18’inci Yıldönümünde '28 Şubat Darbesi” Tartışıldı
Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen Yeni Türkiye Buluşmaları’nda, 18’inci yıldönümünde “28 Şubat Darbesi” her yönüyle tartışıldı.
Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı’nca organize edilen ‘Yeni Türkiye Buluşmaları’nın 13’üncüsü, Antalya Kültür Merkezi (AKM) Perge Salonu’nda gerçekleşti. “28 Şubat Darbesi” başlıklı konferansa, Antalya Vali Yardımcısı Mehmet Kurdoğlu, Antalya Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı İbrahim Evrim, Antalya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Mevlüt Yeni, akademisyenler, öğrenciler ve vatandaşlar katıldı.
Siyaset Bilimci Murat Yılmaz’ın oturum yöneticiliği yaptığı, 28 Şubat Darbesi’nin her yönüyle ele alındığı konferansta, konuşmacı olarak gazeteci-yazar Hüseyin Kocabıyık ve Nil Gülsüm yer aldı.
28 ŞUBAT ETNİK IRKÇILIK MİKROBUNU YAYAN BİR DARBEDİR
Gazeteci-yazar Hüseyin Kocabıyık, darbenin ülke içerisinde yarattığı ayrılıkçı ortama değinerek, “28 Şubat Darbesi, sivil araçları daha etkin kullanan, belli kurumları angaje eden, adına postmodern darbe denen bir büyük yargı yozlaşmasının adıydı. Sipariş üzerine parti kapattı yargıçlarımız. Bir ekonomik soygun yaşandı. Medya tarihimizde hiç olmadığı kadar medya kirlenmesi yaşandı ve medya kendi halkına karşılık yürütülen bir psikolojik savaşın borazanı gibi davrandı. Cuntacılığın en akıllıca yapılan şekliydi. 28 Şubat Darbesi, millet iradesiyle ortaya çıkmış meşru bir siyasi hükümetin tepelenmesi olayıdır. 28 Şubat’ın bana göre en büyük günahı, Türk milletine en büyük ihaneti, 1000 yıllık tarih içerisinde oluşmuş büyük millet varlığına vurduğu darbedir. Etnik ırkçılık mikrobunu her tarafa yayan bir darbedir” dedi.
28 Şubat’ın günümüz Türkiye’sine etkilerine vurgu yapan Hüseyin Kocabıyık, “Ege Üniversitesinde ülkücü kökenli bir genç öldürüldü. Onu öldürenin de Kürt kökenli bir çocuk olduğu söyleniyor. Peki, şu soruyu sormak zorunda değil miyiz, 2015 yılında İzmir’de bu olay nasıl böyle yansıyor? Bin yıl bir arada yaşamış insanlar olarak neden biz başka şeylerle uğraşacakken bu etnik meselelerle uğraşıyoruz. İşte bunun sebebi 28 Şubat Darbesi’dir. Refah Partisi’ne hiç oy vermemiş bir birey olarak ifade etmeliyim ki, Refah partisi ve onun lideri Erbakan hoca, güneydoğuyu ülkenin batısıyla entegre eden, bağlayan bir rol oynuyordu. 28 Şubat’ın olduğu dönemlerde Refah Partisi Diyarbakır, Van, Ağrı, Muş’ta seçim kazanıyordu. PKK diye bir örgüt vardı ancak toplumda siyasal destek bulamıyordu. Refah partisi orada insanlara bir dünya görüşü veriyordu. Hepimiz Müslümanız diyordu. 28 Şubat Refah Partisi’ni tepelediğinde, orayı başıboş bırakmış oldular ve PKK geldi orada taban tutmaya başladı.
28 Şubatın bu millete yaptığı en büyük kötülük, en büyük alçaklık, etnik ırkçılığın önünü açan, bunun büyümesini sağlayan hamleler, icraatlardır” şeklinde konuştu.
NİL GÜLSÜM
İkinci konuşmacı olarak söz alan Nil Gülsüm, 28 Şubat Dönemi’nde yaşanan başörtüsü sorununa ve toplumun ötekileştirilen kesimi olarak görülen vatandaşların yaşadıkları sıkıntılardan bahsetti. “28 Şubat döneminde olduğu kadar daha önceki o darbelerin hiç birisinde ne medya, ne siyasetçiler, ne sivil toplum kuruluşları ne de iş adamları o kadar aktifti. Bu yıl 28 Şubat farklı bir özelliğe sahip çünkü 28 Şubat’ı yaşamış ve hiç yaşamamış olanların o dönemde demokrasinin nasıl ihlal edildiğini görmeleri, anlamaları, bugün içerisinde bulunduğumuz hali hazırdaki demokratik ortamı benimsemeleri ve daha ileri bir noktaya getirmeleri için itici bir kuvvet olacaktır. 28 Şubat Darbesi’nin siyasi, ekonomik, sosyolojik sebepleri vardı. Bunları pek çok bağlamda değerlendirebiliriz fakat 28 Şubat’ta öylesine geniş bir kitle hedef alındı ki aklınıza gelebilecek her meslek grubundan insan, öğrenciler, memurlar, ötekileştirilen bir kesim olarak fişleniyordu hatta meslekten ihraç ediliyor ve üniversitelere alınmıyorlardı” dedi.
Ayrıca Gazeteci-Yazar Nil Gülsüm, 28 Şubat Darbesi ile ilgili olarak hazırladığı belgeselden bahsederek; “TRT Haber için 10 bölümlük bir belgesel çalışması yaptık. Tanıklarla, o dönemin siyasi temsilcileriyle görüştük fakat benim içimi en çok acıtan şeylerden birisi kadınların, çocukları olacağını öğrendiklerinde “Allah’ım ne olur bana kız çocuğu verme” diyerek dua ettiklerini anlatmaları oldu. Yaşadıkları travma o kadar büyüktü ki kız çocuğum olmasın diye dua edenler vardı. Bu ülkede başörtüsü meselesinin ortadan kalkacağını düşünmüyorlardı. Mecliste başörtülü vekillerin olacağı, üniversitelerde derslere girebileceklerini, ya da bugün çalışma alanlarına dönebileceklerini hiç kimse hayal edemiyordu. Bunun sebebi 28 Şubat döneminde uygulanan şiddet ve yaşanan olaylar oldu” dedi.
Konferansın sonunda Antalya Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı İbrahim Evrim, konuşmacılara ASMEK kursiyerleri tarafından yapılan Ebru tablolarını takdim etti.