GÖRÜŞ - Cenevre Yolunda Rusya'nın Hazırladığı Suriye Anayasasına Tepkiler
Astana'da ateşkes konusunda bir uzlaşma sağlanmışken Rusya’nın önceden hazırladığı Suriye anayasasını gündeme taşıması küçük bir krize yol açtı Suriye muhalefeti öneriyi henüz Astana'dayken reddeti İran Suriye'nin hem toprak hem de hâkimiyet bütünlüğünden taviz vermeyeceğini duyurdu Esed yönetimi ise bunun bir öneri olduğunu varsayıyor.
SALİH YILMAZ - Kazakistan’ın başkenti Astana’da 23-24 Ocak 2017 tarihinde gerçekleşen toplantıda, Suriye’deki taraflar, ateşkes ve barışın nasıl sağlanacağına dair Türkiye, Rusya ve İran’ın garantörlüğünde temel prensiplerde anlaştılar. Fakat ateşkes konusunda bir uzlaşma sağlanmışken Rusya’nın önceden hazırladığı Suriye anayasasını gündeme taşıması küçük bir krize yol açtı. Rusya’nın sunduğu yeni Suriye anayasasında en dikkat çekici nokta ise ateşkes mutabakatında “Suriye Arap Cumhuriyeti” vurgusu yapılmışken yeni anayasa taslağında “Arap” ibaresinin çıkarılmasıydı. Ayrıca kültürel özerklik vurgusuyla, Suriye’de Araplar dışında Kürtlere de geniş bir özerklik veriliyordu. Rusya her ne kadar yeni anayasada yazılı olan özerkliğin yönetimsel değil dilsel/kültürel bir özerklik olduğunu söylese de, anayasa içeriğinde yerel parlamentolara yer veriliyor olması, gelecekte Suriye’nin parçalanmasına yönelik bir detay olarak algılandı.
Rusya’nın hazırladığı yeni anayasa henüz Astana’dayken ÖSO temsilcileri tarafından reddedildi. Ayrıca Kürtleri temsilen Astana’da bulunan ENKS de Rusya’nın yeni anayasayı görüşmek amaçlı Moskova davetini reddetti. Taraflar arasında 8 Şubatta Cenevre’de gerçekleşmesi planlanan barış görüşmelerinin siyasi zeminde ilerleyebilmesi için yeni anayasa konusunda bir uzlaşma olması gerektiğinden, böyle bir uzlaşının olmaması görüşmelerin 20 Şubata ertelenmesine neden oldu.
- Muhalifler Ankara’da buluştu
Suriye barışında masada olan taraflar, yeni anayasaya dair görüşlerini ortaya koyabilmek için Tahran, Moskova, Ankara ve Şam’da birbirinden bağımsız olarak hazırlıklarını tamamladılar. ÖSO ve diğer muhalefeti temsilen 3 Şubat’ta Ankara’da toplanan temsilciler, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Ümit Yalçın başkanlığında müzakereler yürüttü. Bu müzakerelerde 6 Şubat’ta Astana’da Türkiye, Rusya ve İran’ın yapacağı üçlü görüşmede sunulmak üzere kendi tezleri kararlaştırıldı. Bu toplantıya Müzakere Yüksek Kurulu (MYK) Genel Koordinatörü Riyad Hicab, Suriye Ulusal Koalisyonu Başkanı Enes Abde, Suriye Türkmen Meclisi Başkanı Emin Bozoğlu, Suriye Kürt Ulusal Konseyi Başkanı ile Astana toplantısına iştirak eden askeri grupların temsilcileri katıldı. Ayrıca Türkmen Sultan Murad Tümeni yetkilisi Albay Ahmet Osman, bazı Dürzi ve Arap Alevi din adamlarının da toplantıda yer alması, Türkiye’yi garantör olarak benimseyen grupların çeşitliliğini ve gücünü gösterdi.
