CHP MYK Toplantısı

Genel Başkan Yardımcısı Tezcan: 'Şimdi iktidarıyla, muhalefetiyle TBMM'de bir yeni adım atmak zorundayız. Ergenekon ve Balyoz sürecindeki bütün hak kayıplarını ve mağduriyetleri giderecek yasal değişiklikleri derhal hayata geçirmek zorundayız' '(Karaman'daki istismar davası) Davanın tacizci açısından bitmiş olması, buna fırsat yaratanlar, bunun diğer sorumluları açısından kapandığı anlamına gelmemelidir' 'Bundan önce ne söylediysek, aynı yerdeyiz. Anayasa'nın 83. Madde'sini değiştirip, kürsü dokunulmazlığı hariç, diğer tüm dokunulmazlıkların kaldırılması gerektiğini söylüyoruz, bunu iktidara da söyledik'

CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, 'Şimdi iktidarıyla, muhalefetiyle TBMM'de bir yeni adım atmak zorundayız. Ergenekon ve Balyoz sürecindeki bütün hak kayıplarını ve mağduriyetleri giderecek yasal değişiklikleri derhal hayata geçirmek zorundayız.' dedi.

CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK), Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında, parti genel merkezinde haftalık olağan toplantısını gerçekleştirdi. MYK toplantısına ilişkin değerlendirme Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, tarafından yapıldı.

Cumartesi günü 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nın kutlanacağını anımsatan Tezcan, TBMM'deki kutlamaların ise 'terör bahanesiyle' iptal edildiğini belirtti.

Tezcan, 'Terör gerekçe gösterilerek, 23 Nisan resepsiyonunun iptal edilmiş olması, MYK'mız tarafından kesinlikle reddedilmiş ve kabul edilemez olarak değerlendirilmiştir.' ifadesini kullandı.

23 Nisan'da davul zurna çalınması gerekmediğini belirten Tezcan, 'Böyle günlerde milli egemenlik hatırlanmalı. Bu tür bayramlar özellikle ön plana çıkarılarak, kutlanmalıdır.' dedi.

Tezcan, son yıllarda AK Parti tarafından her gerekçenin 'bayramları kutlamaktan vazgeçmenin fırsatı' olarak değerlendirildiğini, bugün de yaşanan tablonun bu olduğunu ileri sürdü.

CHP olarak Cumartesi günü partinin grup toplantı salonunda yüzlerce çocukla bir araya geleceklerini ve Meclis kampüsü içinde cumhuriyetin değerlerini ısrarla hatırlayacaklarını anlatan Tezcan, 'TBMM'nin kurulduğu 23 Nisan 1920'de, 96 yıl önce Türkiye güllük gülistanlık mıydı? Hiçbir gerekçe milletimizin 23 Nisan'ı kutlamasını unutturacak, kutlamadan vazgeçirecek bir gerekçe olamaz. Bunu kabul etmiyoruz. Dünyada ilk ve tek çocuk bayramı olan 23 Nisan'ı ve bu çerçevede bayramları unutturmaya çalışan iktidarın bu tutumunu kınıyoruz.' diye konuştu.

Mustafa Kemal Atatürk'ün, bu büyük günü çocuklara armağan ettiğini anımsatan Tezcan, şunları söyledi:

'Çünkü geleceğin çocukların ellerinde şekilleneceğini biliyordu. Bu yüzden 96 yıl önce bugünü çocuklara armağan etti. 96 yıl sonra geldiğimiz noktada bugün ne yazık ki iktidarın, yönetenlerin, bakanlık mevkiindekilerin çocuklara yönelik tacizlerde 'bir kereden bir şey olmaz' anlayışı içerisinde çürümüş bir noktaya savruldukları bir yere geldik. Bu, hükümettekilerin hangi noktaya savrulduğunun en çarpıcı örneğidir. Dün Karaman duruşmasını yaşadık. Özellikle çocukları korumaya odaklanması gereken iktidarın, ne yazık ki vakıfları ve yandaş dernekleri koruma telaşında olduğunu dehşetle gördük. Belki de bu anlayışın, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı kutlamaya yüzü olmadığı için bugün şu veya bu gerekçelerle bayramlardan kaçma telaşı içerisine düşüyorlar.'

