MHP Grup Toplantısı
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Süreç ihaneti çerçevesinde atılan ve atılması planlanan bütün adımlar anayasal suç niteliği taşımaktadır.
Bu yüzden, PKK’lıların beşerli gruplarla sınır ötesine gidişini seyretmek, termal kameralarda maç izler gibi tepkisiz takip etmek suçtur ve uyarmak isterim ki, bu sorumluluktan başta hükümet olmak üzere hiç kimse muaf olamayacaktır” dedi.
Partisinin grup toplantısında konuşan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Türkiye’nin, yaklaşık 10.5 yıldır, karanlık bir dönemin ve fetret devrini aratmayacak gelişmelerin tasallutu ve tahripkar sonuçları altında kaldığını söyledi.
AK Parti’yle geçen bu sürede, milletin aleyhine, devletin zararına olacak ne varsa harekete geçirildiğini öne süren Bahçeli, “Türkiye korkularla, kuşkularla ve karmaşık ilişki ağlarıyla bezenmiş ağır bir ortama mahkum edilmiş; güven, nezaket, iyi niyet, dayanışma, kardeşlik ve yardımlaşma yıpranmış ve yere çakılmıştır” dedi.
AK Parti’yle birlikte milli ve manevi değerlerin anlamsızlığa ve boşluğa bırakıldığını ifade eden Bahçeli, dört bir koldan yürütülen istismar kampanyalarının, koordinasyon halinde sürdürülen psikolojik harekatların, akıl almaz dedikodulara ve vicdanların kabullenmediği şaibelere neden olduğunu vurguladı.
“HÜKÜMET İHANETİ MASUMLAŞTIRMAK AMACIYLA HER PİS TEZGAHTAN İSTİFADE EDİYOR”
Hükümet ihaneti masumlaştırmak amacıyla her pis tezgahtan istifade ettiğini ileri süren Bahçeli, “Başbakan Erdoğan, bölünmüş, parçalanmış ve dağılmış bir Türkiye’ye ulaşmak için her yolu mubah görmektedir. Bu nedenle kavramlar asıl anlamlarından soyutlanmakta, manevi kıymetler gerçek manalarından koparılmaktadır. Başbakan ve partisinin bölücülükle uzlaşma çabaları, teröristlerle barışma ve kucaklaşma arayışları hiçbir şekilde izah edilemeyecek anormalliklere meydan açmakta, ivme vermektedir. Bu uğurda kullanılmadık, malzeme yapılmadık ve aşındırılmadık bir şey de kalmamıştır. Ancak ve ancak bir münafığın, bir gıybet ehlisinin, günahkar bir ruhun başvurabileceği tüm çirkinlikler pişkince sergilenmekte, kaba şekilde sahnelenmektedir” diye konuştu.
“ANALAR AĞLAMASIN SÖZÜ HAİNLERİN GİZLENDİĞİ ADETA BİR SIĞINAK OLARAK GÖRÜLDÜ”
Başbakan Erdoğan ve hükümetinin en sık müracaat ettiği konuların başında anaların akan gözyaşları olduğunu ifade eden Bahçeli, analar ağlamasın sözünün PKK’yla yapılan pazarlıkların adeta paratoneri olduğunu, hainliklerin gizlendiği adeta bir sığınak olarak görüldüğünü belirtti.
Bahçeli, “1 Ağustos 2009 tarihinde başlatılan ve sürekli isim değiştirerek en sonunda milli birlik ve kardeşlik projesi olarak kararlaştırılan PKK açılımının ilanından buyana, hükümetin başlıca ezberi analarımızın gözyaşları olmuştur. Ne var ki, AKP açıldıkça, yıkıma yol açacak açılımlarla Türk milletinin her tarafını açtıkça analar ağlamış, gözyaşları sele dönüşmüştür. Başbakan Erdoğan’ın PKK’yla kurduğu yakınlık, teröre karşı gösterdiği tolerans, saldırıları artırarak analarımızın yavrularını toprağa gömmüş ve şehitlerimizin yası son yurdumuzu baştanbaşa kaplamıştır. İmralı canisine ilik nakli yapan, terör örgütüne heyecan veren Başbakan, analarımızı perişan etmiş, ağıtlar yakmalarına yol açmıştır” dedi.
