Olumsuz Düşünce Alzheimer'a Davetiye Çıkarıyor
Alzheimer Derneği Eskişehir Şube Başkanı ve Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Demet Özbabalık ve Yaşam Köyü Alzheimer Konuk Evi Sorumlu Hekimi Psikiyatri Uzmanı Dr. Rabia Ay sağlıksız ve olumsuz düşünce yapısının Alzheimer üzerindeki etkilerine yönelik açıklamalarda bulundu.
Yapılan bilimsel araştırmalara göre uzun vadede sürekli söylenmek, olumsuz düşünmek veya şikayetçi tutum sergilemenin Alzheimer hastalığına da davetiye çıkardığını söylüyor.
Konuyla ilgili konuşan Prof. Dr. Demet Özbabalık “2017’de başlayan 2018’de biten bir çalışmada, oldukça çok merkezli bir çalışmada, özellikle negatif kişilik özelliklerine sahip depresyona meyilli kişilerde, Alzheimer gelişme riskiyle ilgili ciddi bir ivme var. Bu da artık önümüze bir çalışma olarak da sunulmuş durumda” ifadelerinde bulundu.
Anksiyete bozukluğu olan insanlarda Alzheimer’ın daha çok görüldüğünü belirten Dr. Rabia Ay “Olumsuz senaryo yazmak, sürekli bardağın boş tarafını görmek ve en ufacık şeyde hemen en son düşüneceğimiz şeyi ilk başta olumsuzdan başlayarak düşünmek, bu bir kondisyon, bu bir düşünce yapısı. Anksiyete bozukluğu olan insanlarda biz bunu daha çok görüyoruz ve bu doğuştan geliyor. Depresyonda da aynı kondisyon var, olumsuz düşünme. Hatta depresyonda geçmişle şimdiki zamanları ve gelecekle ilişkili hep olumsuz senaryo vardır. Geçmişle ilgili hep kötülükler hatırlanır, şu anda yetersizlik vardır, gelecekte umutsuzluk vardır. Bunun da kronikleştiği takdirde zamanında tedavi edilmezse Alzheimer’a iyi bir zemin hazırladığıyla ilgili bilgimiz var. Ne yapıyoruz biz bunu, kognitif (bilişsel- davranışçı) terapi ile otomatik olumsuz düşünceyi olumluya çevirmeye çalışıyoruz. Zaman zaman ilaç desteği de alıyoruz tabi ki. İlaçlar bir hastanın kişiliğini değiştirmez ama bizim öğrettiğimiz şeyi daha kolay yapmalarını sağlar. Çünkü bazen bir şeyleri değiştirmek, bir şeyin üzerine gitmek için de çok ciddi anksiyeteleri, kaygıları artıyor” dedi.
Çeşitli tedavi yöntemleri mevcut
Dr. Ay, genç hastaların Alzheimer tedavisine daha çabuk yanıt verdiğini söyleyerek “Genç hastaların daha çok başarabileceğini düşünüyoruz. Onun için daha gençken bu işe başlamak lazım. 45 yaşından sonra terapiyle pek fazla yol alamıyoruz açıkçası. Onlarda daha çok destekle, ilaçla gidiyoruz 45 yaş üstü hastalarda ama genç hastalarda başaranlar var, bu düşünce biçimini değiştiriyorlar” şeklinde konuştu.
Şu an için hastalığın geriye dönüştürebilecek bir tedavisinin olmadığını belirten Prof. Dr. Özbabalık “En azından hastanın şikayetlerini durduran bir tedai yaklaşımımız var tabi ki. O nedenle gelen hastaya ilaç uygulamasına başlıyoruz, ilacını takip ediyoruz ve bundan nöropsikiatrik testlerle değerlendirerek hangi ilaca ne kadar süre ihtiyacı olduğunu saptıyoruz” ifadelerini kullandı.
“Toplum olarak bu hastalığı tanımalıyız”
21 Eylül Dünya Alzheimer Günü dolayısıyla hastalığa dikkat çeken Prof. Dr. Özbabalık ve Dr. Rabia Ay, “Alzheimer günleri genellikle toplum farkındalığı açısından önemli günlerdir. Ne demek istiyoruz? Gelecekte hepimizin bir şekilde etkisi altında kalacağı bu hastalık adına şimdiden yapabileceğimize en azından sosyal, toplumsal, devlet, bürokrasi, kişisel ne yapabileceksek hazırlıkta olmamız gereken bir süreci oluşturma günü aslında, bu nedenle burada birlikteyiz. Tabi bu gün hepimiz ileride Alzheimer olabiliriz ama en önemlisi annelerimiz, babalarımız var ve yaşlanıyorlar hızla. Önce büyükanneler, büyükdedeler var, onlarda görme şansımız var. Bu yüzden hepimizin bu konuda bilgisi olması lazım. Çünkü eğer bilgimiz olmazsa hastaları yanlış değerlendirebiliriz, o hastalara kötü davranabiliriz, onlara yeterince bakım vermeyebiliriz. Onun için bu hastalığı tanımak hepimizin görevi, toplum olarak bu hastalığı tanımalıyız” açıklamalarında bulundular.
