'Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ve Kültür Kürsüsü' Açıldı
Dünya çapında üniversiteler arasındaki en etkin bilimsel iş birliği ağı olan 'UNESCO Kürsüleri Programı'na Türkiye'den bir kürsü daha eklendi Maltepe Üniversitesinde kurulan 'Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kültür Kürsüsü', toplumsal cinsiyet sorunlarını tespit etmek ve çözüm üretmek amacıyla açıldı Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kültür Kürsüsü Başkanı Prof. Dr. Hülya Şimga: 'Toplumsal cinsiyet eşitliğinin nihai amacı, insanın cinsiyetinin olmadığının anlaşılmasıdır'
Dünya çapında üniversiteler arasındaki en etkin bilimsel iş birliği ağı olan "UNESCO Kürsüleri Programı"na, Maltepe Üniversitesinde kurulan "Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kültür Kürsüsü" de eklendi.
Maltepe Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Betül Çotuksöken, kürsünün açılış töreninde yaptığı konuşmada, yıllardır cinsiyet eşitliği konusunda çalıştıklarını belirtti.
Çotuksöken, 2009'da "Felsefe ve İnsan Hakları Kürsüsü"nün açıldığını hatırlatarak, "Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kültür Kürsüsü"nün ikinci UNESCO kürsüsü olduğunu söyledi.
21. yüzyılın en önemli gündem maddelerinden birinin kadının insan hakları konusundaki bilinçlenme olduğunu dile getiren Çotuksöken, "Bu çalışmalara her zaman katkı vermek üzere kendimizi örgütledik. Bunları aşama aşama gerçekleştirdik. 2005'te açtığımız İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezi, bunun ilk somut örneğidir. Ardından da hep insan eksenli çalışmalar yaptık. Bu anlamda ana bilim dalı kurduk. Aynı zamanda kamu görevlilerinin insan haklarını koruma göreviyle çok iç içe olmaları gerekliliği hususunda bir emeli kendimize ilke edinerek kamu görevlilerine de destek vermek üzere insan haklarında tezli ve tezsiz yüksek lisans programları açtık." diye konuştu.
- "114 ülkede 713 UNESCO kürsüsü var"
UNESCO Türkiye Milli Komitesi Sektör Uzmanı Esra Hatipoğlu Aksoyoğlu, Türkiye'de 13 UNESCO kürsüsü olduğunu ifade etti.
Aksoyoğlu, bu kürsünün, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda 3. UNESCO kürsüsü olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
"114 ülkede 713 UNESCO kürsüsü var. UNESCO kürsüleri dünya genelinde tüm yükseköğretim ve araştırma kurumlarının UNESCO deneyim, bilgi ve birikimleriyle toplumların kalkınmalarına katkı sağlaması ve sorunların çözümlerine destek olması beklentisi taşıyor. Bu kürsüler düşünce kuruluşları gibi hizmet ediyor. UNESCO, toplumsal cinsiyete dayalı her türlü ayrımcılığın insan hakları ihlali olduğunu ve bu durumun barış ve sürdürülebilir kalkınmanın ve uluslararası kabul gören kalkınma hedeflerinin başarıya ulaşmasının önünde büyük bir engel teşkil ettiğini düşünüyor."
Kürsünün Başkanı Maltepe Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hülya Şimga, toplumsal cinsiyet eşitlik kavramının kadın ve erkek olarak sadece iki cinsiyetin var olduğunu varsayan heteronormativitenin sınırlarını aştığını vurguladı.
Hem feministlerin hem de insan hakları savunucularının gerçekleşmesi için çaba sarf ettikleri bir amaç olan toplumsal cinsiyet eşitliğinin kadın ve erkeğin toplumsal, ekonomik ve hukuki anlamda eşit muamele görmeleri ve aynı hak, özgürlük ve olanaklara sahip olmaları gerekliliği üzerine temellenen bir talep olduğunu anlatan Şimga, şöyle devam etti:
"Toplumsal cinsiyet eşitliği esas ve yalnızca kadınları ilgilendiren bir konu değil, bu esas itibarıyla bir insanlık konusu ve sorunu. Maalesef bunun böyle olduğunun farkındalığı pek oluşmadığı için 'feminizm' ve 'feministim' demeye ihtiyacımız var. Toplumsal cinsiyet bağlamındaki eşitliğin tanımı, insana yaraşır muamele söz konusu olduğunda kişinin cinsiyetinin konu dışı bırakılması dolayısıyla insan olmakla eşittir. Cinsiyeti bir kişiyi ne daha fazla ne de daha az insan yapar. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin nihai amacı, insanın cinsiyetinin olmadığının anlaşılmasıdır. Dünyanın her yerinde kadın cinsiyeti taşıyan kişiler az ya da çok ama bazen de hayatları pahasına cinsiyet ayrımcılığının sorunlarını yaşıyor."
Bir bebek doğduğunda hatta doğmadan önce sağlıklı olup olmadığından sonra cinsiyetinin sorulduğunu dile getiren Şimga, bunun sadece bir merak olmadığını farkında olarak ya da olmayarak farklı muamelenin doğumda başladığını vurguladı.
