Kibiroğlu Açıklaması
Saadet Partisi (SP) Kastamonu İl Başkanlığı tarafından düzenlenen divan toplantısına katılan eski Eminönü Belediye Başkanı ve GİK üyesi Lütfü Kibiroğlu, 75 milyon insanın 41 milyonunun bankalara borçlu olduğunu ifade ederek, “Benim hacım hacca bile faiz parayla gitmeyi mubah görüyor” dedi.
Kibiroğlu, Türk ekonomisi için ‘Teker patladı ama havası yavaş iniyor’ diye konuştu.
Halk Eğitim Merkezi’nde düzenlenen toplantıya Saadet Partisi eski Eminönü Belediye Başkanı ve GİK üyesi Lütfü Kibiroğlu, İl Başkanı Yüksel Canpulat, ilçe başkanları ve partililer katıldı.
Uzaya çıkıp dünyaya bakıldığı zaman her tarafın kırmızı görüneceğini belirten Lütfü Kibiroğlu, “Bu kırmızılığı kan oluşturuyor. Bu kanların sahipleri de Müslümanlar. Bugün dünyada akan kanların sahiplerinin hepsini Müslümanlar oluşturuyor. Keşke bu kan akmasa. Önümüzde Kurban Bayramı var. İnşallah bu bayramda sadece kurbanlıkların kanı aksın, insanların kanı akmasın. Bayramımızı gerçekten bir bayram gibi kutlayalım. Hüzünlenmeyelim, dertlenmeyelim. Artık televizyonlardan Müslümanların öldürüldüğü yönündeki haberlerden bıktık. Televizyonu açıyoruz, örneğin Suriye’de bomba patladı işte 50 kişi öldü. Tüm iştahınız kaçıyor, moraliniz bozuluyor. Artık inşallah bunları duymayacağımız günler gelir” dedi.
Müslümanların tek vücut gibi olduğunu anlatan Kibiroğlu, “Eskiden bir Müslümanın ayağına diken batsa diğer Müslümanın canı yanardı. Fakat şimdi, Müslümanlar kıyılırken biz yemek yemeye devam ediyoruz. İştahımız kaçmıyor. Bu olaylar bizlerin uykusunu kaçırmıyor ama uykularımızı kaçırması lazım. Eğer kaçırmıyorsa o zaman kendimizi tekrar tekrar irdelemek ve incelemek gerekiyor” diye konuştu.
“12 YIL ÖNCE MÜSLÜMANLAR BU KADAR BAHTSIZ DEĞİLDİ”
12 yıl önceki Ortadoğu ile şu anki Ortadoğu’yu karşılaştıran Kibiroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “12 yıl önce insanlar mutlaka bir şekilde ölüyordu, veya şu oluyor bu oluyordu. Fakat bunlar haber olma niteliğinden uzak olaylardı. Günlük yaşantılarımızda olabilecek durumlarla karşılaşıyorlardı. 12 yıl önce Müslümanlar bu kadar bahtsız ve sahipsiz değildi. Müslümanlar, bu kadar dertli ve acı içerisinde değildiler. 12 yıl önce Irak’ta zalim diye nitelendirilen bir lider vardı Saddam Hüseyin diyorlardı. Ama Irak ayaktaydı ve dimdik duruyordu. Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Suriye’de Esad, Libya’da Kaddafi var. Ama bu ülkeler dimdik ayakta duruyordu. Şimdi bu ülkelere baktığımız zaman, iç karışıklık, savaş, kan, çocuklar öldürülüyor, kadınlara tecavüz ediliyor. Ne ararsanız hepsi var. Bu ülkelerde her gün yüzlerce Müslüman katlediliyor. Libya, bugün Kaddafi’yi arıyor. Libya’da bugün en az 40 devlet kuruldu. Bu devletlerin hepsi de birbirleriyle kavgalı durumdalar. Aynı şekilde Irak, Saddam’ı arar duruma geldi. Mısır’da aynı Suriye’de aynısı. Türkiye’den öğrencilerimiz Şam veya Mısır’a gidip ilahiyat okuyordu. Şimdi buralar yerle bir oldu.”
2005 yılında Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’in ‘23 tane ülkenin sınırı değişecek’ sözünü hatırlatan Kibiroğlu, şunları söyledi: “Hiç kimse bu kadın ne demek istiyor diye soru sormadı. Ama 2005 yılından bugüne baktığımız zaman Müslüman ülkelerde akan kanın sebebinin bu olay olduğunu çok iyi biliyoruz. Artık 23 ülkenin sınırları değişiyor. Irak, Suriye, Mısır, Yemen, Libya gibi çok sayıda Müslüman ülke bölünüyor, yeni ülkeler kuruluyor. Bu sınırlar nasıl değişiyor, sihir yapılarak olmuyor. Tetiği çekende artık Allahu ekber diyor, kurşunu yiyende Allahu ekber diyor. Öyle bir taktik geliştirdiler ki Müslümanı Müslüman’a kırdırıyorlar. Sadece kendileri fitne tohumunu atıyor, ondan sonrası zaten kendiliğinden geliyor. Dünyada Müslüman ülkelerin artık durumu böyle oldu. Bizlerin bunu anlamaması için suyun başında olan arkadaşlarımız, ellerinden gelenin fazlasını yaptı. Her şeyi ters göstermeye çalıştılar. Yaptıkları yanlışları bizlere doğru gibi anlattılar. Bu yüzden yaptıkları farklı oldu, konuştukları farklı oldu.”
“49 KİŞİNİN KURTARILMASI İKTİDARA VERİLEN HEDİYE ÇEKİDİR”
Irak’ta 101 gündür esir tutulan 49 kişinin serbest bırakılmasının kendilerini son derece sevindirdiğini vurgulayan Kibiroğlu, şöyle konuştu:
“Buna tabii ki seviniyoruz. Ama o, esirleri biz mi aldık, yoksa onlar mı verdi. Esirleri biz mi kurtardık yoksa onlar mı serbest bıraktı. 1999 seçimlerinde DSP’nin Genel Başkanı rahmetli Bülent Ecevit, parti artık bitiyor, dibe vurmaya başladı.
ABD, Ecevit’e sen merak etme dedi.
Ben sana öyle bir ayar çekerim ki Türkiye’de bir numaralı parti olursun dedi.
ABD, Suriye’de Abdullah Öcalan’ı paketleyerek Türkiye’ye teslim etti. Ondan sonra bizim Ecevit oldu Karaoğlan. Sanki Bülent Ecevit, Öcalan’ı yakalamış gibi bir izlenim verildi ve kahraman ilan edildi. Fakat artık şu anda Öcalan’ı artık herkes ABD’nin verdiğini biliyor. Okuldaki çocuğa bile sorsanız Öcalan’ı ABD’nin verdiğini söyleyecektir. 1999 yılındaki seçimlerde hedefe ulaşılmıştı. Hedef ise, Bülent Ecevit’i tekrar Başbakan yapmaktı, bunda da başarılı oldular. Şimdi bu, 49 kişinin kurtulması acaba aynı oyunun başka bir versiyonumu diye insanın aklına geliyor. Çünkü 8 ay sonra seçim var. Şimdi siyasetçiler 100 gün önce çıkıp ‘tere yağdan kıl çeker gibi vatandaşlarımızı kurtaracağız’ diyecek. Hakikaten tere yağından kıl çekmek 100 gün mü sürüyor. Bakın bunu, iç siyasette çok iyi kullanacaklar. Bu, ABD’nin bir hediye paketidir. Yalanın batsın. Sen kurtarmadın, onlar size hediye çeki olarak verildi.
Bu yüzden kardeşlerimizden uyanık olmalarını istiyoruz. Ne yaptıklarıyla ne söylediklerine çok dikkat edin. Bizim şahıslarla işimiz yok. Biz, inşallah neyin yapıldığını ve neyin yapılmadığını ortaya koymak için gayret göstereceğiz.”
Türkiye’nin ekonomisinin dünyanın 17’inci ekonomisi olduğuna dikkat çeken Kibiroğlu, sözlerine şöyle devam etti: “Aslına bakarsanız Türkiye’nin ekonomisi zaten 30-40 yıldır hep dünyada 177'inci sırada odu. Hiç 18’inci sıraya gerilemedi. Bunlar sanki yeniymiş gibi, vatandaşa takdim ediyor ve benim vatandaşımız kandırılıyor. Bugün, hazinede 150 milyar dolar para olduğu söyleniyor. Ama Türkiye’nin kaç para borcu olduğu söylenmiyor. Senin kasandaki paran, borcun yarısını bile ödeyemiyor. Ama iktidar, bu ekonomiyi bize tabiri caizse yutturuyor. Millette yutmak istiyor, yutuyor herhalde.”
Bir ülkeyi batırmak için mutlaka üç şeyin yapılması gerektiğine işaret eden Lütfü Kibiroğlu, bunları şöyle açıkladı:
“Bu üç şeyi yapmadan bir ülke batmaz. Bunlardan ilki vatandaşı borçlandıracaksınız. İkincisi işsiz bırakacaksınız. İnsanların çalışacak bir işi olmayacak. Sonuncusu da dininden uzaklaştıracaksınız. Ondan sonra çok kolayca bu ülkeyi batıracaksınız. Şimdi Türkiye, hangi sırada bulunuyor. Herhalde bu üç safhayı da bitirdik gibi geliyor bana. Borçlu olmayan insanımız kalmadı. Ankara Ticaret Odası’nın verilerine göre, Türkiye’de 41 milyon insan, bankalara borçlu bulunuyor. Türkiye’nin nüfusu 75 milyon oluyor. Bunun içinde ihtiyarı var, çocuklar var, kadını var, engelli kardeşlerimiz var. Zaten fiili olarak çalışan 41 milyon insanın yok. Emeklisi de bankaya borçlu, emeksiz olanı da bankalara borçlu bulunuyor. İşsizi de, tüccarı da borçlu bulunuyor. Ama çıkıp iktidar, ‘IMF’ye olan 21 milyar lira borcumuz ödedik. Bugün isterlerse 5 milyar lira daha borç verebiliriz’ diyor. Benim kardeşlerimizde bunlara inanıyor. Bir senin söylediğine bak, bir de açıklanan verilere bak. Hangisi doğru sizce.”
“TÜRK HALKINA YÖNELİK ALGI YÖNETİMİ YAPILIYOR”
Hükümetlerin bütçeler yaptığını ifade eden eski Eminönü Belediye Başkanı Lütfü Kibiroğlu, şunları söyledi:
“Yaptıkları bütçeyi yıl sonuna doğru açıklarlar. Bu yıl yapılan bütçede ise, Türkiye 2014 yılında 53 milyar lira faiz ödeyecek. Marmaray, 5 milyar dolara maloldu. Yani 7 Marmaray yapacak kadar parayı biz, bu yıl sadece faizlere ödeyeceğiz. Maden senin borcun yoksa, bu faizleri kime ödüyorsun açıkla da bilelim. Bir insanın borcu yoksa faiz öder mi? Sen durup dururken bankada kredi almamışsan, tefeciden borç almamışsan, bir yerlere faiz öder misin? İnsanın aklını yitirmesi gerekiyor, bir yerlerden borç para almamışsa faiz ödediğinden dolayı. 53 milyar liralık faizin anaparası 600 milyar liradır. Şu anki iktidar, 600 milyar liralık borcu bizim gözümüzün önünden kaçırmak için 21 milyar dolarlık IMF borcunu ödüyor ve diyor ki, ‘ben, IMF’ye olan borcumu sıfırladım’ diyor. Borcumu sıfırladım demiyor, IMF’ye olan borcumu sıfırladım diyor. Ahmet’e olan borcumuz ödedik fakat Mehmet’e olan borcumuz hala duruyor. Bu yüzden bize yapılan algı yönetimi ile bizim algımızı bozdular.”
“KREDİ KARTI YÜZÜNDEN ÇOCUKLARIMIZ, BONZAİ İÇİYOR”
Trakya bölgesinde bütün köylülerin, tarlalarını bankaya ipotek ettirdiğini söyleyen Kibiroğlu, şöyle konuştu: “Kastamonu’da durumun ne olduğunu bilmiyorum ama Türkiye’nin her yerinden köylüler, tarlalarını, bahçesini bankaya ipotek ettirmiş durumdalar.Kredi kartı illetiyle borçlanmayan ülkemizin ferdi kalmadı. Herkes borçlu hale getirildi.
Çocuklarımızın hali perişan durumda. Çocuklarımız, okula giderken anne ve babasının kavga ettiğini anlamamak için, görmemek için, çok sevdiği insanların birbirleriyle kavga ettiklerine şahit olmamak için bonzai denilen maddeyi içiyor. 17 yaşında çocuklarımız hayatını kaybediyor. Niçin, kredi kartı yüzünden. Fakat bizde, sadece suçu kredi kartına yüklersek olmaz kendimizi de sütten çıkmış ak kaşık olarak görmememiz gerekiyor. Bu yüzden millet olarak biz, elimize geçen fırsatları yeterince iyi kullanamıyoruz.”
"Türkiye’de inşaat bitsin Türk ekonomisi çöker” diyen Kibiroğlu, Türk ekonomisinin inşaat sektörünün sırtında ilerlediğini ifade ederek, şunları kaydetti:
“Nereye kadar gidecek. Herkes ev sahibi olduktan sonra yapacağınız evi kime satacaksınız. Rantçılara satarız. Ne yapacak rantçılar, evini kiraya verecek. Fakat herkes ev sahibi olmuş zaten kimler kirada oturacak. Bu yüzden bu çark dönmez. Bu yatırıma ölü yatırım derler. Esnaf arasında bir söz vardır. ‘Ev, dükkan almaz ama dükkan, ev satın alır’ Bu yüzden esnaf yavaş yavaş bitiyor. Esnafın hali kötü, işleri berbat. Dinlediğiniz zaman sadaka veresiniz gelir. İddia ediyorum, bu ekonomi böyle gitmeyecek. Bu yüzden Kastamonu’da yürüdüğümüz şu caddede, yıl sonuna kadar yüzde 50’nin üzerinde esnafın dükkanı el değiştirecektir. Hele hele kiracı olanı zaten hiç konuşmuyorum, onların hali herkesten daha perişan durumda. Teker patladı ama henüz hava inmedi. Türkiye’nin ekonomisi bugün bu haldedir. Her şeyimizle tükenmiş hale geldik”
“BENİM HACIM, HACCA BİLE FAİZ PARAYLA GİTMEYİ MUBAH GÖRÜYOR”
Ekonomilerin toplumların nereye gideceğini nasıl gideceğini belirleyen en büyük faktör olduğunun altını çizen Lütfü Kibiroğlu, Türkiye’de 41 milyon insanın bankalara borçlu olduğunu belirterek, “Bizim çok önemli bir sözümüz vardır. ‘Aç olan insan önce dinini yer’ müthiş bir sözdür. Din nasıl yenir. Öyle açsın ki artık haram ve helal birbirine girer. Doğru yanlış birbirine girer. Çünkü ekonomiler toplumların nereye gideceğini nasıl gideceğini belirleyen en büyük faktördür."
