Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç Açıklaması
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Türkiye’nin IŞİD’den kaçanlara ve Esad rejiminden kaçanlara kapıları açık tuttuğunu belirterek, “Ama bunun bir dereceye kadar tahammül edilebilir noktasını da aşmaması lazım.
Dolayısıyla tampon bölge, güvenli bölge ve adına ne dersek diyelim Türkiye artık insan göçünü önleyebilecek farklı tedbirleri de almak zorundadır” dedi.
Afganistan’daki Türk Büyükelçiliğinde basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Suriye’de oluşturulması planlanan tampon bölge hakkında basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Arınç, “İçeride bu örgütlerle mücadele edilirken aynı zamanda Esad rejimi, örgütlerin baskısından da insanları belli noktalarda güvenli hatlar bulundurmak veya kullanmak suretiyle can emniyetlerini sağlamak ve Türkiye’ye göç etmektense kendi topraklarında güvenli bir şekilde buluşturmak veya bir araya getirmek mecburiyetindeyiz. Sayın Cumhurbaşkanımızın Amerika seyahati sırasında yaptığı görüşmeler, Sayın Başbakanımızın Kerry ile ve diğerleriyle yaptığı görüşmelerde Türkiye’nin bu ihtiyacını anladıkları kanaatindeyiz. Önümüzdeki Ekim ayının 2’sinde biliyorsunuz iki tane tezkere alacağız biliyorsunuz TBMM’den. Birisi Suriye ile ilgili, birisi de Irakla ilgilidir. Bu her iki tezkerede de Türkiye kendisini güvende hissedebilmek için bütün unsurları içine koyacaktır. Dolayısıyla tezkerenin muhteviyatı geçmiş tezkerelerden daha farklı ve daha güçlü olacaktır. Yani her şartı içine alan ve barındıran bir tezkereyi TBMM’den talep edeceğiz. Dolayısıyla ordumuz, ordumuzun bütün imkanları, silahlarımız ve güvenlik açısından önemli tüm unsurlarımızı bu gelebilecek tehlikelere karşı teyakkuz halinde bulundurmak ve görevlendirmek mecburiyetindeyiz. Bugün Suriye’den atılan bir takım bombalar, sınır bir birine çok yakın olduğu için bazen insanlarımızın vefatına bazen can ve mal kaybına da sebebiyet veriyor. Angajman kurallarını değiştirdik, oradan gelen her tecavüze misliyle mukabele ediyoruz ama bu diğer tehlikeleri bertaraf etmiyor. Bir gecede sınıra 130 bin kişinin toplandığını biliyoruz ve can havliyle geliyorlar çünkü 3 kilometre ötede IŞİD bütün imkanlarıyla onları kovalıyor, yakaladıklarını da öldürüyor. Biz hangi dinden, hangi mezhepten, hangi ırktan olursa olsun insan olarak onlara bakıyoruz ve canlarını kurtarmak için Türkiye’ye gelenlere de buyur kardeşim deyip kucağımızı açıyoruz. Ama başka bir ülke bunu kesinlikle yapmaz, bu kadar insanı içine almaz, bu kadar masraf yapmaz. Bu kadar kendi güvenliği açısından tehlike doğurabilecek pek çok şeyi dikkate almamazlık edemez. Ama biz Türkiye’yiz. Saddam’ın zulmünden kaçanları da Türkiye’ye davet ettik, şimdi de IŞİD’den kaçanlara Esad rejiminden kaçanlara da yine Türkiye’de kapıları açık tutuyoruz. Ama bugün bir dereceye kadar tahammül edilebilir noktasını da aşmaması lazım. Dolayısıyla tampon bölge, güvenli bölge ve ne dersek diyelim. Türkiye artık insan göçünü önleyebilecek farklı tedbirleri de almak zorundadır. Hür dünyanın bunu anladığını düşünüyorum” dedi.
Tampon bölgede Suriye’den yeni gelecek mültecilerin mi barındırılacağı yoksa Türkiye’de mevcut olan mültecilerin de bu tampon bölgeye alınacakları hakkındaki İHA’nın sorusunu yanıtlayan Arınç, “Birinci planda yeni oluşacak göç dalgaları için olmaması açısından. Yani öyle bir imkan olurda orada bir güvenli bölge temin edilebilirse, bir uçuşa yasak bölge vesaire bunun bağlantıları var temin edilebilirse, Suriye içerisinden Türkiye’ye geçmeye lüzum kalmadan o bölge içerisinde güvenli bir hayat sürebilsinler diye. İlerideki gelişmelere göre de Türkiye’ye gelmiş olanların bunlar kalıcı olmak için gelmediler, şüphesiz geçici barınma ihtiyacı için de geldiler, Suriye’deki gelişmelere bakarak, Irak’taki gelişmelere bakarak mevcut sığınmacıların da tekrar ülkelerine dönmesi belki mümkün olabilecek. Ama birinci planda düşünülen IŞİD’le mücadele ederken Esad rejimiyle mücadele ederken insanların yine can havliyle Türkiye ye koşmaması, kendi toprakları içerisinde güvenli bir bölgede toplanabilmesi ve onların bu tür yıkıcı bir takım faaliyetlerden korunabilmesi” dedi.