Davanın, çocukların psikolojisi açısından bir an önce karara bağlanmasının sevindirici olduğunu vurgulayan Tezcan, ancak diğer sorumlular için ise kapandığı anlamına gelemeyeceğini bildirdi.

Bülent Tezcan, 'Davanın tacizci açısından bitmiş olması, buna fırsat yaratanlar, bunun diğer sorumluları açısından kapandığı anlamına gelmemelidir. Bu çerçevede diğer sorumlular hakkındaki soruşturmaların mutlaka devam etmesi lazım.' dedi.

'Bu süreçte bir acı gerçek bütün çıplaklığıyla ortaya çıkmıştır. O da bu iktidarın milli eğitimi tarikat, cemaat ve vakıf üçgenine sıkıştırmış olmasıdır' diyen Tezcan, bu çerçevede milli eğitimin derhal bu kıskaçtan kurtarılması gerektiğini ifade etti.

Tezcan, 'Milli eğitim sisteminin yeniden ele alınması gerekiyor. Bu yaşanan olaydan çıkarılması gereken en büyük ders budur. Çocukları bu üçgene sıkıştırırsanız, bugün yaşananların yarın daha fazlasının yaşanacağı riskli bir alanı koruyor durumda olursunuz.' değerlendirmesinde bulundu.

- Dokunulmazlıklar konusu

Dokunulmazlık tartışmalarına değinen Tezcan, CHP'nin bu konudaki tutumunun son derece net olduğunu, bu konunun 'siyasetin şantaj meselesi' olarak kullanıldığını öne sürdü.

CHP olarak buna her zaman karşı çıktıklarını belirten Tezcan, 'CHP, bu konuda tutumu net olan, ilkesel ve hiçbir zaman sapma göstermeyen tek siyasi partiyiz. Bundan önce ne söylediysek, aynı yerdeyiz. Anayasa'nın 83. maddesini değiştirip, kürsü dokunulmazlığı hariç, diğer tüm dokunulmazlıkların kaldırılması gerektiğini söylüyoruz, bunu iktidara da söyledik.' dedi.

İktidar partisinin 'bakanları korumak noktasında' büyük bir telaş içerisinde olduğunu savunan Tezcan, 'Bakanların, başbakanların dokunulmazlığı kalsın, milletvekilleri yargılansın diyen bir iktidar var.' ifadesini kullandı.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun 'Senin dokunulmazlığın niye kalıyor?' sorusuna Başbakan Davutoğlu'nun, 'Suç mu işleyeyim' yanıtını verdiğini kaydeden Tezcan, şöyle konuştu:

'Başbakan Davutoğlu'nun yaptığı açıklama, Türkiye'de hangi anlayış hakim olduğunun çarpıcı bir ifadesidir. Türkiye'de faşist, diktatör hukukun yerleştirilmeye çalışıldığının açık göstergesidir. Ne diyor, 'ben suç mu işleyeyim dokunulmazlığı kaldırmak için?' Bu nedir, demek ki şu anda parlamentoda ya da başbakanlıkta bekleyen 570 fezlekenin sahibi olan milletvekillerinin hepsi suçludur demektir. Yargı süreci ne oldu? Bu dokunulmazlıklar kaldırıldığında milletvekilleri yargılanacak, masumsa beraat edecek. Bu iktidarın anlayışı baştan, peşinen bütün fezleke sahiplerini suçlu ilan eden bir anlayış. Hukuk devletinin anlayışı bu değildir, bu, diktatörlerin hukuk anlayışıdır. Biz bu süreç içerisinde 'başbakanlar ve bakanlar da bu kapsamın içine alınsın' dedik. Getirin, 'bakanlar, başbakanlar da sorumlu oldukları noktada dokunulmazlık zırhına bürünmesinler' dedik. Bundan köşe bucak kaçıyor iktidar partisi.'

Konu Anayasa Komisyonu'na geldiğinde aynı şeyi söyleyeceklerini ifade eden Bülent Tezcan, ' Yolsuzluk yapan bakan korunacak mı? Suç işleyen bakan korunacak mı? Ön yargıyı bir tarafa bıraktım, Sayın Davutoğlu suç işledi. Terör örgütlerine yardım ve yataklık suçu işledi. Onunla beraber bakanlar da suç işledi. Bununla ilgili suç duyurusunda bulunduk. Bugün henüz herhangi bir savcı düzenlememiş olabilir ama yarın düzenlemeyeceğinin garantisi var mı? Sayın Başbakan bundan korkuyor.' iddiasında bulundu.

