Uz. Dr. Canatar Açıklaması 'Diziler Toplumun Ailesel Değer Yargılarını Sarsabilir'
Aile Terapileri ve Terapistleri Derneği (TERAPİDER) Genel Başkanı, Aile ve Evlilik Terapisti Uz. Dr. Taner Canatar, TV dizilerinin toplumun ailesel değer yargılarını sarsabileceğini söyledi.
Uz. Dr. Canatar, yaptığı açıklamada, son dönemlerde dizilere olan merak ve ilginin iyice fazlalaştığını, toplum yapımızın da giderek daha tüketici bir hal aldığından televizyon kanallarıyla birlikte dizi sayılarının arttığını ve içeriklerinin değiştiğini ifade etti.
Bu değişimle birlikte dizi ve evlendirme programlarının aile yapısını ve toplumun aile kavramına ait değer yargılarını olumsuz yönde etkileyebileceğini belirten Uz. Dr. Canatar, “Günümüzde çok sayıda dizi var ve dizilerdeki ortak konular genellikle aşk, yasak aşk, karşılıksız aşk, aşk üçgeni, şiddet, ihanet, cinayet, sürekli mutsuzluk, huzursuzluk, gözyaşı gibi. Aile içi ilişkiler, hiçbir zaman düzenli ve sorunsuz ilerlemiyor. Aksine, her zaman çatışmalar, karmaşa ve zor ilişkiler sergilenmekte. Olumlu ve umut verici bir konuya rastlamak gerçekten çok zor. Bu durum haliyle bu dizileri izleyenlerin psikolojilerini de olumsuz etkileyebiliyor" dedi.
Televizyonun önemli bir güç olduğunu ve insanlar üzerinde etkisinin büyük olduğunu da belirten Dr. Canatar, "Dizilerde genellikle üst sınıfa ilişkin yaşam tarzlarının yer aldığı, malikane, konak, yalı gibi büyük evlerde geniş aile şeklinde oturulduğu görülmektedir. Bir açıdan bakıldığında kişiyi günlük hayatın stresinden uzaklaştırıp güzel yalıların, zenginliğin, lüks arabaların, aşkların olduğu bir dünyaya götürmesi olumlu bir şeyken, bir yandan bakıldığında da kişi gerçek hayatta bunlara sahip olamamanın üzüntüsü ile kendini kötü hissedebilir ve bunalım yaşayabilir. Önemli olan hayalle gerçeği karıştırmamaktır. Ancak özellikle ergenler ve gençler bu durumdan etkilenebilirler. Diziler yüzde 100 halkın ruh sağlını bozar diyemeyiz, ancak kişilerin etki altında kalması ve olumsuz eylemlerde bulunmaları mümkündür. Bu diziler hazırlanırken olası etkileri iyi bir şekilde tahlil edilmeli ve mutlaka sosyal psikoloji alanında bilgili uzmanların desteği alınmalıdır" diye konuştu.
"DİZİLERDE HUZUR VE MUTLULUK YOK"
TERAPİDER Kurucu Üyesi Uzman Psikolojik Danışman Ümran Örkün ise son dönemin en popüler dizilerinde aşk, ihanet, aile içi çatışmalar, şiddet, intikam ve cinayetlerin fazlaca yer aldığının altını çizerek, "Bu dizilerde neredeyse huzurlu ve mutlu geçirilen hiçbir an yok ya da her mutlu andan sonra mutlaka kötü bir haber alınıyor. Aile içi sorunlar ve evlilik problemleri de genellikle bunların merkezinde yer alıyor. Zaten ensestin, tecavüzlerin, tacizlerin, aile içi şiddetin yaygın olduğu bir toplumuz. Evlilik programlarında da aile içinde kalması gereken yaşanmışlıklar, dile getiriliyor ve deşifre ediliyor. Evlilik kavramı artık farklı algılanmaya başlandı; evlenmeden birlikte yaşamak ya da evlilik dışı çocuk sahibi olmak giderek yaygınlaşıyor ve normalleşiyor. Bu durum kanıksanmaya devam ederse toplumun aile kavramına ait değer yargıları sarsılacaktır. Bu nedenle evlilik, aile konuları ve cinsellik hakkında daha bilgilendirici ve halkı olumluya yönelten programlar yapılmalı" dedi.