Bu görüşmede, 20 Şubat’ta Cenevre’de yapılacak olan toplantıya, Müzakere Yüksek Kurulu’nun yanı sıra sahada yer alan muhalif askeri grup temsilcilerinin de katılması kararlaştırıldı. Ayrıca Cenevre toplantılarına Rusya’nın istediği muhaliflerin değil, sahada var olan gerçek muhalif grupların katılacağı vurgulandı. Suriye’nin geleceğiyle ilgili Rusya’nın anayasa taslağında ön plana çıkarmaya çalıştığı ‘özerklik’, ‘federalizm’ gibi söylemlerin benimsenmesi, bazı çevrelerin tek taraflı gündemlerine hizmet etme tehlikesi taşıdığı gerekçesiyle doğru bulunmadı. Bu toplantıda Suriye’nin toprak bütünlüğünü tehdit eden PYD/YPG gibi unsurların Cenevre’de temsil edilmemesi gerektiği vurgulandı.
- Türkiye bilgilendirildi mi?
Rusya’nın hazırladığı yeni anayasada en fazla tepkiyi gösterilen konu ise etnik çoğunluğun olduğu bölgelerde yerel parlamentonun kurulması ve “diğer kuvvetler” adı altında etnik temelli silahlı unsurların kastedilmesi oldu. Hazırladığı yeni anayasaya dair güçlü itirazların olması üzerine Rusya, özellikle PYD ile yapılan temaslardan sonra Ankara’nın bilgilendirildiğini ifade etmişse de bunu doğrulayacak kanıtlar yoktur. Çünkü gerçekten kastedilen maddelere dair bilgilendirme olsaydı, taslakta Türkmen, Çerkez, Çeçen ve diğer grupların da yer alması gerekirdi.
- Taslak Rusya’nın mı, Obama’nın mı?
Rusya basına servis edilen taslak metinlerin Obama döneminde yapılan görüşmelerde müzakere edilen metinler olduğunu iddia ediyor. Öyle olsa bile, bu metinlerden Obama döneminde Rusya ve ABD’nin PYD’ye geniş bir askeri ve siyasi özerklik tanınması konusunda fikir alışverişinde bulundukları anlaşılıyor. 23-24 Ocak’taki Astana zirvesinde Rusların getirdiği anayasa taslağı önerisine, Türkiye tarafının “Zamanı değil” tepkisini verdiği biliniyor. Aldığı tepkilerden sonra Rus tarafının, PYD'nin konsey ve askeri yapısına ilişkin adımların “ABD'nin etkisini sınırlamak” amacıyla atıldığını kabul ettiği de biliniyor. Rusya, PYD ile yeni anayasa konusunda görüşmesine dair yapılan eleştirilere karşı, Türkiye’nin Rusya’nın tanımadığı kimi örgütlerle ilişki kurması ve İran’ın Hizbullah ile diyaloğunun olması tezlerini öne sürüyor.
Rusya PYD’ye özerklik teklifinin kendilerinin planı olmadığını, aslında Obama döneminde ABD’nin planı olduğunu ifade ediyor. Rus tarafı, ABD’nin PYD’nin özerkliğini sağlayabilmek için, özellikle Münbiç’te Türkiye’nin PYD üslerine saldırmasını engellemek amacıyla Amerikan bayrağını kullandığını öne sürüyor. Fakat hem ABD’nin hem de Rusya’nın üzerinde çalıştığı, PYD’ye geniş özerklik sağlayan planın, kantonları bölen Fırat Kalkanı Harekâtı ile başarısızlığa uğratıldığını söyleyebiliriz. Kantonlar arasındaki bağın kesilmesiyle, Barzani yönetiminin bölgede kendi hâkimiyetini güçlendireceğine dair görüşler var. Rusya’nın Suriye anayasasında PYD’ye vurgu yapması da aslında Barzani’nin Suriye’nin kuzeyinde etkisini azaltmaya yönelik. Rusya’ya göre kültürel özerk yapıda konseyler varlığını koruyabilir. Bu konseylerin etkinlik alanının ise yerel olması planlanmış. Ruslar, PYD'nin silahlı unsurları için ise Türkiye'deki ‘korucu’ sistemini örnek gösteriyor.
