Şizofreni Hastaları Egzersizle Tedavi Ediliyor
Çorum’da şizofreni hastalarının tedavileri ve topluma kazandırılması için örnek bir çalışmaya imza atıldı.
Hitit Üniversitesi Beden Eğitimi Spor Yüksek Okulu (BESYO) ile Tıp Fakültesi tarafından hazırlanan "Rekreatif Aktivitenin Şizofreni Üzerine Etkileri" konulu projeyle şizofreni hastaları egzersiz ve sportif faaliyetlerle tedavi ediliyor. Türkiye’de bir ilk olan çalışma kapsamında her hafta 3 gün boyunca 30 hastaya yönelik egzersiz faaliyetlerinin yanı sıra sosyal ve kültürel faaliyetler düzenlendi.
Proje sonunda obezite sorunu olan bazı hastaların kilo vermeye başladığı gözlenirken, bu hastaların toplumda dalgalanmaları konusunda önemli mesafeler elde edildi. Hastaların yanı sıra hasta yakınları tarafından da olumlu tepkilerin verildiği projenin önümüzdeki aylarda ikincisinin hayata geçirilmesi planlanıyor.
Hitit Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Kliniği uzmanlarından Yrd. Doç. Dr. Mehmet Emrah Karadere, şizofren hastalığının bir düşünce bozukluğu olduğunu söyledi.
Bu hastalarda sanrı denilen belirtilerin ön planda olduğunu dile getiren Yrd. Doç. Karadere, halk arasında da en çok bunların konuşulduğuna dikkat çekti.
Şizofreninin aslında bir gerçekliği değerlendirme bozukluğu ve beyin hastalığı olduğunu anlatan Yrd. Doç. Dr. Karadere, "Psikiyatrik hastalıkların ağır ruhsal bozukluklar dediğimiz kısmında yer alıyor. Aynı böbrek yetersizliği olan, fiziksel engelli olan hastalarımız gibi bu hastalarımızda da bir yeti yitimi oluyor. Toplumsal aktivitelere karşı desteklenmeleri, rehabilite edilmeleri gerekiyor. Çalışmaya biz böyle başladık. Bunların toplumda damgalanmaması için çalışma yaptık. Çünkü zeka geriliği, otizm gibi rahatsızlıklarda damgalanma üst sıralarda. Onlar evin bir köşesinde dursunlar, yemeğini yesin, dışarı çıkmasın, aramızda gezmesinler gibi bir düşünce var. Tam tersi onların da toplum içinde hareket etmeye, aramızda kaynaşmaya hakları var. Böyle yapınca da o hastalarımızın etkinlikleri, alevlenmeleri azaldığı gösterilmiş. Biz de çalışmaya bu amaçla başladık. Yapacağımız çalışmaların bir etkisi olacak mı diye araştırma yapmak istedik. Ayrıca çalışmalarda beklediğimiz şey bu hastaların eksik kalan fiziksel egzersizleri, fiziksel sağlıklarıydı. Çünkü bu hastaların gerek ilaçlardan gerekse hastalığa bağlı yeti yitiminden obezite, tansiyon, kolestrol problemleri oluyordu. Bunlara etkisi olacak mı diye araştırma yapıyorduk. Bunları araştırma için böyle bir şey planladık. 2015 yılı Kasım ayında çalışmalara başladık. Bu yıl şubat ayında da çalışmalarımızı sonlandırdık. Haftada 3’er günden 12 hafta boyunca 2 saate yakın rekreatif etkinliği yapıldı" dedi.
Proje sonunda elde ettikleri çalışmalar hakkında da bilgi veren Yrd. Doç. Dr. Karadere, "Elde ettiğimiz veriler ışında şunları söyleyebiliriz. Damgalanma ile mücadelede çok büyük yol aldık. Damgalanma ile mücadele de işe yaradı. Hastalarımız aktivitelerden memnun kaldıklarını ve sürekli devam etmelerini istediklerini belirttiler. Bu bizim için çok önemli. Hasta yakınları da bunlardan çok memnun kaldı. İlk kez grup içerisinde, topluluk içerisinde bir şey yapıyorlar. Bunlar projenin en sevindiğimiz tarafı. Bu ülkemizde ilk kez oluyor. Dünyada rekraasyon egzersizi ile yapılan ilk çalışma. Dünyada da ilk olma özelliği taşıyor. Literatür taramamıza göre ilk çalışma olduğundan dolayı da gururluyuz" ifadelerini kaydetti.
