Polatlı Darbe Davasında 'TİB' Grubunun Savunmaları Alınıyor
FETÖ'nün darbe girişimi sırasında Polatlı'daki 58. Topçu Tugayı ile Topçu ve Füze Okul Komutanlığında yaşanan olaylar nedeniyle 285'i tutuklu 330 sanık hakkında açılan dava, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığının güvenliğini sağlamak için görevlendirildiğini öne süren sanıkların savunmalarıyla devam ediyor Sanık yarbay Biber: 'Halka da bunu söylemeye çalıştım. Kandırıldık, kandırıldığımızı anlayınca da kışlaya geri dönme kararı aldık. Ama halkla daha fazla tartışma içine girmemek için kışlaya geri dönemedik. Eğer ısrar etseydik o gün orada istenmeyen bir tablo ortaya çıkacaktı' Sanık üsteğmen Babaoğlan: 'Temelli çıkışına kadar yolda ne halk vardı ne de polis. Araçlarımızı durdurup, Yarbay Mustafa Kemal Biber'in yanına giderek, 'Komutanım bize söylenen durum ile şimdiki durum farklı. Hukuksuz bir durum var' dedim. O da bana 'Biliyorum, şimdi bir görüşme yapacağım' dedi. Daha sonra bataryamdaki askerlere, 'Her ne pahasına olursa olsun hiçbir güç bize bir adım dahi attıramayacaktır. Bu işin içinde olmayacağız, polisle karşı karşıyaya gelmeyeceğiz' diye emir verdim'
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü duruşma salonunda görülen duruşmaya, sanık, sanık yakınları, müştekiler ve tarafların avukatları katılıyor.
Eski 58. Topçu Tugayı Erkan Başkanvekili Yarbay Mustafa Kemal Biber, dün yarım kalan savunmasına devam etti.
Emir komuta zinciri içinde hareket ettiklerini, eski Tugay Komutanı Tuğgeneral Murat Aygün tarafından, terör eylemlerine karşı kolluk kuvvetlerine destek vermek için Ankara'nın bazı noktalarının güvenliğini sağlamak için görevlendirildiklerini belirten Biber, darbe girişiminden haberdar olduktan sonra emrindeki askerlerle tugaya geri dönmek için çaba gösterdiğini savundu.
Halkın tepkisi nedeniyle konvoyun hareket edemediğini ifade eden Aygün, ilerleyen saatlerde bulundukları yere gelen polislere silahlarını teslim ettiklerini dile getirdi.
15 Temmuz günü 'kandırılarak kullanıldıklarını, emir komuta zinciri içinde hareket ettiklerini' öne süren Biber, özellikle alt rütbedeki askerlerin yargı sürecine dahil edilmesini doğru bulmadığını söyledi.
Biber, 'Halka da bunu söylemeye çalıştım. Kandırıldık, kandırıldığımızı anlayınca da kışlaya geri dönme kararı aldık. Ama halkla daha fazla tartışma içine girmemek için kışlaya geri dönemedik. Eğer ısrar etseydik o gün orada istenmeyen bir tablo ortaya çıkacaktı.' dedi.
Mahkeme Başkanı Zikrullah Özbağ'ın, arama sırasında ele geçirilen telefonlarından birinde yapılan inceleme sonucunda, FETÖ mensuplarının kullandığı 'Kakao Talk' yazışma programının tespit edildiğini belirtmesi üzerine Biber, 'Böyle bir program kullanmadım.' iddiasında bulundu.
- 'İzindeydim emir gelince birliğe döndüm'
Sanık eski 4. Batarya Komutanı Üsteğmen Aydın Babaoğlan da yıllık izinde olmasına rağmen 15 Temmuz gecesi, Tabur Komutanı Yüzbaşı İsmail Kanal'ın telefonla kendisine ulaşarak birliğe gelmesi için emir verdiğini söyledi.
