'Türkiye'de Meme Kanseri Yüzde 40'In Üzerinde Genç Yaşta Görülüyor'
Prof. Dr. Atilla Soran, meme kanseri ve diğer kanser türlerinde genetik testlerin önemine değindi. Prof. Dr. Soran, "45 yaş altı meme kanseri olmuş hastalarda genetik testlerin bakılması önemli, ancak en diğer önemli konu ise bu tip hastaların ailesinin sorgulanmasının çok iyi yapılması gerekiyor" ifadelerini kullandı.
Kansersiz Yaşam Derneği ve Liv Hospital ile ortaklaşa düzenlenen panelde kanser türleri ve meme kanserinde genetik testin tedavideki önemi anlatıldı. ABD Pittsburgh Üniversitesi Tıp Merkezi Cerrahi Onkoloji Departmanı Meme Hastalıkları Ünitesi Meme Hastalıkları Klinik Araştırmalar Direktörü Prof. Dr. Atilla Soran, "Meme kanseri ülkemizde yüzde 40’ın üzerinde genç yaşta görülüyor. Bu hastaların büyük kısmında genetik pozitiflik yer alıyor. Bir takım gen testleriyle kimlerin kanser olabileceğini veya kanser olmuş kişilerle de kimleri hangi türde tedavi yapılabileceğini ortaya koyabiliyoruz" dedi.
"Meme kanserindeki genetik mirasa bakıyoruz"
Son 50 yılda dünyada görülme sıklığı iki mislinden fazla artığını ve meme kanserinin yaş ortalamasının da gençlere doğru ilerlediğini belirten Prof. Dr. Soran, "Ailesini ve kanser geçmişini iyi sorguladığımız zaman hangi hastaların gen testini gitmesi gerektiğini kendimiz belirleyebiliyoruz. Bunun için genetik danışmanlık verilmesi önemlilik arz ediyor. Aynı ailede birden fazla kanser olması örneğin; cilt, pankreas, kolon kanseri gibi kanserlerin olması kişinin genetik sorgulamanın yapılması önemli hal alıyor. Bu iki açıdan önemli, hem tedaviyi hem de takibi değiştiriyor. Bu hastalar kanser olmamışsa önleyici ilaç tedavileri yapabiliyor ve daha sıkı takip edebiliyoruz. Normalde tedavilerde meme içi mamografi isterken genetik testi pozitif olanlarda emar gibi daha gelişmiş testler isteyebiliyoruz. Ayrıca genetik testi BRCA1, BRACA2 ile diğer genleri pozitif olanlarda 40 yaşını geçmiş hastalar için yumurtalık veya meme cerrahisi yapabiliyoruz” ifadelerine yer verdi.
"Gereksiz tedavi önleniyor"
Tanı konulduktan sonra yapılan genetik testler ise uygulanacak en doğru tedavinin seçilmesine ve gereksiz tedaviden kaçınılmasına yardımcı olduğunu belirten Prof.Dr. Soran, "Genetik bilinçlendirme çok arttı. 1995 yılından beri testler rutin hayatımıza girdi. Artık son dönemde panel testi dediğimiz 1 ve 2 gen değil 19,20 ve 24 gene bakılıyor. Bilgimiz artıkça testleri isteme sıklığımızda arttı. 19 geni içeren panellerde genetik yatkınlık araştırılıyor. Böylece ailesel yatkınlık var mı, ortaya konuyor. Takip ve tedaviler de genetik testin sonuçlarına göre düzenleniyor. Maalesef ülkemizde testler kurumlar tarafından karşılanmıyor. Hastalara önerseniz dahi hastalar bunu yaptıramıyorlar. Bu açıdan halkı bilinçlendirmek önemli ancak bilinçlendikten sonra bu testi kullanılabilir hale getirmek gerekir" dedi.
ABD Pittsburgh Üniversitesi Tıp Merkezi Genetik Uzmanı ve Kanser Genetiği Danışmanı Shenin Adel Dettwyler kişiye özel yapılan genetik testlerle, genetik mirasın ortaya çıkarılarak önlem alınabileceğini söyledi.
Dettwyle sözlerine şöyle devam etti:
"90’lı yılların başından beri kullanılan genetik testler ilk önce meme kanseri için kullanılmaya başlandı daha sonra kapsamlı kanser türlerine karşı kullanılmaya başlandı. Genetik testlerin avantajı kişide kanser riski olup olmadığını öğrenmek eğer risk varsa nasıl önüne geçilebileceğini ve aynı zamanda diğer aile bireylerinde kanser riski olup olmadığını öğrenebilmektir. Testlerle beraber tedavi metodunda spesifik bir yaklaşım ile operasyon yapılabileceği anlaşılıyor".