Zirve Yayınevi Davasında 'Cezaevi Arkadaşı” Bombası
Zirve Yayınevi Davası’nın hem sanığı ve hem de gizli tanığı olan İlker Çınar’ın “Hiç askeri cezaevine girmedim” ifadelerine karşın, mahkemeye gelen cezaevi arkadaşı tanıklık yaparak, “Birlikte cezaevinde kaldık” dedi.
“Askerde görevli iken disiplin cezası almadım” diyen İlker Çınar’ın bölük komutanı da mahkemede tanık olarak dinlendi ve “İlker Çınar’a disiplin cezası verildi.
Mahkeme dosyalarını ben hazırlattım” ifadesinde bulundu. Davanın sanığı Öğretim Görevlisi Ruhi Abat ise “Davanın iddianamesi anlaşılmadan 17 Aralık darbesi anlaşılmaz” dedi.
“BEN İLKER ÇINAR’IN BÖLÜK KOMUTANIYIM, CEZAEVİNE GÖNDERİLDİ”
Zirve Yayınevi Davasının 93. duruşmasının ikinci bölümünde davanın sanığı ve gizli tanığı İlker Çınar’ın uzman onbaşı olarak görev yaparken bölük komutanlığını yapan Emekli Binbaşı Mahir Akça tanık olarak dinlendi. İlker Çınar’ın uzman onbaşı olarak görev yaparken kendisinin Üsteğmen olarak bölük komutanı olduğunu söyleyen Mahir Akça, kanaat raporuna kendisinin “Dolandırıcı, sahtekar ve TSK’ya yakışmayan birisi olduğu” şeklindeki ifadeleri el yazısı ile yazdığını anlatarak, İlker Çınar’ın sürekli maaş günü gelip, daha sonra yeniden birlikten firar ettiğini ve İlker Çınar’ın mahkeme dosyası ve disiplin dosyasını kendisinin hazırlattığını söyledi.
İlker Çınar’ın ifadesinde geçen “Tugayın istihbarat biriminde çalıştığı” iddiası ile ilgili olarak ise Mahir Akça, “Benim haberim olmadan böyle bir görev verilmedi. İstihbarat şubede görevlendirilmedi. Tugay’dan Genelkurmay Başkanlığı’na, 1. Ordu Komutanlığına veya Kara Kuvvetleri Komutanlığı Karargahına belge gönderilme konusunda görevlendirilmedi. İlker Çınar, bölükte takım kısım komutanıydı. Cezaevinde iken ilişki kesme evrakları cezaevine gönderildi. Ankara’ya herhangi bir kursa gönderilmedi” dedi.
Avukat Murat Dinçer’in “21 yıl önceki olayı ayrıntılı olarak hatırlamasının özel bir sebebi olup olmadığı” ile ilgili sorusuna ise Mahir Akça, “Özel bir durum değildir. Her meslekte unutulmayacak olaylar vardır. Benim de hatırlayabildiğim 4-5 olaydan birisi budur. Olayı çok net olarak hatırlıyorum. Maaş gününde gelir, birkaç gün sonra firar ederdi” dedi.
“BEN İLKER ÇINAR’IN CEZAEVİ ARKADAŞIYIM”
Mahkemede İlker Çınar ile birlikte aynı birlikte görev yapan ve aynı cezaevinde kalan TSK’dan atılma Uzman Çavuş Saim Özdemir tanık olarak dinlendi. Kendisinin 1992 yılında uzman çavuş olarak Kırklareli’nde aynı birlikte görev yaptığını, aynı evde ve aynı otelde kaldıklarını, kendisini çok iyi tanıdığını söyledi.
“İkimizin de beraber mesaiye gitmeme alışkanlığı vardı” diyen Saim Özdemir, “Birlikte firar ettik. Birliğe geldiğimizde bir gün disiplin odasında kaldık. Cezaevinde ayrı koğuşlarda kaldık. O benden önce cezaevinden çıktı. Benim iki firar dosyam vardı. Çok yakın arkadaşımdı. Her hangi bir istihbarat birimine çalışsaydı bilirdim. Askeri birlikte o karargah bölüğündeydi, ben 2.bölükte görev yapıyordum. İlker Çınar’ın ve benim sorunlarımız vardı. TSK’dan atılmak için elimizden gelen her şeyi yaptık. Çünkü 2 yıllık sözleşme imzalamıştık. Disiplinsizlikleri kasten yaptık. Disiplinsizlik nedeniyle bize tabanca verilmedi. Tutuklandıktan sonra aynı cezaevi aracında götürüldük. Farklı koğuşlarda kaldık, arkadaşlarımızın omzuna çıkarak bir birimize el salladık. Tugayımız geçici görevle Hakkari’ye gidecekti, gitmemek için de TSK’dan ayrılmak istedik. Birlikte göreve başladıktan sonra ben ve İlker herhangi bir kursa gönderilmedik” dedi.
Bu arada, gizli tanık ve sanık İlker Çınar, mahkemeye verdiği ifadelerinde hiçbir şekilde askeri cezaevine girmediğini, hakkında mahkeme kararı olsa bile yerine bir başkasının yatırılmış olabileceğini, kendisinin TUSHAD örgütüne tere yağdan kıl çeker gibi görevlendirildiğini, TUSHAD’ın kurucusunun Emekli Orgeneral Hurşit Tolon olduğunu, kendisinin Tugay’da istihbarat biriminde çalıştığını iddia etmişti.
Mağdur avukatlarından Ali Koç, dosyanın örgüt bölümü ile cinayetler bölümünün bir birinden ayrılmasını talep ettiklerini belirterek, olayın asıl 5 sanığının denetimli serbestlik kurallarına uymamaları halinde tutuklanmalarını mahkemeye iletti.
SANIK ARAL’DAN İLGİNÇ İDDİA
Duruşmaya Adana Cezaevi’nden telekonferans sistemi ile katılan sanık Varol Bülent Aral, kendisine dava dosyasının savcısı İsmail Aksoy tarafından “Ahlaksız bir teklif yapıldığını” iddia ederek, “Bana gizli tanık teklifi yapıldı ve bunlar kameraya alındı. Mehmet Ülger aleyhine tanıklık yapmam için tanıklık teklifi yapıldı. İsmail Aksoy ve duruşma savcısının tekliflerini kabul etmediğim için Adana Cezaevine gönderildim” ifadelerini ileri sürdü.
HATİCE YÜKSEL’DEN MAHKEME BAŞKANINA TEPKİ
Duruşma esnasında söz alan Zirve Yayınevi Cinayetinde öldürülen Necati Yüksel’in annesi Hatice Yüksel, olayın asıl 5 sanığının cezaevinden tahliye edilmesine tepki göstererek, “Ben Necati’nin annesiyim. Katilleri nasıl bırakıyorsunuz? Kelepçe vurarak annesinin, babasının yanında. Benim oğlum ise toprakta çürüyor. Benim eşim onların yüzünden felç oldu. Böyle yasa olmaz, olmaz. Seninde çocuğun var. Kendini benim yerime koy lütfen” dedi.
Mahkeme başkanı Vedat Koç ise, sanıkların yasa nedeniyle tahliye olduklarını söyledi.
Hatice Yüksel, ağlayarak salondan ayrılıp, bir süre sonra tekrar duruşma salonuna geldi.
“17 ARALIK DARBESİ BAŞARILI OLSAYDI, VERİLMEYEN EK BELGELERE İSİMLER YAZILACAKTI”
Duruşmada söz alan sanık Ruhi Abat, “Dosyadaki plan Zekeriya Öz ve Yurt Atagün tarafından hazırlanmıştır. Ses kayıtlarında işlerine gelmeyen yerlere nokta koymuşlar. Burada biz Romanın köleleriyiz. Bu ülkede hukukla, milletle alay ettiler. Bu iddianame anlaşılmadan 17 Aralık darbesi anlaşılmaz. Dosyada sahtekarlığın değirmeni dönüyor. Bir tek delil yoktur. Ek belgeler dosyada yoktur. İstedik vermediler. Avukatlar bastırıp isteyince İlker Çınar’ın vermediğini söylemişler. Eğer 17 Aralık darbesi başarılı olsaydı, yargıda, bürokraside, üniversitelerde, medyada istedikleri isimleri ek belgeleri yazacaklardı. Eklerin saklanmasının sebebi budur” ifadelerini kaydetti.
