'Milas'ta En Büyük 5.9 Deprem Olur'
Türkiye’nin deprem haritasını hazırlayan 3 uzmandan birisi olan Türkiye Deprem Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ali Koçyiğit, Milas’ta deprem konulu seminer verdi. Prof. Dr. Koçyiğit, Milas’taki deprem gerçeğine dikkat çekerek birtakım açıklamalarda bulundu. Koçyiğit, Milas’taki fayların en çok 5.9 büyüklüğünde deprem üretebileceğini söyledi.
Ortadoğu Teknik Üniversitesi Jeoloji Bölümünden emekli ve Türkiye’nin önde gelen deprem uzmanlarından olan Prof. Dr. Ali Koçyiğit, Milas Ticaret ve Sanayi Odası’nın davetiyle Milas’a geldi.
Prof. Dr. Koçyiğit; MİTSO Toplantı Salonu’nda dün gerçekleştirilen konferansta, Milas’taki deprem gerçeğine dikkat çekti.
21 Temmuz gecesi Gökova Körfezi açıklarında meydana gelen 6.5 büyüklüğündeki depremin ardından Koçyiğit, oluşturduğu deprem haritasını yaptığı sunumla paylaştı.
Koçyiğit’in konferansına; Milas Belediye Başkanı Muhammet Tokat, Milas Garnizon Komutanı Albay Cenk Erataç, Milas Cumhuriyet Başsavcısı Bilal Gümüş, Yarbay Emel Demiryakan, Milas Mal Müdürü Güliz Akat, eski Muğla milletvekillerinden Fevzi Topuz ve İrfettin Akar, Milas Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Reşit Özer, STK temsilcileri ve vatandaşlar katıldı.
Konferans öncesinde, saygı duruşu ve İstiklal Marşı okundu.
İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından Milas Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Reşit Özer, konferansın açılış konuşmasını gerçekleştirdi.
Özer’in konuşmasının ardından Prof. Dr. Ali Koçyiğit, kürsüye geldi.
“BAZI DEPREMLER ARTÇI DEĞİL”
Koçyiğit, fay oluşumlarını ve çeşitlerini yaptığı konferansla dinleyicilere aktardı. 21 Temmuz gecesi gerçekleşen depreme atıfta bulunan Koçyiğit, “21 Temmuz gecesi Bodrum ve Kos Adası açıklarında deprem meydana geldi. 6.5 büyüklüğündeki deprem, herkes tarafından şiddetli hissedildi. Bu yörede daha önce deprem incelemelerinde bulunmuştum. Biz teorik olarak depremden önce, 6.8 olarak hesaplamıştık. Ana depremden sonra oluşan depremlerin bazıları artçı değildir. Ana depremin kaynağı ve ana deprem, kendisine en yakın olan fayları aktif hale getirdi ve bu faylar deprem üretti. Bunlar orta ölçekli depremlerdi. Oluşan ana deprem sonrasında enerji kuzeydoğu yönünde, karaya göç etti.” dedi.
Bodrum bölgesinde bilinen ve kayda geçmiş olan en eski depremin 1493 yılında Bodrum’un batısında, deniz içinde meydana geldiğini, 1869 yılında da yine büyük bir depremin Ören - Ula depremi olduğunu ve depremin de önce denizde başladığını ve daha sonra Ula’ya doğru ilerleyen 6 büyüklüğünde bir deprem olduğunu anlattı. Bölgede yine büyük bir depremin 1941 yılında meydana geldiğini ve o günden bu yana bu fay hattı üzerinde çok büyük bir enerji birikiminin olmasının mümkün olmadığını, büyük enerji birikimi için en azından 500 veya 600 yıl geçmesi gerektiğini ifade etti.
7 büyüklüğündeki depremlerin "büyük" depremler olduğunu açıkladı.
“SAĞLAM ZEMİNDE OTURUN”
21 Temmuz’da Bodrum - İstanköy Adası arasında, kıyıdan 16 km. açıkta meydana gelen depremin denizde olması nedeniyle çok büyük yıkıma neden olmadığını, daha yumuşak bir zemine sahip olan İstanköy Adası’nda daha çok hasar verdiğini, buna karışlık en azından üçte ikisi sağlam zemine oturmakta olan Bodrum’da hasara yol açmadığını anlatan Prof. Dr. Ali Koçyiğit "Eğer bu depremin merkezi deniz değil de Bodrum’da, karada olsaydı hasar çok büyük olurdu. Bodrum’da evlerin iki katlı olması nedeniyle hasar veya tehlike olmadığı söyleniyor. Bu doğru değil. Bina hasarının kat yüksekliği ile değil, binanın oturduğu zeminin sağlamlığı ile ilgisi vardır. Deprem merkezine yakın yerlerde genellikle az katlı, uzak yerlerde ise çok katlı binalar daha çok zarar görür. Bu bir fizik kuralıdır" dedi.
Koçyiğit, “Fakat depremler 26 Temmuz’dan sonra doğuya ve kuzeye doğru göç etti. Bir fay üzerinde birikmiş olan enerji, eğer bir deprem üretecek kadar birikmemiş ise yakındaki bir başka faya akabilir. Bu nedenle 8 Ağustos’ta Bodrum’un doğusundaki Pınarlıbelen’de deprem oldu. Fakat o gün, asıl deprem Bodrum’un Yalıçiftlik bölgesinde oldu. Pınarlıbelen diye açıklanan fakat asıl Yalıçiftlik’te olan deprem 5.2 veya 5.3 büyüklüğünde bir depremdir. O depremde zeminde sıvılaşma da yaşandı. Yani gevşek zemin sarsıntı ile birlikte dip suyunu içine alarak sıvılaşır. Üzerindeki binalar da sıvılaşan zemine gömülür. Bu nedenle gevşek zemin depremlerde çok tehlikelidir.” diye kaydetti.
Depremlere karşı bina güvenliği için "Bir kere binanız fayın üzerinde olmayacak, ikincisi sağlam zemine oturacak. Buna rağmen eğer deprem uzun sürerse bina ne kadar sağlam olursa olsun, uzun süre sallandığında mutlaka hasar görür" diyen Prof. Dr. Ali Koçyiğit depremin hızının saniyede 7 km.’yi bulduğunu ifade etti.
“ÖREN’DE YAPILAŞMA DURMALI”
Mumcular ve Yalıçiftlik faylarından, Ören faylarına doğru enerji kaymasının da çok tehlikeli sonuçlara yol açabileceğini belirten Prof. Ali Koçyiğit: “Ören, Kocaçay’ın taşıdığı alüvyonlarla oluşmuş bir ova. Burada 60 metre kadar bir alüvyon birikimi var. Çok gevşek bir zemin. Üstelik iki fay hattı da burada kesişiyor. Yakında başka faylar da var. Bu nedenle çok tehlikeli bir yer. Ören’de yeni yapılaşmalara izin verilmemelidir. Ören’in kurulduğu yer, 6.5 şiddetinde deprem üretebilecek fayların üstündedir. Burası aktif fay ve zayıf zeminin üzerindedir. Bu nedenle bu bölgede, yapılaşma için önlem alınmalıdır. Yapı yapmak isterseniz de 200 metrelik sedimenti geçip, binayı sağlam kayaya bağlamalısınız. Ören’de yapılaşma, sağlam kaya üzerinde yapılmalı. Sağlıklı bir yapılaşmanın ömrü 50 ila 100 yıl arasında değişiyor. Bina, 50-100 yıl arasında yıkılacaktır. Buradaki binaları, başka yere taşımak mümkün değildir. Ama yapılaşmayı durdurursak, kendi kendisini bitirecek ve Ören kurtulmuş olacaktır. İmarı sağlam yere açılması lazım. Buranın şu anda kaldırılması mümkün değildir, kamulaştırılamaz zaten.” diye kaydetti.
“MİLAS’TA EN ÇOK 5.9 DEPREM OLUR”
Milas’ın yerleşim alanını inceleyen Koçyiğit, “Milas’ın yerleşim alanının bir kısmı kaya, bir kısmı ise zayıf birimin üzerindedir. 1970’li yıllarda eski Milas’ta inceleme yaptım. O zamanlar bu kadar çok bina yoktu. Milas fayını anlatacak olursak; yaklaşık 5 km uzunluktadır. Milas fayı, ovanın altına doğru normal fay çeşididir. Bu 5 km uzunluğundaki fayın yaratacağı en büyük deprem, 5.9 veya 5.8 büyüklüğündedir. En büyük deprem bu kadardır. Doğuda bulunan 9 km’lik Menteş fayının yaratacağı deprem büyüklüğü ise 6.2’dir.” şeklinde konuştu.