“ANALARIMIZIN HIÇKIRIKLARINI BÖLÜCÜ ÇIKARLARINA YÖNLENDİRENLERE YAZIKLAR OLSUN”
Başbakan Erdoğan ve hükümetinin annelerin gözyaşlarını istismar etmelerinin tarifi ve tanımı olmayan bir çarpıklık olduğunu vurgulayan Bahçeli, ana yüreğinin, ana kalbinin ve ana vicdanının kanatılmaması, teröristlerle pazarlıklara yol yapılmaması bir şeref ve ahlak meselesi olduğunu söyledi.
,Annelerin beklentilerini bildiklerini, annelerin özlemlerinin farkında olduklarının altını çizen Bahçeli, “Ve biz gencecik evlatlarını kaybeden tüm annelerimizin acısını da paylaşıyoruz. Annelerimizin yaşlı gözleri, üzgün yüzleri bölücülerin geçim kapısı değildir. Analar ağlamasın sözünü PKK’yla yapılan müzakereleri masumlaştırmak için saptıranlara sesleniyorum ki, sizlere yazıklar olsun. Analarımızın gözyaşlarını teröristlerin ölüm saçan niyetleriyle eşitlemeye kalkan pazarlıkçılara açıklıyorum ki, sizlere yazıklar olsun. Analarımızın hıçkırıklarını, iç çekişlerini ve hüzünlü bakışlarını bölücü örgütün çıkarlarına yönlendiren eşbaşkanlara, terör düşkünlerine, yeni mandacılara, zalimlerin paryalarına haykırıyorum ki, hepinize yazıklar olsun, Cenab-ı Allah sizleri bildiği gibi yapsın” şeklinde konuştu.
“ŞEHİT ANALARI, TERÖRİSTLERİN KANLI ELLERİNİN YAKINLARIYLA AYNI KATEGORİYE SOKULAMAYACAK”
Hiçbir şehit anasının, teröristlerin, kanlı ellerinin yakınlarıyla aynı kategoriye sokulamayacağını, bir ve aynı görülemeyeceğini sözlerine ekleyen Bahçeli, ”Aksini düşünenlere fırsat tanımayacağız, Allah’ın izniyle ağızlarının payını da her ortamda vereceğiz. İnanıyorum ki, analar ağlamasın temennisiyle kirli niyetlerine mazeretler arayanlara en kalıcı ders ve istismarlarına en etkili karşılık da bizzat annelerimiz tarafından verilecektir.
İstanbul’daki 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü kutlamalarının sancılı ve sarsıcı olaylara neden olmasının herkes için üzüntü verici olduğunu belirten Bahçeli, Taksim inatlaşması yüzünden sokakların savaş alanına döndüğünü, saldırı ve mütecaviz eğilimlerin tehlikeli şekilde tırmandırıldığına dikkat çekti.
Bahçeli, hükümetin, muhtemel hadiselerin seyrini okuyamadığını belirterek, “Hükümet tedbirleri alamamış, işçilere ve sendikalara yalnızca ‘Taksim’e gelmeyin’ demekle iktifa etmiştir. Gerilimin yönünü göremeyen veya görmek istemeyen hükümet, 1 Mayıs kutlamalarına katılanlara orantısız güç kullanarak Türkiye’yi tıpkı bir üçüncü dünya ülkesinin seviyesine indirmiştir. Hedef ayrımı yapılmaksızın gerçekleştirilen kontrolsüz ve ölçüsüz müdahaleler 1 Mayıs’ı kana, gaza ve tazyikli suya bulamıştır. Bu ortamı fırsat bilen marjinal ve aşırı uç örgüt militanları sahneye çıkmışlar, bir kez daha şiddet ve saldırılardan nasıl geçindiklerini canice göstermişlerdir” dedi.