Rusya’nın yeni Suriye anayasasına dair PYD ile Moskova'da uzun görüşmeler yaptığı anlaşılıyor. PYD adına Halit İsa'nın katıldığı bu toplantılarda anayasa taslağı ve Cenevre'ye katılım tartışılmış. Rusya 20 Şubat’ta yapılacak Cenevre görüşmelerine katılacak Kürt heyeti içerisinde PYD adına bireysel katılımın da olmasını istiyor. PYD ise Moskova’daki görüşmelerde Rusya’ya “Sosyal Kontrat” adı altında kendi hazırladıkları anayasayı sundu.
- İran özerklik fikrine karşı
İran tarafı ise Suriye’de merkezi otoriteyi zayıflatacak tüm adımlara karşı olduklarını güçlü biçimde duyuruyor. İran, Suriye’de herhangi bir etnik gruba özerklik sağlayacak bir teklife sıcak bakmadığını, fakat her inanç ve etnik grubun Suriye yönetimi içerisinde yer almasına rıza gösterebileceğini dile getiriyor. İran’ın ABD Devlet Başkanı Trump’ın açıkladığı ‘güvenli bölge’, ‘uçuşa yasak bölge’ gibi önerileri de kabul etmediği ve Suriye’nin hem hâkimiyet hem toprak bütünlüğü açısından bütünlüğüne vurgu yaptığını biliyoruz. İran, Obama döneminde elde ettiği boşluktan faydalanarak Tahran’dan Akdeniz’e kadar uzanan etki alanını sessizce terk edeceğe benzemiyor.
- Suriye rejiminin tavrı
Rusya’nın hazırladığı yeni anayasayı Esed yönetimi ise “Anayasayı Suriye’nin evlatlarının yapması gerekir” söylemiyle değerlendirdi. Esed tarafı Arap kimliğini ve sınırları tartışmaya açmayacaklarını duyurmuştu. Esed yönetimi, Rusya’nın Suriye’ye bir anayasa değil, bir öneri sunduğunu varsaymaktadır. Esed tarafı bu anayasaya karşılık, mevcut 107 sayılı Yerel Yönetimler Yasası’nda değişikliğe giderek merkezi otoriterinin devamını esas alan, bölgesel anlamda yeni düzenlemeler yapmayı önermektedir.
Rusya ise 23-24 Ocak 2017’de yapılan Astana görüşmelerinde gündeme getirdiği yeni anayasaya dair güçlü itirazlara, “Suriye krizinin çözümü için bölge ülkeleriyle bir bina kurduk ve bu binanın altından taş çekmek en son isteyeceğimiz şey olur” ifadeleriyle karşılık veriyor.
[Prof. Dr. Salih Yılmaz Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Tarih Bölümü öğretim üyesidir]
Kaynak: AA
Rusya’nın hazırladığı yeni anayasa henüz Astana’dayken ÖSO temsilcileri tarafından reddedildi. Ayrıca Kürtleri temsilen Astana’da bulunan ENKS de Rusya’nın yeni anayasayı görüşmek amaçlı Moskova davetini reddetti. Taraflar arasında 8 Şubatta Cenevre’de gerçekleşmesi planlanan barış görüşmelerinin siyasi zeminde ilerleyebilmesi için yeni anayasa konusunda bir uzlaşma olması gerektiğinden, böyle bir uzlaşının olmaması görüşmelerin 20 Şubata ertelenmesine neden oldu.
- Muhalifler Ankara’da buluştu
Suriye barışında masada olan taraflar, yeni anayasaya dair görüşlerini ortaya koyabilmek için Tahran, Moskova, Ankara ve Şam’da birbirinden bağımsız olarak hazırlıklarını tamamladılar. ÖSO ve diğer muhalefeti temsilen 3 Şubat’ta Ankara’da toplanan temsilciler, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Ümit Yalçın başkanlığında müzakereler yürüttü. Bu müzakerelerde 6 Şubat’ta Astana’da Türkiye, Rusya ve İran’ın yapacağı üçlü görüşmede sunulmak üzere kendi tezleri kararlaştırıldı. Bu toplantıya Müzakere Yüksek Kurulu (MYK) Genel Koordinatörü Riyad Hicab, Suriye Ulusal Koalisyonu Başkanı Enes Abde, Suriye Türkmen Meclisi Başkanı Emin Bozoğlu, Suriye Kürt Ulusal Konseyi Başkanı ile Astana toplantısına iştirak eden askeri grupların temsilcileri katıldı. Ayrıca Türkmen Sultan Murad Tümeni yetkilisi Albay Ahmet Osman, bazı Dürzi ve Arap Alevi din adamlarının da toplantıda yer alması, Türkiye’yi garantör olarak benimseyen grupların çeşitliliğini ve gücünü gösterdi.
Bu görüşmede, 20 Şubat’ta Cenevre’de yapılacak olan toplantıya, Müzakere Yüksek Kurulu’nun yanı sıra sahada yer alan muhalif askeri grup temsilcilerinin de katılması kararlaştırıldı. Ayrıca Cenevre toplantılarına Rusya’nın istediği muhaliflerin değil, sahada var olan gerçek muhalif grupların katılacağı vurgulandı. Suriye’nin geleceğiyle ilgili Rusya’nın anayasa taslağında ön plana çıkarmaya çalıştığı ‘özerklik’, ‘federalizm’ gibi söylemlerin benimsenmesi, bazı çevrelerin tek taraflı gündemlerine hizmet etme tehlikesi taşıdığı gerekçesiyle doğru bulunmadı. Bu toplantıda Suriye’nin toprak bütünlüğünü tehdit eden PYD/YPG gibi unsurların Cenevre’de temsil edilmemesi gerektiği vurgulandı.
- Türkiye bilgilendirildi mi?
Rusya’nın hazırladığı yeni anayasada en fazla tepkiyi gösterilen konu ise etnik çoğunluğun olduğu bölgelerde yerel parlamentonun kurulması ve “diğer kuvvetler” adı altında etnik temelli silahlı unsurların kastedilmesi oldu. Hazırladığı yeni anayasaya dair güçlü itirazların olması üzerine Rusya, özellikle PYD ile yapılan temaslardan sonra Ankara’nın bilgilendirildiğini ifade etmişse de bunu doğrulayacak kanıtlar yoktur. Çünkü gerçekten kastedilen maddelere dair bilgilendirme olsaydı, taslakta Türkmen, Çerkez, Çeçen ve diğer grupların da yer alması gerekirdi.
- Taslak Rusya’nın mı, Obama’nın mı?
Rusya basına servis edilen taslak metinlerin Obama döneminde yapılan görüşmelerde müzakere edilen metinler olduğunu iddia ediyor. Öyle olsa bile, bu metinlerden Obama döneminde Rusya ve ABD’nin PYD’ye geniş bir askeri ve siyasi özerklik tanınması konusunda fikir alışverişinde bulundukları anlaşılıyor. 23-24 Ocak’taki Astana zirvesinde Rusların getirdiği anayasa taslağı önerisine, Türkiye tarafının “Zamanı değil” tepkisini verdiği biliniyor. Aldığı tepkilerden sonra Rus tarafının, PYD'nin konsey ve askeri yapısına ilişkin adımların “ABD'nin etkisini sınırlamak” amacıyla atıldığını kabul ettiği de biliniyor. Rusya, PYD ile yeni anayasa konusunda görüşmesine dair yapılan eleştirilere karşı, Türkiye’nin Rusya’nın tanımadığı kimi örgütlerle ilişki kurması ve İran’ın Hizbullah ile diyaloğunun olması tezlerini öne sürüyor.
Rusya PYD’ye özerklik teklifinin kendilerinin planı olmadığını, aslında Obama döneminde ABD’nin planı olduğunu ifade ediyor. Rus tarafı, ABD’nin PYD’nin özerkliğini sağlayabilmek için, özellikle Münbiç’te Türkiye’nin PYD üslerine saldırmasını engellemek amacıyla Amerikan bayrağını kullandığını öne sürüyor. Fakat hem ABD’nin hem de Rusya’nın üzerinde çalıştığı, PYD’ye geniş özerklik sağlayan planın, kantonları bölen Fırat Kalkanı Harekâtı ile başarısızlığa uğratıldığını söyleyebiliriz. Kantonlar arasındaki bağın kesilmesiyle, Barzani yönetiminin bölgede kendi hâkimiyetini güçlendireceğine dair görüşler var. Rusya’nın Suriye anayasasında PYD’ye vurgu yapması da aslında Barzani’nin Suriye’nin kuzeyinde etkisini azaltmaya yönelik. Rusya’ya göre kültürel özerk yapıda konseyler varlığını koruyabilir. Bu konseylerin etkinlik alanının ise yerel olması planlanmış. Ruslar, PYD'nin silahlı unsurları için ise Türkiye'deki ‘korucu’ sistemini örnek gösteriyor.
Rusya’nın yeni Suriye anayasasına dair PYD ile Moskova'da uzun görüşmeler yaptığı anlaşılıyor. PYD adına Halit İsa'nın katıldığı bu toplantılarda anayasa taslağı ve Cenevre'ye katılım tartışılmış. Rusya 20 Şubat’ta yapılacak Cenevre görüşmelerine katılacak Kürt heyeti içerisinde PYD adına bireysel katılımın da olmasını istiyor. PYD ise Moskova’daki görüşmelerde Rusya’ya “Sosyal Kontrat” adı altında kendi hazırladıkları anayasayı sundu.
- İran özerklik fikrine karşı
İran tarafı ise Suriye’de merkezi otoriteyi zayıflatacak tüm adımlara karşı olduklarını güçlü biçimde duyuruyor. İran, Suriye’de herhangi bir etnik gruba özerklik sağlayacak bir teklife sıcak bakmadığını, fakat her inanç ve etnik grubun Suriye yönetimi içerisinde yer almasına rıza gösterebileceğini dile getiriyor. İran’ın ABD Devlet Başkanı Trump’ın açıkladığı ‘güvenli bölge’, ‘uçuşa yasak bölge’ gibi önerileri de kabul etmediği ve Suriye’nin hem hâkimiyet hem toprak bütünlüğü açısından bütünlüğüne vurgu yaptığını biliyoruz. İran, Obama döneminde elde ettiği boşluktan faydalanarak Tahran’dan Akdeniz’e kadar uzanan etki alanını sessizce terk edeceğe benzemiyor.
- Suriye rejiminin tavrı
Rusya’nın hazırladığı yeni anayasayı Esed yönetimi ise “Anayasayı Suriye’nin evlatlarının yapması gerekir” söylemiyle değerlendirdi. Esed tarafı Arap kimliğini ve sınırları tartışmaya açmayacaklarını duyurmuştu. Esed yönetimi, Rusya’nın Suriye’ye bir anayasa değil, bir öneri sunduğunu varsaymaktadır. Esed tarafı bu anayasaya karşılık, mevcut 107 sayılı Yerel Yönetimler Yasası’nda değişikliğe giderek merkezi otoriterinin devamını esas alan, bölgesel anlamda yeni düzenlemeler yapmayı önermektedir.
Rusya ise 23-24 Ocak 2017’de yapılan Astana görüşmelerinde gündeme getirdiği yeni anayasaya dair güçlü itirazlara, “Suriye krizinin çözümü için bölge ülkeleriyle bir bina kurduk ve bu binanın altından taş çekmek en son isteyeceğimiz şey olur” ifadeleriyle karşılık veriyor.
[Prof. Dr. Salih Yılmaz Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Tarih Bölümü öğretim üyesidir]