"BU İNSANLARIN TOPLUMA KAZANDIRILMASI İÇİN ÇALIŞMAYA DEVAM EDECEĞİZ"
BESYO Müdürü Doç. Dr. Faruk Yamaner ise, bu hastaların topluma kazandırılması için çalışmaya devam edeceklerini söyledi.
Şizofren hastalarına yönelik daha önce rekabete dayalı bir çalışma yapıldığını, bu çalışmaların sportif karşılaşmalardan oluştuğunu dile getiren Doç. Dr. Faruk Yamaner, hastaların geneline baktıklarında rekabeti ön plana çıkaracak davranışlarla motivasyon açısından problemler yaşayacağını düşündüklerini dile getirdi.
Rekreasyon bölümüyle ilgili araştırma yaptıklarında bu bölümün hastalar üzerinde çok olumlu etkilerinin olabileceğini düşündüklerini ve bu projeyi hazırladıklarını anlatan Doç. Dr. Yamaner, “3 aylık bir çalışma neticesinde serbest zaman faaliyetler içerisinde hastalar üzerinde çok olumlu katkılar olduğunu gözlemledik. Şuan hastalarımızdan geri dönüşler bekliyoruz. Bu tür etkinliklerin sürekliliği konusunda talepte bulunuyorlar. Türkiye’de ve dünyada egzersizlerle ilgili, obeziteden kurtulma ile ilgili bir sürü faaliyet ve etkinlik yapılmış ama biz aynı zamanda hem obezite hem düşünce bozukluğunun ortadan kaldırmak için onları serbest zaman etkinliği içerisinde başka etkinlikler oluşturarak acaba nasıl kendilerine faydalı olabilir, topluma katkımız olabilir, bu insanları nasıl topluma kazandırabiliriz ile ilgili çalıştık. Bu tür etkinliklerin, faaliyetlerin hasta üzerinde yapılması gerekliliği ortaya çıkıyor. Bize en önemli geriye dönüş bu” diye konuştu.
Toplumun sosyolojik, ekonomik ve kültürel yapısı nedeniyle sıkışmışlık ortaya çıktığını ve hastalığın temel sebeplerinin de buradan kaynaklandığını anlatan Doç .Dr. Yamaner, "Aile baskısı olabilir. Sosyal çevre baskısı olabilir. Kültürel baskılar olabilir. Ekonomik baskılar olabilir. Hastalarımızı dinlediğimiz zaman bu tür sorunlarla karşılaşıyoruz. Biz hem topluma bu insanları kazandırabiliriz, tekrar nasıl geriye dönüşümü sağlayabiliriz. Ancak ve ancak rekreasyon etkinlikleriyle bu tür hastalarımızı tekrar topluma tekrar kazandırılmasıyla ilgili yapmış olduğumuz çok önemli bir çalışma. Sağlık Bakanlığı ve diğer kurumlar bu tür çalışmaları desteklerlerse toplumun çok önemli bir eksikliği olan bu kısmı da ortadan kaldırmış olabiliriz. Şizofren hastaları maalesef toplumda yanlış algılara neden olan bir hastalık. Zaman içerisinde herkesin bu hastalığa yakalanma riski de bulunuyor. Onun için diyoruz ki sürekli hareket, sürekli egzersiz. Sizi bedenen, ruhen rahatlatacaktır. Sadece hastalık için söylemiyorum. Toplumda iyi bir düşünceye sahip olmak için mutlak suretle bu tür etkinliklerin fazlalaştırılması lazım ve etkinliği yapacak insanların da bu disiplinden gelmesi lazım. Bu alanı bilen insanlar tarafından yaptırılması gerekiyor. Rekreasyon etkinlikleri içerisinde halk oyunları, dans, müzik vardı. Biz illa şunu yapacaksınız diye baskı kurmadık. Hastalarımız neyi istiyorlarsa onu gerçekleştirdiler. Bu dönem ikincisini başlatıp yaz etkinlikleri içerisinde de bu hastalarımızın toplumda daha rahat yaşayabilmeleri için çalışma yapacağız. Yapılan araştırmalarda bu hastaların topluma kazandırılacağı bir durum ortaya çıktı" ifadelerini kullandı.