Mahkeme heyeti duruşmayı yarına erteledi.
Kaynak: İHA
Mahkeme dosyalarını ben hazırlattım” ifadesinde bulundu. Davanın sanığı Öğretim Görevlisi Ruhi Abat ise “Davanın iddianamesi anlaşılmadan 17 Aralık darbesi anlaşılmaz” dedi.
“BEN İLKER ÇINAR’IN BÖLÜK KOMUTANIYIM, CEZAEVİNE GÖNDERİLDİ”
Zirve Yayınevi Davasının 93. duruşmasının ikinci bölümünde davanın sanığı ve gizli tanığı İlker Çınar’ın uzman onbaşı olarak görev yaparken bölük komutanlığını yapan Emekli Binbaşı Mahir Akça tanık olarak dinlendi. İlker Çınar’ın uzman onbaşı olarak görev yaparken kendisinin Üsteğmen olarak bölük komutanı olduğunu söyleyen Mahir Akça, kanaat raporuna kendisinin “Dolandırıcı, sahtekar ve TSK’ya yakışmayan birisi olduğu” şeklindeki ifadeleri el yazısı ile yazdığını anlatarak, İlker Çınar’ın sürekli maaş günü gelip, daha sonra yeniden birlikten firar ettiğini ve İlker Çınar’ın mahkeme dosyası ve disiplin dosyasını kendisinin hazırlattığını söyledi.
İlker Çınar’ın ifadesinde geçen “Tugayın istihbarat biriminde çalıştığı” iddiası ile ilgili olarak ise Mahir Akça, “Benim haberim olmadan böyle bir görev verilmedi. İstihbarat şubede görevlendirilmedi. Tugay’dan Genelkurmay Başkanlığı’na, 1. Ordu Komutanlığına veya Kara Kuvvetleri Komutanlığı Karargahına belge gönderilme konusunda görevlendirilmedi. İlker Çınar, bölükte takım kısım komutanıydı. Cezaevinde iken ilişki kesme evrakları cezaevine gönderildi. Ankara’ya herhangi bir kursa gönderilmedi” dedi.
Avukat Murat Dinçer’in “21 yıl önceki olayı ayrıntılı olarak hatırlamasının özel bir sebebi olup olmadığı” ile ilgili sorusuna ise Mahir Akça, “Özel bir durum değildir. Her meslekte unutulmayacak olaylar vardır. Benim de hatırlayabildiğim 4-5 olaydan birisi budur. Olayı çok net olarak hatırlıyorum. Maaş gününde gelir, birkaç gün sonra firar ederdi” dedi.
“BEN İLKER ÇINAR’IN CEZAEVİ ARKADAŞIYIM”
Mahkemede İlker Çınar ile birlikte aynı birlikte görev yapan ve aynı cezaevinde kalan TSK’dan atılma Uzman Çavuş Saim Özdemir tanık olarak dinlendi. Kendisinin 1992 yılında uzman çavuş olarak Kırklareli’nde aynı birlikte görev yaptığını, aynı evde ve aynı otelde kaldıklarını, kendisini çok iyi tanıdığını söyledi.
“İkimizin de beraber mesaiye gitmeme alışkanlığı vardı” diyen Saim Özdemir, “Birlikte firar ettik. Birliğe geldiğimizde bir gün disiplin odasında kaldık. Cezaevinde ayrı koğuşlarda kaldık. O benden önce cezaevinden çıktı. Benim iki firar dosyam vardı. Çok yakın arkadaşımdı. Her hangi bir istihbarat birimine çalışsaydı bilirdim. Askeri birlikte o karargah bölüğündeydi, ben 2.bölükte görev yapıyordum. İlker Çınar’ın ve benim sorunlarımız vardı. TSK’dan atılmak için elimizden gelen her şeyi yaptık. Çünkü 2 yıllık sözleşme imzalamıştık. Disiplinsizlikleri kasten yaptık. Disiplinsizlik nedeniyle bize tabanca verilmedi. Tutuklandıktan sonra aynı cezaevi aracında götürüldük. Farklı koğuşlarda kaldık, arkadaşlarımızın omzuna çıkarak bir birimize el salladık. Tugayımız geçici görevle Hakkari’ye gidecekti, gitmemek için de TSK’dan ayrılmak istedik. Birlikte göreve başladıktan sonra ben ve İlker herhangi bir kursa gönderilmedik” dedi.
