Cumhurbaşkanı Erdoğan: Bizim medeniyetimizin olduğu yerde olamazlar
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Bizim medeniyetimizin olduğu hiçbir yerde DAİŞ olamaz, Boko Haram olamaz, PKK, YPG, PYD olamaz. Bizim medeniyetimizin olduğu yerde Holokost da olamaz" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından satır başları;
'Sizler fedakarlıklarınız, gayretleriniz, özverili çalışmalarınızla ortak yaralarımıza merhem oluyorsunuz. Dünyanın dört bir yanında dikilen iilik fidanlarının uzun zaman meyve vereceğine inanıyorum.
İnanç, köken, menşe ayrımı yapmada ihtiyaç sahiplerinin yanında oluyor. Ülkemizde ve dünyanında yürüttüğü faaliyetleri takdir ile takip ettiğimi belirtmem gerekir. Medeniyetimizin yeniden inkışafı yolunda yaptığı hizmetlerle takdiri hak ediyor.
30 yıllık bir emeğin ürünü olan 44 ciltlik İslam Ansiklopedisi'ni cumhuriyet tarihinin en önemli eserlerinden biri olarak değerlendiriyorum.
Özellikle yurt dışında vakfımız yardımıyla ülkemize getirtilip imam hatip eğitimi verilmesini çok ama çok önemli görüyorum. Son olarak Suriye'den ülkemize gelen muhacir çocukları için hayata geçirilen kampanya için ayrıca teşekkür ediyorum.
Türkiye Diyanet Vakfı son 5 yılda yurt içinde ve yurt dışında yaptığı 610 milyon lira yardımla önde geliyor. Dini kurumların inşasını vakfımızın alameti farikası olarak görüyorum.
Sayıları 3 bin 500'e yaklaşan bu ibadethane ve eğitim öğretim yurtlarının kesintisiz sürmesini bekliyorum.
Günümüzde çocuklar, gençler ve kadınlar mutlaka kazanmamız gereken kesimlerin başında geliyor. Öğrencilerin ahlaklı, vatana ve millete faydalı bireyler olması konusunda vakıflara özel önem düşüyor.
Terör örgütlerinin pusuda beklediği bu dönemde gençlerimize daha çok sahip çıkmalıyız. Paralel yapıların nesillerin kendi kirli emellerine alet etmesine seyirci kalamayız. Ümmeti parçalayan, ümmeti birbirine düşürenlerin bu gayretlerine seyirci kalamayız.
Yeni nesilleri maddi ve manevi olarak beslerken bu şer odaklarına karşı dikkatli olmalıyız. Adalet, ihsan, merhamet, istikamet gibi ilkeler doğrultusunda yürütülen hizmetlerin ilelebet devam etmesini temenni ediyoruz.
Bir toplantı vesilesiyle Kamerun'dan ülkemize gelen Müslüman liderler Diyanet İşleri Başkanımıza 16 maddelik talep listesi veriyor. Başkanımız 'hepsini yapamam' diyor. 'Bir tanesini söyleyin, onu gerçekleştirmeye çalışayım' diyor. Muhatabı listenin son sırasındaki talebi işaret ediyor. Bu talep, Diyanet İşleri Başkanımızın cübbesi ve sarığıyla ülkelerini ziyaret etmesi ve oradaki Müslümanlarla kucaklaşması isteği. Biz yıllarca kendi ülkemizde cübbesiyle, sarığıyla dolaşan diyanet işleri başkanı göremedik. Başkanımız 'onca meseleniz varken, ziyaret konusu niye önemli' diye soruyor. Cevap çok şaşırtıcı. 'Siz Müslüman olarak azınlıkta yaşamanın ne zor olduğunu bilemezsiniz, siz bu şekilde ülkemize geldiğinizde, sahipsiz olmadığımızı gösterir.' 30 bin kişi kendisini bekliyor. Gerçekten de camiye vardıklarında sahraya doğru saf tutmuş onbinlerce insanın beklediğini görüyor. 'Kudseri seferi tamamlandı' diyor bir ihtiyar. 'Sizin atalarınız Kudseri diye bir yere kadar geldiler ama orayı geçemediler, bugün bu sefer tamamlandığı için Allah'a hamd ediyoruz' diyor. Diyanet İşleri Başkanlığımız bir gönül seferini tamamlamış oluyor.
