Bilim, Sanayi ve Teknoloji Nihat Ergün Açıklaması
ANKARA - Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Meclis'in Hükümet'e Suriye konusunda, TSK'nın yabancı ülkelere gönderilmesi ve görevlendirilmesine ilişkin verdiği zaten bir izin bulunduğunu ve bunun yeterli olduğunu bildirdi.
Bakan Ergün, Habertürk TV'de katıldığı programda, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
"Suriye'ye bir müdahale söz konusu. Bu müdahalede Türkiye'nin konumu ne olacak, yeni bir tezkere gerekli mi?" sorusu üzerine, şu anda ellerinde zaten bir tezkerenin olduğunu söyledi.
Bu tezkerenin yeterli olduğunu belirten Ergün, "Bu tezkere biliyorsunuz, Suriye'nin bir uçağımızı düşürmesi nedeniyle ondan sonraki gelişmeler çerçevesinde alınmış, birtakım askeri hareketleri de içine alan bir tezkereydi. Ben tezkerenin yeterli olduğunu düşünüyorum" diye konuştu.
Ergün, tezkerenin süresinin dolması halinde de süre uzatımının gündeme geleceğini söyledi.
Ergün, "Türkiye çatışmaya girer mi yoksa bugün basına da yansıyan ve günlerdir tartışıldığı gibi koruma amaçlı mı olur pozisyonu?" şeklindeki bir soruyu şöyle yanıtladı:
"Aslında böyle bir uluslararası kararla yapılacak olan bir müdahale daha çok hava unsurlarıyla yapılacak bir müdahaleye benziyor ve onun dışında kara unsurlarının devreye girmesini gerektirecek bir tablo olacağını ben şahsen zannetmiyorum. Gerek de yok böyle bir şeye."
-Cemil Bayık'ın sözleri
Bakan Ergün, terör örgütü PKK'nın elebaşlarından Cemil Bayık'ın "Adım atılmazsa 1 Eylül'de çekilmeyi durduracağız" açıklamasının sorulması üzerine de şöyle konuştu:
"Beklenen miktarda bir çekilme olmuş mu ki çekilmeyi durdurmanın konuşulduğu bir atmosfere giriyoruz? Zaten çekilmenin beklenen miktarda gerçekleşmediğini konuşuyoruz. Şu ana kadar yüzde 20'ler seviyesinde bir çekilme var. Halbuki şimdiye kadar silahlı bütün unsurların sınır dışına çekilmesi ve çözüm sürecinin ona göre hızlanması gerekiyordu. Silahlı unsurların sınır dışına çekilmesi tamamlanmamış bir tabloyla karşı karşıyayız. Böyle bir tabloyla karşı karşıya olduğumuz zaman bu sözlerin çok fazla bir anlamı olmuyor açıkçası."
"Sıcak Eylül" beklentisi ve özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde çeşitli eylemlerin yapılacağı iddiasına ilişkin olarak da Ergün, Güneydoğu'da birtakım silahlı ya da silahsız, provokatif, bu sürecin önünü tıkayan hareketlenmeler olursa, böyle bir durumda tıkayanın kaybedeceğini söyledi.
Ergün, kim bu süreci tıkamaya dönük bir hareket yaparsa, demokratik süreçlerin aksamasını sağlayacak adımlar atarsa, kamuoyunun onları kınayacağını ve yargılayacağını ifade etti.
-"60 bin gencin üniversitesini 60 genç rehin almamalı"
Eylül ayında üniversitelerde bir sorun yaşanıp yaşanmayacağı konusunda da değerlendirmelerde bulunan Ergün, hükümet olarak aykırı sesten, aykırı sözlerden ve görüntülerden sıkıntı duymadıklarını bildirdi.
Sıkıntılarının, kamu düzeninin bozulması, başka insanların haklarının ihlal edilmesi, ortalığın yakılıp yıkılması olduğunu vurgulayan Ergün, şöyle devam etti:
"Bunun aykırı sesle, aykırı görüntüyle alakası yoktur. Nihayetinde bir kamu düzeni bozulması söz konusuysa, yakıp yıkma söz konusuysa ortada suç var demektir. Tabi burası üniversite, gençler var burada. Burası dikensiz gül bahçesi falan olmayacak, olmasın da zaten. Burada aykırı sesler olsun, aykırı görüntüler olsun, çok ileri tartışmalar olsun, gençler bir araya gelsinler. Hem eğlensinler, hem tartışsınlar. Zaman zaman protestolar da yapsınlar. Genç olduğu nereden belli olacak? Buradan belli olacak. Gençliğin olması gereken yönlerinden bir tanesi belki bu. Bunların üniversitede olması yanlış bir şey değil ama yanlış olan şu: Bir grubun üniversiteyi baskı altına almaya çalışması. 60 bin öğrencisi olan bir üniversitede 60 kişi üniversiteyi rehin alıyor. 60 kişinin üniversiteyi rehin almasını, geri kalan 60 bin öğrencinin, gençliğin gerektirdiği veya öğrenciliğin yapması gerektirdiği işleri yapmasını engellemesine de izin verilmemesi lazım açıkçası. Onun için 60 bin gencin üniversitesinde 60 tane genç üniversiteyi rehin almamalı."
