Demiryolunda Yaralanan Zihinsel Engelli Çocuğa 25 Bin Lira Tazminat
Anayasa Mahkemesi, demiryolu üzerindeki yüksek gerilim hattı kablolarından geçen elektrik akımına kapılarak ağır yaralanan zihinsel engelli çocuğun yaşam ve makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine hükmetti Yüksek mahkeme, çocuğa 25 bin, ailesine 9 bin 600 lira manevi tazminat ödenmesini, ihlal ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasını kararlaştırdı.
Anayasa Mahkemesi, demiryolu üzerindeki yüksek gerilim hattı kablolarından geçen elektrik akımına kapılarak, ağır yaralanan zihinsel engelli çocuğun yaşam ve makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verdi.
Resmi Gazete'de yayımlanan karara göre, 1990 doğumlu zihinsel engelli Gürkan Kaçar, 2004'te Eskişehir'de bir köprünün altından geçen demiryolunda oynarken, elektrik akımına kapılarak ağır yaralandı.
Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığı olaya ilişkin soruşturma başlattı. Soruşturmada ifadesi alınan aile, demiryolunu caddeden ayıran duvarın yıkık olduğunu, Gürkan'ın da demiryoluna bu yıkık bölümden girdiğini söyledi.
Başsavcılık, 2005'te Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryollarında (TCDD) tesisler şefi olarak görev yapan Ö.Y. hakkında tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu yaralanmaya sebebiyet vermek suçundan kamu davası açtı.
Eskişehir 2. Asliye Ceza Mahkemesince görülen yargılamada, bilirkişilerce hazırlanan raporda, Gürkan Kaçar'ın olayda tam kusurlu olduğu belirtildi. Mahkeme, sanığın beraatine karar verirken, Yargıtay 9. Ceza Dairesi de 2007'de bu kararı onadı.
Kaçar'ın ailesi ayrıca 2005'te hizmet kusuru bulunduğu gerekçesiyle TCDD'den 50 bin lira tazminat talep etti. Talebine yanıt alamayan aile, Eskişehir 1. İdare Mahkemesinde tazminat davası açtı.
İdare Mahkemesi 2006'da zarar ile idari eylem arasında nedensellik bağı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verdi. Temyiz başvurusunu görüşen Danıştay 10. Dairesi, idarenin hizmet kusurunun bulunup bulunmadığının tespiti bakımından idare personeli Ö.Y. hakkında açılan kamu davasındaki bilgi ve belgelerin de incelenmesinin zorunlu olduğu gerekçesiyle 2010'da kararı bozdu.
Bozma kararı sonrasında yapılan yargılamada, yerel mahkeme ilgili belgeleri inceledikten sonra 2011'de davanın yeniden reddi kararlaştırıldı.
Ailenin temyize götürdüğü ret kararı 2013'te Danıştay tarafından onanırken, karar düzeltme talebi de 2014'te kabul edilmedi.
Aile, bunun üzerine Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu. Yüksek Mahkeme, Gürkan Kaçar'ın yaşam ve makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine hükmetti.
Ayrıca Gürkan Kaçar'a 25 bin, ailesine 9 bin 600 lira tazminat ödenmesi, ihlal ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılması kararlaştırıldı.
- Karardan
Kararda, bir olayda yaşama hakkına ilişkin ilkelerin uygulanabilmesi için gerekli şartlardan birinin doğal olmayan ölümün gerçekleşmesi olduğu ancak bazı durumlarda ölüm gerçekleşmese dahi olayın yaşama hakkı çerçevesinde incelenebileceği kaydedildi.
Tedbirli olması kendisinden beklenmeyecek zihinsel engelli çocuğun, yıkık bırakıldığı anlaşılan güvenlik duvarından tehlikeli bölgeye girebildiği ve burada açıkta bırakılan kablolardan elektrik akımına kapılarak ağır yaralandığı anlatılan kararda, olayda, idarenin gerekli güvenlik tedbirlerini almadığı gözetilmeksizin tedbirsiz davrandığından bahisle tam kusurlu görülmesi ve meydana gelen ağır zarara katlanması gerektiğinin kabul edilmesinin mümkün olmadığı vurgulandı.
Kararda, somut olayda kamu makamlarının yaşama yönelik öngörebilecekleri gerçek ve yakın bir tehlikenin bulunduğu, anılan makamların bu tehlikeyi önleyebilmek için makul ölçüler çerçevesinde kendilerinden beklenebilecek herhangi bir tedbiri almadıkları kanaatine varıldı.
Olaya ilişkin davanın da yaklaşık 9 yıl sonra sonuçlandırıldığı hatırlatılan kararda, şu tespitler yapıldı:
"Davada, yürütülen tehlikeli faaliyete ilişkin gerekli güvenlik tedbirlerinin alınmadığı ve başvurucunun zihinsel engelli bir çocuk olduğu, ebeveyninin tehlikeli alanda olmasına izin vermesinin idarenin sorumluluğunu tamamen ortadan kaldırmayacağı gözetilmemiş ve başvurucu tedbirsiz davranışta bulunduğu gösterilerek, olayda tam kusurlu kabul edilmiştir.