Türk toplumunun bugün borçlu olduğunu anlatan Kibiroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "75 milyonun 41 milyonu bankalara borçlu hale geldi. Bundan 10 sene önce kredi kartı almak isteyenlere banka ne diyordu. Ben sana kredi kartı veririm ama işçisiyle maaş bardronu getir. Esnafsan vergi levhanı getir ve bunun yanında iki kefil istiyordu. Şimdi nasıl kredi kartı işportaya düştü. Cep telefonlarımıza mesaj geliyor bayram kredisi almak isterseniz mesaj atın diye. Amcamın oğlu musun bana niye kredi kartı veriyorsun. Çünkü kemikte biraz et kalmış, onu da almak istiyor. Bırak bayram kredisini hac kredisi veriliyor. Benim hacım hacca bile faiz parasıyla gitmeyi mubah görüyor hale geldi ve seni gırtlağına kadar borca sokuyor. Bunun sonucunda insanlar kredi kartı borçlarını ödeyemiyor. Bunun sonucunda da hapse giriyor. Hapishanelerde doluluk oranı kaç yüzde yüzün bile üzerinde durumda. Hapishanede insanlarımız nöbetleşe yatıyor. Dolayısıyla ekonomi öyle bir hale geldi ki insanlar sadece günü kurtarma telaşı çabasındalar.”
KASTAMONU’YU, BİLGİSAYAR AĞI GİBİ ÖRECEĞİZ”
Saadet Partisi’nin Kastamonu’daki çalışmalarından bahseden SP Kastamonu İl Başkanı Yüksel Canpulat, siyaseti hem bu dünyada hem de ahirette saadete ulaşmak için yaptıklarını belirterek, “Kongre sürecimiz başladı.
Birçok ilçemizde kongrelerimizi tamamladık. Bazı ilçelerimizde de kongre yapabilme aşamasına geldik. İnşallah kongrelerimizi tamamladıktan sonra yenilenmiş bir Saadet Partisi ile Kastamonu’da kaldığımız yerden devam edeceğiz” dedi.
Kongre süreçleri tamamlandıktan sonra Kastamonu’nun merkez dahil 20 ilçede Saadet Partisi’nin ağını kuracaklarını belirten Canpulat, “İnşallah bilgisayar ağı gibi ağ kuracağız. Bir düğmeye bastığımız zaman Daday’da, Taşköprü’de, İnebolu ve diğer ilçelerimizde neler olduğunu öğrenebileceğiz. Bu şekilde inşallah Kastamonu’nun bütün ilçelerine hakim olacağız” şeklinde konuştu.
Var olduktan sonra yani ilçelerde bilgisayar misali ağlarını kurduktan sonra eğitimli olacaklarını aktaran Canpulat, “Arı misali olacağız. Her çiçekten bal alacağız. Bu çiçeklerimizi eğitip tatlanmasını sağlayacağız” ifadelerini kullandı.
Sorumluluklarını bildiklerini anlatan Canpulat, bu yüzden Kastamonu’da 368 bin kişiyi kucaklamak zorunda olduklarını ifade ederek, “Yani bizler, 368 bin kişiden Kastamonu’da sorumluyuz. Hadisler bizlere bunu söylüyor. Bu yüzden bu tür çalışmaları yapmak için mecburiyetimiz bulunuyor” diye konuştu.
Canpulat, Saadet Partisi’nin bundan sonraki süreçte Türkiye’de en çok konuşulacak siyasi partilerden bir tanesi olacağını belirterek "İlçelerimizde ilçe kongrelerini ve çevikleşme hareketimizi inşallah tamamlayacağız. Bunun sonucunda yeni ve daha hareketli bir yapıya kavuşmuş olacağız. Çünkü önümüzde 2015 seçimleri var. 2015 seçimlerinde de milletimizin ihtiyacı olan adil düzenin kurulması için milli görüşün mutlaka meclise girmesi gerektiğini milletimiz ve biz biliyoruz. Saadet Partisi bundan sonraki süreçte Türkiye’de en çok konuşulan siyasi partilerden bir tanesi olacak. Çünkü bu milletin aslı ve özü Saadet Partisi’ndedir.”
Kaynak: İHA
Halk Eğitim Merkezi’nde düzenlenen toplantıya Saadet Partisi eski Eminönü Belediye Başkanı ve GİK üyesi Lütfü Kibiroğlu, İl Başkanı Yüksel Canpulat, ilçe başkanları ve partililer katıldı.
Uzaya çıkıp dünyaya bakıldığı zaman her tarafın kırmızı görüneceğini belirten Lütfü Kibiroğlu, “Bu kırmızılığı kan oluşturuyor. Bu kanların sahipleri de Müslümanlar. Bugün dünyada akan kanların sahiplerinin hepsini Müslümanlar oluşturuyor. Keşke bu kan akmasa. Önümüzde Kurban Bayramı var. İnşallah bu bayramda sadece kurbanlıkların kanı aksın, insanların kanı akmasın. Bayramımızı gerçekten bir bayram gibi kutlayalım. Hüzünlenmeyelim, dertlenmeyelim. Artık televizyonlardan Müslümanların öldürüldüğü yönündeki haberlerden bıktık. Televizyonu açıyoruz, örneğin Suriye’de bomba patladı işte 50 kişi öldü. Tüm iştahınız kaçıyor, moraliniz bozuluyor. Artık inşallah bunları duymayacağımız günler gelir” dedi.
Müslümanların tek vücut gibi olduğunu anlatan Kibiroğlu, “Eskiden bir Müslümanın ayağına diken batsa diğer Müslümanın canı yanardı. Fakat şimdi, Müslümanlar kıyılırken biz yemek yemeye devam ediyoruz. İştahımız kaçmıyor. Bu olaylar bizlerin uykusunu kaçırmıyor ama uykularımızı kaçırması lazım. Eğer kaçırmıyorsa o zaman kendimizi tekrar tekrar irdelemek ve incelemek gerekiyor” diye konuştu.
“12 YIL ÖNCE MÜSLÜMANLAR BU KADAR BAHTSIZ DEĞİLDİ”
12 yıl önceki Ortadoğu ile şu anki Ortadoğu’yu karşılaştıran Kibiroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “12 yıl önce insanlar mutlaka bir şekilde ölüyordu, veya şu oluyor bu oluyordu. Fakat bunlar haber olma niteliğinden uzak olaylardı. Günlük yaşantılarımızda olabilecek durumlarla karşılaşıyorlardı. 12 yıl önce Müslümanlar bu kadar bahtsız ve sahipsiz değildi. Müslümanlar, bu kadar dertli ve acı içerisinde değildiler. 12 yıl önce Irak’ta zalim diye nitelendirilen bir lider vardı Saddam Hüseyin diyorlardı. Ama Irak ayaktaydı ve dimdik duruyordu. Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Suriye’de Esad, Libya’da Kaddafi var. Ama bu ülkeler dimdik ayakta duruyordu. Şimdi bu ülkelere baktığımız zaman, iç karışıklık, savaş, kan, çocuklar öldürülüyor, kadınlara tecavüz ediliyor. Ne ararsanız hepsi var. Bu ülkelerde her gün yüzlerce Müslüman katlediliyor. Libya, bugün Kaddafi’yi arıyor. Libya’da bugün en az 40 devlet kuruldu. Bu devletlerin hepsi de birbirleriyle kavgalı durumdalar. Aynı şekilde Irak, Saddam’ı arar duruma geldi. Mısır’da aynı Suriye’de aynısı. Türkiye’den öğrencilerimiz Şam veya Mısır’a gidip ilahiyat okuyordu. Şimdi buralar yerle bir oldu.”
2005 yılında Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’in ‘23 tane ülkenin sınırı değişecek’ sözünü hatırlatan Kibiroğlu, şunları söyledi: “Hiç kimse bu kadın ne demek istiyor diye soru sormadı. Ama 2005 yılından bugüne baktığımız zaman Müslüman ülkelerde akan kanın sebebinin bu olay olduğunu çok iyi biliyoruz. Artık 23 ülkenin sınırları değişiyor. Irak, Suriye, Mısır, Yemen, Libya gibi çok sayıda Müslüman ülke bölünüyor, yeni ülkeler kuruluyor. Bu sınırlar nasıl değişiyor, sihir yapılarak olmuyor. Tetiği çekende artık Allahu ekber diyor, kurşunu yiyende Allahu ekber diyor. Öyle bir taktik geliştirdiler ki Müslümanı Müslüman’a kırdırıyorlar. Sadece kendileri fitne tohumunu atıyor, ondan sonrası zaten kendiliğinden geliyor. Dünyada Müslüman ülkelerin artık durumu böyle oldu. Bizlerin bunu anlamaması için suyun başında olan arkadaşlarımız, ellerinden gelenin fazlasını yaptı. Her şeyi ters göstermeye çalıştılar. Yaptıkları yanlışları bizlere doğru gibi anlattılar. Bu yüzden yaptıkları farklı oldu, konuştukları farklı oldu.”
