'Akbank Sanat Edebiyat Buluşmaları'
Yazar Ayfer Tunç ve Murat Gülsoy, "Akbank Sanat Edebiyat Buluşmaları"nın konuğu oldu.
Küçük İskender moderatörlüğünde Akbank Sanat'ta gerçekleştirilen söyleşide konuşan Tunç, "Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek: 70'li Yıllarda Hayatımız" kitabına işaret ederek, 70'li yıllardaki Türkiye'ye ilişkin bilgi verdi.
Yazar Tunç, kendi çocukluğunda yaşadıklarının 100 yıl sonra kaybolacağını ve bu nedenle kayıt yapmaya başladığını dile getirerek, "Gümüş bileklik, plak, kaset doldurmak gibi kelimeler yazıp kutuya atıyordum. Bunlar birikti. 150-200 sayfa kitap olur zannediyordum. Yazdıkça yazıyor, kendimi durduramıyordum. 750 sayfa yazdım. Yayınevi 'kısalt' deyince 470'e indirdim" dedi.
- "Edebiyatçıyı popçu yapmak istiyorlar"
Minik parçaların bir araya gelişinden tümevarım yaptığını kaydeden Tunç, "Hafızanın içinde seyyahlık yapmak güzel şey" diye konuştu.
Ayfer Tunç, nostaljik biri olmadığının altını çizerek, "Eski dönemleri konuşurum ama 'gidelim' deseniz, gitmem. Bizler kaynaklarımızı çocukluğumuzda arıyoruz" ifadelerini kullandı.
Her yazarın okuyucusuyla kurmak istediği ilişkinin farklı olduğunu söyleyen Tunç, şunları kaydetti:
"Ben okurun taleplerini duymak istemiyorum. Okur belirleyicidir. Yazar da özgür olmak ister. Dolayısıyla okurla kurulan ilişkinin belli bir çizgide tutulması gerekir ki ben kendimi özgür hissedeyim. İnternetten önce, yazar kendini belli bir çizginin arkasında tutabiliyordu. Biz yazarın yüzünü bilmezdik. Belli bir okur kesimi, edebiyatçıyı popçu yapmak istiyor."
Başarılı yazar Tunç, röntgenci olmadan sanatçı olunamayacağını savunarak, "İki tür yazar görüyorum. Biri kendinden hareketle yazıyor. İkincisi, dışarıdan malzemeyi içeri alarak yazıyor. Ben ikinci sınıfa giriyorum. Ben hikaye toplayıcısıyım, röntgenciyim" yorumunda bulundu.
Şiirin kendisi için büyük bir önemi olduğunu vurgulayan Tunç, yazmadan önce şiir okuduğunu söyledi.
- Gülsoy: "Suçlar zaman aşımına uğrar ama günahlar uğrayamaz"
Yazar Murat Gülsoy da günümüz Türk edebiyatı üzerine görüşlerini aktardığı konuşmasında, yazarlık ve kitap yazım sürecini anlattı.
"Bu Filmin Kötü Adamı Benim" kitabında suç ve günah kavramlarını anlatmaya çalıştığını belirten Gülsoy, "Suçlar zaman aşımına uğrar ama günahlar uğrayamaz. Günah kişiseldir, bireyseldir" diye konuştu.
Murat Gülsoy, hiçbir şeyin doğal olmadığına dikkati çekerek, şu bilgileri verdi:
"Biz, hayal ettiğimiz dünyayı oluşturduk. İnsan bu kargaşanın içinde bir anlam arıyor. Kendi ait olduğu hikaye nedir ya da böyle bir hikaye var mı? Hikayeyi algılamamak, kuramamak bunadığımız zaman olan şey yani gerçeklikten kopukluk demektir. Biz hikayeyi dil üzerinden kuruyoruz. Ben babamı inandırıyorum, patron beni inandırıyor. Dili kullanarak hem talep ediyoruz hem de itiraz ediyoruz. Dillerin savaşı esasında bu. Edebiyat da böyle meydana geliyor."
En özde kavramların "akıl" ve "delilik" olduğunu aktaran Gülsoy, "İnsanın aklı, zihni nasıl çalışıyor? Bütün bunlar merakımı celbediyor. Edebiyatın içine girince, benim de temalarım hep o yönde oldu. Sadece akılla ya da delilik malzemesiyle oluşturulan bir metin, tam bir yapıt olmaz. İkisinin arasındaki gerilim devam ediyor. Bunu akıl kaybediyor. Yaşlanınca aklımız gidiyor çünkü" ifadelerini kullandı.
Gülsoy, ironiyi ilk kez Oğuz Atay'la birlikte anladığını dile getirerek, "1984'te Oğuz Atay'ı ilk kez okuduğumda, edebiyatın benim de girebileceğim bir kapısı olduğunu anladım" dedi.
