'Darbeciler Cezalandırılmayacaklarını Düşündükleri İçin Pervasız Davranıyor'
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanvekili Benli: '12 Eylül 1980 darbesini gerçekleştirenlere zamanında dava açılsaydı, 28 Şubat yaşanmazdı. 28 Şubat darbecilerine gerekli yasal müeyyideler uygulansaydı, belki 15 Temmuz'u yapanlar bu kalkışmaya cesaret edemezdi. Darbeciler başarılı olduklarında cezalandırılmayacaklarını düşündükleri için pervasızca hareket ediyorlar' '28 Şubat sadece başörtülü kadınlara, irtica gerekçesiyle işinden atılan erkeklere değil, tüm Türkiye'ye zarar verdi. 28 Şubat'ın hem asker hem de sivil darbecileri, gerçekleştirdikleri suçlar nedeniyle Türkiye'nin onlarca yılını çaldılar'
KADİR KARAKUŞ - TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanvekili ve AK Parti İstanbul Milletvekili Fatma Benli, '12 Eylül 1980 darbesini gerçekleştirenlere zamanında dava açılsaydı, 28 Şubat yaşanmazdı. 28 Şubat darbecilerine gerekli yasal müeyyideler uygulansaydı, belki 15 Temmuz'u yapanlar bu kalkışmaya cesaret edemezdi. Darbeciler başarılı olduklarında cezalandırılmayacaklarını düşündükleri için pervasızca hareket ediyorlar.' dedi.
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanvekili Benli, 28 Şubat dönemine ilişkin emekli orgeneraller Çetin Doğan ve Çevik Bir'in de aralarında bulunduğu 103 sanığın 'Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni cebren devirmeye, düşürmeye iştirak' suçundan yargılandığı davanın dünkü duruşmasını takip ettiğini belirterek, duruşmaya ve 28 Şubat dönemine ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
Davanın müştekisi olduğunu, milletvekilliği öncesinde, suçtan zarar gördüğü gerekçesiyle davaya müdahillik talebinin kabul edildiğini vurgulayan Benli, 28 Şubat döneminde, başörtüsü yasağı nedeniyle yüksek lisans öğrenimini yarıda bırakmak, akademisyenlik hayalini ertelemek zorunda kaldığını ifade etti.
28 Şubat sürecinin en büyük zararı hukuk düzenine verdiğini anlatan Benli, şunları söyledi:
'28 Şubat'ın öncesinde ve sonrasında aynı hukuk kuralları vardı fakat fiili olarak hukuk kurallarının uygulaması değişti. İnsanlar aynı yasal mevzuatın üç farklı uygulamasıyla karşı karşıya kaldı. Yeni bir yasaya, genelgeye gerek duyulmadan kuralların fiili uygulaması değişti. 28 Şubat fiili anlamda sona erdiğinde de hiçbir yasal değişiklik olmadan yasaklar kalktı.'
Kendisi dahil üniversitelerde başörtüsüyle eğitim gören binlerce kişinin, kuralların uygulaması değiştiği için üniversitelerin kapısından dahi giremez hale geldiğini, o dönem bu uygulamanın hukuka aykırı olduğunu kaydeden Benli, bu yönde karar veren mahkeme başkanları hakkında soruşturmalar açıldığını, meslekten el çektirildiğini anımsattı.
Benli, hukuk devletinde yaşanmayacak ne varsa hepsinin 28 Şubat döneminde kendilerine yaşatıldığını, bu sürecin faillerinden hesap sorulması için davanın sonuna kadar takipçisi olacağını bildirdi.
Duruşmaya İstanbul'dan telekonferans sistemiyle bağlanan ve katılan sıfatıyla ifade veren dönemin DYP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller'in de 28 Şubat sürecini net şekilde darbe olarak tanımladığını aktaran Benli, 'Türk Ceza Kanunu'na göre darbeye teşebbüs suç ama 28 Şubat postmodern darbesi fiili olarak gerçekleşmiş bütün unsurlarıyla bir darbe. Çiller, o dönem yapılanların Meclis'e tank getirmekten farkı olmadığını, cebir ve şiddetle meşru hükümetin düşürüldüğünü, tehdit atmosferinde milletvekillerinin istifa ettirilerek, 'asker ayakta, darbe geliyor' ifadeleriyle hükümetin devrildiğini ifade etti. 28 Şubat, teşebbüs aşamasında kalmayan, fiilen hükümetin sonlandırılmasıyla gerçekleştirilen bir darbe suçudur.' diye konuştu.
