AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ravza Kavakçı Kan Açıklaması
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ravza Kavakçı Kan, “15 Temmuz’u diğerlerinden ayırt eden şey, Türk insanı ve milleti bir araya geldi, bütünleşti. Millet Cumhurbaşkanı’nı destekledi ve demokrasimizi elimizden almak isteyenlere ’dur’ dediler.“
26 ülkeden 187 katılımcının sunacakları bildirilerle darbeler düzeninin karanlıkta kalan yüzlerini ortaya çıkaracağı Kartepe Zirvesi’nde Ravza Kavakçı Kan moderatörlüğündeki "15 Temmuz ve Medya" konulu panele gazeteciler Stelyo Berberakis, Wadah Khanfar, Okan Müderrisoğlu ve Mohsin Majid Mughal, konuşmacı olarak katıldı.
1980 darbesini hatırlayacak kadar yaşının yeterli olduğunu belirten Kan, "1980 öncesi darbelerden de yaşlı insanlardan da bilgi edindim. 15 Temmuz’u diğerlerinden ayırt eden şey, Türk insanı ve milleti bir araya geldi, bütünleşti. Millet Cumhurbaşkanı’nı destekledi ve demokrasimizi elimizden almak isteyenlere ’dur’ dediler. İsmini hatırlamadığım bir kanal ve muhabir Cumhurbaşkanı henüz televizyona çıkmadan, resmi açıklama henüz yapılmamışken 23.30 gibi ’Cumhurbaşkanı nasıl hayatta?’ diye sordu. Ben yanlış anladığımı düşündüm onun ne demek istediğini anlamaya ve saygılı davranmaya çalıştım. Ona ’Şaka mı yapıyorsun, nasıl bir soru bu?’ diye sordum. ’Sokakta insanlara ateş ediliyor, ölüyor sen bana Cumhurbaşkanı nasıl hayatta mı soruyorsun, o iyi korunuyor dedim’ ve o geri adım attı" şeklinde konuştu.
Sonra bazı kaynaklardan bilgi almaya başladıklarını anlatan Kan, "CNBC’nin yaptığı yorumda ’Cumhurbaşkanı Erdoğan Türk hükümetini dini bir noktaya getirdiği için hükümete darbe yapılması kanuni’. Diğer yanlış bir bilgi Erdoğan’ın başka bir ülkeye kaçtığı bilgisiydi. Bu bilgi bizim için sürprizdi aslında sürpriz de olmamalıydı. Bunlar üretilmiş haberlerdir, sunumun gücüdür. Gücü elinde bulunduran kişinin ürettiği haberlerdir ve medyanın elinde çok gücü var" ifadesini kullandı.
Gazeteci Stelyo Berberakis ise, 15 Temmuz gecesi gelişmeleri sabaha kadar izlediğini söyledi.
Yunan basınının büyük bir ilgisinin bulunduğunu anlatan Berberakis, "Avrupa’nın hiçbir yerinde olmayan bir şey oldu medya açısından, bütün yayın akışlarını kestiler ve Türkiye ile bağlantı kurmaya başladılar, muhabirler üzerinden veya yabancı ajanslar üzerinden. Bana da tabii soruyorlardı ’ne oluyor ne bitiyor’ diye, ben de televizyonda ne görüyorsam onu aktarıyordum. Böyle bir darbenin ancak ve ancak Kemalistler tarafından yapılmış olabileceğiydi kanısı hakimdi" diye konuştu.
Berberakis, hükümet içindeki önemli bir kanadın askerlerin gelir gelmez direkt Türkiye’ye iade edilmesi kanısında bulunduğunu fakat bunun gerçekleşmediğini dile getirerek, "Çünkü siyasi iltica isteyen birinin nerede olursa olsun hele hele Avrupa’da olunca mutlaka bir hukuki sürece girmesi lazım. Onun için bir şey yapamadılar. Ne yaptılar, Yunan Cumhurbaşkanı, Başbakanı, bakanlar ve muhalefet partileri, bu askerlerin Yunanistan’da bulunmasının iyi bir şey olmadığını ve bunların iade edilmesi gerektiği konusunda görüş belirttiler" ifadesini kullandı.
Gazeteci Wadah Khanfar da 15 Temmuz gecesini 3 ana açıdan ele aldığını söyledi.
Türkiye tarafında o gece Türk medyasında mükemmel anlar yaşandığını aktaran Khanfar, "Bunun 3 ana bileşeni vardı, o üç bileşen bir araya geldi ve medya mükemmel bir şekilde bütün o geceyi kapsadı. Halkın farkındalığı, liderlik ve bunun kararlılığı, üçüncü olarak da medyanın tutarlı bir şekilde hem halkın hem de liderliğin yanında olması mükemmeldi. Medya söz konusu olduğunda bunun her zaman yaşanmadığını söyleyebiliriz. Türk toplumu o gece çok net, çok yalın bir şekilde demokrasi savaşı verdi. ’Biz demokrasiyi savunuyoruz.’ dedi.
Türk halkı ve çok muazzam bir farkındalık yarattı" dedi.
Gazeteci Okan Müderrisoğlu da 15 Temmuz’un Türkiye’de demokrasi tarihinin yeniden yazıldığı önemli bir dönüm noktası olduğunu söyledi.
