Tes-Der'den 'Taşeron İşçi' Açıklaması
Temizlik ve Sosyal Hizmetler İşverenleri Derneği (TES-DER) Başkanı Mehmet Veysi Araç, taşeron sektörüne son vermenin çare olmayacağını söyledi.
TES-DER Başkanı Mehmet Veysi Araç, taşeron işçilere yönelik açıklama yaptı. Veysi Araç, hizmet sektöründe istihdam edilen işçilerin çalışmaları ile ilgili işveren ve alt işveren tarafından yerine getirilmesi gereken görev, yükümlülük ve sorumlulukların dört ana maddeden oluştuğunu belirterek, bu maddeleri ücretler, izinler, kıdem–ihbar tazminatı ve iş güvencesi olarak sıraladı. Bu maddeler incelendiğinde bu maddelere ilişkin görev, yükümlülük ve sorumlulukların mevzuatça belirlendiğine dikkat çeken Araç, şöyle konuştu:
“Ancak bu görev, yükümlülük ve sorumlulukların yerine getirilmesi aşamasında, şirketlerin yerine getirmekle zorunlu bulunduğu yükümlülüklerini genel anlamda ifa etmemeleri mümkün değildir. Zira böyle bir durumda haklarında büyük oranda cezai müeyyide uygulanmaktadır. İdareler ise kendi görev yükümlülük ve sorumlulukları noktasında keyfi veya hukuka aykırı davranış sergileyerek sorunların ortaya çıkmasına sebebiyet vermesine rağmen gerek işçiler gerek kamuoyu nezdinde bu soruna taşeron firmaların sebebiyet verdiği şeklinde haksız bir algı oluşmaktadır. Oysa yukarıdaki maddelerde belirtilen görev, yükümlülük ve sorumlulukların yerine getirilmesi hususundaki mevzuat, ihale dokümanları ve hizmetin yürütüldüğü süreç içinde kayıt altına alınan belgeler incelendiğinde, işçilerin hak ve alacaklarının tam ve zamanında karşılanmamasına taşeron şirketlerin değil de asıl işverenin sebebiyet verdiği anlaşılacaktır. Yani kısacası taşeron şirketlere mal edilen bu algı gerçek ve hakkaniyet ile bağdaşan bir algı değildir.”
“İKTİSADİ KURULUŞLAR ZARAR EDER”
Taşeron sektörüne son verme kararının çare olmayacağını savunan Araç, şunları söyledi: “Eğer ki, işçilerin ekonomik ve sosyal koşulları iyileştirme ve işçilere iş güvencesi sağlanmasının çaresi aranılıyor ise, bu çare 30 yıldan bu yana hizmet sektöründe büyük fedakarlık göstererek karşılığını almadığı halde milyarlarca tutarda kıdem tazminatlarını ve fazla mesai ücretlerini ödemeye mahkum edilmesine rağmen kurumsallaşmasını gerçekleştirmeye çalışan ve büyük yatırımlara girişip çeşitli noktalarda milyarlarca tutarda borçlanan taşeron sektörüne son verme kararının alınması çare olmayacaktır. Asıl çare devlet bürokrasisinin başkanlığında sendikaların ve taşeron şirket ile işçi temsilcilerinin bir masada toplanarak, devletin ekonomik ve sosyal koşulları ile taşeron sektörünün sona erdirilmesi durumunda ortaya çıkacak ekonomik ve sosyal çöküş noktalarını da göz önünde bulundurarak, bir mutabakata varılıp bu mutabakat dahilinde ve taraflardan birinin telafisi mümkün olmayan zararlara uğramaması yönünde gerçekçi ve bilimsel bir mevzuatın hazırlanması çare olacaktır."
Anayasanın konuyla ilgili maddesine değinen Araç, sözlerini şöyle sürdürdü: "Anayasanın 65. maddesi incelendiğinde devlet, sosyal ve ekonomik alanlarda anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek mali kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirir hükmünün yer aldığı ve yukarıdaki önerimizin bu madde ile uyum içinde olduğu kabul edilecektir. Aksi halde hiçbir tarafın memnuniyeti sağlanmayacağı gibi taşeron sektöründe büyük yatırımlara girişen ve geleceğini buna göre dizayn ederek geleceğe yönelik gerek yaptığı sözleşmeler gerek sonrasında üstleneceği taahhütler için oluşturduğu makine parklarını oluşturmak üzere en az 36 ay süre ile kredi borçlanan şirketler büyük iflaslar yaşayacak, iflas sonucu çoğunun geleceği kararacaktır. Ayrıca bu sektörün iş yerlerinde istihdam edilen yaklaşık 150 bin civarında kalifiye eleman işsizler ordusuna katılacak, şirketler envanterinde bulunan milyar dolar tutarında makine parkları ve donanım malzemesi heba olacak. Bu da devletin milli kaybına sebebiyet verecek ve oluşacak iflaslardan dolayı başta bankalar olmak üzere çeşitli ekonomik ve iktisadi kuruluşlar büyük ölçüde zarar görecektir."