Koçyiğit; depremin farkındalığı için örgün dönemlerde yani ilkokul, ortaokul ve lisede öğrencilere afetlerle ilgili eğitim verilmesi gerektiğinden bahsederek, konferansını tamamladı.
Koçyiğit, sunumun ardından sorulan sorulara yanıt verdi.
Kaynak: İHA
Prof. Dr. Koçyiğit; MİTSO Toplantı Salonu’nda dün gerçekleştirilen konferansta, Milas’taki deprem gerçeğine dikkat çekti.
21 Temmuz gecesi Gökova Körfezi açıklarında meydana gelen 6.5 büyüklüğündeki depremin ardından Koçyiğit, oluşturduğu deprem haritasını yaptığı sunumla paylaştı.
Koçyiğit’in konferansına; Milas Belediye Başkanı Muhammet Tokat, Milas Garnizon Komutanı Albay Cenk Erataç, Milas Cumhuriyet Başsavcısı Bilal Gümüş, Yarbay Emel Demiryakan, Milas Mal Müdürü Güliz Akat, eski Muğla milletvekillerinden Fevzi Topuz ve İrfettin Akar, Milas Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Reşit Özer, STK temsilcileri ve vatandaşlar katıldı.
Konferans öncesinde, saygı duruşu ve İstiklal Marşı okundu.
İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından Milas Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Reşit Özer, konferansın açılış konuşmasını gerçekleştirdi.
Özer’in konuşmasının ardından Prof. Dr. Ali Koçyiğit, kürsüye geldi.
“BAZI DEPREMLER ARTÇI DEĞİL”
Koçyiğit, fay oluşumlarını ve çeşitlerini yaptığı konferansla dinleyicilere aktardı. 21 Temmuz gecesi gerçekleşen depreme atıfta bulunan Koçyiğit, “21 Temmuz gecesi Bodrum ve Kos Adası açıklarında deprem meydana geldi. 6.5 büyüklüğündeki deprem, herkes tarafından şiddetli hissedildi. Bu yörede daha önce deprem incelemelerinde bulunmuştum. Biz teorik olarak depremden önce, 6.8 olarak hesaplamıştık. Ana depremden sonra oluşan depremlerin bazıları artçı değildir. Ana depremin kaynağı ve ana deprem, kendisine en yakın olan fayları aktif hale getirdi ve bu faylar deprem üretti. Bunlar orta ölçekli depremlerdi. Oluşan ana deprem sonrasında enerji kuzeydoğu yönünde, karaya göç etti.” dedi.
Bodrum bölgesinde bilinen ve kayda geçmiş olan en eski depremin 1493 yılında Bodrum’un batısında, deniz içinde meydana geldiğini, 1869 yılında da yine büyük bir depremin Ören - Ula depremi olduğunu ve depremin de önce denizde başladığını ve daha sonra Ula’ya doğru ilerleyen 6 büyüklüğünde bir deprem olduğunu anlattı. Bölgede yine büyük bir depremin 1941 yılında meydana geldiğini ve o günden bu yana bu fay hattı üzerinde çok büyük bir enerji birikiminin olmasının mümkün olmadığını, büyük enerji birikimi için en azından 500 veya 600 yıl geçmesi gerektiğini ifade etti.
7 büyüklüğündeki depremlerin "büyük" depremler olduğunu açıkladı.
“SAĞLAM ZEMİNDE OTURUN”
21 Temmuz’da Bodrum - İstanköy Adası arasında, kıyıdan 16 km. açıkta meydana gelen depremin denizde olması nedeniyle çok büyük yıkıma neden olmadığını, daha yumuşak bir zemine sahip olan İstanköy Adası’nda daha çok hasar verdiğini, buna karışlık en azından üçte ikisi sağlam zemine oturmakta olan Bodrum’da hasara yol açmadığını anlatan Prof. Dr. Ali Koçyiğit "Eğer bu depremin merkezi deniz değil de Bodrum’da, karada olsaydı hasar çok büyük olurdu. Bodrum’da evlerin iki katlı olması nedeniyle hasar veya tehlike olmadığı söyleniyor. Bu doğru değil. Bina hasarının kat yüksekliği ile değil, binanın oturduğu zeminin sağlamlığı ile ilgisi vardır. Deprem merkezine yakın yerlerde genellikle az katlı, uzak yerlerde ise çok katlı binalar daha çok zarar görür. Bu bir fizik kuralıdır" dedi.
