Başbakan Davutoğlu, YÖK Üyeleriyle Bir Araya Geldi
Davutoğlu: (1) 'Şimdi bizim en öncelikli ve acil atmamız gereken adımlardan birisi, doğduğu anda karşı çıktığımız YÖK sistemini bugün kendi ekseninde reformcu bir anlayışla fikir özgürlüğüne, akademik özgürlüklere de dayalı ve bilim adamına güven esası ile yeniden inşa etmek' 'Bütün müktesebatımızı şimdi zihnimizde kurgulayarak bu dönemde özellikle de 1 Kasım seçimleri sonrasında çok güçlü bir temsil kabiliyetine sahip, yani yüzde 97,5 temsil, yüzde 85 katılımla ortaya çıkan parlamento tablosu içinde artık YÖK reformunu mutlaka gerçekleştirme sorumluluğu ve çabası içinde olmamız lazım'.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, en öncelikli ve acil atılması gereken adımlardan birinin, YÖK sistemini reformcu bir anlayışla yeniden inşa etmek olduğunu belirterek, 'Bütün müktesebatımızı şimdi zihnimizde kurgulayarak bu dönemde özellikle de 1 Kasım seçimleri sonrasında çok güçlü bir temsil kabiliyetine sahip, yani yüzde 97,5 temsil, yüzde 85 katılımla ortaya çıkan parlamento tablosu içinde artık YÖK reformunu mutlaka gerçekleştirme sorumluluğu ve çabası içinde olmamız lazım' dedi.
Davutoğlu, Dolmabahçe Ofis'teki yemekte bir araya geldiği Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) üyelerine hitaben yaptığı konuşmada, bu toplantıda başbakan olarak Türkiye'nin en önemli kurulunun üyelerini misafir etmekle yetinmeyip, yükseköğretimle ilgili reform çalışmalarını istişare etmeyi amaçladıklarını söyledi.
Hükümeti kurduktan sonra haftalık, aylık ve yıllık reform programını kamuoyuyla paylaştıklarını anımsatan Davutoğlu, birçok alanda kalıcı bir reform sürecini işletebilmek için de yaygın bir istişare zemini oluşturmaya özen gösterdiklerini kaydetti.
Davutoğlu, 62. hükümeti kurduğunda da YÖK'ü ziyaret ederek, akademisyen olarak Türkiye'de ve dünyada akademik hayattan beklentiler ile değişim süreçleri bağlamında hedeflerini dile getirdiğini vurgulayarak, ancak bir yıl içinde iki genel seçim yaşandığını, yoğun bir siyasi temponun söz konusu olduğunu, 64. hükümeti kurar kurmaz da YÖK üyeleriyle bir arada olmak için programını yaptığını dile getirdi.
Reform süreçlerinin önemli olduğunu, reform denilince de en kapsamlı değişim süreçlerinin kastedildiğini belirten Davutoğlu, 'Fakat en önemli reform süreci zihniyet reformudur. Kurumsal reformlar zihniyet reformu olmadan gerçekleştirilirse bir müddet sonra kurumlar statikleşir, statükocu ve zamana ayak uydurmayan yapılar haline dönüşmeye başlar. Önce zihniyet reformu gerçekleşir, kurumsal reform bunu takip ederse veya zihniyet reformu kurumsal reformla birlikte yürürse, işte o zaman kalıcı ve kapsamlı bir değişim süreci bütün toplumsal hayata egemen olur. Maalesef bizde reformlar tepeden inme ve genellikle bir statükoyu koruma adına reform iddiasıyla ama özünde reform olmayan çabalar şeklinde tecelli etmiştir' diye konuştu.
- Zihniyet reformu
Başbakan Davutoğlu, YÖK'ün ilk kuruluş aşamasına bakıldığında, katılımcı bir süreçten daha çok 12 Eylül şartlarının getirdiği, öğretim sistemini yeniden yapılandırırken özünde tek tipçi ve reform mantığından daha çok empoze edici bir değişim mantığını, bu yönüyle de yeni bir statüko oluşturmayı hedeflediğini söyledi.
Gerçek reformların statüko oluşturmadığını, statükolara meydan okuduğunu, kişileri de o statükoların ötesinde bir düşünceye sevk ettiğini anlatan Davutoğlu, bu açıdan üniversitelerin zihniyet reformunun en önemli ayağı, odağı ve nirengi noktası olduğunu, zihniyet reformunu üniversitelerde gerçekleştirmeden toplumsal hayatın geri kalan kesiminde gerçekleştirileceğini iddia etmenin sadece günübirlik politikalarla yetinmek anlamına geldiğini kaydetti.
Davutoğlu, genelde milli eğitim sistemi, özelde de üniversitelerde gerçek bir zihniyet reformu söz konusu olduğunda, her mezunun görev aldığı kurulda, kuruluşta ve özel sektörde doğrudan yansıyan bir sonuç doğuracağını belirterek, zihniyet reformu için odaklanan üniversitelerden mezun olan her öğrencinin o zihniyet reformunun misyonunu üstlenen temsilciler olarak topluma gönderildiğini anlattı.
Maalesef Türkiye'de üniversite yapılanmalarının bu şekilde cereyan etmediğine vurgu yapan Davutoğlu, bu toplantıyla ilgili programını yaparken birbirini takip eden üç toplantının arka arkaya gelmesine özen gösterdiğini, İstanbul'daki terör saldırısı dolayısıyla Bilim Teknoloji Yüksek Kurulu toplantısını yapamadığını ancak Ar-Ge alanında geniş kapsamlı ve devrim mahiyetinde adımlar içeren bir reform paketini kamuoyuyla paylaştıklarını söyledi.
Davutoğlu, kendi neslinin 27 Mayıs şartlarında doğduğunu, ilkokula giderken 27 Mayıs'ın ne olduğunun dikte edildiğini belirterek, 27 Mayıs'larda birilerinin bayram yaşadığını, kendi evlerinde ise hüzün olduğunu, darbenin nasıl bir travma oluşturduğunu çocuk yaşlarında gördüğünü aktardı.
Hayata büyük iddialarla ve ideallerle atılma ile her şeye meydan okuyan bir cesaret gösterdikleri öğrencilik yıllarında ise 12 Eylül'ü yaşadıklarını, 12 Eylül'ün getirdiği YÖK sistemine en fazla kendilerinin karşı çıktığını anlatan Davutoğlu, sağ ve solun, her kanaatten kişilerin YÖK sistemine karşı tavır gösterdiğini ve bunun gerekli olduğunu kaydetti.
- 'YÖK sistemindeki değişim gerekli'
Davutoğlu, üniversitenin mantığına, felsefesine meydan okuyan en çarpıcı görüntülerden birinin, 5 generalin önünde hizaya giren bilim adamları olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti:
'Zorluklarla 12 Eylül'ün içinden fikren çarpışa çarpışa, gerçeği araya araya akademik hayata atıldığımızda, zihniyet reformuna derinden inanmış, zihniyet reformu olmadan hiçbir siyasal ve ekonomik reformun gerçekleşmiş olmayacağına inanmış birisi olarak bütün hayatımı akademik hayat içinde geçireceğim planlaması ile profesörlüğe doğru giderken 28 Şubat şartlarını yaşadık. Şu ya da bu ideolojik farklılıklar sebebiyle nasıl tek tipçi bir yaklaşımın dikte ettirdiği dönemlerde öğrencilerimizi korumak için ne kadar çaba sarf ettiğimizi hepimiz hatırlarız. 27 Mayıs şartlarında doğmuş, 12 Eylül'de öğrenciliğini yaşamış, 28 Şubat'a öğretim üyeliğinin çilelerini çekmiş, tabii heyetimiz içinde çok daha genç arkadaşlar var, 50'li yılların sonları 60'lı yılların başlarında doğmuş heyet mensuplarımız söz konusu. Şimdi bizim en öncelikli ve acil atmamız gereken adımlardan birisi, doğduğu anda karşı çıktığımız YÖK sistemini bugün kendi ekseninde reformcu bir anlayışla fikir özgürlüğüne, akademik özgürlüklere de dayalı ve bilim adamına güven esası ile yeniden inşa etmek. 13 yıl içinde iktidarlarımız döneminde bu yönde birçok çalışma gerçekleştirildi.'