Akbank Sanat Edebiyat Buluşmaları'nın 22 Aralık'ta gerçekleşecek ikinci etkinliğinde Gülseli İnal ve Nilay Özer söyleşi yapacak.
Kaynak: AA
Yazar Tunç, kendi çocukluğunda yaşadıklarının 100 yıl sonra kaybolacağını ve bu nedenle kayıt yapmaya başladığını dile getirerek, "Gümüş bileklik, plak, kaset doldurmak gibi kelimeler yazıp kutuya atıyordum. Bunlar birikti. 150-200 sayfa kitap olur zannediyordum. Yazdıkça yazıyor, kendimi durduramıyordum. 750 sayfa yazdım. Yayınevi 'kısalt' deyince 470'e indirdim" dedi.
- "Edebiyatçıyı popçu yapmak istiyorlar"
Minik parçaların bir araya gelişinden tümevarım yaptığını kaydeden Tunç, "Hafızanın içinde seyyahlık yapmak güzel şey" diye konuştu.
Ayfer Tunç, nostaljik biri olmadığının altını çizerek, "Eski dönemleri konuşurum ama 'gidelim' deseniz, gitmem. Bizler kaynaklarımızı çocukluğumuzda arıyoruz" ifadelerini kullandı.
Her yazarın okuyucusuyla kurmak istediği ilişkinin farklı olduğunu söyleyen Tunç, şunları kaydetti:
"Ben okurun taleplerini duymak istemiyorum. Okur belirleyicidir. Yazar da özgür olmak ister. Dolayısıyla okurla kurulan ilişkinin belli bir çizgide tutulması gerekir ki ben kendimi özgür hissedeyim. İnternetten önce, yazar kendini belli bir çizginin arkasında tutabiliyordu. Biz yazarın yüzünü bilmezdik. Belli bir okur kesimi, edebiyatçıyı popçu yapmak istiyor."
Başarılı yazar Tunç, röntgenci olmadan sanatçı olunamayacağını savunarak, "İki tür yazar görüyorum. Biri kendinden hareketle yazıyor. İkincisi, dışarıdan malzemeyi içeri alarak yazıyor. Ben ikinci sınıfa giriyorum. Ben hikaye toplayıcısıyım, röntgenciyim" yorumunda bulundu.
Şiirin kendisi için büyük bir önemi olduğunu vurgulayan Tunç, yazmadan önce şiir okuduğunu söyledi.
- Gülsoy: "Suçlar zaman aşımına uğrar ama günahlar uğrayamaz"
Yazar Murat Gülsoy da günümüz Türk edebiyatı üzerine görüşlerini aktardığı konuşmasında, yazarlık ve kitap yazım sürecini anlattı.
"Bu Filmin Kötü Adamı Benim" kitabında suç ve günah kavramlarını anlatmaya çalıştığını belirten Gülsoy, "Suçlar zaman aşımına uğrar ama günahlar uğrayamaz. Günah kişiseldir, bireyseldir" diye konuştu.
Murat Gülsoy, hiçbir şeyin doğal olmadığına dikkati çekerek, şu bilgileri verdi:
"Biz, hayal ettiğimiz dünyayı oluşturduk. İnsan bu kargaşanın içinde bir anlam arıyor. Kendi ait olduğu hikaye nedir ya da böyle bir hikaye var mı? Hikayeyi algılamamak, kuramamak bunadığımız zaman olan şey yani gerçeklikten kopukluk demektir. Biz hikayeyi dil üzerinden kuruyoruz. Ben babamı inandırıyorum, patron beni inandırıyor. Dili kullanarak hem talep ediyoruz hem de itiraz ediyoruz. Dillerin savaşı esasında bu. Edebiyat da böyle meydana geliyor."
En özde kavramların "akıl" ve "delilik" olduğunu aktaran Gülsoy, "İnsanın aklı, zihni nasıl çalışıyor? Bütün bunlar merakımı celbediyor. Edebiyatın içine girince, benim de temalarım hep o yönde oldu. Sadece akılla ya da delilik malzemesiyle oluşturulan bir metin, tam bir yapıt olmaz. İkisinin arasındaki gerilim devam ediyor. Bunu akıl kaybediyor. Yaşlanınca aklımız gidiyor çünkü" ifadelerini kullandı.
Gülsoy, ironiyi ilk kez Oğuz Atay'la birlikte anladığını dile getirerek, "1984'te Oğuz Atay'ı ilk kez okuduğumda, edebiyatın benim de girebileceğim bir kapısı olduğunu anladım" dedi.
Akbank Sanat Edebiyat Buluşmaları'nın 22 Aralık'ta gerçekleşecek ikinci etkinliğinde Gülseli İnal ve Nilay Özer söyleşi yapacak.