-"Seçimlerde başörtülü aday görmeliyiz, göreceğiz"
Bakan Ergün, "Önümüzdeki seçimlerde AK Parti'nin başörtülü adayı olacak mı?" sorusunu da şöyle yanıtladı:
"Görmeliyiz, göreceğiz, tabi ki görmeliyiz. Bundan daha normal, bundan daha doğal bir şey olamaz. Hala böyle bir şey konuşuluyor olması, Türkiye'nin en önemli ayıplarından sayılır. Neden? Türkiye'de kadınların yarıdan fazlası örtünüyor. Örtünen kadınların sosyal, siyasi ve ekonomik hayata katılmasının önünde de böyle bir engelleri bulunuyor. Bu anayasal bir engel değil, bu kanuni bir engel de değil. Bu Anayasanın yanlış yorumlanmasının ve kötü yorumlanmasının, 12 Eylül'ün ve 28 Şubat'ın dayatmalarının ortaya çıkardığı bir tablodur. Bugün Parlamentoda bir bayan başörtülü milletvekili yoksa, bu tamamen bir dayatmanın ürünüdür, bir içtüzük engeli yok ortada. İnsanların kamuda çalışmasının önünde, anayasal ve yasal bir engel yoksa ve Anayasa aykırı bir yönetmelik yüzünden insanlar bu engele takılıyorlarsa, kamu hayatına katılamıyorlarsa, siyasi hayata katılamıyorlarsa, ekonomik hayata katılamıyorlarsa, bu haksızlığı gidermenin çok geç kalınmış bir olay olduğunu da görmemiz lazım.
Artık Türkiye'de bunlar konuşulmamalı. Üniversitelerde fiilen sorun ortadan kalktı, bunun kalıcı bir şekilde ortadan kalkması gerektiğini düşünenlerdenim. Özgürlükler dediğimizde, herkesin özgürlüğü olması lazım, herkesi rahat ettirecek bir Türkiye'nin inşa edilmesine çalışıyoruz. Bir kısmı rahat etsin, bir kısmı rahat etmesin. Böyle bir şey olmaz."
Kaynak: AA
"Suriye'ye bir müdahale söz konusu. Bu müdahalede Türkiye'nin konumu ne olacak, yeni bir tezkere gerekli mi?" sorusu üzerine, şu anda ellerinde zaten bir tezkerenin olduğunu söyledi.
Bu tezkerenin yeterli olduğunu belirten Ergün, "Bu tezkere biliyorsunuz, Suriye'nin bir uçağımızı düşürmesi nedeniyle ondan sonraki gelişmeler çerçevesinde alınmış, birtakım askeri hareketleri de içine alan bir tezkereydi. Ben tezkerenin yeterli olduğunu düşünüyorum" diye konuştu.
Ergün, tezkerenin süresinin dolması halinde de süre uzatımının gündeme geleceğini söyledi.
Ergün, "Türkiye çatışmaya girer mi yoksa bugün basına da yansıyan ve günlerdir tartışıldığı gibi koruma amaçlı mı olur pozisyonu?" şeklindeki bir soruyu şöyle yanıtladı:
"Aslında böyle bir uluslararası kararla yapılacak olan bir müdahale daha çok hava unsurlarıyla yapılacak bir müdahaleye benziyor ve onun dışında kara unsurlarının devreye girmesini gerektirecek bir tablo olacağını ben şahsen zannetmiyorum. Gerek de yok böyle bir şeye."
-Cemil Bayık'ın sözleri
Bakan Ergün, terör örgütü PKK'nın elebaşlarından Cemil Bayık'ın "Adım atılmazsa 1 Eylül'de çekilmeyi durduracağız" açıklamasının sorulması üzerine de şöyle konuştu:
"Beklenen miktarda bir çekilme olmuş mu ki çekilmeyi durdurmanın konuşulduğu bir atmosfere giriyoruz? Zaten çekilmenin beklenen miktarda gerçekleşmediğini konuşuyoruz. Şu ana kadar yüzde 20'ler seviyesinde bir çekilme var. Halbuki şimdiye kadar silahlı bütün unsurların sınır dışına çekilmesi ve çözüm sürecinin ona göre hızlanması gerekiyordu. Silahlı unsurların sınır dışına çekilmesi tamamlanmamış bir tabloyla karşı karşıyayız. Böyle bir tabloyla karşı karşıya olduğumuz zaman bu sözlerin çok fazla bir anlamı olmuyor açıkçası."
