“Doğu Karadeniz, Türkiye’nin Turizmine Yüzde 25 Katkı Sağlayabilir”
Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Bakan Yardımcısı Prof.Dr. Davut Kavranoğlu, Doğu Karadeniz Bölgesi’nin Türkiye'nin turizmine yüzde 25 katkı sağlayabileceğini söyledi.
Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı (DOKA) Bülteni'ne açıklamalarda bulunan Kavranoğlu, Doğu Karadeniz Bölgesi’nde turizm potansiyeli açısından bilinmeyen yerlerin tespit edilip turistleri nereye çekeriz düşüncesiyle hareket edilmesi gerektiğini belirterek, “Mesela Uzungöl, Ayder ve potansiyel olarak bilinmeyen başka yerleri tespit edip, turistleri nereye çekeriz düşüncesinden hareketle bunların planlamasını yapıp, girişimcilerimizi buralara yönlendirmeliyiz. Böylelikle bölgemizdeki turizmi daha da canlandırabiliriz. Tabii ki bunlar DOKA gibi kuruluşların buralara vereceği alt yapı destekleriyle hayata geçirilebilir. Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olarak IPA aracılığı ile bu tip projeleri destekliyoruz” dedi.
Rize Organize Sanayi Bölgesi için arazi bulmakta çok sıkıntı çektiklerini dile getiren Kavranoğlu, şöyle konuştu: “Rize OSB, şahsen yakından takip ettiğim, önem verdiğim bir konudur. Rize’de OSB yoktu. Rize için çok büyük öneme haiz olan OSB için arazi bulmakta çok sıkıntı çektik. Şu an onları aştık. Gereken ödenek gönderildi. Hızla OSB’nin inşaatı devam ediyor. İnşallah kısa zamanda Rize ekonomisine önemli katkıda bulunan bir merkez olacaktır. OSB’lerin ülkemiz ekonomisi için çok büyük önemi var. Düşünün ki OSB’si olmayan bir ilde şehrin her tarafına dağılmış, arıtma tesisi olmayan, etrafına gürültü olarak çok rahatsızlık veren birçok tesis oluyor. Halbuki siz bunları OSB olarak bir yere topladığınızda buraya arıtma tesisi yaparak, girişimcilere imar avantajı vererek, kendilerine yönetme avantajı vererek ve finansman sağlayarak modern, güzel, derli toplu bir kalkınma modeli geliştirmiş oluyorsunuz. OSB, Türkiye’ye has bir model olup, Türkiye olarak nadir geliştirdiğimiz modellerden biridir.”
Doğu Karadeniz’in en büyük problemlerinden birinin arazi sorunu olduğunu kaydeden Kavranoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yerlerde bu gibi alanlar oluşturulması bence çok iyi bir fikirdir. Doğu Karadeniz’de deniz seviyesi birden bire 80 metreye inebiliyor. Bu yüzden ada yapılacak evsafta bir denizimiz varsa bunların değerlendirilmesi çok iyi bir düşüncedir. Bu sadece sanayi bölgesi değil turizm bölgesi de olabilir. İklim ve deniz derinliği fizibil ise, arazi de olmadığından çok iyi bir fikirdir. Ajans olarak Doğu Karadeniz sahillerinde deniz derinlikleri nedir diye bir araştırma yapılıp rapor haline getirilebilir. Şu an yapımları devam eden tünellerde çıkan malzeme buralarda yapılacak adalarda kullanılabilir. Hem çıkan malzeme kirlilik oluşturmamış olur hem de bir adamız olur.”
Doğu Karadeniz Bölgesi’nin ekonomisinin tarıma ve hayvancılığa dayalı bir bölge olduğunu söyleyen Kavranoğlu, sözlerine şöyle devam etti: “Katma değeri yüksek ürünler işleyen fabrikalar çok yok. Ağırlıkla çay ve fındık fabrikaları mevcuttur. Dolayısıyla kalkınma sanayi ile olur. 1970’lerde Türkiye nüfusunun yüzde 65-70’i tarımla iştigal ediyordu. Kişi başı milli gelir 500 dolar civarındaydı. Şu anda Türkiye nüfusunun yüzde 25 civarı tarımla geçiniyor. Azalmış olmasına rağmen hâla çok fazladır. Amerika aynı zamanda dünyanın en büyük tarım ülkesidir. Ancak, Amerika nüfusunun ancak yüzde 3’ü tarımla geçimini sağlamaktadır. Bizim mutlaka tarım ve sanayiye geçmemiz lazım. Bölgemizin vasfına, iklimine, eko sistemine uygun bir sanayileşmeye ve yüksek katma değeri olan ekonomiye geçmeliyiz. Belki Doğu Karadeniz Türkiye’nin ihracatına çok pay sağlamayabilir ama Türkiye’nin turizmine yüzde 25 katkı sağlayabilir. Böyle bir potansiyele de sahiptir. Bölgemizde yapacağımız kayak merkezleri, yayla turizmi gibi yatırımlarla bölgemiz ekonomisini geliştirebiliriz. Dolayısıyla bölgenin ihracatını artıramayabiliriz ama lojistik merkez olarak, turizm merkezi olarak başka şekillerde de ekonomiye katkı sağlayabiliriz. Ekonomiye katkı illa ki sanayi ve ticaretle olmayabilir. Bölgemizde büyük sanayi kuracak arazimiz yoktur. Ancak turizm potansiyelimizi harekete geçirerek, bu yöndeki yatırımları hızlandırmalıyız.”
Kaynak: İHA
Rize Organize Sanayi Bölgesi için arazi bulmakta çok sıkıntı çektiklerini dile getiren Kavranoğlu, şöyle konuştu: “Rize OSB, şahsen yakından takip ettiğim, önem verdiğim bir konudur. Rize’de OSB yoktu. Rize için çok büyük öneme haiz olan OSB için arazi bulmakta çok sıkıntı çektik. Şu an onları aştık. Gereken ödenek gönderildi. Hızla OSB’nin inşaatı devam ediyor. İnşallah kısa zamanda Rize ekonomisine önemli katkıda bulunan bir merkez olacaktır. OSB’lerin ülkemiz ekonomisi için çok büyük önemi var. Düşünün ki OSB’si olmayan bir ilde şehrin her tarafına dağılmış, arıtma tesisi olmayan, etrafına gürültü olarak çok rahatsızlık veren birçok tesis oluyor. Halbuki siz bunları OSB olarak bir yere topladığınızda buraya arıtma tesisi yaparak, girişimcilere imar avantajı vererek, kendilerine yönetme avantajı vererek ve finansman sağlayarak modern, güzel, derli toplu bir kalkınma modeli geliştirmiş oluyorsunuz. OSB, Türkiye’ye has bir model olup, Türkiye olarak nadir geliştirdiğimiz modellerden biridir.”
Doğu Karadeniz’in en büyük problemlerinden birinin arazi sorunu olduğunu kaydeden Kavranoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yerlerde bu gibi alanlar oluşturulması bence çok iyi bir fikirdir. Doğu Karadeniz’de deniz seviyesi birden bire 80 metreye inebiliyor. Bu yüzden ada yapılacak evsafta bir denizimiz varsa bunların değerlendirilmesi çok iyi bir düşüncedir. Bu sadece sanayi bölgesi değil turizm bölgesi de olabilir. İklim ve deniz derinliği fizibil ise, arazi de olmadığından çok iyi bir fikirdir. Ajans olarak Doğu Karadeniz sahillerinde deniz derinlikleri nedir diye bir araştırma yapılıp rapor haline getirilebilir. Şu an yapımları devam eden tünellerde çıkan malzeme buralarda yapılacak adalarda kullanılabilir. Hem çıkan malzeme kirlilik oluşturmamış olur hem de bir adamız olur.”
Doğu Karadeniz Bölgesi’nin ekonomisinin tarıma ve hayvancılığa dayalı bir bölge olduğunu söyleyen Kavranoğlu, sözlerine şöyle devam etti: “Katma değeri yüksek ürünler işleyen fabrikalar çok yok. Ağırlıkla çay ve fındık fabrikaları mevcuttur. Dolayısıyla kalkınma sanayi ile olur. 1970’lerde Türkiye nüfusunun yüzde 65-70’i tarımla iştigal ediyordu. Kişi başı milli gelir 500 dolar civarındaydı. Şu anda Türkiye nüfusunun yüzde 25 civarı tarımla geçiniyor. Azalmış olmasına rağmen hâla çok fazladır. Amerika aynı zamanda dünyanın en büyük tarım ülkesidir. Ancak, Amerika nüfusunun ancak yüzde 3’ü tarımla geçimini sağlamaktadır. Bizim mutlaka tarım ve sanayiye geçmemiz lazım. Bölgemizin vasfına, iklimine, eko sistemine uygun bir sanayileşmeye ve yüksek katma değeri olan ekonomiye geçmeliyiz. Belki Doğu Karadeniz Türkiye’nin ihracatına çok pay sağlamayabilir ama Türkiye’nin turizmine yüzde 25 katkı sağlayabilir. Böyle bir potansiyele de sahiptir. Bölgemizde yapacağımız kayak merkezleri, yayla turizmi gibi yatırımlarla bölgemiz ekonomisini geliştirebiliriz. Dolayısıyla bölgenin ihracatını artıramayabiliriz ama lojistik merkez olarak, turizm merkezi olarak başka şekillerde de ekonomiye katkı sağlayabiliriz. Ekonomiye katkı illa ki sanayi ve ticaretle olmayabilir. Bölgemizde büyük sanayi kuracak arazimiz yoktur. Ancak turizm potansiyelimizi harekete geçirerek, bu yöndeki yatırımları hızlandırmalıyız.”