Kalabalıkların arasına sızan bölücü ve yıkıcı unsurların, sapanlarla, demir misketlerle, kaldırım taşlarıyla ve molotoflarla zehir saçtıklarını belirten Bahçeli, şehir eşkıyalarının arabaları yaktığını, camları kırdığını ve etrafa her türlü zararı verdiğini kaydetti.
Yasadışı bir örgüt üyesi olarak gösterilen 17 yaşındaki bir kız çocuğunun başına gaz bombası isabet ettiğini vurgulayan Bahçeli, günlerdir bu kız çocuğunun elinde taşıdığı şişenin sirke mi, molotof mu olduğunun yazıldığını, çizildiğini ve tartışmaların odak noktasına yerleştirildiğine dikkat çekti.
“İSTANBUL’DAKİ MANZARALAR, TERÖRİSTLERİN DAĞDAN ŞEHRE İNDİĞİNİN EN AÇIK KANITI OLARAK DEĞERLENDİRİLMELİDİR”
Diğer provokatörlerin, saldırganların ve azmettiricilerin üzerine gidilmesi gerekirken, meselenin magazinleştirilmesinin, söz düellolarına boğulmasının kabul edilemeyeceğini belirten Bahçeli, konuşmasına şöyle devam etti:
“Bizim en çok dikkatimizi çeken husus ise, sözde çözüm ve barış sözlerinin ulu orta seslendirildiği bir dönemde, huzurdan bahsedildiği bir tarih aralığında, bu esef verici olayların zuhur etmiş olmasıdır. Görülmektedir ki, sınır ötesine çıkma hazırlığı yaptığı ileri sürülen teröristlerin uzantıları şehirleri mesken tutmuşlar; resmen 1 Mayıs’ı kundaklamışlar ve terörize etmişlerdir. İstanbul’daki manzaralar, teröristlerin dağdan şehre indiğinin en açık kanıtı olarak değerlendirilmelidir. Süreç ihaneti bu canilere fayda etmemiş, bayramlaşma ve helalleşme zırvaları da bir sonuç doğurmamıştır. Bizim açımızdan önemli bir başka konu ise, işçi sendikalarının göz göre göre yangına körükle gitmeleridir. Bilindiği üzere, bu sendikalardan bazılarının genel başkanları sözde Akil İnsanlar Heyeti içinde yer almıştır. Anlaşılan bunların aklı kendilerine bile yetmemiş, çözüm ve barış şakşakçılığına soyunmaları bir işe yaramamıştır. Hükümetle DİSK ve diğer bazı sendikalar arasındaki itiş kalkış emeğin ve dayanışmanın gününü sabote etmiş, sulandırmış ve ileri demokrasi iddialarının aslında ilkel bir demokrasiden başka bir şey olmadığını ortaya koymuştur. Taksim inatlaşması Türkiye’yi germiş, İstanbulluların huzurunu kaçırmıştır. Temennim odur ki, 1 Mayıs günü, İstanbul’da şahit olunan çirkin tablodan başta AK Parti hükümeti olmak üzere herkes gereken dersleri çıkarmalıdır. Burada, bazı münferit aşırılıklar ve sert tutumlar dışında, talimatları uygulayan emniyet güçlerimizi topyekün suçlamak ve töhmet altında bırakmak da bize göre doğru bir yaklaşım olmayacaktır.”
“TÜRK DEVLET GELENEĞİNDE TESADÜFLERE YER YOKTUR”
Bir devletin üç kurucu unsurunun olduğunun altını çizen Bahçeli, bunların, ülke, millet ve egemenlikten oluştuğunu ifade etti.
Bu üç unsurun birbiriyle yakından ilgili ve ilişkili olup, birbirini tamamladığını kaydetti.
Devletin oluşması, saygın bir yere ulaşması ve meşru bir mevkie gelmesi bu üçlü yapının varlığıyla mümkün olduğunu vurgulayan Bahçeli, “Adalet ise kurucu unsurlar arasındaki dengeyi ve devamlılığı sağlayan en önemli bağlayıcı ve düzenleyici faktör olarak varlığını göstermektedir. Aziz ecdadımızın kurduğu tüm devletlerde bu esaslar hayati nitelik taşımıştır. Bunlardan birisinden verilecek tavizin nerede duracağı, nereye kadar uzanacağı ve hangi neticelere ortam açacağı az çok bellidir. Bu yüzden Türk devlet sisteminde beka meselesi, bütünlük kaygısı her zaman önemli, her zaman öncelikli ve her zaman ilk sıradadır. Türk devlet geleneğinde tesadüflere yer yoktur” şeklinde konuştu.
“KAST ETTİĞİ SONU ‘T’ İLE BİTEN İRŞAD KELİMESİYSE DİYECEĞİMİZ BİR ŞEY YOKTUR”
Akil İnsan Heyeti’ni eleştirmeye devam eden Bahçeli, 63’lükler olarak adlandırdığı Akil İnsanlar Heyeti’nin Türkiye’nin her köşesinde bölücülüğün propagandasını yapmakla suçladı.
“Başbakan Erdoğan’ın maşa olarak kullandığı ve vaatlerle Anadolu’nun bereketli bağrına gönderdiği 63 aklını yemiş bir ayı aşkındır faaliyet halindedir” diyen Bahçeli, “Başbakan şimdi de bunları milli mücadele yıllarında teşekkül ettirilen ‘İrşad Heyeti’ne benzetmiş ve akıllara durgunluk veren bir cahilliğin içine batmıştır. Bir defa, bırakınız 63’lükleri İrşad Heyeti’yle bir görmeyi, bu ikisi arasında benzerlikler ya da paralellikler kurmak dahi kimsenin harcı değildir. Eğer kast ettiği sonu ‘t’ ile biten irşad kelimesinin “çirkin ve suratsız” olan bir diğer anlamı ise diyeceğimiz bir şey yoktur. Biliniz ki, 63’lükler PKK’nın elinden tutmuş, bölücü hedeflerin mihmandarı olmuş ve bölünmeyi vaaz etmiştir; İrşad Heyeti ise Türk milletinin birliğini ve bağımsızlığını savunacak yüksek ahlakla gönüllere girmiş, saygıyı hak etmiştir. 63’lükler, Öcalan canisine bebek katili denmesin diyerek taraflarını belli etmiştir; İrşad Heyeti de Anadolu’daki isyan ve işgal konusunda milletimizi aydınlatmış, milli mücadeleye çağırmış ve milliyetçiliğin yanında durmuştur. Hele hele sormak lazımdır ki, bu 63 kişi Başbakan’a göre kimleri irşad, yani doğru yola getirmekle görevlendirilmiştir? Türk milleti yanlış yolda mıdır ki birileri irşadla vazifelendirilmiştir? Türk milleti terbiye edilmesi ve hizaya getirilmesi gereken kuru bir kalabalık mıdır ki irşad edilmektedir? Aziz milletimiz bunları duymalıdır” dedi.
“BUNLAR İRŞAD HEYETİYSE, MÜRŞİD KİMDİR, KİMLERDEN OLUŞMAKTADIR?”
AK Partiye oy verenlerin Başbakan’ın gerçek yüzünü tanıması gerektiğini belirten Bahçeli, Başbakan’a göre; “Akil İnsanlar Heyeti irşad heyetiyse, mürşit kimdir, kimlerden oluşmaktadır?” diye sordu.
