Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç Açıklaması

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Fethullah Gülen’in Türkiye’ye dönmesinde bir mani olmadığını ifade ederek, Hoca kadar yurduna ve toprağına bağlı insanın az bulunduğunu söyledi.


Arınç, “Hocanın dönmesi için ben az mı söyledim. Hüzünlü gurbet bitsin artık muhterem hocam, Türkiye’ye artık dönün, şartlar değişti bunları kendisine bizzat söyledim. O da vatan hasretiyle yanan bir insan. Hoca kadar yurduna ve toprağına bağlı insan az bulunur. Dönüp dönmeyeceği kendi kararı. Onun takdiridir. Türkiye’ye gelecekse hiçbir mani yok. Niye gelmiyorsun diye soracak halimiz yok” dedi.


Başbakan Yardımcısı Arınç, CNN Türk’te gündeme ilişkin soruları cevaplandırdı. Arınç, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun seçim meydanlarında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan için kullandığı üslubu eleştirdi.

Türkiye'yi sarsan yolsuzluk ve rüşvet operasyonları sonrası gündeme gelen ses kayıtlarını de değerlendiren Arınç, “Dün Sayın Kılıçdaroğlu Bursa’daydı. Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Haydar Baş da miting yapsa tüm gücünü kullanır çünkü herkesin önüne çok güçlü şekilde çıkmak ister. Konuşmasının 55 dakikasını Başbakan’a hakaretle geçiyor. Geri kalan 5 dakikasında da Eskişehir Belediyesi’ni övüyor. Genel başkan bunları mı konuşmalı. Halkın takdirine bırakayım. Yüzde 95 saatini af edersiniz, adi insanlara hitap eder gibi itham edercesine konuşması Bursalılar’ı da üzdü beni de çok üzdü. Terbiye dışı olduğunu söyledim. Kimse başbakana ne kadar kızarsa kızsın, eleştirirse eleştirsin hakaret etme hakkına sahip değil. Bize avukatlık olarak onu öğrettiler; 'Hırsıza hırsız denmeyecek' 'yalan söyleyene 'yalan söylüyorsun denmeyecek' 'doğru söylemiyor' denilecek. Ağzını doldura doldura başbakana hakaret ediyor. Bu yanlış. Siyaset nezaket işidir. Siyaset terbiye, seviye işidir. Başkalarına hitap ederken en ağır eleştirileri yapabilirsiniz ama ismini değiştirerek hakaret yapma hakkına sahip değilsiniz. Sizin hakaret ettiğiniz sıfatını başka türlü koyduğunuz insan hakkında sadece telefon dinlemeleri var. Bu telefon dinlemeleri herkesin tüylerini diken diken edebilir, nefretle de karşılayabilir. Sadece kanunsuz dinlendiği çok açık olan, montaj dediler, bazı raporlardan bahsettiler. Birilerinin bir şey yapma isteğini anlıyoruz” açıklamasını yaptı.

Milletvekilleri hakkında bin 69 tane dokunulmazlık fezlekesi olduğunu ifade eden Arınç, şöyle devam etti:
“Yani 24. döneme ait, üç buçuk yıl boyunca. 5 yıl TBMM Başkanlığı yaptım, onu da sayarsan üç bini geçmiştir. 1069 dosyanın 93’ü AK Partili, 136’sı CHP’li milletvekili hakkında bazen bir milletvekilinin üç-beş dosyası olabilir. 761 BDP’ye 27 dosyası MHP’ye 51 dosyası bağımsız vekillere ait. Bir dosya rahmetli Şerafettin Elçi’ye ait olabilir. 7 tanesi Kılıçdaroğlu’na ait. İddia edilen suçlara baktığınızda. 57’si 48 CHP milletvekiline ait, bu vekiller 136 suçla ithaf ediliyor. Dokunulmazlık dosyası fezlekeleri meclis anayasa komisyonuna gelenler. Bu milletvekillerine isnat edilen suçlamalar ne olabilir? 326 dosya ‘terör örgütünün propagandasını yapmak’, ‘basın yoluyla hakaret’ 7 dosya. 39 dosya hakaret, suçu, suçluyu övmek 114 dosya. Enteresan suçlamalar da var. Cinsel tacizden birisi, silahla tehditten, örgüt üyesi olmaktan özel evrakta sahtecilikten 153 milletvekili hakkında dokunulmazlığın kaldırılması isteniyor. Bunların 48’i CHP milletvekili.”

