohumculuk firmaları gibi haberlerin sektöre zarar verdiğini aktardı. Kamuoyu tarafında oluşan intiba üzerine tohumculuk sektörünün vatan haini olarak adlandırıldığını da sözlerine ekleyen Akcan, “Her ne konuda olursa olsun eleştiri yapanlara saygımız sonsuz fakat bizlerin de çocuklarımızın olduğunu ve bizim de bu gıdalarla çocuklarımızı beslediğimizi atlamayınız. Bahsedilen negatif algılar, paylaşılan bilgilerin doğruluğu vatana ihanettir. Biz nasıl böyle bir ihanetin içinde olabiliriz. Diyaloglarımızın eksikliğinden olsa gerek, boşlukları her zaman birileri doldurdu ve dolduracaktır. Medyaya baktığımızda kuaförler, cerrahlar, terapistler bizim mesleğimizi bizden daha iyi biliyorlar ve fikir sahibiler. Bilgilerini bilmiyoruz ama fikirleri olduğundan eminiz. İyi bir şey hiçbir şekilde rağbet görmezken negatif söylemler ilgi çekmekte. Biz üzülüyoruz. Biz de bu vatanın evladıyız ve biz de bu vatan için çalışıyoruz” dedi.
“Türkiye’de GDO’lu tohum yok”
Tarımla tohumculuğu birbirinden ayırmak gerektiğini ifade eden Akcan, Türkiye’de tarımla ilgili sorunların var olduğunu belirtti.
Tarımın bir kulvarı olan tohumculuk üzerine uzmanlıkları olduğunu vurgulayan Akcan, tohumculuğun Türk tarımı içerisinde en başarılı bölümlerin başında geldiğini söyledi.
Tarımın girdi maliyetlerinden bahseden Akcan, “Mazot, enerji, zirai ilaç, tohum, gübre diyoruz. Siz mazotu, gübreyi, enerjiyi yüksek girdiyle, maliyetle verirseniz oradan çıkacak tohum da yüksek maliyetle çıkmaktadır. Tohum üretmek için mazot, gübre, ilaç, su kullanılıyor. Dolayısıyla tarım girdilerinin yüksek olması tohum fiyatlarına yansıyor. Bu çok doğal. Türkiye’de GDO’lu tohum yok. Yasa var çünkü. Demiş ki; ‘Türkiye’ye GDO’lu tohum sokmak, üretmek ve satmak yasak. Yapanlar hakkında 5 ile 12 yıl arasında hapis cezası var.’ Buna rağmen oluyorsa da bize ihbar gelmedi, ispatta bulunamadık. Mahkemeye taşıyıp da böyle bir şahsa ceza verdiremedik. Bu ülkede uyuşturucu madde satışı da yasak ama birileri o riski göze alıyor. Tohumculukta en azından GDO’lu tohum sattığı için ceza alan kimse yok” ifadelerini kullandı.
“Ürün mü ithal edelim, maksimum ürün mü elde edelim”
1920 yılında Hatay hariç Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırlarının aynı olduğunu ve nüfusunun 12 milyon olduğunu hatırlatan Akcan, ülke topraklarının 12 milyon insanı yine aynı şekilde beslediğini söyledi.
2019 yılında ülke topraklarının sınırlarının değişmediğini ve tarım arazilerinin yüzde 50 seviyelerinde azaldığını aktaran Akcan, Türkiye Cumhuriyeti nüfusunun da Suriyeliler ve turistlerle 100 milyonu aştığını belirterek, “Hibrit tohum amacımız, hedefimiz. Hibrit tohumu geliştirmek istiyoruz, çünkü üretimi ve verimliliği bu tohumlarla geliştireceğiz. Biz şu anda 100 milyon kişiyi beslemek zorundayız. Dolayısıyla birim alandan maksimum ürün alma zorunluluğumuz var. Eğer birim alandan maksimum ürün alamazsak bu defa ithal etmek durumunda kalacağız. Ürün mü ithal edelim, maksimum ürün mü elde edelim. ‘Anneannemin zamanındaki domatesin tadı yok’ ama o zamanki hava da yok şu anda. Yağmur o dönemlerdeki gibi yağmıyor. Su anneannemin zamanındaki gibi akmıyor. Kimyasallaştık. Buna rağmen yaklaşık 250’ye yakın ıslahatçı ile var olan şartlara uygun üretim
yapmaya çalışıyoruz. Hibrit kısırlaştırır diye bir tane resmi evrak önüme gelmedi bugüne kadar” şeklinde konuştu.
“İsrail’in tohum ithalatımız içindeki payı binde 8”
Türkiye’nin tarımda İsrail’e bağımlı olmadığını belirten Akcan, İsrail’le ithalat ve ihracat yapıldığını fakat toplam üretimde İsrail’in payının yüzde 1 olduğunu söyledi.
Akcan, “Yerli tohumun üretimiyle ilgili sorunumuz yok. Biz şunun peşindeyiz. Sertifikalı olmayan tohumun ticaretine karşıyız. Sertifika kimlik kartıdır. Bir de ‘İsrail’e bağımlıyız’ diye bir şey var. İsrail’in bundan haberi yok. Biz, bu ülkede İsrail’den bu kadar bahsediyoruz, onların haberi yok. Bilseler çok mutlu olacaklar. Bizim ülkemizden birileri bu kadar çok bahsetse ben de çok mutlu olurum. 178 milyon dolarlık tohum ithalatımın içerisinde İsrail’in payı 12 milyon dolar. İthalatımın içinde yüzde 8. Üretimin içerisinde binde 8. Şimdi binde 8’lik bir tohumla biz nasıl İsrail’e bağlıyız. İsrail’le iki türde alışveriş yapıyoruz. Domates ve salatalık. Geçen sene 1 milyon 400 bin dolarlık domates tohumu
sattık İsrail’e. Ticaretin kuralıdır bu. Tüm üretim içinde İsrail tohumu domates üretiminde yüzde 1” diye konuştu.