Ayrıca dava, bu derece uzun sürmesine sebebiyet verecek nitelikte bir karmaşıklığa da sahip değildir. Bu nedenle davada, yürürlükteki yargı sisteminin daha sonra ortaya çıkabilecek benzer yaşam hakkı ihlallerinin önlenmesinde sahip olduğu önemli rolün zarar görmesine neden olabilecek şekilde makul süratle hareket edilmediği kanaatine varılmıştır. Tüm açıklamalar ışığında, söz konusu davanın yaşama yönelik gerçek bir tehlikeye karşı etkili yargısal koruma sağlama ilkesiyle açıkça bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır."
Kaynak: AA
Resmi Gazete'de yayımlanan karara göre, 1990 doğumlu zihinsel engelli Gürkan Kaçar, 2004'te Eskişehir'de bir köprünün altından geçen demiryolunda oynarken, elektrik akımına kapılarak ağır yaralandı.
Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığı olaya ilişkin soruşturma başlattı. Soruşturmada ifadesi alınan aile, demiryolunu caddeden ayıran duvarın yıkık olduğunu, Gürkan'ın da demiryoluna bu yıkık bölümden girdiğini söyledi.
Başsavcılık, 2005'te Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryollarında (TCDD) tesisler şefi olarak görev yapan Ö.Y. hakkında tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu yaralanmaya sebebiyet vermek suçundan kamu davası açtı.
Eskişehir 2. Asliye Ceza Mahkemesince görülen yargılamada, bilirkişilerce hazırlanan raporda, Gürkan Kaçar'ın olayda tam kusurlu olduğu belirtildi. Mahkeme, sanığın beraatine karar verirken, Yargıtay 9. Ceza Dairesi de 2007'de bu kararı onadı.
Kaçar'ın ailesi ayrıca 2005'te hizmet kusuru bulunduğu gerekçesiyle TCDD'den 50 bin lira tazminat talep etti. Talebine yanıt alamayan aile, Eskişehir 1. İdare Mahkemesinde tazminat davası açtı.
İdare Mahkemesi 2006'da zarar ile idari eylem arasında nedensellik bağı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verdi. Temyiz başvurusunu görüşen Danıştay 10. Dairesi, idarenin hizmet kusurunun bulunup bulunmadığının tespiti bakımından idare personeli Ö.Y. hakkında açılan kamu davasındaki bilgi ve belgelerin de incelenmesinin zorunlu olduğu gerekçesiyle 2010'da kararı bozdu.
Bozma kararı sonrasında yapılan yargılamada, yerel mahkeme ilgili belgeleri inceledikten sonra 2011'de davanın yeniden reddi kararlaştırıldı.
Ailenin temyize götürdüğü ret kararı 2013'te Danıştay tarafından onanırken, karar düzeltme talebi de 2014'te kabul edilmedi.
Aile, bunun üzerine Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu. Yüksek Mahkeme, Gürkan Kaçar'ın yaşam ve makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine hükmetti.
Ayrıca Gürkan Kaçar'a 25 bin, ailesine 9 bin 600 lira tazminat ödenmesi, ihlal ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılması kararlaştırıldı.
- Karardan
Kararda, bir olayda yaşama hakkına ilişkin ilkelerin uygulanabilmesi için gerekli şartlardan birinin doğal olmayan ölümün gerçekleşmesi olduğu ancak bazı durumlarda ölüm gerçekleşmese dahi olayın yaşama hakkı çerçevesinde incelenebileceği kaydedildi.
Tedbirli olması kendisinden beklenmeyecek zihinsel engelli çocuğun, yıkık bırakıldığı anlaşılan güvenlik duvarından tehlikeli bölgeye girebildiği ve burada açıkta bırakılan kablolardan elektrik akımına kapılarak ağır yaralandığı anlatılan kararda, olayda, idarenin gerekli güvenlik tedbirlerini almadığı gözetilmeksizin tedbirsiz davrandığından bahisle tam kusurlu görülmesi ve meydana gelen ağır zarara katlanması gerektiğinin kabul edilmesinin mümkün olmadığı vurgulandı.
Kararda, somut olayda kamu makamlarının yaşama yönelik öngörebilecekleri gerçek ve yakın bir tehlikenin bulunduğu, anılan makamların bu tehlikeyi önleyebilmek için makul ölçüler çerçevesinde kendilerinden beklenebilecek herhangi bir tedbiri almadıkları kanaatine varıldı.
Olaya ilişkin davanın da yaklaşık 9 yıl sonra sonuçlandırıldığı hatırlatılan kararda, şu tespitler yapıldı:
"Davada, yürütülen tehlikeli faaliyete ilişkin gerekli güvenlik tedbirlerinin alınmadığı ve başvurucunun zihinsel engelli bir çocuk olduğu, ebeveyninin tehlikeli alanda olmasına izin vermesinin idarenin sorumluluğunu tamamen ortadan kaldırmayacağı gözetilmemiş ve başvurucu tedbirsiz davranışta bulunduğu gösterilerek, olayda tam kusurlu kabul edilmiştir.
Ayrıca dava, bu derece uzun sürmesine sebebiyet verecek nitelikte bir karmaşıklığa da sahip değildir. Bu nedenle davada, yürürlükteki yargı sisteminin daha sonra ortaya çıkabilecek benzer yaşam hakkı ihlallerinin önlenmesinde sahip olduğu önemli rolün zarar görmesine neden olabilecek şekilde makul süratle hareket edilmediği kanaatine varılmıştır. Tüm açıklamalar ışığında, söz konusu davanın yaşama yönelik gerçek bir tehlikeye karşı etkili yargısal koruma sağlama ilkesiyle açıkça bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır."