'Cengiz Dağcı, Kırım' Paneli
Kırımlı romancı ve şair Cengiz Dağcı, Dersaadet Kültür Platformu ve Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığınca düzenlenen "Yaşanan Korkunç Yıllar, Cengiz Dağcı, Kırım" başlıklı panelde anıldı.
Fatih'teki Millet Yazma Eser Kütüphanesi'nde gerçekleşen panele katılan Dersaadet Kültür Platformu Başkanı Mehmet Kamil Berse, konuşmasında Dağcı'nın "Mesele Kırım olunca, herşey bir yana, Kırım bir yana" sözlerini anımsattı.
Berse, Kırım'ın Anadolu gibi "vatan" olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:
"Bu topraklara her zaman sahip olmamız gerekir. Sahip olmak demek, tapusunu elimize almak demek değil ama o topraklarda yaşayan kardeşlerimize, soydaşlarımıza elimizi, gönlümüzü uzatmamız gerekir. Bugünkü dünyada artık neyin ne olduğunu anlayamadığımız bir ortamda ve kimin neye hasret kaldığını bilmediğimiz bir durumda, bildiklerimizi paylaşmakla yetiniyoruz."
Ekim ayı içinde Cengiz Dağcı Sempozyumu gerçekleştirileceğini dile getiren Berse ayrıca bu yıl Cengiz Dağcı Roman Ödüllerinin ilk kez düzenleneceğini söyledi.
- Berse: "Türk toplumunda kardeş kavgaları çok olur"
Mehmet Kamil Berse, Türk toplumunda kardeş kavgalarının çok olduğunu kaydederek, şöyle devam etti:
"Geçmişten bugüne kurulan bütün devletlerde, kardeş kavgaları neticesinde, o dev devletler, o kuruluşlar yok olmuşlardır. Bu kardeş kavgaları hiç bitmez. 21. yüzyıla geldik. Kurduğumuz son Türk devleti de yine kardeş kavgalarıyla ortadan kaldırılmaya çalışılıyor."
Tarihin tekerrürden ibaret olduğunu vurgulayan Berse, "Kırım'da yaşayan 400 bin Kırım Türkü soydaşımız var. Bu soydaşlarımıza sahip çıkmak ve elimizden geleni yapmak zorundayız. İster Rusya idaresi altında, ister Ukrayna idaresi altında olsunlar, biz o insanlara yardım elimizi uzatmak zorundayız" ifadelerini kullandı.
- Maksudoğlu: "Londra'da yalnız yaşıyordu"
Panele katılan Prof. Dr. Mehmet Maksudoğlu, Dağcı'yla vefatından birkaç ay önce görüştüğünü aktararak, "Londra'da yalnız yaşıyordu. Sürgün kolay birşey değil. Kopmuş topraklarından. Yabancıyla evlenmiş. Regina'dan, Arzu adında bir kızı olduğunu söylemişti. Hanımı vefat etmişti. Kendine göre görüşleri vardı. Fakat fazla konuşmazdı. Tipik bir Kırımlı'ydı" dedi.
Maksudoğlu, Cengiz Dağcı'nın doğduğu evin müze olması önerisinde de bulundu.
- Gürdoğan: "Türk dünyasının iki Cengiz'i var"
Prof. Dr. Ersin Nazif Gürdoğan da Türk dünyasının iki önemli Cengiz'i olduğunu söyleyerek, "Biri Cengiz Dağcı, diğeri Cengiz Aytmatov. Her ikisi de Türk dünyasının sorunlarını, kültürlerini, coğrafyalarını, edebiyatlarını, sanatlarını, düşünce ve eylem dünyalarını kalıcı bir şekilde tarihe not düştüler" dedi.