- 'RefahYol hükümeti Türkiye için büyük bir şanstı'
Fatma Benli, 28 Şubat'ta yüzbinlerce insanın mağdur olduğunu, insan hakları konusunda ihlaller yaşandığını anımsatarak, değerlendirmelerine şöyle devam etti:
'RefahYol hükümeti Türkiye için büyük bir şanstı. Sayın Çiller de ifade etti, Türkiye, OECD ülkeleri arasında yüzde 8 oranıyla üç yıl üst üste büyüyen tek ülke olmuştu. Böyle olumlu gelişmelerin yaşandığı bir ortamda sadece asker ayağıyla değil, sivil unsurlar, basın, yargı, dış kaynakları işin içine girip hükümet devrildi. Hükümet devrildiğinde 23 banka kapatıldı, 131 milyar dolar zarar meydana geldi. 28 Şubat sadece başörtülü kadınlara, irtica gerekçesiyle işinden atılan erkeklere değil, tüm Türkiye'ye zarar verdi. 28 Şubat sürecinde Türkiye, etkisi on yıllarca devam eden büyük bir zarar almıştır. 28 Şubat'ın hem asker hem de sivil darbecileri, gerçekleştirdikleri suçlar nedeniyle Türkiye'nin onlarca yılını çaldılar.'
Benli, 28 Şubat davasında, o dönem Başbakanlık kanalıyla Genelkurmay Başkanlığından resmi yazıyla irticayla ilgili suç unsuru olup olmadığının sorulduğunu ancak bu soruya cevap verilmediğini öğrendiklerini ifade ederek, şunları anlattı:
'Dönemin Genelkurmayı hukuk dışı yönetmeliklere, uygulamalara karşı işlem yapmadığı gibi yasal olmayan Batı Çalışma Grubu'na izin verdi, faaliyete geçirdi. Dönemin Başbakanı merhum Necmettin Erbakan'a, bir general tarafından hakaret edildi, bu kişi Genelkurmay tarafından terfi ettirildi. Dönemin İçişleri Bakanı Akşener'e ağır ifadeler kullanıldı, buna karşı işlem yapılmadı. DYP milletvekilleri tek tek istifa ettirildi, hükümetin düşmesi için baskı yapıldı. Sincan'da tanklar yürütüldü, buna karşı Genelkurmay'dan nihai bir açıklama yapılmadı. Böyle böyle Türkiye'de halkın iradesiyle seçilen meşru hükümetin devrilmesi, akabinde yüz binlerce insanın zarar görmesi sağlandı.'
- 'Darbecilerin bu kadar cüretkar olmasının tek sebebi...'
28 Şubat davasının 'darbeyi gerçekleştiren kişilerin eninde sonunda yargı önüne çıktığını' göstermesi bakımından önemli olduğuna işaret eden Benli, şu görüşlerini paylaştı:
'12 Eylül 1980 darbesini gerçekleştirenlere zamanında dava açılsaydı, 28 Şubat yaşanmazdı. 28 Şubat darbecilerine gerekli yasal müeyyideler uygulansaydı, belki 15 Temmuz'u yapanlar bu kalkışmaya cesaret edemezdi. Darbeciler başarılı olduklarında cezalandırılmayacaklarını düşündükleri için pervasızca hareket ediyorlar. 15 Temmuz'da darbeci subay, mahalle muhtarına ateş ediyor yaralıyor, yanına gidip tekrar ateş ederek, şehit ediyor. Darbecilerin bu kadar cüretkar olmasının tek sebebi, darbenin başarılı olacağına inanması ve yargılanmayacağını düşünmesi. Biz, 28 Şubat'a bu yüzden sahip çıkıyoruz. 28 Şubat'ın mağduru sadece başörtülü kadınlar değil, tüm Türkiye.'
Benli, Genelkurmay'da oluşturulan Batı Çalışma Grubu'nun yargı mensuplarına brifingler verdiği döneme ilişkin bir medya patronunun 'Manşetleri askerle beraber hazırlardık, o dönem bizim için asker ilahtı, bizim için önemli olan askerin söyledikleriydi.' dediğini aktardı.
Yargı mensuplarının brifinglere askeri araçlarla taşındıklarını, tehdit atmosferinin tüm unsurlarıyla yaşatıldığını, hukukun üstünlüğünü savunan, 'açık yasa hükmü olmadan temel hak kısıtlanamaz' diyen yargı mensupları hakkında soruşturmalar açıldığını ifade eden Benli, askerin brifinglerine katılmayan yargı mensuplarının da 'eşinin başı kapalı', 'odanda ilahi dinliyorsun' gerekçeleriyle soruşturmalara tabi tutulduğunu anlattı.
'Refah-Yol hükümetini deviren AnaSol-D hükümetinin kurulmasını sağlayan iradedir.' diyen Benli, Çiller'in o dönem ANAVATAN Partisi Genel Başkanı Mesut Yılmaz'ı hükümeti kurma görevini aldıktan sonra kendisine yaptığı ziyarette eliyle omuzlarını göstererek, hükümeti kurmalarını askerin istediğini ima ettiğini, Refah-Yol hükümetini yıkan iradenin asker olduğunu söylediğini kaydetti.
