'Sahaflar Şeyhi Muzaffer Ozak' Anıldı
Tasavvuf müziği sanatçısı Özhan: 'Onu anlayamazsınız. Efendi hazretleri ancak kendini anlatabilir. Kendini kendi anlatabilir. Cenabı Hakk'ın, kemal seviyede ancak kendi kendine hamd ettiği gibi. Her veli de ancak kendini bildirir' 'Muzaffer Ozak efendi, 30 yıla yakın Süleymaniye Camisinde Enderun usulü teravih kıldırmış. Bir günde bir kaç camiyi dolaşır ve sohbet ederdi. Onun esas riyaseti, kulluğunun en üst seviyede açığa çıkışı, kitapları tanıdığı gibi, hatta onlardan daha ziyade insanları tanıması. Bunun yanında, teşhis ettiği insanları, eğer nasipleri varsa tedavi etmesidir'
Halvetiyye şeyhi ve yazar Muzaffer Ozak, Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) İstanbul şubesince düzenlenen 'Sahaflar Şeyhi Muzaffer Ozak' konulu panelde anıldı.
TYB İstanbul Şubesi'nin Kızlarağası Mehmed Ağa Medresesi'ndeki merkezinde gerçekleştirilen etkinlikte, tasavvuf müziği sanatçısı Ahmet Özhan, Ozak'ı anlattı.
Muzaffer Ozak'la 1974 yılında tanıştığını belirten Özhan, Ozak'ın cömert, nazik, güleç yüzlü, musikiye aşina ve sesi kuvvetli biri olduğunu söyledi.
Özhan, Muzaffer Ozak'ı anlatmak için önce anlamak gerektiğini belirterek, 'Onu anlayamazsınız. Efendi hazretleri ancak kendini anlatabilir. Kendini kendi anlatabilir. Cenab-ı Hakk'ın, kemal seviyede ancak kendi kendine hamd ettiği gibi. Her veli de ancak kendini bildirir. Hele benim gibi sadece ona sevdalı, onun evladı gibi olan bir kişinin onu anlayabilmesi, onu ihata edebilmesi zaten mümkün ötesidir.' dedi.
Ozak'la bir süre vakit geçirdiğini aktaran Özhan, 'Sahaflar Çarşısı'nı şu sözlerle anlattı:
'Sahaflar çarşısı, İstanbul'da Osmanlı döneminden itibaren fevkalade ilim insanlarının devam etmiş olduğu bir yer. Aradıklarını bulmak gayretiyle aşağı yukarı her gün gelen var. Fevkalade değerli suhuf ve kitapların bulunabileceği, bunun yanı sıra Osmanlı el sanatları ile alakalı hat, tezhip, minyatür türünden fevkalade ün yapmış ve klasikleşmiş olan zevatın eserlerinin bulunabileceği bir mekan. Özellikle daha entelektüel kişilerin devam ettirdiği ve araştırdığı bir yer.'
-'Her kitap hakkında kamil seviyede bilgiye sahip olmak lazım'
Özhan, 'Sahaflar Şeyhi' ifadesinin, tarihi, sosyal ve kültürel bir profili yansıttığına işaret ederek, konuşmasına şöyle devam etti:
'Şeyh, bir yerin başkanı anlamını taşıyan buradaki bütün mes'uliyetlerini alabilecek kapasiteye sahip olan kişi manasına geliyor bir anlamda. Sahaflarda Şeyh olabilmek için de Kur'an- Kerim başta olmak üzere, her kitap hakkında çok kamil bir seviyede bilgiye sahip olmak lazım. Bir kitabın yazıldığı dönemi, eserin kağıt kalitesini, süslemelerin nasıl ve kim tarafından yapıldığını bilmek gerekir. Müşteriye o eserin değerini anlatabilmek için bunların hepsini bilmek gerekir. Bunu en üst seviyede yapan kişiye de Sahaflar Şeyhi denirdi.' ifadelerini kullandı.
Muzaffer Ozak'ın sohbetlerine katılımın çok yüksek olduğunun altını çizen Özhan, sözlerini şöyle tamamladı:
'Muzaffer Ozak efendi, 30 yıla yakın Süleymaniye Camisi'nde Enderun usulü teravih kıldırmış. Bir günde bir kaç camiyi dolaşır ve sohbet ederdi. Onun esas riyaseti, kulluğunun en üst seviyede açığa çıkışı, kitapları tanıdığı gibi, hatta onlardan daha ziyade insanları tanıması. Bunun yanında, teşhis ettiği insanları, eğer nasipleri varsa tedavi etmesidir. Efendi hazretlerinin esas anlaşılmak ve anlatılmak önemini taşıyan tarafı burasıdır.'