Bundan daha büyük bir ödül, mutluluk düşünülebilir mi? Bizim medeniyetimiz iyiliğin kurumsallaşmış olarak niteleyebileceğimiz vakıf medeniyeti. Vakıf anlayışının kaynağı bu topraklar. İnsanlığın ve mahlukatın yararı için kurulu bu medeniyete hep beraber sahip çıkmalıyız.
Yolda kalmışlardan, göçmen kuşlara kadar hayayara ve insana dair her şeyi içine alan bu medeniyet, ecdadımızın bize bıraktığı en büyük miraslardan biridir. Ecdadımız gerektiğinde kılıcını kullanarak girmiştir ama gönülleri fethederek kalmıştır. Alparsalan gibi, Selahattin Eyyubi, Kanuni, Fatih gibi devlet adamları bu topraklarda yetişmiştir. Büyük gönül insanları d bu topraklardan ses vermiştir. Bizim medeniyetimizde kalem kılıcın önünde gelir. Biz kılıcın geçiciliğine, kalemin, yazının, irfanın kalıcılığına inanırız.
'Batı bize elmaslarımızı, altınlarımızı, bakırlarımızı yağmalamak için geldi. Osmanlı bize farklı geldi' dediler. 'Biz sizinle dayanışma için buradayız' dedik. Bugün huzurun mumla arandığı Kudus'te biz asırlarca Müslümanıyla, Hıristiyanıyla, Yahudisiyle barış içinde yaşattık.
Bu dönemde asıl büyük görev yine bize düşüyor. Dünyanın siyasi, ekonomik, kültürel, ahlaki her bakımdan mihengini kaybettiği günümüzde biz kendi değerlerimizi sağlam tutmalıyız. Biz de istikametimizi şaşırırsak, kaybeden yalnızca biz olmayız. Kardeş toplumlar gözlerini Türkiye'ye dikmiş durumda. Rehber olarak da bizleri, sizleri görüyorlar. Biz nereye yönelirsek, onlar da aynı tarafa yönelmek istiyorlar. Türkiye'nin kendilerine rehberlik etmemizi istiyorlar.
Biz sınırlarımıza dayanan Suriye'deki o mazlumlara, Irak'taki o mazlumlara kapılarımızı açtıysak, iyilik medeniyetinin mensupları olduğumuz için açtık. Kaç kişi gelecek diye sormadık. Batı ne yapıyor? Şu anda 3 milyon insan var burada. Bundan sonra da biz açık kapı politikasıyla, o bombalardan kaçan insanları almaya mecburuz; çünkü bu medeniyetin evlatları bunu yapmaya hükümlüdür.
Bu bir proje olabilir. Birileri yaşananları istismar etmek istiyor olabilirler. Bize düşen kendi medeniyetimizin o değerlerle mukabele etmektir. Kötü vasıtlarla doğru sonuçlar elde edemeyiz. Müslümanı terörist, İslam dünyasını terörün kaynağı olarak göstermeye çalışanlara karşı kendi değerlerimizle karşı koyacağız. Biz mazlumların yanında yer alacağız. Biz asla adaletten ayrılmayacağız. Onlar tüm dünyayı ateşe atmayı göze alabilir, biz iyiliğin, hakkın, şefkatin yanında yer alacağız. Bizim tarihimiz, kültürümüz bunu emrediyor.
Bizim medeniyetimizin olduğu hiçbir yerde DAİŞ olamaz, Boko Haram olamaz, PKK, YPG, PYD olamaz. Bizim medeniyetimizin olduğu yerde Holokost da olamaz.
