Murat Bardakçı'dan Arman'a gönderme

Murat Bardakçı, Ayşe Arman'ın köşesinde bazı ifadeleri kullanmayacağını söylemesine tepki gösterdi.

Murat Bardakçı'dan Arman'a gönderme
Murat Bardakçı'dan Arman'a gönderme
Geçtiğimiz günlerde Ayşe Arman köşesinde kadınlara şiddet barındırdığını iddia ettiği bazı ifadeleri kullanmayacağını yazmıştı.

KELİME BUDUYORUZ


Habertürk yazarı Murat Bardakçı, Arman'ın bu girişimine tepki gösterdi.

Bardakçı, Türkçe'nin budandığını yazarken 'İngilizce, Fransızca yahut Arapça gibi zengin dillerin konuşulduğu ülkelerde bile dil uzmanları hemen her sene “Dilimiz şu kadar yeni kelime daha kazandı” diye kasım kasım kasılıyorlar, biz ise mahkeme kararı yahut basın vasıtası ile kelime buduyoruz! Oldu olacak “bey”, “hanım”, “bay” ve “bayan” kavramlarını da “cinsel ayırımcılığa sebep oldukları” gerekçesi ile ama mahkeme kararı ile kaldıralım; “Ahmet Bey” yahut “Neclâ Hanım” gibisinden ifadeleri de bir tarafa bırakalım ve eşitliği sağlayabilmek için “Lan Ahmeeeeet!” veya “Ulan Neclââââ” demeye başlayalım, olsun bitsin!'  ifadelerini kullandı.

BARDAKÇI'DAN ÖRNEKLİ CEVAP


Bardakçı, Arman'ın yazdığı bazı sözcüklerin Türkçe'den çıkarılması halinde cümlelerin 'Kuru, ruhsuz ve takır-tukur bir hâl aldığını' ifade ederken, tartışmayı şöyle örneklendirdi;

Şimdi, bu “Cısss!” listesindeki kelimelerden bazılarının geçtiği bir paragraf yazayım:

“Gülay, para babası bir adamın kızı olmasına rağmen bir eli yağda, öbür eli balda oturmaya değil, adam gibi iş yapmaya hevesli idi. Ama baba evinde kaldığı takdirde hayalini gerçekleştirmesi mümkün değildi, zira çalışıp biryerlere gelme çabasına hep karşı çıkılıyordu. Kadının elinin hamuru ile işe kalkışması ayıptı, hele çalışması çevresindekilerin nazarında adam öldürmekten de beter bir kabahatti ve ‘Bu kafada gidersen koca bulamaz, evde kalırsın!' diyorlardı. Yoksa gazetelerde, televizyonlarda gördüğü kadın milletvekillerine, kadın yazarlara, kadın gazetecilere falan mı özeniyordu ne?”

Aynı paragrafı içerisindeki “Cıssss!” kelimelerden temizlenmiş hâle getireyim:

“Gülay, çok varlıklı bir adamın çocuğu olmasına rağmen bir eli yağda, öbür eli balda oturmaya değil, ciddî şekilde iş yapmaya hevesli idi. Ama ailesi ile beraber yaşadığı takdirde hayalini gerçekleştirmesi mümkün değildi, zira çalışıp biryerlere gelme çabasına hep karşı çıkılıyordu. Yetersiz olduğu halde işe kalkışması ayıptı, hele ailenin erkek olmayan mensuplarının çalışması çevresindekilerin nazarında cinayetten de beter bir kabahatti ve ‘Bu kafa ile gidersen evlenemezsin!' diyorlardı. Yoksa gazetelerde, televizyonlarda gördüğü kendi cinsinden olan milletvekillerine, yazarlara, gazetecilere falan mı özeniyordu ne?”.

İçerisinde deyim ve kavram barındırmayan cümlelerin nasıl kuru, ruhsuz ve takır-tukur bir hâl aldığını farketmişsinizdir...

Yazının tamamı için tıklayınız