'NATO Sonrası Afganistan'Sempozyumu
Anadolu Ajansı Dünya Dilleri Yayın Yönetmeni Mehmet Öztürk, "Biz sorunlarımızı kendimiz çözmeliyiz. Eğer biz çözmez isek İngilizler böler, parçalar, komşu ve aynı inanca sahip olduğumuz halde bizi birbirimize düşürür" dedi.
Türkiye, Afganistan ve Pakistan'dan uzmanların katıldığı Güney Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (GASAM) ve Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) iş birliğinde düzenlenen "NATO Sonrası Afganistan" konulu uluslararası sempozyum İstanbul'da düzenlendi.
Sempozyumda konuşan Öztürk, Afganistan ve bölgeyi 1980'den bu yana yakından tanıdığına dikkati çekerek, "Biz sorunlarımızı kendimiz çözmeliyiz. Eğer biz kendimiz çözmezsek İngilizler böler, parçalar sonra komşu ve aynı inanca sahip olduğumuz halde bizi birbirimize düşürür" ifadelerini kullandı.
Sempozyumun önemine işaret eden Öztürk, "Bizlerin arasında her ne kadar farklı düşünceler olsa da farklılıklarımız müştereklerimizden çok daha azdır. Bizi bir araya getirebilecek bir çok ortak yönümüz var. Dolayısıyla bu tür ortamların çoğaltılması lazım" şeklinde konuştu.
Afganistan'dan önce Pakistan'ın ele alınması gerektiğini belirten Öztürk şunları söyledi:
"Pakistan'da savaş olmaması her şeyin yolunda olduğu anlamına gelmiyor. Bu bölgeler her türlü militan eylemlere uygun bir coğrafyaya sahip. Özellikle Afganistan-Pakistan sınırı. Her tür silahlı eyleme yataklık edebilecek ve silahlı unsurların rahatça dolaşabileceği yerlere sahip. Bunu son dönemde bu iki ülke sınırında DAEŞ'in ortaya çıkmasından da anlıyoruz. Amerikalılar ve İngilizler bu bölgeyi Af-Pak bölgesi olarak tanımlıyor. Bu bölgenin halkları birlikte hareket etmediği müddetçe sıkıntılar bitmeyecektir. Bölgede uzun zamandır silahlı bir hareketlilik var. Bu hareketlilik zaman zaman zirveye çıktı. Rus ve Amerikan işgalleri yaşandı."
-"Afganistan Barış Planı" önerisi
Türkiye'de bir gazetede kaleme aldığı "Afganistan Barış Planı" adlı makalede sorununun çözümüne yönelik bazı önerilerde bulunduğunu belirten Öztürk, sözlerine şöyle davam etti:
"Bu plan 1980'den bu yana bölgeyi tanımam sebebiyle geliştirdiğim bir plandı. Eksikleri, yanlışları olabilir ama neticede somut bir şey. Buradaki katılımcılar Amerikalıların tanımıyla Af-Pak bölgesinden. Doğal olarak kendi bölgesinden biri olarak konuşuyorlar. Ama ben Türkiye'den bölgeyi izleyen biri olarak biraz daha tarafsız bir şekilde meseleye bakıyorum ve bu planla ilgili tesbitlerimi burada nokta-nokta açıklamak istiyorum. Sempozyumun adı "NATO Sonrası Afganistan". Bu Amerikanın bölgeden çekildiği anlamına gelmiyor. Biliyorsunuz ABD ile stratejik iş birliği anlaşması imzalandı. Bu anlaşmaya göre ABD askerleri Afganistan'da kalacaklar. Hatta ABD'li kaynaklar önceki söyledikleri sözlerin aksine ön görülenden daha uzun bir süre Amerikalıların Afganistan'da kalacağını söylüyorlar."
-"İİT devreye girmeli, ABD ve NATO güçleri çekilmeli"
"Biz sorunlarımızı Müslümanlar olarak kendimiz çözmeliyiz" diyen Öztürk, "Barış planının birinci adımında uluslararası platformda her ne kadar zayıf bir kuruluş olsa da İslam İşbirliği Teşkilatı'nın (İİT) devreye girmesi gerekir. Bunu zorunlu olarak görüyorum. Daha sonra ABD ve NATO güçlerinin uluslararası garantiler kapsamında kayıtsız şartsız hızlı bir şekilde Afganistan'dan çekilmesi için bir takvim belirlenmesi gerektiğine inanıyorum" ifadelerini kullandı.