- 'Ergenekon davası çöktü'

Yargıtayın, tarihin en büyük kumpaslarından olan Ergenekon davasını çökerttiğini anlatan Tezcan, Ergenekon ve Balyoz kumpasları kurulurken, bunun arkasında yer alan iktidarın, suç ortağı olduğunu ileri sürdü.

Ergenekon kumpası ve iftira sürecinin Yargıtay kararıyla geç de olsa vicdanları rahatlatacak bir noktaya taşındığına işaret eden Tezcan, şu görüşlerini paylaştı:

'Şimdi iktidarıyla, muhalefetiyle TBMM'de bir yeni adım atmak zorundayız. Ergenekon ve Balyoz sürecindeki bütün hak kayıplarını ve mağduriyetleri giderecek yasal değişiklikleri derhal hayata geçirmek zorundayız. Parlamentoda raflarda bekleyen, milletvekillerimizin verdiği kanun teklifleri var. Ergenekon ve Balyoz davasında hak kaybına uğrayan silahlı kuvvetler mensuplarına haklarının iade edilmesine ilişkin kanun teklifi var. Rütbelerinin, özlük haklarının iade edilmesi, göreve dönmelerinin önünün açılması için kanun teklifi verdik, parlamentoda bekliyor. İktidara çağrı yapıyoruz; derhal indirin raflardan, Genel Kurul'a getirin, yasalaştıralım. Yetmez, o süreç içerisinde silahlı kuvvetler mensubu olmayan ama haksızlığa uğrayanların tamamının hak kayıplarını giderecek yasal düzenlemeleri derhal parlamentodan geçirelim.'

Siyasetin temel görevinin Türkiye'yi demokrasi, hukukun üstünlüğü hattına çekmek olduğunu kaydeden Bülent Tezcan, yarın, Can Dündar ve Erdem Gül ile bildiriye imza attıkları için hapse atılan öğretim üyelerinin davasının görüleceğini hatırlattı.

- 'Düzenlemeler anlık öfkeyle yapılamaz'

Türkiye tarihinde iki aydınlar dilekçesi örneğinin bulunduğunu, bunlardan bir tanesinin Kenan Evren döneminde, bir tanesinin ise bu dönemde imzalandığını anımsatan Tezcan, '12 Eylül cuntası ile bugün arasında bir fark var. O zamanlar sadece dönemin cumhurbaşkanı çıkıp meydanlarda onları 'vatan haini' ilan etmişti ama hiçbir mahkeme onların iki dudağının arasından çıkan söze bakarak, Kenan Evren'in sözüyle aydınları tutuklamamıştı. Bugünün Türkiyesinde Cumhurbaşkanı'nın sözüyle aydınları, imza attıkları bildiri nedeniyle tutuklayan bir yargı süreciyle karşı karşıyayız. Bu bizim 12 Eylül cunta hukukundan daha geri noktada olduğumuzun açık delili ve kanıtıdır.' diye konuştu.

Tezcan, Dündar ve Gül'le ilgili kısmen rayına giren hukuk sürecinin öğretim üyeleri için de rayına girmesini arzu ettiklerini bildirdi.

Bülent Tezcan, açıklamalarını tamamlamasının ardından, bir gazetecinin 'MHP'nin çocuk istismarına yönelik suçlarda hadım önerisi var. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?' şeklindeki sorusuna, 'Hukuk devletinde düzenlemeler anlık öfkelere kapılarak yapılmaz. Bir hukuki düzenleme öfkeleri gidermek için değil, evrensel ölçülerde çözüm üretmek için yapılır. Konjonktürel, öfkeye bağlı öneriler gelebilir. Asıl olan çocukları taciz ve tecavüze kurban edecek ortamın ortadan kaldırılmasıdır. Yoksa 21. yüzyılda uygulama imkanı olmayan hükümler üzerinden bu meseleyi tartışmak, olayın arka planını görmemektir.' yanıtını verdi.

Öte yandan, Parti Sözcüsü Selin Sayek Böke'nin, rahatsızlığı nedeniyle evinde istirahat etmesi, Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç'un da yurt dışında bulunması nedeniyle, açıklamayı Bülent Tezcan'ın yaptığı kaydedildi.
Kaynak: AA