Koçyiğit, “Fakat depremler 26 Temmuz’dan sonra doğuya ve kuzeye doğru göç etti. Bir fay üzerinde birikmiş olan enerji, eğer bir deprem üretecek kadar birikmemiş ise yakındaki bir başka faya akabilir. Bu nedenle 8 Ağustos’ta Bodrum’un doğusundaki Pınarlıbelen’de deprem oldu. Fakat o gün, asıl deprem Bodrum’un Yalıçiftlik bölgesinde oldu. Pınarlıbelen diye açıklanan fakat asıl Yalıçiftlik’te olan deprem 5.2 veya 5.3 büyüklüğünde bir depremdir. O depremde zeminde sıvılaşma da yaşandı. Yani gevşek zemin sarsıntı ile birlikte dip suyunu içine alarak sıvılaşır. Üzerindeki binalar da sıvılaşan zemine gömülür. Bu nedenle gevşek zemin depremlerde çok tehlikelidir.” diye kaydetti.
Depremlere karşı bina güvenliği için "Bir kere binanız fayın üzerinde olmayacak, ikincisi sağlam zemine oturacak. Buna rağmen eğer deprem uzun sürerse bina ne kadar sağlam olursa olsun, uzun süre sallandığında mutlaka hasar görür" diyen Prof. Dr. Ali Koçyiğit depremin hızının saniyede 7 km.’yi bulduğunu ifade etti.
“ÖREN’DE YAPILAŞMA DURMALI”
Mumcular ve Yalıçiftlik faylarından, Ören faylarına doğru enerji kaymasının da çok tehlikeli sonuçlara yol açabileceğini belirten Prof. Ali Koçyiğit: “Ören, Kocaçay’ın taşıdığı alüvyonlarla oluşmuş bir ova. Burada 60 metre kadar bir alüvyon birikimi var. Çok gevşek bir zemin. Üstelik iki fay hattı da burada kesişiyor. Yakında başka faylar da var. Bu nedenle çok tehlikeli bir yer. Ören’de yeni yapılaşmalara izin verilmemelidir. Ören’in kurulduğu yer, 6.5 şiddetinde deprem üretebilecek fayların üstündedir. Burası aktif fay ve zayıf zeminin üzerindedir. Bu nedenle bu bölgede, yapılaşma için önlem alınmalıdır. Yapı yapmak isterseniz de 200 metrelik sedimenti geçip, binayı sağlam kayaya bağlamalısınız. Ören’de yapılaşma, sağlam kaya üzerinde yapılmalı. Sağlıklı bir yapılaşmanın ömrü 50 ila 100 yıl arasında değişiyor. Bina, 50-100 yıl arasında yıkılacaktır. Buradaki binaları, başka yere taşımak mümkün değildir. Ama yapılaşmayı durdurursak, kendi kendisini bitirecek ve Ören kurtulmuş olacaktır. İmarı sağlam yere açılması lazım. Buranın şu anda kaldırılması mümkün değildir, kamulaştırılamaz zaten.” diye kaydetti.
“MİLAS’TA EN ÇOK 5.9 DEPREM OLUR”
Milas’ın yerleşim alanını inceleyen Koçyiğit, “Milas’ın yerleşim alanının bir kısmı kaya, bir kısmı ise zayıf birimin üzerindedir. 1970’li yıllarda eski Milas’ta inceleme yaptım. O zamanlar bu kadar çok bina yoktu. Milas fayını anlatacak olursak; yaklaşık 5 km uzunluktadır. Milas fayı, ovanın altına doğru normal fay çeşididir. Bu 5 km uzunluğundaki fayın yaratacağı en büyük deprem, 5.9 veya 5.8 büyüklüğündedir. En büyük deprem bu kadardır. Doğuda bulunan 9 km’lik Menteş fayının yaratacağı deprem büyüklüğü ise 6.2’dir.” şeklinde konuştu.
Koçyiğit; depremin farkındalığı için örgün dönemlerde yani ilkokul, ortaokul ve lisede öğrencilere afetlerle ilgili eğitim verilmesi gerektiğinden bahsederek, konferansını tamamladı.
Koçyiğit, sunumun ardından sorulan sorulara yanıt verdi.