Bunun üzerine birliğine gelmek zorunda kaldığını anlatan Babaoğlan, daha sonra Kanal'ın kendisinin de aralarında bulunduğu birlik komutanlarını toplayarak tugaydaki hareket merkezine götürdüğünü, burada eski Tugay Komutanı Aygün'ün başkanlığında toplantı yapıldığını anlattı.
Toplantıda, sıkıyönetim ilan edildiğini, burada kendisine bir görev listesinin verildiğini belirten Babaoğlan, 'Toplantıyla birlikte gelişen 45 dakikalık süreçte sürekli emirler değişiyordu. Önce eğitim, sonra alarm, daha sonra sıkıyönetim ilan edildiği, terör saldırısı olduğu söylendi. Sürekli emirler değişiyordu. Bu nedenle duruma bir anlam veremedim.' dedi.
Tugay Komutanı Aygün'ün toplantıda harita üzerinde Telekomünikasyon İletişim Başkanlığını (TİB) göstererek, buraya giderek güvenlik önlemi alması için emir verdiğini kaydeden Babaoğlan, şöyle devam etti:
'Bunun üzerine emrime verilen askerlere TİB'e gideceğimizi söyledim. 3 boş kamyon ve bir komuta aracı ile nizamiyeden çıkacağımız sırada tabur komutanımız İsmail yüzbaşı da oradaydı. Bana hiçbir şey söylemedi, hiç kimse bir açıklama yapmamıştı zaten. Saat 22.50'de kışladan ayrılmamıza rağmen iddianamede 23.50 olarak yazılıyor. Bunun teyidi, yol güzergahındaki birçok iş yerinin kamera ve telefonların sinyal tespitiyle yapılabilir. Bizi çok aceleye getirdiler, bir an önce kışladan çıkmamız için sürekli baskı yaptılar.'
- 'Hukuksuz bir durum var'
Babaoğlan, Polatlı'dan Temelli'ye geldiklerinde İstanbul'daki boğaz köprülerinin kapatıldığından haberdar olduklarını, bunun üzerine internetten yaşanan gelişmeleri okumaya başladıklarını belirterek, 'Temelli çıkışına kadar yolda ne halk vardı ne de polis. Araçlarımızı durdurup, Yarbay Mustafa Kemal Biber'in yanına giderek, 'Komutanım bize söylenen durum ile şimdiki durum farklı. Hukuksuz bir durum var' dedim. O da bana 'Biliyorum, şimdi bir görüşme yapacağım' dedi. Daha sonra bataryamdaki askerlere, 'Her ne pahasına olursa olsun hiçbir güç bize bir adım dahi attıramayacaktır. Bu işin içinde olmayacağız, polisle karşı karşıyaya gelmeyeceğiz' diye emir verdim.' ifadelerini kullandı.
Diğer birlik komutanları ile yaptıkları görüşme sonucundan kışlaya dönme kararı aldıklarını söyleyen Babaoğlan, araçları Polatlı istikametine çevirdiklerini, kısa bir intikalden sonra Basri köyü mevkiine geldiklerini ancak halkın geçişlerine izin vermemesi nedeniyle birliğe dönemediklerini anlattı.
Olay yerine gelen polislere zorluk çıkarmadan silahlarını teslim ettiklerini aktaran Babaoğlan, demokrasiye inanan biri olduğunu ifade ederek, 'Meclis'in bombalandığını öğrenince sinirimden aracımın camına yumruk attım. Böyle bir durum kabul edilemezdi. Darbe girişimini öğrenince hemen geri döndüm. Bir yanlışın içinde olmadım, astlarıma da yanlış bir emir vermedim. Ben darbeci değilim, kimseye de para vermedim. Bir gün yeniden o şerefli üniformayı giyeceğime, adaletin yerini bulacağına inanıyorum.' diye konuştu.
Duruşmada sanıklar Samet Özen, Mustafa Arslan, Cevdet Çokyakar, Harun Yıldırım, Murat Koç ve Mehmet Yıldız da savunmalarını yaptı.
Duruşmaya öğle arası verildi.