Kaynak: İHA
Proje sonunda obezite sorunu olan bazı hastaların kilo vermeye başladığı gözlenirken, bu hastaların toplumda dalgalanmaları konusunda önemli mesafeler elde edildi. Hastaların yanı sıra hasta yakınları tarafından da olumlu tepkilerin verildiği projenin önümüzdeki aylarda ikincisinin hayata geçirilmesi planlanıyor.
Hitit Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Kliniği uzmanlarından Yrd. Doç. Dr. Mehmet Emrah Karadere, şizofren hastalığının bir düşünce bozukluğu olduğunu söyledi.
Bu hastalarda sanrı denilen belirtilerin ön planda olduğunu dile getiren Yrd. Doç. Karadere, halk arasında da en çok bunların konuşulduğuna dikkat çekti.
Şizofreninin aslında bir gerçekliği değerlendirme bozukluğu ve beyin hastalığı olduğunu anlatan Yrd. Doç. Dr. Karadere, "Psikiyatrik hastalıkların ağır ruhsal bozukluklar dediğimiz kısmında yer alıyor. Aynı böbrek yetersizliği olan, fiziksel engelli olan hastalarımız gibi bu hastalarımızda da bir yeti yitimi oluyor. Toplumsal aktivitelere karşı desteklenmeleri, rehabilite edilmeleri gerekiyor. Çalışmaya biz böyle başladık. Bunların toplumda damgalanmaması için çalışma yaptık. Çünkü zeka geriliği, otizm gibi rahatsızlıklarda damgalanma üst sıralarda. Onlar evin bir köşesinde dursunlar, yemeğini yesin, dışarı çıkmasın, aramızda gezmesinler gibi bir düşünce var. Tam tersi onların da toplum içinde hareket etmeye, aramızda kaynaşmaya hakları var. Böyle yapınca da o hastalarımızın etkinlikleri, alevlenmeleri azaldığı gösterilmiş. Biz de çalışmaya bu amaçla başladık. Yapacağımız çalışmaların bir etkisi olacak mı diye araştırma yapmak istedik. Ayrıca çalışmalarda beklediğimiz şey bu hastaların eksik kalan fiziksel egzersizleri, fiziksel sağlıklarıydı. Çünkü bu hastaların gerek ilaçlardan gerekse hastalığa bağlı yeti yitiminden obezite, tansiyon, kolestrol problemleri oluyordu. Bunlara etkisi olacak mı diye araştırma yapıyorduk. Bunları araştırma için böyle bir şey planladık. 2015 yılı Kasım ayında çalışmalara başladık. Bu yıl şubat ayında da çalışmalarımızı sonlandırdık. Haftada 3’er günden 12 hafta boyunca 2 saate yakın rekreatif etkinliği yapıldı" dedi.
Proje sonunda elde ettikleri çalışmalar hakkında da bilgi veren Yrd. Doç. Dr. Karadere, "Elde ettiğimiz veriler ışında şunları söyleyebiliriz. Damgalanma ile mücadelede çok büyük yol aldık. Damgalanma ile mücadele de işe yaradı. Hastalarımız aktivitelerden memnun kaldıklarını ve sürekli devam etmelerini istediklerini belirttiler. Bu bizim için çok önemli. Hasta yakınları da bunlardan çok memnun kaldı. İlk kez grup içerisinde, topluluk içerisinde bir şey yapıyorlar. Bunlar projenin en sevindiğimiz tarafı. Bu ülkemizde ilk kez oluyor. Dünyada rekraasyon egzersizi ile yapılan ilk çalışma. Dünyada da ilk olma özelliği taşıyor. Literatür taramamıza göre ilk çalışma olduğundan dolayı da gururluyuz" ifadelerini kaydetti.