“49 KİŞİNİN KURTARILMASI İKTİDARA VERİLEN HEDİYE ÇEKİDİR”
Irak’ta 101 gündür esir tutulan 49 kişinin serbest bırakılmasının kendilerini son derece sevindirdiğini vurgulayan Kibiroğlu, şöyle konuştu:
“Buna tabii ki seviniyoruz. Ama o, esirleri biz mi aldık, yoksa onlar mı verdi. Esirleri biz mi kurtardık yoksa onlar mı serbest bıraktı. 1999 seçimlerinde DSP’nin Genel Başkanı rahmetli Bülent Ecevit, parti artık bitiyor, dibe vurmaya başladı.
ABD, Ecevit’e sen merak etme dedi.
Ben sana öyle bir ayar çekerim ki Türkiye’de bir numaralı parti olursun dedi.
ABD, Suriye’de Abdullah Öcalan’ı paketleyerek Türkiye’ye teslim etti. Ondan sonra bizim Ecevit oldu Karaoğlan. Sanki Bülent Ecevit, Öcalan’ı yakalamış gibi bir izlenim verildi ve kahraman ilan edildi. Fakat artık şu anda Öcalan’ı artık herkes ABD’nin verdiğini biliyor. Okuldaki çocuğa bile sorsanız Öcalan’ı ABD’nin verdiğini söyleyecektir. 1999 yılındaki seçimlerde hedefe ulaşılmıştı. Hedef ise, Bülent Ecevit’i tekrar Başbakan yapmaktı, bunda da başarılı oldular. Şimdi bu, 49 kişinin kurtulması acaba aynı oyunun başka bir versiyonumu diye insanın aklına geliyor. Çünkü 8 ay sonra seçim var. Şimdi siyasetçiler 100 gün önce çıkıp ‘tere yağdan kıl çeker gibi vatandaşlarımızı kurtaracağız’ diyecek. Hakikaten tere yağından kıl çekmek 100 gün mü sürüyor. Bakın bunu, iç siyasette çok iyi kullanacaklar. Bu, ABD’nin bir hediye paketidir. Yalanın batsın. Sen kurtarmadın, onlar size hediye çeki olarak verildi.
Bu yüzden kardeşlerimizden uyanık olmalarını istiyoruz. Ne yaptıklarıyla ne söylediklerine çok dikkat edin. Bizim şahıslarla işimiz yok. Biz, inşallah neyin yapıldığını ve neyin yapılmadığını ortaya koymak için gayret göstereceğiz.”
Türkiye’nin ekonomisinin dünyanın 17’inci ekonomisi olduğuna dikkat çeken Kibiroğlu, sözlerine şöyle devam etti: “Aslına bakarsanız Türkiye’nin ekonomisi zaten 30-40 yıldır hep dünyada 177'inci sırada odu. Hiç 18’inci sıraya gerilemedi. Bunlar sanki yeniymiş gibi, vatandaşa takdim ediyor ve benim vatandaşımız kandırılıyor. Bugün, hazinede 150 milyar dolar para olduğu söyleniyor. Ama Türkiye’nin kaç para borcu olduğu söylenmiyor. Senin kasandaki paran, borcun yarısını bile ödeyemiyor. Ama iktidar, bu ekonomiyi bize tabiri caizse yutturuyor. Millette yutmak istiyor, yutuyor herhalde.”
Bir ülkeyi batırmak için mutlaka üç şeyin yapılması gerektiğine işaret eden Lütfü Kibiroğlu, bunları şöyle açıkladı:
“Bu üç şeyi yapmadan bir ülke batmaz. Bunlardan ilki vatandaşı borçlandıracaksınız. İkincisi işsiz bırakacaksınız. İnsanların çalışacak bir işi olmayacak. Sonuncusu da dininden uzaklaştıracaksınız. Ondan sonra çok kolayca bu ülkeyi batıracaksınız. Şimdi Türkiye, hangi sırada bulunuyor. Herhalde bu üç safhayı da bitirdik gibi geliyor bana. Borçlu olmayan insanımız kalmadı. Ankara Ticaret Odası’nın verilerine göre, Türkiye’de 41 milyon insan, bankalara borçlu bulunuyor. Türkiye’nin nüfusu 75 milyon oluyor. Bunun içinde ihtiyarı var, çocuklar var, kadını var, engelli kardeşlerimiz var. Zaten fiili olarak çalışan 41 milyon insanın yok. Emeklisi de bankaya borçlu, emeksiz olanı da bankalara borçlu bulunuyor. İşsizi de, tüccarı da borçlu bulunuyor. Ama çıkıp iktidar, ‘IMF’ye olan 21 milyar lira borcumuz ödedik. Bugün isterlerse 5 milyar lira daha borç verebiliriz’ diyor. Benim kardeşlerimizde bunlara inanıyor. Bir senin söylediğine bak, bir de açıklanan verilere bak. Hangisi doğru sizce.”