Kaynak: İHA
Afganistan’daki Türk Büyükelçiliğinde basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Suriye’de oluşturulması planlanan tampon bölge hakkında basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Arınç, “İçeride bu örgütlerle mücadele edilirken aynı zamanda Esad rejimi, örgütlerin baskısından da insanları belli noktalarda güvenli hatlar bulundurmak veya kullanmak suretiyle can emniyetlerini sağlamak ve Türkiye’ye göç etmektense kendi topraklarında güvenli bir şekilde buluşturmak veya bir araya getirmek mecburiyetindeyiz. Sayın Cumhurbaşkanımızın Amerika seyahati sırasında yaptığı görüşmeler, Sayın Başbakanımızın Kerry ile ve diğerleriyle yaptığı görüşmelerde Türkiye’nin bu ihtiyacını anladıkları kanaatindeyiz. Önümüzdeki Ekim ayının 2’sinde biliyorsunuz iki tane tezkere alacağız biliyorsunuz TBMM’den. Birisi Suriye ile ilgili, birisi de Irakla ilgilidir. Bu her iki tezkerede de Türkiye kendisini güvende hissedebilmek için bütün unsurları içine koyacaktır. Dolayısıyla tezkerenin muhteviyatı geçmiş tezkerelerden daha farklı ve daha güçlü olacaktır. Yani her şartı içine alan ve barındıran bir tezkereyi TBMM’den talep edeceğiz. Dolayısıyla ordumuz, ordumuzun bütün imkanları, silahlarımız ve güvenlik açısından önemli tüm unsurlarımızı bu gelebilecek tehlikelere karşı teyakkuz halinde bulundurmak ve görevlendirmek mecburiyetindeyiz. Bugün Suriye’den atılan bir takım bombalar, sınır bir birine çok yakın olduğu için bazen insanlarımızın vefatına bazen can ve mal kaybına da sebebiyet veriyor. Angajman kurallarını değiştirdik, oradan gelen her tecavüze misliyle mukabele ediyoruz ama bu diğer tehlikeleri bertaraf etmiyor. Bir gecede sınıra 130 bin kişinin toplandığını biliyoruz ve can havliyle geliyorlar çünkü 3 kilometre ötede IŞİD bütün imkanlarıyla onları kovalıyor, yakaladıklarını da öldürüyor. Biz hangi dinden, hangi mezhepten, hangi ırktan olursa olsun insan olarak onlara bakıyoruz ve canlarını kurtarmak için Türkiye’ye gelenlere de buyur kardeşim deyip kucağımızı açıyoruz. Ama başka bir ülke bunu kesinlikle yapmaz, bu kadar insanı içine almaz, bu kadar masraf yapmaz. Bu kadar kendi güvenliği açısından tehlike doğurabilecek pek çok şeyi dikkate almamazlık edemez. Ama biz Türkiye’yiz. Saddam’ın zulmünden kaçanları da Türkiye’ye davet ettik, şimdi de IŞİD’den kaçanlara Esad rejiminden kaçanlara da yine Türkiye’de kapıları açık tutuyoruz. Ama bugün bir dereceye kadar tahammül edilebilir noktasını da aşmaması lazım. Dolayısıyla tampon bölge, güvenli bölge ve ne dersek diyelim. Türkiye artık insan göçünü önleyebilecek farklı tedbirleri de almak zorundadır. Hür dünyanın bunu anladığını düşünüyorum” dedi.
Tampon bölgede Suriye’den yeni gelecek mültecilerin mi barındırılacağı yoksa Türkiye’de mevcut olan mültecilerin de bu tampon bölgeye alınacakları hakkındaki İHA’nın sorusunu yanıtlayan Arınç, “Birinci planda yeni oluşacak göç dalgaları için olmaması açısından. Yani öyle bir imkan olurda orada bir güvenli bölge temin edilebilirse, bir uçuşa yasak bölge vesaire bunun bağlantıları var temin edilebilirse, Suriye içerisinden Türkiye’ye geçmeye lüzum kalmadan o bölge içerisinde güvenli bir hayat sürebilsinler diye. İlerideki gelişmelere göre de Türkiye’ye gelmiş olanların bunlar kalıcı olmak için gelmediler, şüphesiz geçici barınma ihtiyacı için de geldiler, Suriye’deki gelişmelere bakarak, Irak’taki gelişmelere bakarak mevcut sığınmacıların da tekrar ülkelerine dönmesi belki mümkün olabilecek. Ama birinci planda düşünülen IŞİD’le mücadele ederken Esad rejimiyle mücadele ederken insanların yine can havliyle Türkiye ye koşmaması, kendi toprakları içerisinde güvenli bir bölgede toplanabilmesi ve onların bu tür yıkıcı bir takım faaliyetlerden korunabilmesi” dedi.