Hrant Dink Cinayetine İlişkin Yeni İddianame
Ordu Vali Yardımcısı eski Mülkiye Başmüfettişi Mehmet Ali Özkılınç hakkında, Dink'in öldürülmesinde sorumluluğu olan kamu görevlileriyle ilgili teftiş raporlarında, Dink'in 'mutlak suretle öldürüleceği' bilgisi yer alan F3F4 raporlarını bilinçli kullanmadığı ve FETÖ/PDY'nin amaçları doğrultusunda hareket ettiği iddiasıyla yürütülen soruşturma tamamlandı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede Özkılınç'ın, 'silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek yardım etme' suçundan 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapisle cezalandırılması istendi İddianameden: 'Özkılınç'ın, mülkiye başmüfettişi Şükrü Yıldız ile müşterek düzenledikleri 13 raporun hiçbirisinde bilinçli olarak, 'Hrant Dink'in Yasin Hayal tarafından her ne pahasına olursa olsun mutlak surette öldürüleceğine' ilişkin bilgiyi içeren 17 Şubat 2006 tarihli yazı ekinde bulunan F3 ve F4 haber raporunu kullanmadığı tespit edilmiştir' 'Şüphelinin raporların tümünde FETÖ/PDY'nin amaçları doğrultusunda hareket ettiği, kastının örgüt yöneticisi ve üyelerini korumaya yönelik olduğu, bu kasıt altında Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğü tarafından hazırlanarak İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğüne gönderilen 'Hrant Dink'e ses getirecek bir eylem yapılacağı' bilgisini ve Osman Hayal ile ilgili tahkikat talebini içeren yazıyı kullandığı, FETÖ/PDY'nin yöneticisi ve üyesi konumundaki şüpheliler tarafından gerçekleştirilen Dink'in öldürülmesi eylemine katkıda bulunan kamu görevlilerinin tespitinin engellenmesi kastıyla hareket ettiği anlaşılmıştır'.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosunca hazırlanan iddianamede, 'şikayetçi' olarak Hrant Dink'in eşi Rakel Dink, kardeşi Hasrof Dink, oğlu Arat Dink ile kızları Delal ve Sera Dink, şüpheli olarak halen Ordu Vali Yardımcılığı görevini yürüttüğü belirtilen dönemin mülkiye başmüfettişi Mehmet Ali Özkılınç yer aldı.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin, Hrant Dink'in 19 Ocak 2007'de Şişli'de çalıştığı Agos gazetesi önünde öldürülmesine ilişkin açılan kamu davasında 17 Ocak 2012'de karar verdiği belirtilen iddianamede, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin yerel mahkemenin kararını 13 Mayıs 2013'te 'Dink’in öldürülmesi davasında sanıkların suç işlemek amacıyla oluşturulan örgüt faaliyeti çerçevesinde atılı suçun işlendiği yönündeki kabulü doğrultusunda yargılamanın yürütülmesi gerektiği' gerekçesiyle bozduğu, yargılamanın halen İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde yürütüldüğü hatırlatıldı.
- '2008'e ait müfettiş yazısı yok edildi'
Bazı kamu görevlileri hakkında 'Dink'in öldürülmesi olayından önceden haberdar oldukları, görev, yetki ve konumları gereği eylemi engelleme yükümlülükleri bulunduğu halde görevlerini yerine getirmedikleri ve bu nedenle Dink'in öldürülmesinden sorumlu tutulmaları gerektiği' iddiasıyla kapatılan Terörle Mücadele Kanununun 10. maddesiyle görevli İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekilliğince soruşturma başlatıldığı kaydedilen iddianamede, eski İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek ile eski İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah'ın da aralarında bulunduğu 26 kamu görevlisi hakkında dava açıldığı aktarıldı.
İddianamede, Dink'in öldürülmesinde sorumluluğu bulunan diğer şüpheliler hakkında yürütülen başka bir soruşturmanın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütüldüğü bildirildi.
İçişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığınca düzenlenen 11 Kasım 2015 tarihli tevdi raporu nedeniyle, İçişleri Bakanlığı polis eski başmüfettişleri Levent Yarımel ve Durmuş Demirbaş'ın tanık, Mülkiye Başmüfettişi Şükrü Yıldız'ın ise şüpheli sıfatıyla ifadelerinin alındığı anlatılan iddianamede, 14 Şubat 2008'de bilirkişi olarak görevlendirilen eski polis başmüfettişleri Yarımel ve Demirbaş tarafından hazırlanan, 16 Şubat 2008 tarihli yazının elden İstihbarat Daire Başkanlığı'na teslim edildiği, daire başkanlığı kayıtlarında yok edildiği ve soruşturma sırasında Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğü arşivinde bulunduğu aktarıldı.
İddianamede, 'FETÖ/PDY'ye üye olmamakla beraber örgütün amaçları doğrultusunda örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden şüpheli Şükrü Yıldız'ın, Dink cinayetinde sorumluluğu bulunan İstihbarat Daire Başkanlığındaki görevlilerle hareket ederek, Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü ve İstihbarat Daire Başkanlığı görevlilerinin açığa çıkartılmasını engelleyerek, bütün sorumluluğu kasıtlı olarak İstanbul Emniyet Müdürlüğü görevlileri üzerine yıktığı anlaşılmıştır.' denildi.
- ''F3-F4 benden gizlendi' diyen Özkılınç, suç duyurusunda bulunmadı'
İddianamede, Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu Başkanlığı tarafından 23 Şubat 2016'da düzenlenen raporda '17 Şubat 2006'da Trabzon Emniyet Müdürlüğünün Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığına gönderdiği yazı ve ekindeki F3-F4 belgelerini, DDK üyeliği görevi sırasında gördüğünü ve incelediğini beyan eden şüpheli Mehmet Ali Özkılınç'ın, 'Mülkiye müfettişliği sırasında kendisinden söz konusu belgelerin gizlendiğini, bu nedenle de bu evraklar üzerinden başkaca sorumluların belirlenmediği' yönündeki ifadeleri dikkate alındığında, şüphelinin, söz konusu belgeleri gizleyenler hakkında herhangi bir suç duyurusunda bulunmadığı gibi bu belgeler üzerinden İstihbarat Daire Başkanlığı görevlileri hakkında herhangi bir yasal işlem başlatılması yönünde işlem tesis etmediği iddiasıyla ilgili olarak inceleme yapılmıştır.' ifadelerinin yer aldığı bildirildi.
İnceleme sonucu mülkiye müfettişleri tarafından 27 Ekim 2015 tarihli 4 ön inceleme raporu düzenlendiği aktarılan iddianamede, raporla ilgili şu hususlara dikkati çekildi:
'Mülkiye Başmüfettişleri Şükrü Yıldız ve Mehmet Ali Özkılınç, her türlü bilgi ve belgeye ulaşma konusunda yetkili oldukları halde Dink'in, 'Her ne pahasına olursa olsun öldürüleceği' bilgisini içeren 17 Şubat 2006 tarihli 9 numaralı F-4 haber raporuna ulaşmadan, Trabzon İstihbara Şube Müdürlüğünün 17 Şubat 2006 tarihli 'ses getirecek bir eylem yapmayı planladığı' yönündeki yazısının esas alınması nedeniyle, 'İstanbul Emniyet Müdürlüğü görevlilerinin sorumlu olduğu, İstihbarat Daire Başkanlığı ve Trabzon Emniyet Müdürlüğü görevlilerinin sorumluluklarının bulunmadığı' tespiti yapılmak suretiyle İstanbul Emniyet Müdürlüğü görevlileri hakkında disiplin ve ön inceleme raporlarının tanzim edildiği, anılan diğer birimlerin ise soruşturma kapsamı dışında bırakıldığı' tespitiyle Özkılınç ile Yıldız hakkında soruşturma izni verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır. Başbakanlık Teftiş Kurulu tarafından düzenlenen 10 Ekim 2008 tarihli 3 inceleme raporunda, F4 haber raporu dikkate alınarak Trabzon Emniyet Müdürlüğü ve İstihbarat Daire Başkanlığı yetkililerinin de sorumlu olduğu ve haklarında İçişleri Bakanlığınca ön inceleme yapılması gerektiği yönünde görüş belirtilmiştir.'