“TÜRK HALKINA YÖNELİK ALGI YÖNETİMİ YAPILIYOR”
Hükümetlerin bütçeler yaptığını ifade eden eski Eminönü Belediye Başkanı Lütfü Kibiroğlu, şunları söyledi:
“Yaptıkları bütçeyi yıl sonuna doğru açıklarlar. Bu yıl yapılan bütçede ise, Türkiye 2014 yılında 53 milyar lira faiz ödeyecek. Marmaray, 5 milyar dolara maloldu. Yani 7 Marmaray yapacak kadar parayı biz, bu yıl sadece faizlere ödeyeceğiz. Maden senin borcun yoksa, bu faizleri kime ödüyorsun açıkla da bilelim. Bir insanın borcu yoksa faiz öder mi? Sen durup dururken bankada kredi almamışsan, tefeciden borç almamışsan, bir yerlere faiz öder misin? İnsanın aklını yitirmesi gerekiyor, bir yerlerden borç para almamışsa faiz ödediğinden dolayı. 53 milyar liralık faizin anaparası 600 milyar liradır. Şu anki iktidar, 600 milyar liralık borcu bizim gözümüzün önünden kaçırmak için 21 milyar dolarlık IMF borcunu ödüyor ve diyor ki, ‘ben, IMF’ye olan borcumu sıfırladım’ diyor. Borcumu sıfırladım demiyor, IMF’ye olan borcumu sıfırladım diyor. Ahmet’e olan borcumuz ödedik fakat Mehmet’e olan borcumuz hala duruyor. Bu yüzden bize yapılan algı yönetimi ile bizim algımızı bozdular.”
“KREDİ KARTI YÜZÜNDEN ÇOCUKLARIMIZ, BONZAİ İÇİYOR”
Trakya bölgesinde bütün köylülerin, tarlalarını bankaya ipotek ettirdiğini söyleyen Kibiroğlu, şöyle konuştu: “Kastamonu’da durumun ne olduğunu bilmiyorum ama Türkiye’nin her yerinden köylüler, tarlalarını, bahçesini bankaya ipotek ettirmiş durumdalar.Kredi kartı illetiyle borçlanmayan ülkemizin ferdi kalmadı. Herkes borçlu hale getirildi.
Çocuklarımızın hali perişan durumda. Çocuklarımız, okula giderken anne ve babasının kavga ettiğini anlamamak için, görmemek için, çok sevdiği insanların birbirleriyle kavga ettiklerine şahit olmamak için bonzai denilen maddeyi içiyor. 17 yaşında çocuklarımız hayatını kaybediyor. Niçin, kredi kartı yüzünden. Fakat bizde, sadece suçu kredi kartına yüklersek olmaz kendimizi de sütten çıkmış ak kaşık olarak görmememiz gerekiyor. Bu yüzden millet olarak biz, elimize geçen fırsatları yeterince iyi kullanamıyoruz.”
"Türkiye’de inşaat bitsin Türk ekonomisi çöker” diyen Kibiroğlu, Türk ekonomisinin inşaat sektörünün sırtında ilerlediğini ifade ederek, şunları kaydetti:
“Nereye kadar gidecek. Herkes ev sahibi olduktan sonra yapacağınız evi kime satacaksınız. Rantçılara satarız. Ne yapacak rantçılar, evini kiraya verecek. Fakat herkes ev sahibi olmuş zaten kimler kirada oturacak. Bu yüzden bu çark dönmez. Bu yatırıma ölü yatırım derler. Esnaf arasında bir söz vardır. ‘Ev, dükkan almaz ama dükkan, ev satın alır’ Bu yüzden esnaf yavaş yavaş bitiyor. Esnafın hali kötü, işleri berbat. Dinlediğiniz zaman sadaka veresiniz gelir. İddia ediyorum, bu ekonomi böyle gitmeyecek. Bu yüzden Kastamonu’da yürüdüğümüz şu caddede, yıl sonuna kadar yüzde 50’nin üzerinde esnafın dükkanı el değiştirecektir. Hele hele kiracı olanı zaten hiç konuşmuyorum, onların hali herkesten daha perişan durumda. Teker patladı ama henüz hava inmedi. Türkiye’nin ekonomisi bugün bu haldedir. Her şeyimizle tükenmiş hale geldik”
“BENİM HACIM, HACCA BİLE FAİZ PARAYLA GİTMEYİ MUBAH GÖRÜYOR”
Ekonomilerin toplumların nereye gideceğini nasıl gideceğini belirleyen en büyük faktör olduğunun altını çizen Lütfü Kibiroğlu, Türkiye’de 41 milyon insanın bankalara borçlu olduğunu belirterek, “Bizim çok önemli bir sözümüz vardır. ‘Aç olan insan önce dinini yer’ müthiş bir sözdür. Din nasıl yenir. Öyle açsın ki artık haram ve helal birbirine girer. Doğru yanlış birbirine girer. Çünkü ekonomiler toplumların nereye gideceğini nasıl gideceğini belirleyen en büyük faktördür."