Fatma Benli, Tansu Çiller'in 'Türk tarihinin hafızasında, bilincinde çok eski bir fotoğraf mevcuttur. O fotoğraf bir hançer gibi herkesin hafızasında saklıdır, siyasetçilerin de hafızasında saklıdır. İpe giden bir Başbakan'ın hüzünlü bakışının fotoğrafıdır o. Bu fotoğraf tüm topluma dehşet saçmıştır, 28 Şubat bu dehşet refleksinin üzerine inşa edilmiştir.' sözlerinin de acı ama gerçek bir tespit olduğunu vurguladı.
Kaynak: AA
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanvekili Benli, 28 Şubat dönemine ilişkin emekli orgeneraller Çetin Doğan ve Çevik Bir'in de aralarında bulunduğu 103 sanığın 'Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni cebren devirmeye, düşürmeye iştirak' suçundan yargılandığı davanın dünkü duruşmasını takip ettiğini belirterek, duruşmaya ve 28 Şubat dönemine ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
Davanın müştekisi olduğunu, milletvekilliği öncesinde, suçtan zarar gördüğü gerekçesiyle davaya müdahillik talebinin kabul edildiğini vurgulayan Benli, 28 Şubat döneminde, başörtüsü yasağı nedeniyle yüksek lisans öğrenimini yarıda bırakmak, akademisyenlik hayalini ertelemek zorunda kaldığını ifade etti.
28 Şubat sürecinin en büyük zararı hukuk düzenine verdiğini anlatan Benli, şunları söyledi:
'28 Şubat'ın öncesinde ve sonrasında aynı hukuk kuralları vardı fakat fiili olarak hukuk kurallarının uygulaması değişti. İnsanlar aynı yasal mevzuatın üç farklı uygulamasıyla karşı karşıya kaldı. Yeni bir yasaya, genelgeye gerek duyulmadan kuralların fiili uygulaması değişti. 28 Şubat fiili anlamda sona erdiğinde de hiçbir yasal değişiklik olmadan yasaklar kalktı.'
Kendisi dahil üniversitelerde başörtüsüyle eğitim gören binlerce kişinin, kuralların uygulaması değiştiği için üniversitelerin kapısından dahi giremez hale geldiğini, o dönem bu uygulamanın hukuka aykırı olduğunu kaydeden Benli, bu yönde karar veren mahkeme başkanları hakkında soruşturmalar açıldığını, meslekten el çektirildiğini anımsattı.
Benli, hukuk devletinde yaşanmayacak ne varsa hepsinin 28 Şubat döneminde kendilerine yaşatıldığını, bu sürecin faillerinden hesap sorulması için davanın sonuna kadar takipçisi olacağını bildirdi.
Duruşmaya İstanbul'dan telekonferans sistemiyle bağlanan ve katılan sıfatıyla ifade veren dönemin DYP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller'in de 28 Şubat sürecini net şekilde darbe olarak tanımladığını aktaran Benli, 'Türk Ceza Kanunu'na göre darbeye teşebbüs suç ama 28 Şubat postmodern darbesi fiili olarak gerçekleşmiş bütün unsurlarıyla bir darbe. Çiller, o dönem yapılanların Meclis'e tank getirmekten farkı olmadığını, cebir ve şiddetle meşru hükümetin düşürüldüğünü, tehdit atmosferinde milletvekillerinin istifa ettirilerek, 'asker ayakta, darbe geliyor' ifadeleriyle hükümetin devrildiğini ifade etti. 28 Şubat, teşebbüs aşamasında kalmayan, fiilen hükümetin sonlandırılmasıyla gerçekleştirilen bir darbe suçudur.' diye konuştu.
- 'RefahYol hükümeti Türkiye için büyük bir şanstı'
Fatma Benli, 28 Şubat'ta yüzbinlerce insanın mağdur olduğunu, insan hakları konusunda ihlaller yaşandığını anımsatarak, değerlendirmelerine şöyle devam etti:
'RefahYol hükümeti Türkiye için büyük bir şanstı. Sayın Çiller de ifade etti, Türkiye, OECD ülkeleri arasında yüzde 8 oranıyla üç yıl üst üste büyüyen tek ülke olmuştu. Böyle olumlu gelişmelerin yaşandığı bir ortamda sadece asker ayağıyla değil, sivil unsurlar, basın, yargı, dış kaynakları işin içine girip hükümet devrildi. Hükümet devrildiğinde 23 banka kapatıldı, 131 milyar dolar zarar meydana geldi. 28 Şubat sadece başörtülü kadınlara, irtica gerekçesiyle işinden atılan erkeklere değil, tüm Türkiye'ye zarar verdi. 28 Şubat sürecinde Türkiye, etkisi on yıllarca devam eden büyük bir zarar almıştır. 28 Şubat'ın hem asker hem de sivil darbecileri, gerçekleştirdikleri suçlar nedeniyle Türkiye'nin onlarca yılını çaldılar.'
Benli, 28 Şubat davasında, o dönem Başbakanlık kanalıyla Genelkurmay Başkanlığından resmi yazıyla irticayla ilgili suç unsuru olup olmadığının sorulduğunu ancak bu soruya cevap verilmediğini öğrendiklerini ifade ederek, şunları anlattı:
'Dönemin Genelkurmayı hukuk dışı yönetmeliklere, uygulamalara karşı işlem yapmadığı gibi yasal olmayan Batı Çalışma Grubu'na izin verdi, faaliyete geçirdi. Dönemin Başbakanı merhum Necmettin Erbakan'a, bir general tarafından hakaret edildi, bu kişi Genelkurmay tarafından terfi ettirildi. Dönemin İçişleri Bakanı Akşener'e ağır ifadeler kullanıldı, buna karşı işlem yapılmadı. DYP milletvekilleri tek tek istifa ettirildi, hükümetin düşmesi için baskı yapıldı. Sincan'da tanklar yürütüldü, buna karşı Genelkurmay'dan nihai bir açıklama yapılmadı. Böyle böyle Türkiye'de halkın iradesiyle seçilen meşru hükümetin devrilmesi, akabinde yüz binlerce insanın zarar görmesi sağlandı.'
- 'Darbecilerin bu kadar cüretkar olmasının tek sebebi...'
28 Şubat davasının 'darbeyi gerçekleştiren kişilerin eninde sonunda yargı önüne çıktığını' göstermesi bakımından önemli olduğuna işaret eden Benli, şu görüşlerini paylaştı:
'12 Eylül 1980 darbesini gerçekleştirenlere zamanında dava açılsaydı, 28 Şubat yaşanmazdı. 28 Şubat darbecilerine gerekli yasal müeyyideler uygulansaydı, belki 15 Temmuz'u yapanlar bu kalkışmaya cesaret edemezdi. Darbeciler başarılı olduklarında cezalandırılmayacaklarını düşündükleri için pervasızca hareket ediyorlar. 15 Temmuz'da darbeci subay, mahalle muhtarına ateş ediyor yaralıyor, yanına gidip tekrar ateş ederek, şehit ediyor. Darbecilerin bu kadar cüretkar olmasının tek sebebi, darbenin başarılı olacağına inanması ve yargılanmayacağını düşünmesi. Biz, 28 Şubat'a bu yüzden sahip çıkıyoruz. 28 Şubat'ın mağduru sadece başörtülü kadınlar değil, tüm Türkiye.'
Benli, Genelkurmay'da oluşturulan Batı Çalışma Grubu'nun yargı mensuplarına brifingler verdiği döneme ilişkin bir medya patronunun 'Manşetleri askerle beraber hazırlardık, o dönem bizim için asker ilahtı, bizim için önemli olan askerin söyledikleriydi.' dediğini aktardı.
Yargı mensuplarının brifinglere askeri araçlarla taşındıklarını, tehdit atmosferinin tüm unsurlarıyla yaşatıldığını, hukukun üstünlüğünü savunan, 'açık yasa hükmü olmadan temel hak kısıtlanamaz' diyen yargı mensupları hakkında soruşturmalar açıldığını ifade eden Benli, askerin brifinglerine katılmayan yargı mensuplarının da 'eşinin başı kapalı', 'odanda ilahi dinliyorsun' gerekçeleriyle soruşturmalara tabi tutulduğunu anlattı.
'Refah-Yol hükümetini deviren AnaSol-D hükümetinin kurulmasını sağlayan iradedir.' diyen Benli, Çiller'in o dönem ANAVATAN Partisi Genel Başkanı Mesut Yılmaz'ı hükümeti kurma görevini aldıktan sonra kendisine yaptığı ziyarette eliyle omuzlarını göstererek, hükümeti kurmalarını askerin istediğini ima ettiğini, Refah-Yol hükümetini yıkan iradenin asker olduğunu söylediğini kaydetti.
Fatma Benli, Tansu Çiller'in 'Türk tarihinin hafızasında, bilincinde çok eski bir fotoğraf mevcuttur. O fotoğraf bir hançer gibi herkesin hafızasında saklıdır, siyasetçilerin de hafızasında saklıdır. İpe giden bir Başbakan'ın hüzünlü bakışının fotoğrafıdır o. Bu fotoğraf tüm topluma dehşet saçmıştır, 28 Şubat bu dehşet refleksinin üzerine inşa edilmiştir.' sözlerinin de acı ama gerçek bir tespit olduğunu vurguladı.