'Sahaflar Şeyhi' olarak anılan ve 1916'da Karagümrük'te doğan Muzaffer Ozak, 13 Şubat 1985'te vefat etti.
Kaynak: AA
TYB İstanbul Şubesi'nin Kızlarağası Mehmed Ağa Medresesi'ndeki merkezinde gerçekleştirilen etkinlikte, tasavvuf müziği sanatçısı Ahmet Özhan, Ozak'ı anlattı.
Muzaffer Ozak'la 1974 yılında tanıştığını belirten Özhan, Ozak'ın cömert, nazik, güleç yüzlü, musikiye aşina ve sesi kuvvetli biri olduğunu söyledi.
Özhan, Muzaffer Ozak'ı anlatmak için önce anlamak gerektiğini belirterek, 'Onu anlayamazsınız. Efendi hazretleri ancak kendini anlatabilir. Kendini kendi anlatabilir. Cenab-ı Hakk'ın, kemal seviyede ancak kendi kendine hamd ettiği gibi. Her veli de ancak kendini bildirir. Hele benim gibi sadece ona sevdalı, onun evladı gibi olan bir kişinin onu anlayabilmesi, onu ihata edebilmesi zaten mümkün ötesidir.' dedi.
Ozak'la bir süre vakit geçirdiğini aktaran Özhan, 'Sahaflar Çarşısı'nı şu sözlerle anlattı:
'Sahaflar çarşısı, İstanbul'da Osmanlı döneminden itibaren fevkalade ilim insanlarının devam etmiş olduğu bir yer. Aradıklarını bulmak gayretiyle aşağı yukarı her gün gelen var. Fevkalade değerli suhuf ve kitapların bulunabileceği, bunun yanı sıra Osmanlı el sanatları ile alakalı hat, tezhip, minyatür türünden fevkalade ün yapmış ve klasikleşmiş olan zevatın eserlerinin bulunabileceği bir mekan. Özellikle daha entelektüel kişilerin devam ettirdiği ve araştırdığı bir yer.'
-'Her kitap hakkında kamil seviyede bilgiye sahip olmak lazım'
Özhan, 'Sahaflar Şeyhi' ifadesinin, tarihi, sosyal ve kültürel bir profili yansıttığına işaret ederek, konuşmasına şöyle devam etti:
'Şeyh, bir yerin başkanı anlamını taşıyan buradaki bütün mes'uliyetlerini alabilecek kapasiteye sahip olan kişi manasına geliyor bir anlamda. Sahaflarda Şeyh olabilmek için de Kur'an- Kerim başta olmak üzere, her kitap hakkında çok kamil bir seviyede bilgiye sahip olmak lazım. Bir kitabın yazıldığı dönemi, eserin kağıt kalitesini, süslemelerin nasıl ve kim tarafından yapıldığını bilmek gerekir. Müşteriye o eserin değerini anlatabilmek için bunların hepsini bilmek gerekir. Bunu en üst seviyede yapan kişiye de Sahaflar Şeyhi denirdi.' ifadelerini kullandı.
Muzaffer Ozak'ın sohbetlerine katılımın çok yüksek olduğunun altını çizen Özhan, sözlerini şöyle tamamladı:
'Muzaffer Ozak efendi, 30 yıla yakın Süleymaniye Camisi'nde Enderun usulü teravih kıldırmış. Bir günde bir kaç camiyi dolaşır ve sohbet ederdi. Onun esas riyaseti, kulluğunun en üst seviyede açığa çıkışı, kitapları tanıdığı gibi, hatta onlardan daha ziyade insanları tanıması. Bunun yanında, teşhis ettiği insanları, eğer nasipleri varsa tedavi etmesidir. Efendi hazretlerinin esas anlaşılmak ve anlatılmak önemini taşıyan tarafı burasıdır.'
'Sahaflar Şeyhi' olarak anılan ve 1916'da Karagümrük'te doğan Muzaffer Ozak, 13 Şubat 1985'te vefat etti.