“KARŞI BİR TAVIR İÇERİSİNDE DEĞİLİZ”
Taşeron şirketleri olarak hiçbir şekilde işçilerin hak ve alacaklarının elde edilmesi noktasında karşı bir tavır içinde olmadıklarını ifade eden TES-DER Genel Sekreteri Sulhaddin Kaya ise, şunları kaydetti:
“Tam tersi ülkemizin ekonomik koşulları standardında çalışanlarımızın maksimum seviyede ekonomik ve sosyal imkana kavuşması en büyük arzumuzdur. Bunun sağlanabilmesi için başta Sayın Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere gerek Sayın Başbakanımız gerek Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri ile muhalefet partilerin milletvekillerine çağrımız, bu konuya tüm tarafların memnuniyetinin sağlanabileceği bir mevzuatın hazırlanması ve bu noktada bir çözüm bulunmasıdır.”
Kaynak: İHA
“Ancak bu görev, yükümlülük ve sorumlulukların yerine getirilmesi aşamasında, şirketlerin yerine getirmekle zorunlu bulunduğu yükümlülüklerini genel anlamda ifa etmemeleri mümkün değildir. Zira böyle bir durumda haklarında büyük oranda cezai müeyyide uygulanmaktadır. İdareler ise kendi görev yükümlülük ve sorumlulukları noktasında keyfi veya hukuka aykırı davranış sergileyerek sorunların ortaya çıkmasına sebebiyet vermesine rağmen gerek işçiler gerek kamuoyu nezdinde bu soruna taşeron firmaların sebebiyet verdiği şeklinde haksız bir algı oluşmaktadır. Oysa yukarıdaki maddelerde belirtilen görev, yükümlülük ve sorumlulukların yerine getirilmesi hususundaki mevzuat, ihale dokümanları ve hizmetin yürütüldüğü süreç içinde kayıt altına alınan belgeler incelendiğinde, işçilerin hak ve alacaklarının tam ve zamanında karşılanmamasına taşeron şirketlerin değil de asıl işverenin sebebiyet verdiği anlaşılacaktır. Yani kısacası taşeron şirketlere mal edilen bu algı gerçek ve hakkaniyet ile bağdaşan bir algı değildir.”
“İKTİSADİ KURULUŞLAR ZARAR EDER”
Taşeron sektörüne son verme kararının çare olmayacağını savunan Araç, şunları söyledi: “Eğer ki, işçilerin ekonomik ve sosyal koşulları iyileştirme ve işçilere iş güvencesi sağlanmasının çaresi aranılıyor ise, bu çare 30 yıldan bu yana hizmet sektöründe büyük fedakarlık göstererek karşılığını almadığı halde milyarlarca tutarda kıdem tazminatlarını ve fazla mesai ücretlerini ödemeye mahkum edilmesine rağmen kurumsallaşmasını gerçekleştirmeye çalışan ve büyük yatırımlara girişip çeşitli noktalarda milyarlarca tutarda borçlanan taşeron sektörüne son verme kararının alınması çare olmayacaktır. Asıl çare devlet bürokrasisinin başkanlığında sendikaların ve taşeron şirket ile işçi temsilcilerinin bir masada toplanarak, devletin ekonomik ve sosyal koşulları ile taşeron sektörünün sona erdirilmesi durumunda ortaya çıkacak ekonomik ve sosyal çöküş noktalarını da göz önünde bulundurarak, bir mutabakata varılıp bu mutabakat dahilinde ve taraflardan birinin telafisi mümkün olmayan zararlara uğramaması yönünde gerçekçi ve bilimsel bir mevzuatın hazırlanması çare olacaktır."
Anayasanın konuyla ilgili maddesine değinen Araç, sözlerini şöyle sürdürdü: "Anayasanın 65. maddesi incelendiğinde devlet, sosyal ve ekonomik alanlarda anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek mali kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirir hükmünün yer aldığı ve yukarıdaki önerimizin bu madde ile uyum içinde olduğu kabul edilecektir. Aksi halde hiçbir tarafın memnuniyeti sağlanmayacağı gibi taşeron sektöründe büyük yatırımlara girişen ve geleceğini buna göre dizayn ederek geleceğe yönelik gerek yaptığı sözleşmeler gerek sonrasında üstleneceği taahhütler için oluşturduğu makine parklarını oluşturmak üzere en az 36 ay süre ile kredi borçlanan şirketler büyük iflaslar yaşayacak, iflas sonucu çoğunun geleceği kararacaktır. Ayrıca bu sektörün iş yerlerinde istihdam edilen yaklaşık 150 bin civarında kalifiye eleman işsizler ordusuna katılacak, şirketler envanterinde bulunan milyar dolar tutarında makine parkları ve donanım malzemesi heba olacak. Bu da devletin milli kaybına sebebiyet verecek ve oluşacak iflaslardan dolayı başta bankalar olmak üzere çeşitli ekonomik ve iktisadi kuruluşlar büyük ölçüde zarar görecektir."
“KARŞI BİR TAVIR İÇERİSİNDE DEĞİLİZ”
Taşeron şirketleri olarak hiçbir şekilde işçilerin hak ve alacaklarının elde edilmesi noktasında karşı bir tavır içinde olmadıklarını ifade eden TES-DER Genel Sekreteri Sulhaddin Kaya ise, şunları kaydetti:
“Tam tersi ülkemizin ekonomik koşulları standardında çalışanlarımızın maksimum seviyede ekonomik ve sosyal imkana kavuşması en büyük arzumuzdur. Bunun sağlanabilmesi için başta Sayın Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere gerek Sayın Başbakanımız gerek Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri ile muhalefet partilerin milletvekillerine çağrımız, bu konuya tüm tarafların memnuniyetinin sağlanabileceği bir mevzuatın hazırlanması ve bu noktada bir çözüm bulunmasıdır.”