Kaynak: İHA
Konuyla ilgili konuşan Prof. Dr. Demet Özbabalık “2017’de başlayan 2018’de biten bir çalışmada, oldukça çok merkezli bir çalışmada, özellikle negatif kişilik özelliklerine sahip depresyona meyilli kişilerde, Alzheimer gelişme riskiyle ilgili ciddi bir ivme var. Bu da artık önümüze bir çalışma olarak da sunulmuş durumda” ifadelerinde bulundu.
Anksiyete bozukluğu olan insanlarda Alzheimer’ın daha çok görüldüğünü belirten Dr. Rabia Ay “Olumsuz senaryo yazmak, sürekli bardağın boş tarafını görmek ve en ufacık şeyde hemen en son düşüneceğimiz şeyi ilk başta olumsuzdan başlayarak düşünmek, bu bir kondisyon, bu bir düşünce yapısı. Anksiyete bozukluğu olan insanlarda biz bunu daha çok görüyoruz ve bu doğuştan geliyor. Depresyonda da aynı kondisyon var, olumsuz düşünme. Hatta depresyonda geçmişle şimdiki zamanları ve gelecekle ilişkili hep olumsuz senaryo vardır. Geçmişle ilgili hep kötülükler hatırlanır, şu anda yetersizlik vardır, gelecekte umutsuzluk vardır. Bunun da kronikleştiği takdirde zamanında tedavi edilmezse Alzheimer’a iyi bir zemin hazırladığıyla ilgili bilgimiz var. Ne yapıyoruz biz bunu, kognitif (bilişsel- davranışçı) terapi ile otomatik olumsuz düşünceyi olumluya çevirmeye çalışıyoruz. Zaman zaman ilaç desteği de alıyoruz tabi ki. İlaçlar bir hastanın kişiliğini değiştirmez ama bizim öğrettiğimiz şeyi daha kolay yapmalarını sağlar. Çünkü bazen bir şeyleri değiştirmek, bir şeyin üzerine gitmek için de çok ciddi anksiyeteleri, kaygıları artıyor” dedi.
Çeşitli tedavi yöntemleri mevcut
Dr. Ay, genç hastaların Alzheimer tedavisine daha çabuk yanıt verdiğini söyleyerek “Genç hastaların daha çok başarabileceğini düşünüyoruz. Onun için daha gençken bu işe başlamak lazım. 45 yaşından sonra terapiyle pek fazla yol alamıyoruz açıkçası. Onlarda daha çok destekle, ilaçla gidiyoruz 45 yaş üstü hastalarda ama genç hastalarda başaranlar var, bu düşünce biçimini değiştiriyorlar” şeklinde konuştu.
Şu an için hastalığın geriye dönüştürebilecek bir tedavisinin olmadığını belirten Prof. Dr. Özbabalık “En azından hastanın şikayetlerini durduran bir tedai yaklaşımımız var tabi ki. O nedenle gelen hastaya ilaç uygulamasına başlıyoruz, ilacını takip ediyoruz ve bundan nöropsikiatrik testlerle değerlendirerek hangi ilaca ne kadar süre ihtiyacı olduğunu saptıyoruz” ifadelerini kullandı.
“Toplum olarak bu hastalığı tanımalıyız”
21 Eylül Dünya Alzheimer Günü dolayısıyla hastalığa dikkat çeken Prof. Dr. Özbabalık ve Dr. Rabia Ay, “Alzheimer günleri genellikle toplum farkındalığı açısından önemli günlerdir. Ne demek istiyoruz? Gelecekte hepimizin bir şekilde etkisi altında kalacağı bu hastalık adına şimdiden yapabileceğimize en azından sosyal, toplumsal, devlet, bürokrasi, kişisel ne yapabileceksek hazırlıkta olmamız gereken bir süreci oluşturma günü aslında, bu nedenle burada birlikteyiz. Tabi bu gün hepimiz ileride Alzheimer olabiliriz ama en önemlisi annelerimiz, babalarımız var ve yaşlanıyorlar hızla. Önce büyükanneler, büyükdedeler var, onlarda görme şansımız var. Bu yüzden hepimizin bu konuda bilgisi olması lazım. Çünkü eğer bilgimiz olmazsa hastaları yanlış değerlendirebiliriz, o hastalara kötü davranabiliriz, onlara yeterince bakım vermeyebiliriz. Onun için bu hastalığı tanımak hepimizin görevi, toplum olarak bu hastalığı tanımalıyız” açıklamalarında bulundular.