“GENEL BAŞKAN BUNLARI YAPMAMALI”
Kılıçdaroğlu'nun ana muhalefet partisi genel başkanı olduğunu vurgulayan Arınç, “Nacizane genel başkandır seviyesi benden çok daha yüksektedir ana muhelefet lideri olarak ona saygı duymak zorundayız. Bu anayasal bir mecburiyettir. Bir milletvekili hakkında 11 dosya var,. Tamamı da dolandırıcılıktan. 48 vekil hakkında şu kadar itham var, fezleke tanzim edilmiş. Savcı diyor ki ‘Bu suçu işlediğine dair kanaat vardır ama Milletvekili olarak yargılama yapamıyorum, dokunulmazlığını kaldır yargılama yapacağım'. Herhangi bir dosyası bulunan bir insanı, meclise kürsüye çıktığı zaman ‘ırz düşmanı, ‘hırsız’ dolandırıcı’ diye mi bağırmalıyım? ‘Sahtekar’ diye bağırmalıyım? Kılıçdaroğlu’nun yaptığına bakarsanız böyle hakkımız var ama insan olarak böyle hakkımız yok. Bunların hepsi bir iddia, yargılamaması yapılmamış. Nezaketen beni, bu aşamada bulunan insanı bu suçu yüzüne vurmak suretiyle hakaret etmeye hakkım yok. Başbakanı telefonla konuşması geçtiği için Kılıçdaroğlu’nun karşısında dünyanın en rezil adam haline geliyor, Bir genel başkan böyle yapmamalı. Siyaset seviye olarak düşerse bu halk nazarında da reddedilen bir şey oluyor. Bunların o partiye faydası yok” ifadelerini kullandı.

CNN Türk’teki programda gazetecilerin, “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve Fethullah Gülen Hocaefendi için ‘Evlat’ üzerinden yaptığı eleştirileri nasıl buluyorsunuz?” sorusunu cevaplandıran Bülent Arınç, şöyle konuştu:
“Bu farklı bir şey. Kılıçdaroğlu’nun yanındaki danışmanları ona ne kadar hakaret ederse bunun sonuçlarını 30 Martta iyi alacağını söylemişler, danışmanını iyi seçmemiş. Halkın değerlerini bilmiyorlar. Bu kadar haksızlık yaparsanız vatandaşın kenetleneceğini düşünmüyor yanındakiler. Başbakanın açıklamalarını evet hatırlıyorum. Bahçeli için ‘Çocuk, aileye sahip değil ki, bunların kıymetini bilsin’ dedi.

Yaramı deştiniz. Bir defa sayın başbakan çok çocuk sahibi olmayı teşvik ediyor. Bunu samimi üslupla biraz da şaka yoluyla yapıyor. Her nikah töreninde ‘üç çocuk sahibi olmalısınız’ diyor. ‘Niye bu kadar üzerinde duruyor’ diye kendisine sordum. Bizim ölçülerimizde, hadislerde nikah çok önemli. Neslin devamı önemli. Allah keşke herkese evlat verse. Sosyal bir mesele anlattı. Türkiye’nin nüfus artma olayı ile devam edecek olursa Avrupa gibi olacağını söyledi.

Dini olmaktan daha çok sosyal amaçla söylenmiş”.

“BAHÇELİ VE HOCA EFENDİ EVLENMEMİŞ OLABİLİR ONLARI ÖZEL HAYATI”
Kendisine aile sohbetlerinde veya değişik ortamlarda ‘kaç çocuğunuz var?’ sorusu yöneltildiğini anlatan Arınç, “Bizim üç çocuğumuz vardı ama oğlumuz rahmetli oldu, üç desem üç yok. İki desem rahmetli oğlum diyecek ki, ‘anne beni unuttunuz mu?’ Yine milletvekilleri ve eşleriyle oturuyoruz, bana sıra geldiği zaman kadın feryat etmiş, odadan çıkıp gitmiş. Herkes birbirlerine bakmış, diyelim ki; Ayşe abla, ‘Ayşe ablayı neden kızdırdık biz?’ diye. Ayşe abla ‘Benim çocuğum olmadı, ama bunu ısrarla sorduğunuz zaman, ‘siz 3, 4, 5 dedikçe yerin dibine geçiyorum ya benden bir kusur olabilir. Sizler iki tane, üç tane var’ dedikçe ben üzülüyorum. Mahcup oluyorum söyle de başbakanımıza sayı söylemesin’ dedi.

Bir bakanlar kurulunda biraz da şaka yoluyla başbakana söyledim. Şimdi ben hanım bana söyledikten sonra nikah şahitliği yapsam ‘birbirinden güzel hayırlı evlatlar versin’ diyerek, sayı vermiyorum, ben hanımı dinliyorum. Bu ayrı bir şey. Bahçeli evlenmemiş olabilir, özel hayatı. Bediüzzaman da evlenmedi, Fethullah Gülen Hocafendi de evlenmedi, başkaları da evlenmedi. Neden; kırk tane sebebi olabilir. Onları araştırmak bize düşmez. Bünyesinde bir rahatsızlık olabilir, hanımı ortak etmek istemeyebilir, eşinin kendisine bu işlerde mani olabileceğini düşünebilir. Çok değer verdiğim siyasetçiye kendinden yaşlı hanımla evlendiği zaman şaşırmıştım. Ama onun da on tane sebebi çıktı ortaya bunları araştırmak bize düşmez. Vermemiş olabilirler, evlenmemiş olabilir. Belki çocuk konusunda engel olabilir. Bizim bu konuda kimseyi üzecek, hiç kimseyi küçültecek bunun üzerinden siyaset yapacak bir söylem de doğru değil. Kimseye eleştiri getirilmemesini, bu özel durumla ilgili olarak kimse hakkında bir şey konuşulmamasını daha ahlaki buluyorum, daha doğru buluyorum. Sayın Bahçeli’nin ismini utanarak veriyorum. Şu veya bu kişi hakkında ‘Senin çocuğun olmadı, sen evlenmedin’ filan bunlar denmez. Onun sebebi kişinin kendisine aittir. Özel hayatın üzerinde hiçbir şey konuşmamalıyız. Nakise (eksiklik) olarak da görmemeliyiz. Bizim tercih olarak bunu dayatma hakkımız yok” dedi.

“BAĞIRMANIN ÇAĞIRMANIN HALK NEZDİNDE KARŞILIĞI OLMAZ”
Bağırmanın, çağırmanın halk nezdinde karşılığının olmadığını savunan Arınç, "Hiç olmazsa kendini küçük düşürme, böylesine çirkin, seviyesiz ithamlarla bir başbakana, bakana veya bir milletvekiline hitap etme. Bütün bunları gören millet hükümete güveniyor, yapılan hizmetlerin karşılığını vermek istiyor. Bir taraftan da bu kadar iddianın mutlaka soruşturulmasını, yargı süreci sonra da neyin ne olup olmadığının anlaşılmasını istiyor. Bu tür hitaplarda bulunması yanlış buluyorum. Devlet Bahçeli’ye bakarak Kılıçdaroğlu’nun yaptığı şeyi yapmadığı için onu tebrik etmek istiyorum. Üslup açısından, seviye bakımından çok pozitif davranıyor. Başbakan, yüzde yüz doğru, çok sert konuşuyor. Hiç bu kadar sertleşmemişti. Çok sert konuşuyor. Yanında yıllardır beri yanında bulunan bir insanım hiç bu kadar sertleşmemişti. Başbakanı şu açıdan inceliyorum, bu kadar sertliğin bu kadar olaylar karşısında onurlu bir insan. Bu kadar ithamlar kendi sahsıyla ilgili olsa bunları daha yumuşak üslupla karşılaya bilirdi. Ama bir insanın evladı, eşi, namusu ahlakı payimar ediliyorsa başbakan bunu hazmediyor. Bu onun için belki üslup açısından eksikliktir ama haysiyetli bir insanın buna karşı vereceği tepkiyi biraz anlaşıl karşılıyorum keşke biraz daha üsluplu karşılayabilseydi” açıklamasını yaptı.