Başbakanlık Teftiş Kurulunun raporuna rağmen İçişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığınca ön inceleme yapılmadığı ve 9 Kasım 2009'da 'Araştırma Raporu' düzenlendiği belirtilen iddianamede, İçişleri Bakanlığının 17 Ocak 2015'te verdiği soruşturma izninin de Danıştay 1. Dairesince kaldırıldığı anlatıldı.
- Trabzon emniyeti ile İstihbarat Daire Başkanlığı görevlilerinin aklandığı iddiası
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu tarafından hazırlanan 4 Aralık 2015 tarihli iddianamedeki şüphelilerden 'Şükrü Yıldız” başlıklı bölüme yer verilen iddianamede, 'Halen mülkiye başmüfettişi olarak görev yapan şüpheli Yıldız, Dink cinayetinin işlenmesinde sorumluluğu bulunan kamu görevlilerinin tespiti için ön inceleme ve araştırma raporları düzenlemek için görevlendirilmiştir. Yıldız, mülkiye başmüfettişi Mehmet Ali Özkılınç ile müşterek düzenlediği 13 rapor ve kendisince düzenlenen 3 raporun hiç birisinde, 'Dink'in Yasin Hayal tarafından ne pahasına olursa olsun mutlak suretle öldürüleceğine' ilişkin bilgiyi içeren 17 Şubat 2006 tarihli F3 buluşma ve F4 haber raporunu kullanmamıştır.' bilgisinin yer aldığı aktarıldı.
Söz konusu iddianamede, Yıldız'ın hazırladığı veya katkı sunduğu raporlarda, 'mutlak suretle öldürülecek' yazısının aksine, 'Dink'e ses getirecek bir eylem yapılacağı' bilgisini içeren 17 Şubat 2006 tarihli yazıyı kullandığı ve FETÖ/PDY'nin hiyerarşik yapısına dahil olmamakla birlikte amaçları doğrultusunda yardımda bulunduğu tespitlerinin olduğu hatırlatılan iddianamede, Yıldız'ın diğer başmüfettişlerle görüşüp 'Siz bu yazıyı yazdınız ama bu yazıyı yok görün, bundan sonraki yazışmaları ben yapacağım, Trabzon ve İstihbarat Daire Başkanlığındaki görevlilerle ilgili herhangi bir inceleme yapmayacaksınız, biz soruşturmayı bitirdik, onların bir kusuru yok, sadece İstanbul'daki görevlilerle ilgili rapor düzenleyeceksiniz.' şeklinde konuştuğunun da kamu görevlileriyle ilgili iddianameye yansıdığı vurgulandı.
Bu iddianamede Yıldız'ın, Dink cinayetinde sorumluluğu bulunan Trabzon ve İstihbarat Daire Başkanlığında görev yapan şüphelileri, silahlı terör örgütünün hedefleri ve amaçları doğrultusunda akladığı ibarelerinin yer aldığı hatırlatıldı.
