Vizesiz Avrupa ve Ortaklık Hukuku’ndan Doğan Haklar
Akdeniz Üniversitesi’nde (AÜ) uluslar arası bilim insanlarının katılımı ile somut olarak Demirkan davası ve Avrupa Hukuku’nun bir parçası olan Ortaklık Hukuku’ndan doğan haklar konusunda kamuoyunu bilgilendirme toplantısı yapıldı.
AÜ Senato salonunda yapılan toplantıda Türk ve yabancı akademisyenler tarafından önceki gün konuyla ilgili olarak yapılan toplantının sonuçları açıklandı. Toplantıda konuşan Akdeniz Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslar arası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi ve Vizesiz Avrupa Araştırma Grubu Başkanı Prof. Dr. Harun Gümrükçü, geçtiğimiz gün yapılan toplantının sonuçlarını paylaşmak için toplantı düzenlediklerini belirtti.
Görüş öncesi çalışmalarında kanun sözcüsü Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın metnini aldıktan sonra onu değerlendiren rapor hazırladıklarını bildiren Prof. Dr.Gümrükçü önümüzdeki günlerde bu karşı görüşün yanında bilimsel görüşleri de ekleyerek kamuoyu ile paylaşacaklarını ifade etti
Raporu iki boyutta paylaşmak istediğini kaydeden Prof. Dr. Gümrükçü, "Birinci boyutunda kanun sözcüsünün yazmış olduğu 11 sayfalık metinde aleyhimize bir sonuca varmış olmakla beraber iki noktada lehimize varan sonuçlar var. Altı noktasında da doğrulardan uzak olan bir görüş çıkmış ortaya, paylaşmadığımız noktalar. İki noktasını paylaşıyoruz, altı noktasında varmış oldukları tezleri paylaşmıyoruz" dedi.
2007 yılında yaptıkları çalışmalardan aslında beklediklerinde daha büyük sonuç aldıklarını kaydeden Prof. Dr. Gümrükçü, kanun sunucusunun aktif hizmet sunan herkese vizenin kalkması konusunda onay verdiğini belirterek "Yani siz Antalya’dan Almanya’ya portakal getirmek istiyorsanız, bu iş görenin vize alması gerekmez. Bu daha önce onaylandı ama resmileşmediği için uygulamada olmuyor, dillendiriliyor. Biz sadece hizmet sunanların katkısını dile getirmiştik, sonra baktık başarılı oluyoruz, yetinmedik dedik ki hizmet alanlara da vize gerekmesin. Birinci etapta yüzde yüz başarılı olduk. İkinci etapta ise kanun sözcüsü burada bizim görüşlerimizi reddeden bir görüş sundu, reddederken de bazı noktalarda bize hak verdi. Kanun sözcüsünün görüşü maddeyi etkilediği için biz o etkiye belli ölçüde karşı görüş vermek istiyoruz. Bu bir fikir çatışmasıdır, o görüşe karşı karşı görüş oluşturmuş olduk. Ama bu sağlıklı bir görüşmedir, çünkü her tartışmadan biz lehimize sonuç çıkarıyoruz. Kimse işveren için vizenin kalkacağına inanmıyordu, ama kalktı. Bu iyi bir başlangıç" şeklinde konuştu.
VİZENİN KALKMASI DÜŞÜNÜLDÜĞÜ KADAR DA KOLAY DEĞİL
Hamburg Üniversitesi’nden Prof. Dr. Wolfgang Voegeli ise serbest aktif dolaşma hakkında yasanın genel olarak henüz kabul edilmediğini belirtti.
Kanunun her ülkede farklı olarak düzenlendiğini kaydeden Prof. Dr. Voegeli, "Avrupa hukuku Türk vatandaşlarının hizmeti serbest dolaşımı hakkındaki halklarını 1973’ten itibaren kötüleştirilemeyeceğini veya yeni üye olan ülkelerde de üyelikten itibaren kötüleştirilemeyeceğini öngörüyor. Almanya açısından bakıldığında bunun önemli olduğu alanlar transport alanındaki hizmetin sunumu, yani tır şoförleri ve benzeri, bir de montaj ve inşaat çalışmalarında bulunan bölümlerin çalışanlarını kapsamaktadır. Kanun sözcüsü bu alanı bu şekliyle savunmuştur. Evet hizmetin aktif dolaşımının önüne yeni engeller getirilemez. Bunu kabul etmiştir ve bunu tekrar görüşünde onaylamıştır. Ancak vardığı sonuç itibari ile kanun sözcüsü olumsuz bir sonuca varmıştır ve şunu söylemiştir, ‘Bir hizmetten yararlanmak için Türk vatandaşlarının Avrupa Birliğine gitme özgürlükleri Avrupa toplulukları tarafından korunmamıştır. Bu alana dahil değildir’ şeklinde görüş bildirmişti” dedi
Prof. Dr. Voegeli, Avrupa hukuku açısından hizmetin pasif dolaşımı konusunun Avrupa Topluluğu açısından hala tartışmalı bir konu olduğunu, Avrupa Topluluğu içerisinde artık fark gözetilmeksizin kabul edilen bu özgürlüğün, yani hizmetin hem aktif hem pasif dolaşımı konusundaki özgürlüğün aynı zamanda ortaklık sözleşmelerine de bire bir uygulanıp uygulanamayacağı konusunda tartışmaların mevcut olduğunu savundu. Avrupa Birliği’nin henüz göremediği noktalara değinen prof. Dr. Voegeli, "Türkiye sadece Avrupa ekonomik birliği ile bir ortaklık anlaşması imzalamamış, daha sonra tüm yeni üye olan ülkelerle de onların üyeliklerini kabul eden anlaşmalar yapmış ve kendi ortaklık sözleşmesini Avrupa Topluluğu'nun tamamının hukukunun bir parçası haline getirmiştir. Böylelikle Türkiye Avrupa Birliği ile olan ekonomik anlaşmasını zaman içerisinde dönüşüme uğrayarak aynı zamanda bir siyasi anlaşmaya dönüştüğünü kendi açısından onaylamıştır. Ama aynı zamanda Avrupa Topluluğu ülkeleri de Türkiye ile olan anlaşmayı bu yaptıkları uzlaşma ile siyasi bir birliğe yönelik bir anlaşma olarak dönüştürdükleri için, bunu kabul ettikleri için artık Avrupa Topluluğu için önemli olan hizmetin hem aktif hem pasif dolaşımı kavramı Türkiye ile olan ilişkilere uygulanacağı kabul edilmiştir. Biz bunu böyle görüyoruz. Ancak kanun sözcüsü bunu reddediyor. Ancak kanun sözcüsü bu reddinde çok emin değil. Çok emin olmadığı için de kendisine sorulmayan bir soruya dahi yanıt vermek zorunda kalıyor ve bir başka alanda görüş bildirmek zorunda hissediyor kendisini" dedi.
Kanun sözcüsünün verdiği karara emin olamadığı için bir takım sorulara cevap vermek zorunda kaldığını kaydeden Prof. Dr. Voegeli konuşmalarını şöyle sürdürdü:
"Eğer Avrupa Birliği Adalet Divanı bizim görüşümüze katılır da hizmetin pasif dolaşımının da bu alana girdiğini kabul ederse aile ziyaretleri nasıl olacak konusunda da görüş bildirmek zorunda hissediyor kendisini. Böylece diyor ki şayet Avrupa birliği divanı bu görüşü kabul ederse, yani hizmetin pasif dolaşımında bu hizmetten yararlanma da serbest dolaşım özgürlüğü içerisindedir derse o zaman aile ziyaretlerine küçük bir istisna getiriyor. Ve diyor ki ancak şu aile ziyaretleri bu serbest dolaşımdan yararlanamazlar. Yani ana nokta hizmetten yararlanma değil de, ana nokta sadece aile ziyareti hizmetten yararlanma hiç dikkate alınmayacak küçük bir işse, bu aile ziyaretleri hizmetin serbest dolaşma çerçevesine girmemelidir diye görüş bildiriyor kanun sözcüsü. Ancak kanun sözcüsü bu sınırın nerede başlayıp nerede bittiğini açıklayamıyor. Bu nedenle de bu görevi ulusal mahkemelere devrediyor."
TÜRKİYE CUMHURİYETİ SÖZLEŞMENİN BİR PARÇASI, AMA SEYİRCİ KALIYOR
Konuyla ilgili konuşma yapan Almanya Yeşiller Partisi Milletvekili ve Avukat Mehmet Kılıç ise Türkiye Cumhuriyeti’nin Avrupa hukuku topluluğundan kaynaklanan hakları gündeme geldiği zaman siyasetle hukukun en çok çatıştığı alanlardan biri ile baş başa kalındığını belirtti.
2009 yılında Soysal kararı verileceği zaman Avrupa divanındaki sözlü duruşmaya konuk olarak katıldığını belirten Avukat Kılıç, "Duruşma salonunda komisyon başkanı daha öncesi yazılı verdiği mütalaa görüşünü değiştirdi, son derece olumlu bir görüş vermişti. Demişti ki ‘Evet hizmetten bütün tır şoförleri de yararlanabilir '.Orada görüşünü değiştirdi. Mahkeme başkanı dedi ki ‘Neden böyle bir günde fikrinizi değiştirdiniz? Acaba kutsal ruh kulağınıza bir şeyler mi fısıldadı?’ Salonda gülüşmeler oldu. Şimdi ben buradaki kanun sözcüsü mütalaalarını okuduğumda bu sözler tekrar aklıma geldi. Çünkü mütalaada biz tekrar yazılı olarak belirttiğimiz gibi çok olumlu tespitler var. Bunlar diyor ki mesela ‘Evet Türk vatandaşlarının hakları serbest dolaşım konusunda kötüleştirilemezler, iyileştirilebilirler. Bu topluluk hukukunun bir parçasıdır.’ Hizmetin ekonomik bir hizmet olması dahi gerekmez. Daha sonra birden bire ama sözü geliyor. Argümanlar daha sonra tamamen siyasi ve pratik argümanlar. Birde kanun sözcüsü haklı olarak bu noktaya değiniyor. Diyor ki Türkiye Cumhuriyeti de bu sözleşmenin bir parçası, ama benim sözlerimle daha çok seyirci gibi davranıyor. Türkiye Cumhuriyeti de birçok konuyu kendisi açsından kabul etti ve hiç böyle bir konu üzerinde durmadı” şeklinde konuştu.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin de artık bu sözleşmenin bir parçası olduğunu kabul edip bu konuda aktif görev yapması gerektiğini ifade eden Kılıç sadece üniversitelerin bu konudaki hassasiyetinin yetersiz olduğunu, siyasi konu hassasiyetinin tüm hükümetler için geçerli olduğunu belirtti.
Kaynak: İHA
Görüş öncesi çalışmalarında kanun sözcüsü Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın metnini aldıktan sonra onu değerlendiren rapor hazırladıklarını bildiren Prof. Dr.Gümrükçü önümüzdeki günlerde bu karşı görüşün yanında bilimsel görüşleri de ekleyerek kamuoyu ile paylaşacaklarını ifade etti
Raporu iki boyutta paylaşmak istediğini kaydeden Prof. Dr. Gümrükçü, "Birinci boyutunda kanun sözcüsünün yazmış olduğu 11 sayfalık metinde aleyhimize bir sonuca varmış olmakla beraber iki noktada lehimize varan sonuçlar var. Altı noktasında da doğrulardan uzak olan bir görüş çıkmış ortaya, paylaşmadığımız noktalar. İki noktasını paylaşıyoruz, altı noktasında varmış oldukları tezleri paylaşmıyoruz" dedi.
2007 yılında yaptıkları çalışmalardan aslında beklediklerinde daha büyük sonuç aldıklarını kaydeden Prof. Dr. Gümrükçü, kanun sunucusunun aktif hizmet sunan herkese vizenin kalkması konusunda onay verdiğini belirterek "Yani siz Antalya’dan Almanya’ya portakal getirmek istiyorsanız, bu iş görenin vize alması gerekmez. Bu daha önce onaylandı ama resmileşmediği için uygulamada olmuyor, dillendiriliyor. Biz sadece hizmet sunanların katkısını dile getirmiştik, sonra baktık başarılı oluyoruz, yetinmedik dedik ki hizmet alanlara da vize gerekmesin. Birinci etapta yüzde yüz başarılı olduk. İkinci etapta ise kanun sözcüsü burada bizim görüşlerimizi reddeden bir görüş sundu, reddederken de bazı noktalarda bize hak verdi. Kanun sözcüsünün görüşü maddeyi etkilediği için biz o etkiye belli ölçüde karşı görüş vermek istiyoruz. Bu bir fikir çatışmasıdır, o görüşe karşı karşı görüş oluşturmuş olduk. Ama bu sağlıklı bir görüşmedir, çünkü her tartışmadan biz lehimize sonuç çıkarıyoruz. Kimse işveren için vizenin kalkacağına inanmıyordu, ama kalktı. Bu iyi bir başlangıç" şeklinde konuştu.