Dağcı'nın romanlarını Anadolu Türkçesi ile yazdığına vurgu yapan Gürdoğan, "Cengiz Dağcı, gerçekten büyük bir uzak görüşlülükle, Anadolu Türkçesi ile yazmış. Bütün Türk dünyasına hitap etme gücünü kullanmıştır. O olmasaydı Kırım'ı bu kadar yakından tanımazdık. Kırım denince akla Cengiz Dağcı, Cengiz Dağcı denince, akla Kırım gelir"
- Kocakaplan: "Avuç içi kadar yerden 25 tane kitap yazmış"
Cengiz Dağcı kitabının yazarı İsa Kocakaplan ise 2009'da yaptığı bir söyleşide Dağcı'ya yönelttiği "Yazmayı düşündüğünüz şeyler var mı?" şeklindeki soruya, "Yok artık, bundan sonrası gevezelik, lafazanlık olur. Bazı insanlar var, hiç susmazlar. Yazmak istediklerimin hepsini yazdım" yanıtı aldığını ifade etti.
Kocakaplan, Dağcı'nın kitaplarında anlatılan Kırım'ın Yalta liman şehrine bağlı Kızıltaş Köyü'ne ilk gittiğinde her yeri tanıdığına dikkati çekerek, şunları aktardı:
"Etrafında var olan her yeri tanıyoruz. İlk defa gidiyoruz Kızıltaş'a. Cengiz Dağcı romanlarında Kızıltaş bu kadar canlıdır. Kırım avuç içi kadar bir yer. Avuç içi kadar yerden 25 tane kitap yazmıştır. Her yazarın işi değildir bu. Üç tanesi İngiltere'yle ilgilidir. 22 tane kitap. 17'si romandır bunların."
- Cengiz Dağcı
Cengiz Dağcı, 9 Mart 1920'de Kırım'ın Yalta liman şehrine bağlı Kızıltaş köyünde doğdu.
Eserlerini Türkiye Türkçesi ile yazan Dağcı'nın kitaplarının ilk redaksiyonunu şair Ziya Osman Saba yaptı.
Kırım Türklerinin Rusların zulmü altındaki hayatına eserlerinde yer veren Dağcı, "Korkunç Yıllar", "Yurdunu Kaybeden Adam", "Onlar da İnsandı", "Ölüm ve Korku Günleri", "O Topraklar Bizimdi", "Dönüş" ve "Anneme Mektuplar" isimli eserleri kitapseverlerle buluşturdu.
Londra'da 22 Eylül 2011'de yaşamını yitiren Dağcı, Ahmet Davutoğlu'nun girişimleriyle 2 Ekim 2011'de 69 yıl boyunca görmediği Kızıltaş köyünde toprağa verildi.
Kaynak: AA
Berse, Kırım'ın Anadolu gibi "vatan" olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:
"Bu topraklara her zaman sahip olmamız gerekir. Sahip olmak demek, tapusunu elimize almak demek değil ama o topraklarda yaşayan kardeşlerimize, soydaşlarımıza elimizi, gönlümüzü uzatmamız gerekir. Bugünkü dünyada artık neyin ne olduğunu anlayamadığımız bir ortamda ve kimin neye hasret kaldığını bilmediğimiz bir durumda, bildiklerimizi paylaşmakla yetiniyoruz."
Ekim ayı içinde Cengiz Dağcı Sempozyumu gerçekleştirileceğini dile getiren Berse ayrıca bu yıl Cengiz Dağcı Roman Ödüllerinin ilk kez düzenleneceğini söyledi.
- Berse: "Türk toplumunda kardeş kavgaları çok olur"
Mehmet Kamil Berse, Türk toplumunda kardeş kavgalarının çok olduğunu kaydederek, şöyle devam etti:
"Geçmişten bugüne kurulan bütün devletlerde, kardeş kavgaları neticesinde, o dev devletler, o kuruluşlar yok olmuşlardır. Bu kardeş kavgaları hiç bitmez. 21. yüzyıla geldik. Kurduğumuz son Türk devleti de yine kardeş kavgalarıyla ortadan kaldırılmaya çalışılıyor."
Tarihin tekerrürden ibaret olduğunu vurgulayan Berse, "Kırım'da yaşayan 400 bin Kırım Türkü soydaşımız var. Bu soydaşlarımıza sahip çıkmak ve elimizden geleni yapmak zorundayız. İster Rusya idaresi altında, ister Ukrayna idaresi altında olsunlar, biz o insanlara yardım elimizi uzatmak zorundayız" ifadelerini kullandı.
- Maksudoğlu: "Londra'da yalnız yaşıyordu"
Panele katılan Prof. Dr. Mehmet Maksudoğlu, Dağcı'yla vefatından birkaç ay önce görüştüğünü aktararak, "Londra'da yalnız yaşıyordu. Sürgün kolay birşey değil. Kopmuş topraklarından. Yabancıyla evlenmiş. Regina'dan, Arzu adında bir kızı olduğunu söylemişti. Hanımı vefat etmişti. Kendine göre görüşleri vardı. Fakat fazla konuşmazdı. Tipik bir Kırımlı'ydı" dedi.
Maksudoğlu, Cengiz Dağcı'nın doğduğu evin müze olması önerisinde de bulundu.
- Gürdoğan: "Türk dünyasının iki Cengiz'i var"
Prof. Dr. Ersin Nazif Gürdoğan da Türk dünyasının iki önemli Cengiz'i olduğunu söyleyerek, "Biri Cengiz Dağcı, diğeri Cengiz Aytmatov. Her ikisi de Türk dünyasının sorunlarını, kültürlerini, coğrafyalarını, edebiyatlarını, sanatlarını, düşünce ve eylem dünyalarını kalıcı bir şekilde tarihe not düştüler" dedi.
Dağcı'nın romanlarını Anadolu Türkçesi ile yazdığına vurgu yapan Gürdoğan, "Cengiz Dağcı, gerçekten büyük bir uzak görüşlülükle, Anadolu Türkçesi ile yazmış. Bütün Türk dünyasına hitap etme gücünü kullanmıştır. O olmasaydı Kırım'ı bu kadar yakından tanımazdık. Kırım denince akla Cengiz Dağcı, Cengiz Dağcı denince, akla Kırım gelir"
- Kocakaplan: "Avuç içi kadar yerden 25 tane kitap yazmış"
Cengiz Dağcı kitabının yazarı İsa Kocakaplan ise 2009'da yaptığı bir söyleşide Dağcı'ya yönelttiği "Yazmayı düşündüğünüz şeyler var mı?" şeklindeki soruya, "Yok artık, bundan sonrası gevezelik, lafazanlık olur. Bazı insanlar var, hiç susmazlar. Yazmak istediklerimin hepsini yazdım" yanıtı aldığını ifade etti.
Kocakaplan, Dağcı'nın kitaplarında anlatılan Kırım'ın Yalta liman şehrine bağlı Kızıltaş Köyü'ne ilk gittiğinde her yeri tanıdığına dikkati çekerek, şunları aktardı:
"Etrafında var olan her yeri tanıyoruz. İlk defa gidiyoruz Kızıltaş'a. Cengiz Dağcı romanlarında Kızıltaş bu kadar canlıdır. Kırım avuç içi kadar bir yer. Avuç içi kadar yerden 25 tane kitap yazmıştır. Her yazarın işi değildir bu. Üç tanesi İngiltere'yle ilgilidir. 22 tane kitap. 17'si romandır bunların."
- Cengiz Dağcı
Cengiz Dağcı, 9 Mart 1920'de Kırım'ın Yalta liman şehrine bağlı Kızıltaş köyünde doğdu.
Eserlerini Türkiye Türkçesi ile yazan Dağcı'nın kitaplarının ilk redaksiyonunu şair Ziya Osman Saba yaptı.
Kırım Türklerinin Rusların zulmü altındaki hayatına eserlerinde yer veren Dağcı, "Korkunç Yıllar", "Yurdunu Kaybeden Adam", "Onlar da İnsandı", "Ölüm ve Korku Günleri", "O Topraklar Bizimdi", "Dönüş" ve "Anneme Mektuplar" isimli eserleri kitapseverlerle buluşturdu.
Londra'da 22 Eylül 2011'de yaşamını yitiren Dağcı, Ahmet Davutoğlu'nun girişimleriyle 2 Ekim 2011'de 69 yıl boyunca görmediği Kızıltaş köyünde toprağa verildi.