Bu arada, gizli tanık ve sanık İlker Çınar, mahkemeye verdiği ifadelerinde hiçbir şekilde askeri cezaevine girmediğini, hakkında mahkeme kararı olsa bile yerine bir başkasının yatırılmış olabileceğini, kendisinin TUSHAD örgütüne tere yağdan kıl çeker gibi görevlendirildiğini, TUSHAD’ın kurucusunun Emekli Orgeneral Hurşit Tolon olduğunu, kendisinin Tugay’da istihbarat biriminde çalıştığını iddia etmişti.
Mağdur avukatlarından Ali Koç, dosyanın örgüt bölümü ile cinayetler bölümünün bir birinden ayrılmasını talep ettiklerini belirterek, olayın asıl 5 sanığının denetimli serbestlik kurallarına uymamaları halinde tutuklanmalarını mahkemeye iletti.
SANIK ARAL’DAN İLGİNÇ İDDİA
Duruşmaya Adana Cezaevi’nden telekonferans sistemi ile katılan sanık Varol Bülent Aral, kendisine dava dosyasının savcısı İsmail Aksoy tarafından “Ahlaksız bir teklif yapıldığını” iddia ederek, “Bana gizli tanık teklifi yapıldı ve bunlar kameraya alındı. Mehmet Ülger aleyhine tanıklık yapmam için tanıklık teklifi yapıldı. İsmail Aksoy ve duruşma savcısının tekliflerini kabul etmediğim için Adana Cezaevine gönderildim” ifadelerini ileri sürdü.
HATİCE YÜKSEL’DEN MAHKEME BAŞKANINA TEPKİ
Duruşma esnasında söz alan Zirve Yayınevi Cinayetinde öldürülen Necati Yüksel’in annesi Hatice Yüksel, olayın asıl 5 sanığının cezaevinden tahliye edilmesine tepki göstererek, “Ben Necati’nin annesiyim. Katilleri nasıl bırakıyorsunuz? Kelepçe vurarak annesinin, babasının yanında. Benim oğlum ise toprakta çürüyor. Benim eşim onların yüzünden felç oldu. Böyle yasa olmaz, olmaz. Seninde çocuğun var. Kendini benim yerime koy lütfen” dedi.
Mahkeme başkanı Vedat Koç ise, sanıkların yasa nedeniyle tahliye olduklarını söyledi.
Hatice Yüksel, ağlayarak salondan ayrılıp, bir süre sonra tekrar duruşma salonuna geldi.
“17 ARALIK DARBESİ BAŞARILI OLSAYDI, VERİLMEYEN EK BELGELERE İSİMLER YAZILACAKTI”
Duruşmada söz alan sanık Ruhi Abat, “Dosyadaki plan Zekeriya Öz ve Yurt Atagün tarafından hazırlanmıştır. Ses kayıtlarında işlerine gelmeyen yerlere nokta koymuşlar. Burada biz Romanın köleleriyiz. Bu ülkede hukukla, milletle alay ettiler. Bu iddianame anlaşılmadan 17 Aralık darbesi anlaşılmaz. Dosyada sahtekarlığın değirmeni dönüyor. Bir tek delil yoktur. Ek belgeler dosyada yoktur. İstedik vermediler. Avukatlar bastırıp isteyince İlker Çınar’ın vermediğini söylemişler. Eğer 17 Aralık darbesi başarılı olsaydı, yargıda, bürokraside, üniversitelerde, medyada istedikleri isimleri ek belgeleri yazacaklardı. Eklerin saklanmasının sebebi budur” ifadelerini kaydetti.
Mahkeme heyeti duruşmayı yarına erteledi.