VİZENİN KALKMASI DÜŞÜNÜLDÜĞÜ KADAR DA KOLAY DEĞİL
Hamburg Üniversitesi’nden Prof. Dr. Wolfgang Voegeli ise serbest aktif dolaşma hakkında yasanın genel olarak henüz kabul edilmediğini belirtti.
Kanunun her ülkede farklı olarak düzenlendiğini kaydeden Prof. Dr. Voegeli, "Avrupa hukuku Türk vatandaşlarının hizmeti serbest dolaşımı hakkındaki halklarını 1973’ten itibaren kötüleştirilemeyeceğini veya yeni üye olan ülkelerde de üyelikten itibaren kötüleştirilemeyeceğini öngörüyor. Almanya açısından bakıldığında bunun önemli olduğu alanlar transport alanındaki hizmetin sunumu, yani tır şoförleri ve benzeri, bir de montaj ve inşaat çalışmalarında bulunan bölümlerin çalışanlarını kapsamaktadır. Kanun sözcüsü bu alanı bu şekliyle savunmuştur. Evet hizmetin aktif dolaşımının önüne yeni engeller getirilemez. Bunu kabul etmiştir ve bunu tekrar görüşünde onaylamıştır. Ancak vardığı sonuç itibari ile kanun sözcüsü olumsuz bir sonuca varmıştır ve şunu söylemiştir, ‘Bir hizmetten yararlanmak için Türk vatandaşlarının Avrupa Birliğine gitme özgürlükleri Avrupa toplulukları tarafından korunmamıştır. Bu alana dahil değildir’ şeklinde görüş bildirmişti” dedi
Prof. Dr. Voegeli, Avrupa hukuku açısından hizmetin pasif dolaşımı konusunun Avrupa Topluluğu açısından hala tartışmalı bir konu olduğunu, Avrupa Topluluğu içerisinde artık fark gözetilmeksizin kabul edilen bu özgürlüğün, yani hizmetin hem aktif hem pasif dolaşımı konusundaki özgürlüğün aynı zamanda ortaklık sözleşmelerine de bire bir uygulanıp uygulanamayacağı konusunda tartışmaların mevcut olduğunu savundu. Avrupa Birliği’nin henüz göremediği noktalara değinen prof. Dr. Voegeli, "Türkiye sadece Avrupa ekonomik birliği ile bir ortaklık anlaşması imzalamamış, daha sonra tüm yeni üye olan ülkelerle de onların üyeliklerini kabul eden anlaşmalar yapmış ve kendi ortaklık sözleşmesini Avrupa Topluluğu'nun tamamının hukukunun bir parçası haline getirmiştir. Böylelikle Türkiye Avrupa Birliği ile olan ekonomik anlaşmasını zaman içerisinde dönüşüme uğrayarak aynı zamanda bir siyasi anlaşmaya dönüştüğünü kendi açısından onaylamıştır. Ama aynı zamanda Avrupa Topluluğu ülkeleri de Türkiye ile olan anlaşmayı bu yaptıkları uzlaşma ile siyasi bir birliğe yönelik bir anlaşma olarak dönüştürdükleri için, bunu kabul ettikleri için artık Avrupa Topluluğu için önemli olan hizmetin hem aktif hem pasif dolaşımı kavramı Türkiye ile olan ilişkilere uygulanacağı kabul edilmiştir. Biz bunu böyle görüyoruz. Ancak kanun sözcüsü bunu reddediyor. Ancak kanun sözcüsü bu reddinde çok emin değil. Çok emin olmadığı için de kendisine sorulmayan bir soruya dahi yanıt vermek zorunda kalıyor ve bir başka alanda görüş bildirmek zorunda hissediyor kendisini" dedi.
Kanun sözcüsünün verdiği karara emin olamadığı için bir takım sorulara cevap vermek zorunda kaldığını kaydeden Prof. Dr. Voegeli konuşmalarını şöyle sürdürdü:
"Eğer Avrupa Birliği Adalet Divanı bizim görüşümüze katılır da hizmetin pasif dolaşımının da bu alana girdiğini kabul ederse aile ziyaretleri nasıl olacak konusunda da görüş bildirmek zorunda hissediyor kendisini. Böylece diyor ki şayet Avrupa birliği divanı bu görüşü kabul ederse, yani hizmetin pasif dolaşımında bu hizmetten yararlanma da serbest dolaşım özgürlüğü içerisindedir derse o zaman aile ziyaretlerine küçük bir istisna getiriyor. Ve diyor ki ancak şu aile ziyaretleri bu serbest dolaşımdan yararlanamazlar. Yani ana nokta hizmetten yararlanma değil de, ana nokta sadece aile ziyareti hizmetten yararlanma hiç dikkate alınmayacak küçük bir işse, bu aile ziyaretleri hizmetin serbest dolaşma çerçevesine girmemelidir diye görüş bildiriyor kanun sözcüsü. Ancak kanun sözcüsü bu sınırın nerede başlayıp nerede bittiğini açıklayamıyor. Bu nedenle de bu görevi ulusal mahkemelere devrediyor."
TÜRKİYE CUMHURİYETİ SÖZLEŞMENİN BİR PARÇASI, AMA SEYİRCİ KALIYOR
Konuyla ilgili konuşma yapan Almanya Yeşiller Partisi Milletvekili ve Avukat Mehmet Kılıç ise Türkiye Cumhuriyeti’nin Avrupa hukuku topluluğundan kaynaklanan hakları gündeme geldiği zaman siyasetle hukukun en çok çatıştığı alanlardan biri ile baş başa kalındığını belirtti.
2009 yılında Soysal kararı verileceği zaman Avrupa divanındaki sözlü duruşmaya konuk olarak katıldığını belirten Avukat Kılıç, "Duruşma salonunda komisyon başkanı daha öncesi yazılı verdiği mütalaa görüşünü değiştirdi, son derece olumlu bir görüş vermişti. Demişti ki ‘Evet hizmetten bütün tır şoförleri de yararlanabilir '.Orada görüşünü değiştirdi. Mahkeme başkanı dedi ki ‘Neden böyle bir günde fikrinizi değiştirdiniz? Acaba kutsal ruh kulağınıza bir şeyler mi fısıldadı?’ Salonda gülüşmeler oldu. Şimdi ben buradaki kanun sözcüsü mütalaalarını okuduğumda bu sözler tekrar aklıma geldi. Çünkü mütalaada biz tekrar yazılı olarak belirttiğimiz gibi çok olumlu tespitler var. Bunlar diyor ki mesela ‘Evet Türk vatandaşlarının hakları serbest dolaşım konusunda kötüleştirilemezler, iyileştirilebilirler. Bu topluluk hukukunun bir parçasıdır.’ Hizmetin ekonomik bir hizmet olması dahi gerekmez. Daha sonra birden bire ama sözü geliyor. Argümanlar daha sonra tamamen siyasi ve pratik argümanlar. Birde kanun sözcüsü haklı olarak bu noktaya değiniyor. Diyor ki Türkiye Cumhuriyeti de bu sözleşmenin bir parçası, ama benim sözlerimle daha çok seyirci gibi davranıyor. Türkiye Cumhuriyeti de birçok konuyu kendisi açsından kabul etti ve hiç böyle bir konu üzerinde durmadı” şeklinde konuştu.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin de artık bu sözleşmenin bir parçası olduğunu kabul edip bu konuda aktif görev yapması gerektiğini ifade eden Kılıç sadece üniversitelerin bu konudaki hassasiyetinin yetersiz olduğunu, siyasi konu hassasiyetinin tüm hükümetler için geçerli olduğunu belirtti.