CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu Açıklama Yaptı
CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, “Hükümet demokratikleşme konusunda ayak diremektedir. Biz Türkiye’nin demokratikleşmesi konusunda ertelenemez biçimde meclisin çalışması görüşündeyiz” dedi.
TBMM’de düzenlediği basın toplantısında “Bu dönemde milletvekillerimizle birlikte yıl boyunca yasama çalışmaları içinde olduk. Türkiye’nin en temel meseleleri konusunda öneriler sunduk” diyen CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, bu dönem içerisinde meclise sundukları önerileri basın mensupları ile paylaştı.
Yapılan önerilerden örnekler veren Tanrıkulu, “Tüm siyasi partilerin hazine yardımında faydalanması, mayınlı arazilerin temizlenmesi, korucuların başka alanlarda istihdam edilmesi konusunda, değiştirilen köy ve yerleşim yeri isimlerin eski adları ile birlikte kullanılması ile ilgili taleplerimizi meclise sunduk. Darbecilerin geçmişte travma oluşturan insanların adlarının okullardan bahçelerden, kışlalardan, sokaklardan kaldırılması, Diyarbakır Cezaevinin bir müze olması, Nevruz’un resmi bayram olarak ilan edilmesi, Halepçe katliamının Meclis tarafından tanınması, Dersim arşivlerinin bir yasa ile Meclis Başkanlığı’na toplanmalı. İfade özgürlüğünün önündeki tüm engellerin kaldırılması, yasaksız toplantı ve gösteriyi esas alan, kamusal alanlarda gösteri ve toplantıyı yasaklamayan tasarımız meclistedir. Biber gazının yasaklanması, Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılması, faili meçhul cinayetlerde zaman aşımı olmasın, bununla ilgili yasa tasarımızı sunduk” diye konuştu.
“BU VERİLEN KARAR YANLIŞTIR”
Uzun tutukluluk sereleri ile ilgili sorulan sorulara cevap veren Tanrıkulu, “Anayasa Mahkemesi’nin kişi özgürlüğünü ilgilendiren bir konu ile ilgili olarak 1 yıl süre vermesi hukuka aykırıdır. Bu işler süreye tabi işler değildir. Anayasa Mahkemesi’nin süre vermesi son derece yanlış olmuştur. Anayasa Mahkemesi bu süreyi Meclise verdi, mahkemelere verilmiş bir süre yoktur. Kişiyi ilgilendiren konularda mahkemeler derhal karar vermeliler. Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararıyla İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’nin belirttiği gibi bir boşluk doğmuş değildir. Tutuklamaya ilişkin bu düzenlemeler bu iptal karanına rağmen Ceza Muhakemesi Yasası’nda durmaktadır. Mahkemeler onu esas alarak tahliye kararı vermek zorundalar. Dün açıklanan gerekçe mahkemenin hukuka aykırı olarak karar verdiğini gösteriyor, 5 yıldan fazla tutukluların 1 dakika bile beklemeden bu düzenleme karşısında tahliye edilmeleri gerekiyordu. Anayasa Mahkemesi Başkanı da bu yönde bir görüş bildirmişti, ortada bir yasal boşluk yoktur, mahkemelerin derhal tahliye kararı vermelidir. Bana göre yargıçların kişisel sorumluluğunu doğurmaktadır. Bu nedenle verilen karar yanlıştır, bu karardan dönelmesi lazımdır” şeklinde konuştu.
“BİR MUTABAKAT OLUŞMA İHTİMALİ VAR”
“Başbakan’ın 48 madde ile ilgili bir çağrısı var, bunu samimiyet testi olacağını ifade ediyor, CHP 48 maddenin hemen çıkartılmasında var mı?” şeklindeki soruya cevap veren Tanrıkulu, “4 siyasi partinin bir uzlaşma içinde olduğu görülüyor. Bir mutabakat oluşma ihtimali var, o mutabakatın oluşması halinde 48 değil, başka maddeleri de ekleyerek, benim kişisel görüşüm 48’in üzerinde başka maddeler de var, onlarda hızla görüşülür, 48 olmaz, 50-60-70 madde ne varsa, Meclis toplanır geçirilir” ifadelerini kullandı.
ÇÖZÜM SÜRECİ
Çözüm sürecinde 2 aşama ile ilgili yaşanan tartışmalarla ilgili sorulara cevap veren Tanrıkulu, ”Demokratikleşmenin örgüt üyelerinin çekilmesi ile bağlantılı olmadığı düşüncesindeyiz. Elimizde sayaç yok, bunlar devletin gümrük kapılarından veya sınır kapılarından geçmiyor. Biz Türkiye’nin demokratikleşmesiyle eksiksiz bir demokrasiden yanayız. Gerisi hükümetin yürüttüğü bir çalışmadır, bize bu konuda verilen bir bilgi de yoktur” dedi.
“ÜNİVERSİTELERİN GÜVENLİK MERKEZİNE DÖNÜŞTÜRÜLMESİNİ KABUL ETMİYORUZ”
Başbakan Erdoğan’ın üniversitelerde özel güvenliğin yerini polisin alabileceğini söylediğinin hatırlatılması üzerine Tanrıkulu şu ifadeleri kullandı; “Üniversiteler özel alanlar olması lazım. Orayı bir güvenlik merkezine dönüştürülmesini kabul etmiyoruz. Aslında özel güvenlik birimlerinin üniversitede olmaması lazım. Başbakan başta ODTÜ olmak üzere üniversitelerde öğrencilerin toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını kullanmalarından rahatsız olduğu için böyle bir yaklaşım içine girmiştir. Bu güvenlikçi yaklaşım son derece sakıncalıdır. Başbakan’a bağlı her alanda özel polis birimleri kurulmaktadır. ‘Şiddet yapan şiddet görür’ gibi bir cümle görür gibi bir söz kullandı Başbakan, bu sözleri ile hukuk dışına çıkılacağını meşru gösteren bir dil kullandı. Şiddeti meşru gören bu söylemi eli palalıları teşvik etmektir, polisin orantısız gücünü meşru görmektir. Başbakan umarım bu sözleri bugün düzeltir.”
Kaynak: İHA
Yapılan önerilerden örnekler veren Tanrıkulu, “Tüm siyasi partilerin hazine yardımında faydalanması, mayınlı arazilerin temizlenmesi, korucuların başka alanlarda istihdam edilmesi konusunda, değiştirilen köy ve yerleşim yeri isimlerin eski adları ile birlikte kullanılması ile ilgili taleplerimizi meclise sunduk. Darbecilerin geçmişte travma oluşturan insanların adlarının okullardan bahçelerden, kışlalardan, sokaklardan kaldırılması, Diyarbakır Cezaevinin bir müze olması, Nevruz’un resmi bayram olarak ilan edilmesi, Halepçe katliamının Meclis tarafından tanınması, Dersim arşivlerinin bir yasa ile Meclis Başkanlığı’na toplanmalı. İfade özgürlüğünün önündeki tüm engellerin kaldırılması, yasaksız toplantı ve gösteriyi esas alan, kamusal alanlarda gösteri ve toplantıyı yasaklamayan tasarımız meclistedir. Biber gazının yasaklanması, Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılması, faili meçhul cinayetlerde zaman aşımı olmasın, bununla ilgili yasa tasarımızı sunduk” diye konuştu.
“BU VERİLEN KARAR YANLIŞTIR”
Uzun tutukluluk sereleri ile ilgili sorulan sorulara cevap veren Tanrıkulu, “Anayasa Mahkemesi’nin kişi özgürlüğünü ilgilendiren bir konu ile ilgili olarak 1 yıl süre vermesi hukuka aykırıdır. Bu işler süreye tabi işler değildir. Anayasa Mahkemesi’nin süre vermesi son derece yanlış olmuştur. Anayasa Mahkemesi bu süreyi Meclise verdi, mahkemelere verilmiş bir süre yoktur. Kişiyi ilgilendiren konularda mahkemeler derhal karar vermeliler. Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararıyla İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’nin belirttiği gibi bir boşluk doğmuş değildir. Tutuklamaya ilişkin bu düzenlemeler bu iptal karanına rağmen Ceza Muhakemesi Yasası’nda durmaktadır. Mahkemeler onu esas alarak tahliye kararı vermek zorundalar. Dün açıklanan gerekçe mahkemenin hukuka aykırı olarak karar verdiğini gösteriyor, 5 yıldan fazla tutukluların 1 dakika bile beklemeden bu düzenleme karşısında tahliye edilmeleri gerekiyordu. Anayasa Mahkemesi Başkanı da bu yönde bir görüş bildirmişti, ortada bir yasal boşluk yoktur, mahkemelerin derhal tahliye kararı vermelidir. Bana göre yargıçların kişisel sorumluluğunu doğurmaktadır. Bu nedenle verilen karar yanlıştır, bu karardan dönelmesi lazımdır” şeklinde konuştu.
“BİR MUTABAKAT OLUŞMA İHTİMALİ VAR”
“Başbakan’ın 48 madde ile ilgili bir çağrısı var, bunu samimiyet testi olacağını ifade ediyor, CHP 48 maddenin hemen çıkartılmasında var mı?” şeklindeki soruya cevap veren Tanrıkulu, “4 siyasi partinin bir uzlaşma içinde olduğu görülüyor. Bir mutabakat oluşma ihtimali var, o mutabakatın oluşması halinde 48 değil, başka maddeleri de ekleyerek, benim kişisel görüşüm 48’in üzerinde başka maddeler de var, onlarda hızla görüşülür, 48 olmaz, 50-60-70 madde ne varsa, Meclis toplanır geçirilir” ifadelerini kullandı.
ÇÖZÜM SÜRECİ
Çözüm sürecinde 2 aşama ile ilgili yaşanan tartışmalarla ilgili sorulara cevap veren Tanrıkulu, ”Demokratikleşmenin örgüt üyelerinin çekilmesi ile bağlantılı olmadığı düşüncesindeyiz. Elimizde sayaç yok, bunlar devletin gümrük kapılarından veya sınır kapılarından geçmiyor. Biz Türkiye’nin demokratikleşmesiyle eksiksiz bir demokrasiden yanayız. Gerisi hükümetin yürüttüğü bir çalışmadır, bize bu konuda verilen bir bilgi de yoktur” dedi.
“ÜNİVERSİTELERİN GÜVENLİK MERKEZİNE DÖNÜŞTÜRÜLMESİNİ KABUL ETMİYORUZ”
Başbakan Erdoğan’ın üniversitelerde özel güvenliğin yerini polisin alabileceğini söylediğinin hatırlatılması üzerine Tanrıkulu şu ifadeleri kullandı; “Üniversiteler özel alanlar olması lazım. Orayı bir güvenlik merkezine dönüştürülmesini kabul etmiyoruz. Aslında özel güvenlik birimlerinin üniversitede olmaması lazım. Başbakan başta ODTÜ olmak üzere üniversitelerde öğrencilerin toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını kullanmalarından rahatsız olduğu için böyle bir yaklaşım içine girmiştir. Bu güvenlikçi yaklaşım son derece sakıncalıdır. Başbakan’a bağlı her alanda özel polis birimleri kurulmaktadır. ‘Şiddet yapan şiddet görür’ gibi bir cümle görür gibi bir söz kullandı Başbakan, bu sözleri ile hukuk dışına çıkılacağını meşru gösteren bir dil kullandı. Şiddeti meşru gören bu söylemi eli palalıları teşvik etmektir, polisin orantısız gücünü meşru görmektir. Başbakan umarım bu sözleri bugün düzeltir.”