“GEÇMİŞTE DE BAKANLAR SUÇLANMIŞTIR”
Yolsuzluk hakkında da açıklamalar yapan Arınç, şöyle konuştu:
“Ama bir yerdeki bir savcı ile bir yerdeki emniyet müdürü, bir yerdeki başa eleman zincir oluşturmuşlar. Ne yapacaklarını sadece kendileri biliyor. Amiri, memuru bilmiyor. Hatta birilerini pasivize etmişler. Kendi görevlerini üstlerine almışlar. Bir baktık ki karşımızda böyle bir şey var. Şimdi burada iki şey düşünülebilir. Bir, ortaya çıkartılabilmek istenilen olay fevkalade çirkindir. Bir bakanın varsa, oğlunun para karşılığında iş yapan insanlar bir ilişkisi varsa, para konuşuluyorsa, bu para karşılığında bürokratlar, bakanlar, bakan çocukları siyasi nüfuslarını kullanıyorsa dünyanın en aşağılık işi budur. Bu dünyanın her yerinde de böyledir. Yolsuzluk, rüşvet ve haksız çıkar sağlamak dünyanın her yerinde vardır. Kamu vicdanı ve adalet dediğimiz şey bunu kabul etmez. Geçmişte de bakanlar suçlanmıştır. İsmail Özdağlar Manisa’da seçim bölgemden birisiydi. Bizzat Özal’ın talimatıyla mahkum edilmiştir. Onun dışında başkaları da gitmiş, kimileri beraat etmiştir.”

“YOLSUZLUK ÇOK ESKİ BİR ŞEY”
Yolsuzluğun çok eski bir şey olduğunu söyleyen Arınç, “Yolsuzluk insanlık tarihi kadar eski bir şeydir. Ama bunun yapılmaması lazımdır. Bir insanlar milyonları konuşuyorsa, bu alın teri değil milyonlarca insanın kazancını alıyor, bir başkasına aktarıyor. Bununla ilgili bir yargı süreci olur. Bunun sonucunu elbette bekleriz. Adalete olan güvenimizin de tam olması lazım. Ben bunların hepsine çok uzak bir insanım. Yaşantım böyle oldu. 3-5 sene oldu bir arkadaşımız hakkında gazetelerde bir şeyler çıktı. Bir imar palanı değişikliği karşılığında bir şeyler vaat etmiş yada bir sözler vermiş. Ama o mahkemenin sonucu ne oldu farkında değilim. Bunu duyduğumda üzülmüştüm. Ben 25 sene avukatlık yaptım ve onca zamandır mecliste bulunuyorum. Ben 100 bin doları bir arada görmedim. Meclis başkalığından ayrıldım, o zaman makam arabamı vardı. Daha sonra arabamı sattım. Hanım ve bende araba yok. Boyna 560 kilometre Manisa’ya gidip, geliyoruz. Sonra küçük gazoz kapağı gibi bir araba olmasın, biraz güzlü olsun. Sonra bir araba 102 milyara bulduk. Bütün birikimimi bulduk ve 62 bin lira param çıktı. Gerisini kredi alarak buldum. 100 milyarı ben bulamadım. Helal kazancın peşinde olmamız gerekiyor. Ben çok zor davalarda aldım. Biz siyasetçi olarak, her dosyadan para alamazdık. Aldığımız zamanlarda az alırdık. Siyaset para kazanma yeri değil. A caminin açılışını yaptık. Çıkışta Süleyman Aslan tahliye olmuş diye sordular. Öyle sorulara çok sinirleniyorum. Bende ne haberim ve nede söyleyecek bir sözüm var. Bu konuda söylenecek bir çift sözüm yok. Diğerleri tutukları şu kadar sürdü diyorsunuz. Ben o konuda çok şey söyledim” dedi.

“YOLSUZLUK OLAYLARINI ÖRTMEK MÜMKÜN DEĞİLDİR”
Yolsuzluğu örtmenin mümkün olmayacağına değinen Arınç, konuşmalarını şöyle sürdürdü:
“Yolsuzluk iddialarının üstünü örtmek mümkün değildir. Böyle bir çabanın içerisinde olamayız. Başbakanla 18 Aralıkta bir araya geldik. Yolsuzluk olduğu iddia edilen arkadaşlarımız da o toplantıdaydı. Ben sonra basın toplantısı yaptım. İki şeyin doğru olduğunu söyledim. Birincisi o arkadaşlarımız görevlerini bırakması. İkincisi en kısa zamanda bu soruşturmaların bitip, yargıların yapılmasıdır. Arkadaşlarımızın dördü oradaysa ikisi başbakanımız biz görevi bırakma konusunda hazırız dedi.

Diğer 2 si bir şey demedi. Başbakanımız ben sizlerle ayrıca görüşeceğim dedi.

Ben başbakanımızın tavrından bir değişiklik yapacağını anladım ve zaten bana söylemişti. İkincisi de başbakanımız belki tehdit edenleri görmek istedi. Üçüncüsü ben bunları görevden alırsan, yada kendileri istifa ederse amacımıza ulaştık diyecekler, arkası başka türlü gelecekler. Bence başbakanımız doğru olanı yaptı. Arkadaşlarımızı değişikliğin içerisine koydu. Bu değişiklik7-8 gün sonra oldu. Burada yargılamaların üstünün örtülmesi söz konusu değildir. Başbakanımız bu konuda çok hassastır. En yakınındaki bile olsa bu konuda gözünü kapatmaz. Bu yargılama istekleri yolsuzluk değil. Hükümeti düşürmek olduğu ortaya çıktı. Bu operasyon başbakana ve hükümete yöneliktir. Dışarıdan ve içeriden irtibatları nedir, bunlara kafa yorabiliriz. Ama dış irtibatları konusunda yer göstermem veya isim vermem doğru olmaz. Ben bu operasyonun Zarrafla bilmem kimle doğru olmadığını, asıl amacın bunların kullanıldığını hükümeti hem 30 Mart öncesinde, hem cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde hem de Türkiye ile dışarıdaki bazı olayların paralelinde hükümeti yıpratmayı yönelik bir operasyondur.”

“FETHULLAH GÜLEN’İN TÜRKİYE’YE GELMESİNDE BİR MANİ YOK”
Fethullah Gülen ile bir irtibatı olmadığına değinen Arınç, “Fethullah Gülen ile hiçbir irtibatım olmadı. Ben onunla geçen Kasım ayında Amerika’ya gittim, görüşmedim. Mayıs ayında başbakanımızla gittim, görüşmüştüm. Hep güzel şeylerden bahsettik. Bütün camiasını hükümetimizin başarısı için dua etmeye çağırdığını ve çok güzel şeyler yaptığımızı söyledi.

Hocanın dönmesi için ben az mı söyledim. Hüzünlü gurbet bitsin artık muhterem hocam, Türkiye’ye artık dönün, şartlar değişti bunları kendisine bizzat söyledim. O da vatan hasretiyle yanan bir insan. Hoca kadar yurduna ve toprağına bağlı insan az bulunur. Dönüp dönmeyeceği kendi kararı. Onun takdiridir. Türkiye’ye gelecekse hiçbir mani yok. Niye gelmiyorsun diye hesap soracak halimiz yok. Gelmesi halinde olumsuz karşılanmaz” şeklinde konuştu.

"DÖNMEDİĞİ ZAMANLARDA TARTIŞMA OLMADI"
Fethullah Gülen’in Türkiye’ye dönmesi ile ilgili sorulan soruya Arınç, “Dönmediği zamanlarda böyle bir tartışma olmadı. Yine dönmedi. Peki bunlar neden oldu? Ben zannediyorum ki, üst akıl, üst akıl bundan Hocaefendi’yi de kastetmiyorum belki daha yukarıda üst akıl Türkiye’de bir örgütlü operasyon planlamış” diye cevapladı.

‘Bir ülkeden mi bahsediyorsunuz, üst akıl nedir?’ sorusuna Arınç, “Üst akıl yani üst akıl, söylemem, bilsem de söylemem. Gülen’in üzerindeki üst akıl bilsem de söylesem. 5-6 yıl sürdü Ergenekon davası birinci ismi söylediler mi yazdılar mı? Biz de biliyoruz günün birinde yazarız, kimin ne olduğu ortaya çıkar” şeklinde cevapladı.
Kaynak: İHA