Türk toplumunun bugün borçlu olduğunu anlatan Kibiroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "75 milyonun 41 milyonu bankalara borçlu hale geldi. Bundan 10 sene önce kredi kartı almak isteyenlere banka ne diyordu. Ben sana kredi kartı veririm ama işçisiyle maaş bardronu getir. Esnafsan vergi levhanı getir ve bunun yanında iki kefil istiyordu. Şimdi nasıl kredi kartı işportaya düştü. Cep telefonlarımıza mesaj geliyor bayram kredisi almak isterseniz mesaj atın diye. Amcamın oğlu musun bana niye kredi kartı veriyorsun. Çünkü kemikte biraz et kalmış, onu da almak istiyor. Bırak bayram kredisini hac kredisi veriliyor. Benim hacım hacca bile faiz parasıyla gitmeyi mubah görüyor hale geldi ve seni gırtlağına kadar borca sokuyor. Bunun sonucunda insanlar kredi kartı borçlarını ödeyemiyor. Bunun sonucunda da hapse giriyor. Hapishanelerde doluluk oranı kaç yüzde yüzün bile üzerinde durumda. Hapishanede insanlarımız nöbetleşe yatıyor. Dolayısıyla ekonomi öyle bir hale geldi ki insanlar sadece günü kurtarma telaşı çabasındalar.”
KASTAMONU’YU, BİLGİSAYAR AĞI GİBİ ÖRECEĞİZ”
Saadet Partisi’nin Kastamonu’daki çalışmalarından bahseden SP Kastamonu İl Başkanı Yüksel Canpulat, siyaseti hem bu dünyada hem de ahirette saadete ulaşmak için yaptıklarını belirterek, “Kongre sürecimiz başladı.
Birçok ilçemizde kongrelerimizi tamamladık. Bazı ilçelerimizde de kongre yapabilme aşamasına geldik. İnşallah kongrelerimizi tamamladıktan sonra yenilenmiş bir Saadet Partisi ile Kastamonu’da kaldığımız yerden devam edeceğiz” dedi.
Kongre süreçleri tamamlandıktan sonra Kastamonu’nun merkez dahil 20 ilçede Saadet Partisi’nin ağını kuracaklarını belirten Canpulat, “İnşallah bilgisayar ağı gibi ağ kuracağız. Bir düğmeye bastığımız zaman Daday’da, Taşköprü’de, İnebolu ve diğer ilçelerimizde neler olduğunu öğrenebileceğiz. Bu şekilde inşallah Kastamonu’nun bütün ilçelerine hakim olacağız” şeklinde konuştu.
Var olduktan sonra yani ilçelerde bilgisayar misali ağlarını kurduktan sonra eğitimli olacaklarını aktaran Canpulat, “Arı misali olacağız. Her çiçekten bal alacağız. Bu çiçeklerimizi eğitip tatlanmasını sağlayacağız” ifadelerini kullandı.
Sorumluluklarını bildiklerini anlatan Canpulat, bu yüzden Kastamonu’da 368 bin kişiyi kucaklamak zorunda olduklarını ifade ederek, “Yani bizler, 368 bin kişiden Kastamonu’da sorumluyuz. Hadisler bizlere bunu söylüyor. Bu yüzden bu tür çalışmaları yapmak için mecburiyetimiz bulunuyor” diye konuştu.
Canpulat, Saadet Partisi’nin bundan sonraki süreçte Türkiye’de en çok konuşulacak siyasi partilerden bir tanesi olacağını belirterek "İlçelerimizde ilçe kongrelerini ve çevikleşme hareketimizi inşallah tamamlayacağız. Bunun sonucunda yeni ve daha hareketli bir yapıya kavuşmuş olacağız. Çünkü önümüzde 2015 seçimleri var. 2015 seçimlerinde de milletimizin ihtiyacı olan adil düzenin kurulması için milli görüşün mutlaka meclise girmesi gerektiğini milletimiz ve biz biliyoruz. Saadet Partisi bundan sonraki süreçte Türkiye’de en çok konuşulan siyasi partilerden bir tanesi olacak. Çünkü bu milletin aslı ve özü Saadet Partisi’ndedir.”