- 'Şüphelinin sorumluların yargılanmasının önüne geçme iradesi'
Şüpheli Özkılınç'ın 2007'de düzenlediği raporlara konulmayan İstihbarat Daire Başkanlığı hitaplı, ekinde F3 ve F4 raporları bulunan 17 Şubat 2006 tarihli yazının, dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek tarafından imzalandığı ve Akyürek'in Dink'in öldürüldüğü tarihte İstihbarat Daire Başkanlığı görevini yürüttüğü belirtilen iddianamede, şu bilgilere yer verildi:
'DDK tarafından düzenlenen 2 Şubat 2012 tarihli raporun değerlendirme bölümünde, 'F4 haber raporunun olduğunu öğrenen Özkılınç, bu belgenin kendisinden gizlenmesi hususunu dile getirip raporda belirtilen eleştirilere ilave olarak Trabzon Emniyet Müdürlüğü yetkilileri hakkında bir eleştiri dahi getirmemesi, diğer DDK üyelerini uyarması gerektiği halde, bu konuda herhangi bir katkıda bulunmaması Özkılınç'ın Trabzon Emniyet Müdürlüğü ve özellikle İstihbarat Daire Başkanlığı yetkililerinin yargılanmasının önüne geçme yönündeki iradesini sürdürdüğü şeklinde değerlendirilmiştir' ifadesi yer almaktadır.'
Özkılınç'ın ifadesinde, 'Yazdığı raporların aksine oluşan görüşler doğrultusunda kanaat belirttiği' beyanının kendisini sorumluluktan kurtarmayacağı kaydedilen iddianamede, 'Zira raporun DDK üyeleri İsmail Hakkı Sayın ve Mehmet İlhan'ın koordinasyonunda 6 uzman tarafından düzenlendiği, nihai halinin verilmesi için rapor tarihinden 10 gün önce kurulun gündemine getirildiği dikkate alındığında, kurul üyesi Özkılınç'ın bazı belgelerin değerlendirme dışı bırakılması veya bırakılmaması konusunda inisiyatifinin olmadığı, ancak 2007'de mülkiye başmüfettişiyken kendisine verilmeyen belgelerle ilgili diğer DDK üyelerini uyarması gerektiği açıktır.' değerlendirmesi yapıldı.
- İddianame, birleştirilme talebiyle İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde
Suç tarihinde mülkiye başmüfettişi olarak görev yapan Özkılınç'ın, Hrant Dink'in öldürülmesinde sorumluluğu bulunan kamu görevlilerinin tespiti için ön inceleme ve araştırma raporları düzenlemek için görevlendirildiği, mülkiye başmüfettişi Şükrü Yıldız ile müşterek düzenledikleri 13 raporun hiç birisinde bilinçli olarak, 'Hrant Dink'in Yasin Hayal tarafından her ne pahasına olursa olsun mutlak surette öldürüleceğine' ilişkin bilgiyi içeren 17 Şubat 2006 tarihli yazı ekinde bulunan F3 buluşma ve F4 09 numaralı haber raporunu kullanmadığı belirtilen iddianamede, şunlar kaydedildi:
'Düzenlenmesinde katkıda bulunduğu ya da kendisince düzenlenen raporların tümünde FETÖ/PDY'nin amaçları doğrultusunda hareket ettiği, kastının örgüt yöneticisi ve üyelerini korumaya yönelik olduğu, bu kasıt altında Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğü tarafından hazırlanarak İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü'ne gönderilen 'Hrant Dink'e ses getirecek bir eylem yapılacağı' bilgisini ve Osman Hayal ile ilgili tahkikat talebini içeren 17 şubat 2006 tarihli ve 027248 sayılı yazıyı kullandığı, FETÖ/PDY yöneticisi ve üyesi konumunda bulunan şüpheliler tarafından gerçekleştirilen Dink'in öldürülmesi eylemine katkıda bulunan kamu görevlilerinin tespitinin engellenmesi kastıyla hareket ettiği, amacının FETÖ/PDY'ye yardım olduğu, bu şekilde terör örgütünün hiyerarşik yapısına dahil olmamakla birlikte örgüte yardım ettiği anlaşılmıştır.'
Şüpheli Mehmet Ali Özkılınç'ın, 'silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek yardım etme' suçundan 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapisle cezalandırılması istenen iddianame, 34 sanığın yargılandığı davayla birleştirilmesi talebiyle İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi.