İngiliz Parlamentosu'nda İslamofobi ve Radikalleşme Tartışıldı

Toplumsal Bütünlük İçin Avrupalı Müslüman İnisiyatifi (EMISCO), İngiliz Parlamentosu'nun üst kanadı Lordlar Kamarası'nda, İslamofobi, radikalleşme sorunu ve toplumda yabancılaşma konularının tartışıldığı bir sempozyum düzenledi.

Lordlar Kamarasının Keşmir kökenli ilk Müslüman üyesi olan Lord Nazir Ahmed'in ev sahipliğinde düzenlenen toplantıya, EMISCO Genel Sekreteri Bashy Quraishy, EMISCO Başkan Vekili Profesör Bülent Şenay, Brüksel merkezli Irkçılığa Karşı Avrupa Ağı'nın (European Network Against Racism-ENAR) Direktörü Michael Privot, Londra merkezli Irk İlişkileri Enstitüsü'nün (Institute of Race Relations) Yöneticisi Liz Fekete, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı Hukuk Müşaviri Şaban Sicim, Almanya merkezli İslam Toplumu Milli Görüş'ün (IGMG) Genel Sekreter Yardımcısı Murat Gümüş, İngiltere Ulusal Müslüman Polis Memurları Birliği Başkanı Asif Sadiq, İngiltere Müslüman Öğretmenler Birliği Başkanı Rukhsana Yaqoob, Lancaster Üniversitesi'nde Tarih Profesörü Aristotle Kallis, Manchester Üniversitesi Tarih Profesörü Tim Jacoby, çeşitli sivil toplum örgütlerinin çalışanları, akademisyenler ve üniversite öğrencileri katıldı.

Özellikle geçen ay tüm dünyayı sarsan Fransa'daki kanlı terör saldırılarının ardından Avrupa'daki Müslüman toplumların üzerinde oluşan baskının ele alındığı toplantıda, Müslüman toplumdaki gençlerin radikalleşmesi, toplumun üyelerinin yaşadığı yabancılaşma, dışlanmışlık ve karşılaştıkları ayrımcılık ile İslamofobi masaya yatırıldı.
Sempozyumun direktörlüğünü yürüten EMISCO Genel Sekreteri Quraishy, toplantının başında, tüm katılımcıları, "din, ırk, kültür farketmeksizin, tüm terör saldırılarında hayatını kaybedenlerin onuruna" bir dakikalık saygı duruşunda bulunmaya davet etti.
Toplantıda konuşan Lord Ahmed, terör örgütü IŞİD'in şiddeti sebebiyle İngiltere de dahil, Avrupa'daki Müslümanların üzerinde baskı oluşturulduğunu belirterek, IŞİD'in "İslam" kelimesini kullandığını, ancak örgütün tüm eylemlerinin İslam karşıtı olduğunu herkesin bilmesi gerektiğini dile getirdi.
Paris'teki Charlie Hebdo dergisine düzenlenen saldırılarının ardından da Müslümanlar üzerindeki baskının arttığını vurgulayan Lord Ahmed, şözlerini şöyle sürdürdü :
"İnsanlar, bu acımasız şiddet olaylarına dahil olan kişileri görüp size bakıyor ve bunu tüm Müslüman topluma mal ediyorlar. Müslüman toplumun kendisini savunmasını, her şeyi kınamasını bekliyorlar. Benim tek söyleyeceğim şu: Orta Afrika Cumhuriyeti'nde olanlar için ben tüm Fransa halkından özür beklemedim. Gazze'de, Batı Şeria'da Filistinlilerin durumu için kimse Yahudi toplumundan özür dilemesini istemedi. Herkes Budizmin dünyadaki en barışcıl din olduğunu biliyor. Burma'da yaşananlara bakın. Kimse tüm Budist toplumundan bir özür beklemedi. Peki neden herkes Müslümanların özür dilemesini ve birşeyler yapmasını bekliyor?"
Charlie Hebdo saldırısıyla birlikte gündeme gelen ifade özgürlüğünün önemine de vurgu yapan Lord Ahmed, Avrupa'da ifade özgürlüğünün temel bir gereklilik olduğunu ifade ederek, "Ancak Holokost inkar edildiğinde birileri hapse gönderilebiliyor. Eğer ifade özgürlüğü bu kadar önemliyse o zaman Fransızlar neden Ermeni soykırımını buna inanmayanlara söylettirmeye çalışıyor? Ben şahsi olarak ifade özgürlüğüne inanıyorum ancak kimse bana kişisel saldırıda bulunma hakkına sahip değil. İnsanlar bunu anlamalı. Benim vefat etmiş anneme saldırırsan, üzgünüm, ben de belki sana fiziksel olarak saldıramam ama kesinlikle bir şekilde harekete geçerim. Benim için Hz. Muhammed, annemden, babamdan daha önemli. Eğer ben Hz. Musa'ya, Hz. İsa'ya saygı duyuyorsam, aynısını Hz.Muhammed için beklerim" diye konuştu.

Lord Ahmed ayrıca, islamofobinin beraberinde getirdiği toplum içerisinde yabancılaşma problemine de değinerek, toplulukların "paralel toplumlarda değil, ana akım topluma, karar alma sürecine dahil olarak, siyasi sisteme katılarak yaşaması" gerektiğini kaydetti.

Lord Ahmed, "Müslüman toplumun liderleri, toplumun üyelerini Pazar günü parlamento önünde eylem yapmaya çağırıyor ama parlamentoda pazar günü kimseler yok. Sisteme paralel yaşamak iyi değil. Sistemin parçası olmalısınız" şeklinde konuştu.

Sempozyumda konuşan EMISCO Başkan Vekili Profesör Bülent Şenay da, yabancılaşmanın radikalleşme sorununun çekirdek parçası olduğunu belirterek, "Radikalleşme problemine güvenlik koşullarından baktığımız sürece bir yere varacağımızı düşünmüyorum" dedi.

İslamofobiyi "dil sorunu" açısından ele alan Şenay, "İslamcılık", "radikal İslam", "cihatçılık" ve benzeri kelimelerin kullanımlarının teröristlere meşruluk kazandırabileceğini ve islamofobiyi arttırabileceği uyarısında bulunarak, "Tüm bu terimler İslam'ı terörist militanlarla ilişkilendiriyor. Analizler, bu durumun islamofobiye sebep olduğunu ve genel anlamda Müslümanlara yönelik güvensizliğe yol açtığını gösteriyor" diyerek sözlerini sonlandırdı.
Kaynak: AA