FETÖ’nün medya yapılanmasının, örgüte bağlı ve örgütün yayın organı olarak çalışan gazete, televizyon ve radyoların bulunduğunu belirterek, "Fakat en dezavantajlı olduğumuz, merkez medyanın içine sızmış kripto isimlerdi ki gerçekten örgütün kendi yayın organlarından öte merkez medyayı da değişik elemanları aracılığıyla yönlendirmeye ilişkin ciddi bir çalışması olmuştur" ifadelerini kullandı. Gazeteci Mohsin Majid Mughal da o gece kurum olarak yaşadıkları sıkıntıları ve nasıl haber servis ettiklerini anlattı.
Kaynak: İHA
1980 darbesini hatırlayacak kadar yaşının yeterli olduğunu belirten Kan, "1980 öncesi darbelerden de yaşlı insanlardan da bilgi edindim. 15 Temmuz’u diğerlerinden ayırt eden şey, Türk insanı ve milleti bir araya geldi, bütünleşti. Millet Cumhurbaşkanı’nı destekledi ve demokrasimizi elimizden almak isteyenlere ’dur’ dediler. İsmini hatırlamadığım bir kanal ve muhabir Cumhurbaşkanı henüz televizyona çıkmadan, resmi açıklama henüz yapılmamışken 23.30 gibi ’Cumhurbaşkanı nasıl hayatta?’ diye sordu. Ben yanlış anladığımı düşündüm onun ne demek istediğini anlamaya ve saygılı davranmaya çalıştım. Ona ’Şaka mı yapıyorsun, nasıl bir soru bu?’ diye sordum. ’Sokakta insanlara ateş ediliyor, ölüyor sen bana Cumhurbaşkanı nasıl hayatta mı soruyorsun, o iyi korunuyor dedim’ ve o geri adım attı" şeklinde konuştu.
Sonra bazı kaynaklardan bilgi almaya başladıklarını anlatan Kan, "CNBC’nin yaptığı yorumda ’Cumhurbaşkanı Erdoğan Türk hükümetini dini bir noktaya getirdiği için hükümete darbe yapılması kanuni’. Diğer yanlış bir bilgi Erdoğan’ın başka bir ülkeye kaçtığı bilgisiydi. Bu bilgi bizim için sürprizdi aslında sürpriz de olmamalıydı. Bunlar üretilmiş haberlerdir, sunumun gücüdür. Gücü elinde bulunduran kişinin ürettiği haberlerdir ve medyanın elinde çok gücü var" ifadesini kullandı.
Gazeteci Stelyo Berberakis ise, 15 Temmuz gecesi gelişmeleri sabaha kadar izlediğini söyledi.
Yunan basınının büyük bir ilgisinin bulunduğunu anlatan Berberakis, "Avrupa’nın hiçbir yerinde olmayan bir şey oldu medya açısından, bütün yayın akışlarını kestiler ve Türkiye ile bağlantı kurmaya başladılar, muhabirler üzerinden veya yabancı ajanslar üzerinden. Bana da tabii soruyorlardı ’ne oluyor ne bitiyor’ diye, ben de televizyonda ne görüyorsam onu aktarıyordum. Böyle bir darbenin ancak ve ancak Kemalistler tarafından yapılmış olabileceğiydi kanısı hakimdi" diye konuştu.
Berberakis, hükümet içindeki önemli bir kanadın askerlerin gelir gelmez direkt Türkiye’ye iade edilmesi kanısında bulunduğunu fakat bunun gerçekleşmediğini dile getirerek, "Çünkü siyasi iltica isteyen birinin nerede olursa olsun hele hele Avrupa’da olunca mutlaka bir hukuki sürece girmesi lazım. Onun için bir şey yapamadılar. Ne yaptılar, Yunan Cumhurbaşkanı, Başbakanı, bakanlar ve muhalefet partileri, bu askerlerin Yunanistan’da bulunmasının iyi bir şey olmadığını ve bunların iade edilmesi gerektiği konusunda görüş belirttiler" ifadesini kullandı.
Gazeteci Wadah Khanfar da 15 Temmuz gecesini 3 ana açıdan ele aldığını söyledi.
Türkiye tarafında o gece Türk medyasında mükemmel anlar yaşandığını aktaran Khanfar, "Bunun 3 ana bileşeni vardı, o üç bileşen bir araya geldi ve medya mükemmel bir şekilde bütün o geceyi kapsadı. Halkın farkındalığı, liderlik ve bunun kararlılığı, üçüncü olarak da medyanın tutarlı bir şekilde hem halkın hem de liderliğin yanında olması mükemmeldi. Medya söz konusu olduğunda bunun her zaman yaşanmadığını söyleyebiliriz. Türk toplumu o gece çok net, çok yalın bir şekilde demokrasi savaşı verdi. ’Biz demokrasiyi savunuyoruz.’ dedi.
Türk halkı ve çok muazzam bir farkındalık yarattı" dedi.
Gazeteci Okan Müderrisoğlu da 15 Temmuz’un Türkiye’de demokrasi tarihinin yeniden yazıldığı önemli bir dönüm noktası olduğunu söyledi.
FETÖ’nün medya yapılanmasının, örgüte bağlı ve örgütün yayın organı olarak çalışan gazete, televizyon ve radyoların bulunduğunu belirterek, "Fakat en dezavantajlı olduğumuz, merkez medyanın içine sızmış kripto isimlerdi ki gerçekten örgütün kendi yayın organlarından öte merkez medyayı da değişik elemanları aracılığıyla yönlendirmeye ilişkin ciddi bir çalışması olmuştur" ifadelerini kullandı. Gazeteci Mohsin Majid Mughal da o gece kurum olarak yaşadıkları sıkıntıları ve nasıl haber servis ettiklerini anlattı.