'Selam Tevhid'de Kumpas Davası Yargıtay'da

FETÖ/PDY'nin 'Selam Tevhid' soruşturmasında kumpas kurduğu iddiasına yönelik soruşturmanın yargı ayağını oluşturan ve binlerce kişi hakkında usulsüz dinleme kararı vermekle suçlanan 54 hakim ve savcının yargılandığı davanın beşinci duruşması tamamlandı.

Kamuoyunda 'Selam Tevhid' olarak bilinen soruşturmada binlerce kişi hakkında usulsüz dinleme kararı vermekle suçlanan 54 hakim ve savcının yargılandığı davanın beşinci duruşması tamamlandı.

Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY) 'Selam Tevhid' soruşturmasında kumpas kurduğu iddiasına yönelik soruşturmanın yargı ayağını oluşturan ve Yargıtay 16. Ceza Dairesince görülen davanın duruşması, sanık sayısının fazlalığı, Yargıtay'daki salonların yetersizliği nedeniyle Sincan Cezaevi yerleşkesindeki duruşma salonunda yapıldı.

Heyete Yargıtay 16. Ceza Dairesi Üyesi Mehmet Öztunç'un başkanlık ettiği duruşmaya, sanıklar, avukatları ile müşteki avukatları katıldı.

Savunmasına devam eden sanıklardan eski hakim Hakan Karaali, FETÖ ile hiçbir bağı olmadığını ileri sürerek, 'Bayram namazları dışında imam tanımadım. Hiçbir örgüte himmet vermedim. Hiç kod adım olmadı.' dedi.

Karaali, soruşturmalar sırasında emniyet içerisinde FETÖ ile bağlantılı olduğu belirtilen Ali Fuat Yılmazer ve diğer isimlerle görüşmediğini de söyledi. Bunun üzerine heyet üyesi Mustafa Kurtaran, 'Özellikle mi görüşmediniz? Bu kişilerin FETÖ ile bağı olduğunu düşündüğünüz için mi görüşmekten imtina ettiniz?' diye sordu. Karaali 'Hayır, gerek görmedim. Soruşturmalarda bir komiser görevli olurdu, görüşmelerimizi onunla yapardık.' diye konuştu.

Ergenekon, Balyoz, Şike gibi soruşturmalarda kendisine görev verilmediğini ifade eden Karaali, bu konudaki şikayetler üzerine dönemin İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı'nın farklı isimleri de görevlendirmeye başladığını, kendisine de Ergenekon soruşturması kapsamında bir dosya verildiğini söyledi. Karaali, bu kapsamda soruşturmaya konu 29 kişiden 21'i için soruşturma izni vermediğini belirterek, dosyanın sonradan kendisinden alınarak eski savcı Fikret Seçen'e verildiğini söyledi.

Gazeteci Ahmet Şık'ın 'İmam'ın Ordusu' adlı kitabının internet üzerinde yayınlanacağı haberinin alınmasının ardından yayının durdurulması istemli emniyet müdürlüğünden gelen talep yazısını reddettiğini aktaran Karaali, 'Emniyet bana iki defa internete erişimin engellenmesi talebiyle geldi. İkisini de 'Bu bir sansürdür. Eser yayınlanmadan böyle bir uygulama söz konusu olamaz.' diyerek reddettim. Bunun üzerine, benzer taleplerle Şık hakkında Ergenekon kapsamında bir soruşturma başlatıldı. Yayınlanmadan kitabın yayını durduruldu. Herkesin Ergenekon ile yatıp kalktığı öyle bir dönemde benim bu yaptığımı yapabilen bir savcı var mıydı? Takdirlerinize sunuyorum.' dedi.

Selam Tevhid örgütünün silahlı terör örgütü olduğunun devletin bütün kaynaklarında belirtildiğini savunan Karaali, terör gerçeğiyle yaşayan bir ülkede bu örgütün eylem yapacağına ilişkin istihbari bir bilgi üzerine savcıların harekete geçmesinin doğal olduğunu ileri sürdü. Karaali, 'Ben de terör gerçeğiyle yaşayan bir ülkede bunun vicdani sorumluluğunu alamazdım. İletişimin tespitini kısıtlarsanız ülkemizde yaşanan canlı bomba eylemlerini ancak televizyondan izlersiniz.' görüşünü savundu.

Hakan Karaali, Selam Tevhid örgütü üyeleri hakkında soruşturmayı kendisinin başlattığını ancak sonlandırdıktan 1,5-2 yıl sonra davaya konu dinleme kararlarının alındığını, bu kararların hiç birisinde imzasının bulunmadığını söyledi.

FETÖ'nün özellikle Ergenekon ve Balyoz soruşturmaları döneminde elindeki basın yayın organları aracılığıyla masumiyet karinesini ihlal ederek, bazı insanları toplumsal lince tabi tuttuğunu belirten Karaali, şöyle konuştu:

'Sadece örgüt medyası değil, diğer basın organları da bunu yaptı. O dönemde CMK 250. maddeyle görevli savcı idim. Basın ve internet suçlarına da bakıyordum. Bu dönemde soruşturmanın gizliliğini ihlal veya algı operasyonu suçlarına yönelik Zaman, Taraf, Sabah, Akşam, Yeni Şafak gazeteleri hakkında soruşturmalar başlattım. Benim görev yerimde olmayan suçlarla ilgili görevli başsavcılıklara ihbarlarda bulundum. Özellikle Ergenekon soruşturmasında tahliye kararı veren iki hakimi hedef gösterdiği için Zaman gazetesi muhabiri Hanım Büşra Erdal hakkında kamu davası açtım. Şu an FETÖ'den tutuklu bulunan Erdal, o dönemde aleyhime Twitler atmıştı. Mehmet Baransu hakkında da kamu davası açtım. Ben nasıl bir örgüt üyesiyim ki terör örgütünün kamuoyu algısı yaratma çabalarına karşı onlarca kez suç ihbarında bulundum, soruşturma açtım.'

İddianamede MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın dinlenmesiyle ilgili kararla da ilişkilendirildiğini belirten Karaali, 'Evraktaki son imzamla 2011'de soruşturmayı sonlandırdım. İddialar, benim sonlandırmamdan 1,5 yıl sonraki dinleme kararlarına ilişkin. AK Parti Milletvekili Faruk Koca aracılığıyla MİT Müsteşarı Hakan Fidan dinleniyor. Bu dinleme kararı Bekir Altun'a ait. Bekir Altun hakkında soruşturma açılmadığı gibi, disiplin işlemi bile yapılmıyor.' ifadelerini kullandı.

Daha sonra savunma yapan sanık Salim Duran, kendisine 2011 Mart ayında özel yetki verildiğini, görevinin 8. gününde ilk iletişimin tespiti talepli yazının geldiğini anlattı. Emniyetten gelen yazı doğrultusunda 6 kişi hakkında dinleme talep ettiğini belirten Duran, bu kişilerden Mustafa İslamoğlu dışındakilerin tanınan isimler olmadığını, İslamoğlu'nu da o dönem kendisinin tanımadığını savundu.

Dosyanın elinden alındığını ve başka bir savcıya verildiğini ifade eden Duran, bu nedenle dosyayla ilgili inisiyatif kullanamadığını ileri sürdü.

Özel yetkili savcılık görevinden Ankara'ya tayin talep ederek, kendi isteğiyle ayrıldığını anlatan Duran, bunun örgütle hareket etmediğini ortaya koyduğunu söyledi. Duran, devlete sadakat görevini eksiksiz yerine getirdiğini savundu.

Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
Kaynak: AA