-"Ateşkes ilan edilmeli"
İşgale karşı direnen yerel güçlerin bu çıkışın sağlanması için garanti vermeleri gerektiğini belirten Öztürk, "Bundan sonra İİT devreye girmeli ve savaşan tarafların tamamını kapsayan bir ateşkes ilan edilmelidir" şeklinde konuştu.
-"Müslüman ülkelerden oluşturulmuş bir barış gücü oluşturulmalı"
Afganistan'daki seçimler sonrasında bir ulusal uzlaşıya varılmasını ve buna imza atan tarafları kutladığını dile getiren Öztürk, şunları söyledi:
"Ulusal uzlaşının bir kısmı sağlanmıştır. Yani seçimde yarışan taraflar neticede iktidarı bölüşmüşlerdir. Ama bu Afganistan'ın tamamında ulusal uzlaşı olduğu manasına gelmemektedir. Çünkü halen Afganistan'da sorun bitmemiştir. Ve biraz önce de dile getirdiğim gibi bölgede DAEŞ'in ortaya çıkması güvenlik zaafının devam ettiğini göstermektedir. Ülkede ateşkes ilan edilmeli perde önü ve perde arkasındaki güçlerden teminatlar alınmalıdır. Çekilen güçler yerine komşu ülkelerden ve Afganistan'da bulunmuş ülkelerden olmayan diğer Müslüman ülkelerden oluşturulmuş bir barış gücü oluşturulmalıdır. Bu güçler, savaşan taraflarla hükümet arasına yerleştirilmelidir. Bundan sonra Türkiye'ye de bir vazife düşebilir. Biliyorsunuz Türkiye NATO içerisindeki ülkelerden biri. Ama burada şunu da söylemek istiyorum. Türkiye askeri gücü, sadece sosyal ve insani yardımlar için orada bulunmaktadır. Buna rağmen Türkiye çekilebilir veya yeni kurulacak askeri gücü oluşturmak üzere orada bulunabilir."
-"Hükümet adil bir şekilde kurulmalı"
Çekilen askeri güçlerin yerine Müslüman Barış Gücü'nün geçmesini öneren Öztürk, "Asıl süreç bundan sonra başlar. İktidar, muhalifet ve tüm yerli unsurlar arasında bir ulusal uzlaşı süreci başlatılır. Tüm tarafların bu sürece katılmaları sağlanır. Bundan sonra yapılacak bir ulusal uzlaşı konferansıyla ülkeyi seçimlere götürecek tarafsız seçim hükümeti oluşturulur. Hükümet içerisinde ülkenin etnik grupları adil bir şekilde temsil edilmelidir" değerlendirmesinde bulundu.
Bu dağılımın ülkenin ordusu ve emniyet birimlerinden devlet kurumlarının her biriminde adaletli bir şekilde gerçekleştirilmesinin önemine işaret eden Öztürk, "Hiç bir etnik unsur bir kurumdan uzak tutulmamalıdır. Yapılacak seçimler sonucunda da halkın temsiliyeti tam manasıyla sağlanmalıdır" dedi.
-Hindistan ve Çin tehlikesi
Afganistan'ın işgal güçlerinin yolu üzerinde olduğuna dikkati çeken Öztürk, şöyle konuştu:
"Afganistan işgal güçlerinin yolu üzerinde bir yerde bulunuyor. Büyük İskender'den bu yana böyle olmuş. Bu coğrafyada Rus ve ABD işgali yaşandı. Fakat bu ülke bunlardan çıkmayı başardı. Afganistan imparatorlukların mezarlığı olarak bilinir. Fakat burada ilk defa şunu da söylemek istiyorum. Afgan halkı iç barışını sağlayamaz ise sırada Hindistan ve Çin işgali tehlikesi var."
Afganistan konusunda Birleşmiş Milletler'den bir şey beklemenin beyhude bir bekleyiş olacağını dile getiren Öztürk, "Biz Keşmir sorununda BM'nin bir faydasının olmadığını gördük. Aynı şekilde Filistin'deki kardeşlerimize yapılan saldırılar da ortada. Ve BM bir şey yapmıyor. Afganistanla ilgili her ne kadar bir beklentimiz olmasa da BM üzerinden de bir şeyler yapılmalıdır. En azından bu yolla Afganistan sorunu uluslararası gündeme taşınmalıdır" ifadelerini kullandı.
-Afganistan'da iki gizli güç: Çin ve İran
Afganistan'da iki gizli gücün varlığına işaret eden Öztürk, bu güçlerin Çin ve İran olduğunu söyledi.
Özürk şunları kaydetti:
"Sovyetler Birliği işgalinde Çin'in oldukça büyük katkısı olmasına rağmen hep perde arkasında durmayı tercih etmiştir. Afganistan'a gelen silahlar Çin'den satın alınmış ve mücahitlere verilmiştir. Fakat bu bilinmez. Yine Çin perde gerisinde hep büyük güç olarak kalmıştır. Bugün geldiğimiz nokta itibariyle Çin'in Afganistan'daki ticari faaliyetleri giderek artmaya devam ettiğine şahit oluyoruz. Nitekim son dönemde Çin Taliban'la hükümet arasında arabuluculuk yapma isteğini resmi ağızlardan dile getirerek barış sürecine dahil olmak istemiştir. Afganistan'daki ikinci güç İran'dır. Ben bunu "mezhebi demografi" olarak niteliyorum. İran'ın Afganistan'da mezhebi demografik uzantısı vardır. Tabi bunu Afganistan'daki Şii unsurlar için söylemiyorum. Afganistan'daki Şiiler bu ülkenin bölünmez bir parçası ve Afgandırlar. Bunu ben İran'ın niyetleri bağlamında söylüyorum. İran'ın ABD'yle bu ülke üzerinde yaptığı ittifak İran'ın bu ülkedeki etkisini göstermektedir. Bugün İran dünyada stratejik, ideolojik ve mezhebi enstrümanları kullanarak üç yolla nüfus yayılması peşindedir. Son olarak, Afganlar kendi meselelerini kendileri halletmeli, komşuları kardeşlik ve dostluk dışında başka bir çaba içerisinde olmamalıdırlar."
Kaynak: AA
Sempozyumda konuşan Öztürk, Afganistan ve bölgeyi 1980'den bu yana yakından tanıdığına dikkati çekerek, "Biz sorunlarımızı kendimiz çözmeliyiz. Eğer biz kendimiz çözmezsek İngilizler böler, parçalar sonra komşu ve aynı inanca sahip olduğumuz halde bizi birbirimize düşürür" ifadelerini kullandı.
Sempozyumun önemine işaret eden Öztürk, "Bizlerin arasında her ne kadar farklı düşünceler olsa da farklılıklarımız müştereklerimizden çok daha azdır. Bizi bir araya getirebilecek bir çok ortak yönümüz var. Dolayısıyla bu tür ortamların çoğaltılması lazım" şeklinde konuştu.
Afganistan'dan önce Pakistan'ın ele alınması gerektiğini belirten Öztürk şunları söyledi:
"Pakistan'da savaş olmaması her şeyin yolunda olduğu anlamına gelmiyor. Bu bölgeler her türlü militan eylemlere uygun bir coğrafyaya sahip. Özellikle Afganistan-Pakistan sınırı. Her tür silahlı eyleme yataklık edebilecek ve silahlı unsurların rahatça dolaşabileceği yerlere sahip. Bunu son dönemde bu iki ülke sınırında DAEŞ'in ortaya çıkmasından da anlıyoruz. Amerikalılar ve İngilizler bu bölgeyi Af-Pak bölgesi olarak tanımlıyor. Bu bölgenin halkları birlikte hareket etmediği müddetçe sıkıntılar bitmeyecektir. Bölgede uzun zamandır silahlı bir hareketlilik var. Bu hareketlilik zaman zaman zirveye çıktı. Rus ve Amerikan işgalleri yaşandı."
-"Afganistan Barış Planı" önerisi
Türkiye'de bir gazetede kaleme aldığı "Afganistan Barış Planı" adlı makalede sorununun çözümüne yönelik bazı önerilerde bulunduğunu belirten Öztürk, sözlerine şöyle davam etti:
"Bu plan 1980'den bu yana bölgeyi tanımam sebebiyle geliştirdiğim bir plandı. Eksikleri, yanlışları olabilir ama neticede somut bir şey. Buradaki katılımcılar Amerikalıların tanımıyla Af-Pak bölgesinden. Doğal olarak kendi bölgesinden biri olarak konuşuyorlar. Ama ben Türkiye'den bölgeyi izleyen biri olarak biraz daha tarafsız bir şekilde meseleye bakıyorum ve bu planla ilgili tesbitlerimi burada nokta-nokta açıklamak istiyorum. Sempozyumun adı "NATO Sonrası Afganistan". Bu Amerikanın bölgeden çekildiği anlamına gelmiyor. Biliyorsunuz ABD ile stratejik iş birliği anlaşması imzalandı. Bu anlaşmaya göre ABD askerleri Afganistan'da kalacaklar. Hatta ABD'li kaynaklar önceki söyledikleri sözlerin aksine ön görülenden daha uzun bir süre Amerikalıların Afganistan'da kalacağını söylüyorlar."
-"İİT devreye girmeli, ABD ve NATO güçleri çekilmeli"
"Biz sorunlarımızı Müslümanlar olarak kendimiz çözmeliyiz" diyen Öztürk, "Barış planının birinci adımında uluslararası platformda her ne kadar zayıf bir kuruluş olsa da İslam İşbirliği Teşkilatı'nın (İİT) devreye girmesi gerekir. Bunu zorunlu olarak görüyorum. Daha sonra ABD ve NATO güçlerinin uluslararası garantiler kapsamında kayıtsız şartsız hızlı bir şekilde Afganistan'dan çekilmesi için bir takvim belirlenmesi gerektiğine inanıyorum" ifadelerini kullandı.
-"Ateşkes ilan edilmeli"
İşgale karşı direnen yerel güçlerin bu çıkışın sağlanması için garanti vermeleri gerektiğini belirten Öztürk, "Bundan sonra İİT devreye girmeli ve savaşan tarafların tamamını kapsayan bir ateşkes ilan edilmelidir" şeklinde konuştu.
-"Müslüman ülkelerden oluşturulmuş bir barış gücü oluşturulmalı"
Afganistan'daki seçimler sonrasında bir ulusal uzlaşıya varılmasını ve buna imza atan tarafları kutladığını dile getiren Öztürk, şunları söyledi:
"Ulusal uzlaşının bir kısmı sağlanmıştır. Yani seçimde yarışan taraflar neticede iktidarı bölüşmüşlerdir. Ama bu Afganistan'ın tamamında ulusal uzlaşı olduğu manasına gelmemektedir. Çünkü halen Afganistan'da sorun bitmemiştir. Ve biraz önce de dile getirdiğim gibi bölgede DAEŞ'in ortaya çıkması güvenlik zaafının devam ettiğini göstermektedir. Ülkede ateşkes ilan edilmeli perde önü ve perde arkasındaki güçlerden teminatlar alınmalıdır. Çekilen güçler yerine komşu ülkelerden ve Afganistan'da bulunmuş ülkelerden olmayan diğer Müslüman ülkelerden oluşturulmuş bir barış gücü oluşturulmalıdır. Bu güçler, savaşan taraflarla hükümet arasına yerleştirilmelidir. Bundan sonra Türkiye'ye de bir vazife düşebilir. Biliyorsunuz Türkiye NATO içerisindeki ülkelerden biri. Ama burada şunu da söylemek istiyorum. Türkiye askeri gücü, sadece sosyal ve insani yardımlar için orada bulunmaktadır. Buna rağmen Türkiye çekilebilir veya yeni kurulacak askeri gücü oluşturmak üzere orada bulunabilir."
-"Hükümet adil bir şekilde kurulmalı"
Çekilen askeri güçlerin yerine Müslüman Barış Gücü'nün geçmesini öneren Öztürk, "Asıl süreç bundan sonra başlar. İktidar, muhalifet ve tüm yerli unsurlar arasında bir ulusal uzlaşı süreci başlatılır. Tüm tarafların bu sürece katılmaları sağlanır. Bundan sonra yapılacak bir ulusal uzlaşı konferansıyla ülkeyi seçimlere götürecek tarafsız seçim hükümeti oluşturulur. Hükümet içerisinde ülkenin etnik grupları adil bir şekilde temsil edilmelidir" değerlendirmesinde bulundu.
Bu dağılımın ülkenin ordusu ve emniyet birimlerinden devlet kurumlarının her biriminde adaletli bir şekilde gerçekleştirilmesinin önemine işaret eden Öztürk, "Hiç bir etnik unsur bir kurumdan uzak tutulmamalıdır. Yapılacak seçimler sonucunda da halkın temsiliyeti tam manasıyla sağlanmalıdır" dedi.
-Hindistan ve Çin tehlikesi
Afganistan'ın işgal güçlerinin yolu üzerinde olduğuna dikkati çeken Öztürk, şöyle konuştu:
"Afganistan işgal güçlerinin yolu üzerinde bir yerde bulunuyor. Büyük İskender'den bu yana böyle olmuş. Bu coğrafyada Rus ve ABD işgali yaşandı. Fakat bu ülke bunlardan çıkmayı başardı. Afganistan imparatorlukların mezarlığı olarak bilinir. Fakat burada ilk defa şunu da söylemek istiyorum. Afgan halkı iç barışını sağlayamaz ise sırada Hindistan ve Çin işgali tehlikesi var."
Afganistan konusunda Birleşmiş Milletler'den bir şey beklemenin beyhude bir bekleyiş olacağını dile getiren Öztürk, "Biz Keşmir sorununda BM'nin bir faydasının olmadığını gördük. Aynı şekilde Filistin'deki kardeşlerimize yapılan saldırılar da ortada. Ve BM bir şey yapmıyor. Afganistanla ilgili her ne kadar bir beklentimiz olmasa da BM üzerinden de bir şeyler yapılmalıdır. En azından bu yolla Afganistan sorunu uluslararası gündeme taşınmalıdır" ifadelerini kullandı.
-Afganistan'da iki gizli güç: Çin ve İran
Afganistan'da iki gizli gücün varlığına işaret eden Öztürk, bu güçlerin Çin ve İran olduğunu söyledi.
Özürk şunları kaydetti:
"Sovyetler Birliği işgalinde Çin'in oldukça büyük katkısı olmasına rağmen hep perde arkasında durmayı tercih etmiştir. Afganistan'a gelen silahlar Çin'den satın alınmış ve mücahitlere verilmiştir. Fakat bu bilinmez. Yine Çin perde gerisinde hep büyük güç olarak kalmıştır. Bugün geldiğimiz nokta itibariyle Çin'in Afganistan'daki ticari faaliyetleri giderek artmaya devam ettiğine şahit oluyoruz. Nitekim son dönemde Çin Taliban'la hükümet arasında arabuluculuk yapma isteğini resmi ağızlardan dile getirerek barış sürecine dahil olmak istemiştir. Afganistan'daki ikinci güç İran'dır. Ben bunu "mezhebi demografi" olarak niteliyorum. İran'ın Afganistan'da mezhebi demografik uzantısı vardır. Tabi bunu Afganistan'daki Şii unsurlar için söylemiyorum. Afganistan'daki Şiiler bu ülkenin bölünmez bir parçası ve Afgandırlar. Bunu ben İran'ın niyetleri bağlamında söylüyorum. İran'ın ABD'yle bu ülke üzerinde yaptığı ittifak İran'ın bu ülkedeki etkisini göstermektedir. Bugün İran dünyada stratejik, ideolojik ve mezhebi enstrümanları kullanarak üç yolla nüfus yayılması peşindedir. Son olarak, Afganlar kendi meselelerini kendileri halletmeli, komşuları kardeşlik ve dostluk dışında başka bir çaba içerisinde olmamalıdırlar."