Prof. Dr. Ökten, Babası Celaleddin Ökten'i Anlattı
İmam hatip liselerinin kurulması fikrinin ilk sahibi, öncüsü ve ilk program yapımcılarından olan Celaleddin Ökten, oğlu Sadettin Ökten tarafından "Başakşehir Söyleşileri" programında anlatıldı.
Bir neslin öncülüğünü yapan Celaleddin Ökten’in özverili çalışmalarının anlatıldığı söyleşinin moderatörlüğünü Yusuf Özkan Özburun yaptı. BES Kültür Merkezi’nde gerçekleşen söyleşide, İslam’da medeniyet tasavvuru ve İslam şehirleri üzerine önemli eserleriyle tanınan Prof. Dr. Sadettin Ökten, babası Celaleddin Ökten’i anlattı. Babası ile ilgili anılarıyla sohbete başlayan Prof. Dr. Ökten, “Ben 19 yaşındayken babam vefat etti. 4-5 yaşlarından itibaren de onun terbiyesiyle yetiştim. 19 yaşından sonra neredeyse dünyayı dolaştım ve daha sonra Celaleddin Ökten’e baktım. İşte o zamandan sonra babamın başka bir çehresini ve imajını görebildim. Babamın o dönemdeki imajı; aşk, iman, gönül adamlığı ve ilimdir. Aşk ve imanla yaklaştığınız zaman Allah (c.c.) size bir takım kapılar açar” dedi.
Uzun yıllar sırf babasını övüyor demesinler diye konuşamadığını belirten Prof. Dr. Sadettin Ökten, sözlerine şöyle devam etti: “Bir medeniyetin kendi özgün şartlarını muhafaza ettiği zaman, ömrünü 41 yaşını geçirdi. Ben örselenmiş bir Osmanlıyım ama babam gerçek Osmanlıydı. Cumhuriyet aydınlanmasına kapılmadı. Olayların içine girmeden dışarıdan baktı. Babam cumhuriyet aydınlanmasına inansaydı, bugün imam hatipler olmazdı.”
Celaleddin Ökten’in post modern olduğunu belirten Sadettin Ökten, “Post modernliğin içerisinde kendi yolunu bulmuştu. Bu arada da rasyonelliği de kaybetmeden, hayatın sırf akılla kurulamayacağını da net görmüş bir ilim adamıydı. Çünkü kendisinin hem şeriat tarafı, hem tarikat tarafı hem de felsefe tarafı vardı” şeklinde konuştu.
Tecelliyatın nerede olduğunun bilinemeyeceğini dile getiren Prof. Dr. Sadettin Ökten, sözlerini şöyle sürdürdü: “Einstein'da bir tecelliyat olabilir, Victor Hugo'da bir tecelliyat olabilir. Ortaçağdaki Müslüman gezgin alimler boşuna dünyayı dolaşmamıştır. İlim ve fen tahsisi için gitmişlerdir. Temelsiz hiçbir şey olmaz. Ortaçağdaki kilise papazları olmasaydı, ne Kant olurdu, ne Hegel gelirdi, ne de Bergson gelirdi. Celal Hoca hem batıya, hem doğuya hakimdi. Nurettin Topçu, babamı şöyle tarif ederdi; ‘batıya gitmeden batıyı çok iyi anlayan adam’ derdi.”