Davutoğlu, daha önce de YÖK sistemi içinde çok önemli adımlar atıldığını, 1992'de akademisyenlerin rektörleri seçme süreçlerinin başlaması gibi iyi niyetli çok adımlar atıldığını ifade ederek, 'Ama bazen bu iyi niyetli adımlar dahi rektörlerin seçim sürecinde, zamanla hepimiz seçim süreçlerinin bilim hayatımızı bazen ne kadar olumsuz etkilediğini de yaşayarak gördük. Öğretim üyelerinin neredeyse bir seçim kampanyası yaparcasına yürüttükleri faaliyetlerin bilim hayatımızı, yaklaşımımızı nasıl olumsuz etkilediğini de gördük. Dolayısıyla değerli arkadaşlar, her şey diyemeyeceğim ama birçok şeyi yaşadık bu süreçte. Onun için bütün müktesebatımızı şimdi zihnimizde kurgulayarak bu dönemde özellikle de 1 Kasım seçimleri sonrasında çok güçlü bir temsil kabiliyetine sahip, yani yüzde 97,5 temsil, yüzde 85 katılımla ortaya çıkan parlamento tablosu içinde artık YÖK reformunu mutlaka gerçekleştirme sorumluluğu ve çabası içinde olmamız lazım.'
(Sürecek)
Kaynak: AA
Davutoğlu, Dolmabahçe Ofis'teki yemekte bir araya geldiği Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) üyelerine hitaben yaptığı konuşmada, bu toplantıda başbakan olarak Türkiye'nin en önemli kurulunun üyelerini misafir etmekle yetinmeyip, yükseköğretimle ilgili reform çalışmalarını istişare etmeyi amaçladıklarını söyledi.
Hükümeti kurduktan sonra haftalık, aylık ve yıllık reform programını kamuoyuyla paylaştıklarını anımsatan Davutoğlu, birçok alanda kalıcı bir reform sürecini işletebilmek için de yaygın bir istişare zemini oluşturmaya özen gösterdiklerini kaydetti.
Davutoğlu, 62. hükümeti kurduğunda da YÖK'ü ziyaret ederek, akademisyen olarak Türkiye'de ve dünyada akademik hayattan beklentiler ile değişim süreçleri bağlamında hedeflerini dile getirdiğini vurgulayarak, ancak bir yıl içinde iki genel seçim yaşandığını, yoğun bir siyasi temponun söz konusu olduğunu, 64. hükümeti kurar kurmaz da YÖK üyeleriyle bir arada olmak için programını yaptığını dile getirdi.
Reform süreçlerinin önemli olduğunu, reform denilince de en kapsamlı değişim süreçlerinin kastedildiğini belirten Davutoğlu, 'Fakat en önemli reform süreci zihniyet reformudur. Kurumsal reformlar zihniyet reformu olmadan gerçekleştirilirse bir müddet sonra kurumlar statikleşir, statükocu ve zamana ayak uydurmayan yapılar haline dönüşmeye başlar. Önce zihniyet reformu gerçekleşir, kurumsal reform bunu takip ederse veya zihniyet reformu kurumsal reformla birlikte yürürse, işte o zaman kalıcı ve kapsamlı bir değişim süreci bütün toplumsal hayata egemen olur. Maalesef bizde reformlar tepeden inme ve genellikle bir statükoyu koruma adına reform iddiasıyla ama özünde reform olmayan çabalar şeklinde tecelli etmiştir' diye konuştu.
- Zihniyet reformu
Başbakan Davutoğlu, YÖK'ün ilk kuruluş aşamasına bakıldığında, katılımcı bir süreçten daha çok 12 Eylül şartlarının getirdiği, öğretim sistemini yeniden yapılandırırken özünde tek tipçi ve reform mantığından daha çok empoze edici bir değişim mantığını, bu yönüyle de yeni bir statüko oluşturmayı hedeflediğini söyledi.
Gerçek reformların statüko oluşturmadığını, statükolara meydan okuduğunu, kişileri de o statükoların ötesinde bir düşünceye sevk ettiğini anlatan Davutoğlu, bu açıdan üniversitelerin zihniyet reformunun en önemli ayağı, odağı ve nirengi noktası olduğunu, zihniyet reformunu üniversitelerde gerçekleştirmeden toplumsal hayatın geri kalan kesiminde gerçekleştirileceğini iddia etmenin sadece günübirlik politikalarla yetinmek anlamına geldiğini kaydetti.
Davutoğlu, genelde milli eğitim sistemi, özelde de üniversitelerde gerçek bir zihniyet reformu söz konusu olduğunda, her mezunun görev aldığı kurulda, kuruluşta ve özel sektörde doğrudan yansıyan bir sonuç doğuracağını belirterek, zihniyet reformu için odaklanan üniversitelerden mezun olan her öğrencinin o zihniyet reformunun misyonunu üstlenen temsilciler olarak topluma gönderildiğini anlattı.