Şimga, istatistiklere göre yeryüzünde insan nüfusunun birbirine çok yakın yüzdelerle iki cinsiyet arasında dağıldığını belirterek, şunları aktardı:
"Her ne kadar toplumsal cinsiyete dair anlayış farklı dönemlerde ve farklı coğrafyalarda inanç sistemleri, üretim mekanizmaları, kültürel pratikler, politik ideolojiler gibi etkenlerle değişiklik göstermiş olsa da günümüzde anladığımız anlamıyla toplumsal cinsiyet eşitliği hiçbir zaman tam olarak sağlanamamıştır."
Konuşmaların ardından katılımcılara plaket verildi.
Kaynak: AA
Maltepe Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Betül Çotuksöken, kürsünün açılış töreninde yaptığı konuşmada, yıllardır cinsiyet eşitliği konusunda çalıştıklarını belirtti.
Çotuksöken, 2009'da "Felsefe ve İnsan Hakları Kürsüsü"nün açıldığını hatırlatarak, "Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kültür Kürsüsü"nün ikinci UNESCO kürsüsü olduğunu söyledi.
21. yüzyılın en önemli gündem maddelerinden birinin kadının insan hakları konusundaki bilinçlenme olduğunu dile getiren Çotuksöken, "Bu çalışmalara her zaman katkı vermek üzere kendimizi örgütledik. Bunları aşama aşama gerçekleştirdik. 2005'te açtığımız İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezi, bunun ilk somut örneğidir. Ardından da hep insan eksenli çalışmalar yaptık. Bu anlamda ana bilim dalı kurduk. Aynı zamanda kamu görevlilerinin insan haklarını koruma göreviyle çok iç içe olmaları gerekliliği hususunda bir emeli kendimize ilke edinerek kamu görevlilerine de destek vermek üzere insan haklarında tezli ve tezsiz yüksek lisans programları açtık." diye konuştu.
- "114 ülkede 713 UNESCO kürsüsü var"
UNESCO Türkiye Milli Komitesi Sektör Uzmanı Esra Hatipoğlu Aksoyoğlu, Türkiye'de 13 UNESCO kürsüsü olduğunu ifade etti.
Aksoyoğlu, bu kürsünün, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda 3. UNESCO kürsüsü olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
"114 ülkede 713 UNESCO kürsüsü var. UNESCO kürsüleri dünya genelinde tüm yükseköğretim ve araştırma kurumlarının UNESCO deneyim, bilgi ve birikimleriyle toplumların kalkınmalarına katkı sağlaması ve sorunların çözümlerine destek olması beklentisi taşıyor. Bu kürsüler düşünce kuruluşları gibi hizmet ediyor. UNESCO, toplumsal cinsiyete dayalı her türlü ayrımcılığın insan hakları ihlali olduğunu ve bu durumun barış ve sürdürülebilir kalkınmanın ve uluslararası kabul gören kalkınma hedeflerinin başarıya ulaşmasının önünde büyük bir engel teşkil ettiğini düşünüyor."
Kürsünün Başkanı Maltepe Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hülya Şimga, toplumsal cinsiyet eşitlik kavramının kadın ve erkek olarak sadece iki cinsiyetin var olduğunu varsayan heteronormativitenin sınırlarını aştığını vurguladı.
Hem feministlerin hem de insan hakları savunucularının gerçekleşmesi için çaba sarf ettikleri bir amaç olan toplumsal cinsiyet eşitliğinin kadın ve erkeğin toplumsal, ekonomik ve hukuki anlamda eşit muamele görmeleri ve aynı hak, özgürlük ve olanaklara sahip olmaları gerekliliği üzerine temellenen bir talep olduğunu anlatan Şimga, şöyle devam etti:
"Toplumsal cinsiyet eşitliği esas ve yalnızca kadınları ilgilendiren bir konu değil, bu esas itibarıyla bir insanlık konusu ve sorunu. Maalesef bunun böyle olduğunun farkındalığı pek oluşmadığı için 'feminizm' ve 'feministim' demeye ihtiyacımız var. Toplumsal cinsiyet bağlamındaki eşitliğin tanımı, insana yaraşır muamele söz konusu olduğunda kişinin cinsiyetinin konu dışı bırakılması dolayısıyla insan olmakla eşittir. Cinsiyeti bir kişiyi ne daha fazla ne de daha az insan yapar. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin nihai amacı, insanın cinsiyetinin olmadığının anlaşılmasıdır. Dünyanın her yerinde kadın cinsiyeti taşıyan kişiler az ya da çok ama bazen de hayatları pahasına cinsiyet ayrımcılığının sorunlarını yaşıyor."
Bir bebek doğduğunda hatta doğmadan önce sağlıklı olup olmadığından sonra cinsiyetinin sorulduğunu dile getiren Şimga, bunun sadece bir merak olmadığını farkında olarak ya da olmayarak farklı muamelenin doğumda başladığını vurguladı.
Şimga, istatistiklere göre yeryüzünde insan nüfusunun birbirine çok yakın yüzdelerle iki cinsiyet arasında dağıldığını belirterek, şunları aktardı:
"Her ne kadar toplumsal cinsiyete dair anlayış farklı dönemlerde ve farklı coğrafyalarda inanç sistemleri, üretim mekanizmaları, kültürel pratikler, politik ideolojiler gibi etkenlerle değişiklik göstermiş olsa da günümüzde anladığımız anlamıyla toplumsal cinsiyet eşitliği hiçbir zaman tam olarak sağlanamamıştır."
Konuşmaların ardından katılımcılara plaket verildi.