"Sıcak Eylül" beklentisi ve özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde çeşitli eylemlerin yapılacağı iddiasına ilişkin olarak da Ergün, Güneydoğu'da birtakım silahlı ya da silahsız, provokatif, bu sürecin önünü tıkayan hareketlenmeler olursa, böyle bir durumda tıkayanın kaybedeceğini söyledi.
Ergün, kim bu süreci tıkamaya dönük bir hareket yaparsa, demokratik süreçlerin aksamasını sağlayacak adımlar atarsa, kamuoyunun onları kınayacağını ve yargılayacağını ifade etti.
-"60 bin gencin üniversitesini 60 genç rehin almamalı"
Eylül ayında üniversitelerde bir sorun yaşanıp yaşanmayacağı konusunda da değerlendirmelerde bulunan Ergün, hükümet olarak aykırı sesten, aykırı sözlerden ve görüntülerden sıkıntı duymadıklarını bildirdi.
Sıkıntılarının, kamu düzeninin bozulması, başka insanların haklarının ihlal edilmesi, ortalığın yakılıp yıkılması olduğunu vurgulayan Ergün, şöyle devam etti:
"Bunun aykırı sesle, aykırı görüntüyle alakası yoktur. Nihayetinde bir kamu düzeni bozulması söz konusuysa, yakıp yıkma söz konusuysa ortada suç var demektir. Tabi burası üniversite, gençler var burada. Burası dikensiz gül bahçesi falan olmayacak, olmasın da zaten. Burada aykırı sesler olsun, aykırı görüntüler olsun, çok ileri tartışmalar olsun, gençler bir araya gelsinler. Hem eğlensinler, hem tartışsınlar. Zaman zaman protestolar da yapsınlar. Genç olduğu nereden belli olacak? Buradan belli olacak. Gençliğin olması gereken yönlerinden bir tanesi belki bu. Bunların üniversitede olması yanlış bir şey değil ama yanlış olan şu: Bir grubun üniversiteyi baskı altına almaya çalışması. 60 bin öğrencisi olan bir üniversitede 60 kişi üniversiteyi rehin alıyor. 60 kişinin üniversiteyi rehin almasını, geri kalan 60 bin öğrencinin, gençliğin gerektirdiği veya öğrenciliğin yapması gerektirdiği işleri yapmasını engellemesine de izin verilmemesi lazım açıkçası. Onun için 60 bin gencin üniversitesinde 60 tane genç üniversiteyi rehin almamalı."
-"Seçimlerde başörtülü aday görmeliyiz, göreceğiz"
Bakan Ergün, "Önümüzdeki seçimlerde AK Parti'nin başörtülü adayı olacak mı?" sorusunu da şöyle yanıtladı:
"Görmeliyiz, göreceğiz, tabi ki görmeliyiz. Bundan daha normal, bundan daha doğal bir şey olamaz. Hala böyle bir şey konuşuluyor olması, Türkiye'nin en önemli ayıplarından sayılır. Neden? Türkiye'de kadınların yarıdan fazlası örtünüyor. Örtünen kadınların sosyal, siyasi ve ekonomik hayata katılmasının önünde de böyle bir engelleri bulunuyor. Bu anayasal bir engel değil, bu kanuni bir engel de değil. Bu Anayasanın yanlış yorumlanmasının ve kötü yorumlanmasının, 12 Eylül'ün ve 28 Şubat'ın dayatmalarının ortaya çıkardığı bir tablodur. Bugün Parlamentoda bir bayan başörtülü milletvekili yoksa, bu tamamen bir dayatmanın ürünüdür, bir içtüzük engeli yok ortada. İnsanların kamuda çalışmasının önünde, anayasal ve yasal bir engel yoksa ve Anayasa aykırı bir yönetmelik yüzünden insanlar bu engele takılıyorlarsa, kamu hayatına katılamıyorlarsa, siyasi hayata katılamıyorlarsa, ekonomik hayata katılamıyorlarsa, bu haksızlığı gidermenin çok geç kalınmış bir olay olduğunu da görmemiz lazım.
Artık Türkiye'de bunlar konuşulmamalı. Üniversitelerde fiilen sorun ortadan kalktı, bunun kalıcı bir şekilde ortadan kalkması gerektiğini düşünenlerdenim. Özgürlükler dediğimizde, herkesin özgürlüğü olması lazım, herkesi rahat ettirecek bir Türkiye'nin inşa edilmesine çalışıyoruz. Bir kısmı rahat etsin, bir kısmı rahat etmesin. Böyle bir şey olmaz."