Maalesef Türkiye'de üniversite yapılanmalarının bu şekilde cereyan etmediğine vurgu yapan Davutoğlu, bu toplantıyla ilgili programını yaparken birbirini takip eden üç toplantının arka arkaya gelmesine özen gösterdiğini, İstanbul'daki terör saldırısı dolayısıyla Bilim Teknoloji Yüksek Kurulu toplantısını yapamadığını ancak Ar-Ge alanında geniş kapsamlı ve devrim mahiyetinde adımlar içeren bir reform paketini kamuoyuyla paylaştıklarını söyledi.
Davutoğlu, kendi neslinin 27 Mayıs şartlarında doğduğunu, ilkokula giderken 27 Mayıs'ın ne olduğunun dikte edildiğini belirterek, 27 Mayıs'larda birilerinin bayram yaşadığını, kendi evlerinde ise hüzün olduğunu, darbenin nasıl bir travma oluşturduğunu çocuk yaşlarında gördüğünü aktardı.
Hayata büyük iddialarla ve ideallerle atılma ile her şeye meydan okuyan bir cesaret gösterdikleri öğrencilik yıllarında ise 12 Eylül'ü yaşadıklarını, 12 Eylül'ün getirdiği YÖK sistemine en fazla kendilerinin karşı çıktığını anlatan Davutoğlu, sağ ve solun, her kanaatten kişilerin YÖK sistemine karşı tavır gösterdiğini ve bunun gerekli olduğunu kaydetti.
- 'YÖK sistemindeki değişim gerekli'
Davutoğlu, üniversitenin mantığına, felsefesine meydan okuyan en çarpıcı görüntülerden birinin, 5 generalin önünde hizaya giren bilim adamları olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti:
'Zorluklarla 12 Eylül'ün içinden fikren çarpışa çarpışa, gerçeği araya araya akademik hayata atıldığımızda, zihniyet reformuna derinden inanmış, zihniyet reformu olmadan hiçbir siyasal ve ekonomik reformun gerçekleşmiş olmayacağına inanmış birisi olarak bütün hayatımı akademik hayat içinde geçireceğim planlaması ile profesörlüğe doğru giderken 28 Şubat şartlarını yaşadık. Şu ya da bu ideolojik farklılıklar sebebiyle nasıl tek tipçi bir yaklaşımın dikte ettirdiği dönemlerde öğrencilerimizi korumak için ne kadar çaba sarf ettiğimizi hepimiz hatırlarız. 27 Mayıs şartlarında doğmuş, 12 Eylül'de öğrenciliğini yaşamış, 28 Şubat'a öğretim üyeliğinin çilelerini çekmiş, tabii heyetimiz içinde çok daha genç arkadaşlar var, 50'li yılların sonları 60'lı yılların başlarında doğmuş heyet mensuplarımız söz konusu. Şimdi bizim en öncelikli ve acil atmamız gereken adımlardan birisi, doğduğu anda karşı çıktığımız YÖK sistemini bugün kendi ekseninde reformcu bir anlayışla fikir özgürlüğüne, akademik özgürlüklere de dayalı ve bilim adamına güven esası ile yeniden inşa etmek. 13 yıl içinde iktidarlarımız döneminde bu yönde birçok çalışma gerçekleştirildi.'
Davutoğlu, daha önce de YÖK sistemi içinde çok önemli adımlar atıldığını, 1992'de akademisyenlerin rektörleri seçme süreçlerinin başlaması gibi iyi niyetli çok adımlar atıldığını ifade ederek, 'Ama bazen bu iyi niyetli adımlar dahi rektörlerin seçim sürecinde, zamanla hepimiz seçim süreçlerinin bilim hayatımızı bazen ne kadar olumsuz etkilediğini de yaşayarak gördük. Öğretim üyelerinin neredeyse bir seçim kampanyası yaparcasına yürüttükleri faaliyetlerin bilim hayatımızı, yaklaşımımızı nasıl olumsuz etkilediğini de gördük. Dolayısıyla değerli arkadaşlar, her şey diyemeyeceğim ama birçok şeyi yaşadık bu süreçte. Onun için bütün müktesebatımızı şimdi zihnimizde kurgulayarak bu dönemde özellikle de 1 Kasım seçimleri sonrasında çok güçlü bir temsil kabiliyetine sahip, yani yüzde 97,5 temsil, yüzde 85 katılımla ortaya çıkan parlamento tablosu içinde artık YÖK reformunu mutlaka gerçekleştirme sorumluluğu ve çabası içinde olmamız lazım.'
(Sürecek)