Kaynak: İHA
Bu değişimle birlikte dizi ve evlendirme programlarının aile yapısını ve toplumun aile kavramına ait değer yargılarını olumsuz yönde etkileyebileceğini belirten Uz. Dr. Canatar, “Günümüzde çok sayıda dizi var ve dizilerdeki ortak konular genellikle aşk, yasak aşk, karşılıksız aşk, aşk üçgeni, şiddet, ihanet, cinayet, sürekli mutsuzluk, huzursuzluk, gözyaşı gibi. Aile içi ilişkiler, hiçbir zaman düzenli ve sorunsuz ilerlemiyor. Aksine, her zaman çatışmalar, karmaşa ve zor ilişkiler sergilenmekte. Olumlu ve umut verici bir konuya rastlamak gerçekten çok zor. Bu durum haliyle bu dizileri izleyenlerin psikolojilerini de olumsuz etkileyebiliyor" dedi.
Televizyonun önemli bir güç olduğunu ve insanlar üzerinde etkisinin büyük olduğunu da belirten Dr. Canatar, "Dizilerde genellikle üst sınıfa ilişkin yaşam tarzlarının yer aldığı, malikane, konak, yalı gibi büyük evlerde geniş aile şeklinde oturulduğu görülmektedir. Bir açıdan bakıldığında kişiyi günlük hayatın stresinden uzaklaştırıp güzel yalıların, zenginliğin, lüks arabaların, aşkların olduğu bir dünyaya götürmesi olumlu bir şeyken, bir yandan bakıldığında da kişi gerçek hayatta bunlara sahip olamamanın üzüntüsü ile kendini kötü hissedebilir ve bunalım yaşayabilir. Önemli olan hayalle gerçeği karıştırmamaktır. Ancak özellikle ergenler ve gençler bu durumdan etkilenebilirler. Diziler yüzde 100 halkın ruh sağlını bozar diyemeyiz, ancak kişilerin etki altında kalması ve olumsuz eylemlerde bulunmaları mümkündür. Bu diziler hazırlanırken olası etkileri iyi bir şekilde tahlil edilmeli ve mutlaka sosyal psikoloji alanında bilgili uzmanların desteği alınmalıdır" diye konuştu.
"DİZİLERDE HUZUR VE MUTLULUK YOK"
TERAPİDER Kurucu Üyesi Uzman Psikolojik Danışman Ümran Örkün ise son dönemin en popüler dizilerinde aşk, ihanet, aile içi çatışmalar, şiddet, intikam ve cinayetlerin fazlaca yer aldığının altını çizerek, "Bu dizilerde neredeyse huzurlu ve mutlu geçirilen hiçbir an yok ya da her mutlu andan sonra mutlaka kötü bir haber alınıyor. Aile içi sorunlar ve evlilik problemleri de genellikle bunların merkezinde yer alıyor. Zaten ensestin, tecavüzlerin, tacizlerin, aile içi şiddetin yaygın olduğu bir toplumuz. Evlilik programlarında da aile içinde kalması gereken yaşanmışlıklar, dile getiriliyor ve deşifre ediliyor. Evlilik kavramı artık farklı algılanmaya başlandı; evlenmeden birlikte yaşamak ya da evlilik dışı çocuk sahibi olmak giderek yaygınlaşıyor ve normalleşiyor. Bu durum kanıksanmaya devam ederse toplumun aile kavramına ait değer yargıları sarsılacaktır. Bu nedenle evlilik, aile konuları ve cinsellik hakkında daha bilgilendirici ve halkı olumluya yönelten programlar yapılmalı" dedi.