Türkiye'nin Karadeniz'de Sönen Petrol Umutları Yeniden Alevleniyor
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’ın geçtiğimiz günlerde ABD’de katıldığı bir enerji konferansında Türkiye’nin Karadeniz ve Akdeniz’de petrol ve doğalgaz arama çalışmalarına yeniden başlanacağını açıklaması uzmanlarca da doğru bir karar olarak nitelendirildi.
Konuyla ilgili bir açıklama yapan Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Bektaş, Karadeniz’in büyüklüğü ve bugüne kadar yapılan sismik ve sondaj çalışmalarının nitelik ve nicelik yönünden yetersiz olduğu dikkate alındığında petrol arama faaliyetlerine yeniden başlanmasının doğru bir karar olduğunu söyledi.
Bektaş “2011 yılında 5 bin 645 metre ile Karadeniz’in en derin kuyusu Sürmene-1 de sönen petrol ümitleri yeniden alevlendi. Enerji bakımından dışa bağlı olan Türkiye’nin 2011 verilerine göre yıllık petrol ithalatı 21 milyar dolar iken Karadeniz’de bu güne dek petrol aramaları için harcanan paranın 4-5 milyar civarında olması petrol arama faaliyetlerini etkiyen en önemli faktördür. Dünya petrol rezervlerinin her geçen gün azalması, petrol arama politikasında zorunlu değişikliğe neden olmuştur. Bu nedenle Karadeniz’in derinde yatan maliyeti ve riski yüksek petrol ve gaz rezervleri gündemini korumaktadır” dedi.
Mevcut jeolojik ve jeofizik verilere göre Karadeniz’in petrol potansiyelinin tartışmalı bir konu olduğuna dikkat çeken Bektaş “Bu güne dek petrol aramaları çalışmaları sonucunda doyurucu sonuçlar alınamamasına karşın Karadeniz’in Hazar petrol sahasının batıya doğru bir devamı olması, 2012 yılında Romanya açıklarında Domino-1 kuyusunda bu güne dek bilinen ekonomik en büyük gaz rezervinin bulunması, Karadeniz tabanında donmuş metan gazı olarak bilinen gaz hidratların çok yaygın olması, Gürcistan ve Hopa kıyılarında petrol sızıntılarının varlığı, Karadeniz’in büyüklüğü ve bugüne kadar dek yapılan sismik ve sondaj çalışmalarının nitelik ve nicelik yönünden yetersiz olduğu dikkate alındığında petrol arama faaliyetlerine yeniden başlanmasının doğru bir karar olduğu söylenebilir” diye konuştu.
Yapılan araştırmaların Karadeniz’in petrol açısından dünyanın 4. büyük, doğal gaz açısından ise 3. büyük rezerv merkezi olan Kuzey Denizi’ne benzerlik gösterdiğine dikkat çeken Bektaş “Uzmanlarca Karadeniz’de aramaların yetersiz olduğu vurgulanmıştır. Örneğin Karadeniz’de bu güne dek 100 civarında kuyu açılmasına karşın Kuzey Denizi’nde açılan petrol kuyusu 7 bin civarındadır. İşin en ilginç yönü Kuzey Denizi’nde yapılan ilk 75 kuyu kuru çıkmıştır. Karadeniz Hazar Petrol sahasının devamı olsa da Hazar Bölgesi’nde petrollü seviyeler jeolojik faktörlerden dolayı yüzeyde ve sığ iken Karadeniz’de oldukça derindedir. Bu nedenle Hazar bölgesinde petrol aramaları Karadeniz Bölgesi’ne göre daha kolay ve daha ucuz olmaktadır. Gelişen sondaj teknolojisi yanında petrole olan talep artışı Karadeniz’de petrol aramalarını 5 bin metreden daha derin hedeflere yönelilmesi gerektiğini göstermektedir” ifadelerini kullandı. .
(BK-ÖS-Y)
.
Kaynak: İHA
Bektaş “2011 yılında 5 bin 645 metre ile Karadeniz’in en derin kuyusu Sürmene-1 de sönen petrol ümitleri yeniden alevlendi. Enerji bakımından dışa bağlı olan Türkiye’nin 2011 verilerine göre yıllık petrol ithalatı 21 milyar dolar iken Karadeniz’de bu güne dek petrol aramaları için harcanan paranın 4-5 milyar civarında olması petrol arama faaliyetlerini etkiyen en önemli faktördür. Dünya petrol rezervlerinin her geçen gün azalması, petrol arama politikasında zorunlu değişikliğe neden olmuştur. Bu nedenle Karadeniz’in derinde yatan maliyeti ve riski yüksek petrol ve gaz rezervleri gündemini korumaktadır” dedi.
Mevcut jeolojik ve jeofizik verilere göre Karadeniz’in petrol potansiyelinin tartışmalı bir konu olduğuna dikkat çeken Bektaş “Bu güne dek petrol aramaları çalışmaları sonucunda doyurucu sonuçlar alınamamasına karşın Karadeniz’in Hazar petrol sahasının batıya doğru bir devamı olması, 2012 yılında Romanya açıklarında Domino-1 kuyusunda bu güne dek bilinen ekonomik en büyük gaz rezervinin bulunması, Karadeniz tabanında donmuş metan gazı olarak bilinen gaz hidratların çok yaygın olması, Gürcistan ve Hopa kıyılarında petrol sızıntılarının varlığı, Karadeniz’in büyüklüğü ve bugüne kadar dek yapılan sismik ve sondaj çalışmalarının nitelik ve nicelik yönünden yetersiz olduğu dikkate alındığında petrol arama faaliyetlerine yeniden başlanmasının doğru bir karar olduğu söylenebilir” diye konuştu.
Yapılan araştırmaların Karadeniz’in petrol açısından dünyanın 4. büyük, doğal gaz açısından ise 3. büyük rezerv merkezi olan Kuzey Denizi’ne benzerlik gösterdiğine dikkat çeken Bektaş “Uzmanlarca Karadeniz’de aramaların yetersiz olduğu vurgulanmıştır. Örneğin Karadeniz’de bu güne dek 100 civarında kuyu açılmasına karşın Kuzey Denizi’nde açılan petrol kuyusu 7 bin civarındadır. İşin en ilginç yönü Kuzey Denizi’nde yapılan ilk 75 kuyu kuru çıkmıştır. Karadeniz Hazar Petrol sahasının devamı olsa da Hazar Bölgesi’nde petrollü seviyeler jeolojik faktörlerden dolayı yüzeyde ve sığ iken Karadeniz’de oldukça derindedir. Bu nedenle Hazar bölgesinde petrol aramaları Karadeniz Bölgesi’ne göre daha kolay ve daha ucuz olmaktadır. Gelişen sondaj teknolojisi yanında petrole olan talep artışı Karadeniz’de petrol aramalarını 5 bin metreden daha derin hedeflere yönelilmesi gerektiğini göstermektedir” ifadelerini kullandı. .
(BK-ÖS-Y)
.