"BU İNSANLARIN TOPLUMA KAZANDIRILMASI İÇİN ÇALIŞMAYA DEVAM EDECEĞİZ"
BESYO Müdürü Doç. Dr. Faruk Yamaner ise, bu hastaların topluma kazandırılması için çalışmaya devam edeceklerini söyledi.
Şizofren hastalarına yönelik daha önce rekabete dayalı bir çalışma yapıldığını, bu çalışmaların sportif karşılaşmalardan oluştuğunu dile getiren Doç. Dr. Faruk Yamaner, hastaların geneline baktıklarında rekabeti ön plana çıkaracak davranışlarla motivasyon açısından problemler yaşayacağını düşündüklerini dile getirdi.
Rekreasyon bölümüyle ilgili araştırma yaptıklarında bu bölümün hastalar üzerinde çok olumlu etkilerinin olabileceğini düşündüklerini ve bu projeyi hazırladıklarını anlatan Doç. Dr. Yamaner, “3 aylık bir çalışma neticesinde serbest zaman faaliyetler içerisinde hastalar üzerinde çok olumlu katkılar olduğunu gözlemledik. Şuan hastalarımızdan geri dönüşler bekliyoruz. Bu tür etkinliklerin sürekliliği konusunda talepte bulunuyorlar. Türkiye’de ve dünyada egzersizlerle ilgili, obeziteden kurtulma ile ilgili bir sürü faaliyet ve etkinlik yapılmış ama biz aynı zamanda hem obezite hem düşünce bozukluğunun ortadan kaldırmak için onları serbest zaman etkinliği içerisinde başka etkinlikler oluşturarak acaba nasıl kendilerine faydalı olabilir, topluma katkımız olabilir, bu insanları nasıl topluma kazandırabiliriz ile ilgili çalıştık. Bu tür etkinliklerin, faaliyetlerin hasta üzerinde yapılması gerekliliği ortaya çıkıyor. Bize en önemli geriye dönüş bu” diye konuştu.
Toplumun sosyolojik, ekonomik ve kültürel yapısı nedeniyle sıkışmışlık ortaya çıktığını ve hastalığın temel sebeplerinin de buradan kaynaklandığını anlatan Doç .Dr. Yamaner, "Aile baskısı olabilir. Sosyal çevre baskısı olabilir. Kültürel baskılar olabilir. Ekonomik baskılar olabilir. Hastalarımızı dinlediğimiz zaman bu tür sorunlarla karşılaşıyoruz. Biz hem topluma bu insanları kazandırabiliriz, tekrar nasıl geriye dönüşümü sağlayabiliriz. Ancak ve ancak rekreasyon etkinlikleriyle bu tür hastalarımızı tekrar topluma tekrar kazandırılmasıyla ilgili yapmış olduğumuz çok önemli bir çalışma. Sağlık Bakanlığı ve diğer kurumlar bu tür çalışmaları desteklerlerse toplumun çok önemli bir eksikliği olan bu kısmı da ortadan kaldırmış olabiliriz. Şizofren hastaları maalesef toplumda yanlış algılara neden olan bir hastalık. Zaman içerisinde herkesin bu hastalığa yakalanma riski de bulunuyor. Onun için diyoruz ki sürekli hareket, sürekli egzersiz. Sizi bedenen, ruhen rahatlatacaktır. Sadece hastalık için söylemiyorum. Toplumda iyi bir düşünceye sahip olmak için mutlak suretle bu tür etkinliklerin fazlalaştırılması lazım ve etkinliği yapacak insanların da bu disiplinden gelmesi lazım. Bu alanı bilen insanlar tarafından yaptırılması gerekiyor. Rekreasyon etkinlikleri içerisinde halk oyunları, dans, müzik vardı. Biz illa şunu yapacaksınız diye baskı kurmadık. Hastalarımız neyi istiyorlarsa onu gerçekleştirdiler. Bu dönem ikincisini başlatıp yaz etkinlikleri içerisinde de bu hastalarımızın toplumda daha rahat yaşayabilmeleri için çalışma yapacağız. Yapılan araştırmalarda bu hastaların topluma kazandırılacağı bir durum ortaya çıktı" ifadelerini kullandı.