Görme Kaybı Hipofiz Bezi Tümörünün Habercisi Olabilir
Memorial Kayseri Hastanesi Beyin Sinir ve Omurilik Cerrahisi Bölümü’nden Doç. Dr. Cüneyt Göçmez, hipofiz bezinin büyümesiyle oluşan tümörlerin tedavisi hakkında bilgiler vererek, "İnsan vücudundaki yaşamsal hormonların seviyesini ayarlayan hipofiz bezinin büyümesiyle oluşan tümörler, birçok sağlık sorununun başlangıç noktasını oluşturur. Hipofiz bezinin hemen üzerinde bulunan tümör göz sinirlerine baskı yaptığında cerrahi müdahale kaçınılmaz hale geliyor. Bu tümörün varlığınınönemli bir belirtisi ise hastanın, ‘at gözlüğü ile bakıyormuş’ gibi bir hisse kapılması ve görme kaybıyla yüz yüze gelmesidir" dedi.

Göçmez, "Hormon salgılayan ademonlar söz konusu olduğunda daha farklı belirtiler ortaya çıkmaktadır. Örneğin büyüme hormonu salgılayan bir adenom gelişmişse, büyüme çağındakiçocuklarınboyları aşırı uzar. Erişkin hastalarda ise beyin hariç iç organlar büyür. Eller ve ayaklarda, çenede ve burunda da büyüme yani akromegali oluşur. Bu hastalar şeker hastası olmaya adaydır. Bu tip hastaların büyük bir bölümünü ise aşırı kalp büyümesi nedeniyle yaşamını kaybetmektedir. Adenomlarda bir başka klinik tablo ise vücuttaki kortizon seviyesinin artmasıyla ortaya çıkan Cushing hastalığıdır. Bu hastalığın nedeni, hipofiz bezinin böbreküstü bezini uyaran adrenokortikotrop hormonunu (ACTH) fazla üretmesidir. Cushing hastalığının en önemli belirtileri omuz başların yağlanma (bufalo tipi), vücutta oluşan mor renkli çizgiler, vücudun değişik yerlerindeki sivilcelerin artması ve aşırı şişmanlamadır. Bu hastalıkta kemik erimesi ise önemli bir sonuçtur" ifadelerini kullandı.
’Kadınlarda kısırlık, erkeklerde iktidarsızlık olabilir’ diyen Doç. Dr. Göçmez, "Kadınlarda prolaktin salgılanması durumunda ise göğüste hassasiyet ve süt gelmesi görülmektedir. İlerleyen dönemde kadınlarda kısırlık, erkeklerde ise iktidarsızlık, sakal ve bıyıklarda dökülme gibi bulgular ortaya çıkmaktadır. Bu tür tümörlerin tedavisinde öncelikli olarak medikal tedavi uygulanmaktadır. Ancak akromegali durumunda herhangi bir salgı yapmayan ve göz sinirlerine baskı yapan bir tümör söz konusu ise cerrahi müdahale kaçınılmazdır. Eskiden mikroskobik yapılan cerrahi müdahalelerin yerini minimal invaziv olarak adlandırılan endoskopik yöntem almıştır. Endoskopik yöntemlerle, ince bir boru içine yerleştirilmiş kamera sayesinde burundan girilerek en iyi görüntü elde edilmektedir. Tümörlü alanı görebilmek için kafatasında oluşturulan büyük kesilerin yerini alan minimal invaziv cerrahiler sayesinde doku tahribatı azalmış, hastaların iyileşme ve normal yaşama dönüş süreleri kısalmıştır" şeklinde konuştu.