Bahçeli, “Bu durum karşısında, Başbakan kendisini nerede görmektedir? Bu zihniyet ilginç şekilde 63’lüklere tepki gösterenlerin toplamda 4 bin 980 kişi olduğunu ifade etmiştir. Sayın Başbakan; ya sen dört işlemi bilmiyorsun, yeniden abaküs başına oturman lazımdır; ya da birileri seni ciddi şekilde yanıltmaktadır. Doğrudur, merhum Mehmet Akif Ersoy’da İrşad Heyeti’nin içinde bulunmuştur. Başbakan ve 63 akilli bilmiyorsa hatırlatırım ki; Merhum vatan şairimiz Mehmet Akif Ersoy, 19 Kasım 1920 günü Kastamonu Nasrullah Camii’nde yaptığı heyecan düzeyi yüksek konuşmasının bir bölümünde aynen şunları ifade etmiştir; ‘Milletler topla, tüfekle, zırhlı ordularla, tayyarelerle yıkılmıyor ve yıkılmaz. Milletler ancak aralarındaki rabıtalar çözülerek herkes kendi başının derdine, kendi havasına, kendi menfaatini temin etmek sevdasına düştüğü zaman yıkılır. Atalarımızın “Kale içinden alınır” sözü kadar büyük bir söz söylenmemiştir, evet, dünyada bu kadar sağlam, bu kadar şaşmaz bir düstur yoktur.’ Ülkemizin bugünkü hal ve gidişatına baktığımızda, 93 yıl önce dile gelen bu sözlerin ne kadar doğru ve isabetli olduğu muhakkak ki anlaşılabilecektir. Bugün kalemiz içten tahrip edilmektedir. Başbakan ve 63’lükler bu amaçla yekpare ve yekvücut olmuş asil milletimizi yanlışa ortak etmek ve PKK’nın tezlerini onaylatmak için her kılığa girmektedirler” diye konuştu.
“150’LİKLER OLARAK GEÇEN SABIKALI HAİNLERDEN BAŞKASI OLMAYACAKTIR”
“Sayın Başbakan, 63’lükleri ille de benzeteceğin birileri varsa, o da milli tarihimize 150’likler olarak geçen sabıkalı hainlerden başkası olmayacaktır, olmamalıdır” diyen Bahçeli, Başbakan Erdoğan’ın, Öcalan ve terör örgütüyle bir pazarlığa tutuştuğunu ileri sürdü.
Çözüm sürecine verdikleri tepkilerin tutarlı, samimi ve milli gerçeklere dayandığını belirten Bahçeli, etnik ve kültürel farklılıkların anayasal zemin bulması halinde iki milletli, iki devletli bir yeni yapının mukadder hale geleceğini, önlerindeki yeni anayasa hazırlığının böylesi bir riski taşıdığını kaydetti.
“PKK’LILARIN BEŞERLİ GRUPLARLA SINIR ÖTESİNE GİDİŞİNİ SEYRETMEK SUÇTUR”
Anayasa’nın kırmızı çizgileri, kurulan ittifaklar tarafından sorgulanacağını, aşındırılacağını ve bir noktadan sonra fırsat bulunursa üzeri çizileceğini vurgulayan Bahçeli, konuşmasına şöyle devam etti:
“Bilhassa yüksek yargı yöneticilerinden gelen eleştirisel ve son derece düşündürücü çıkışlar bunun bir göstergesi olarak ele alınmalıdır. PKK’nın elinde silahla anayasa dayatması ve AK Parti’nin de buna meyyal ve müsait olması büyük sorunların önümüzde durduğuna işarettir. Süreç, bir ayrışma ve ikiye bölünme ile bile sınırlı kalamayacak, Türklük kendi vatanında etnik unsur seviyesine indirgenecek, ilerleyen yıllarda yavaş yavaş silinip gidecektir. Türkçe dışındaki dilleri kamusal alana taşıyacak gelişmeler hem devlet yapısını, hem millet bütünlüğünü ortadan kaldırma tehlikesi taşıdığından dikkatle izlenmeli ve milletimiz tüm olan bitenleri bilmelidir. Sözde çözüm süreci, İmralı canisini yeniden örgüt lideri haline getirerek diriltmiş, hükümetle muhatap hale yükseltmiştir. Süreç bu şekilde ilerlerse, bin yılda yoğrulmuş milli kimlik geri dönüş gösterecek, yaşanacak sosyolojik kırılmanın telafisi asla mümkün olamayacaktır. Unutulmasın ki, süreç ihaneti çerçevesinde atılan ve atılması planlanan bütün adımlar Anayasal suç niteliği taşımaktadır. Hangi devlet kurum ve kurullarının arkasına saklanılırsa saklanılsın hükümet iradesinin devleti dönüştürmeye ve değiştirmeye yetkisi bulunmamaktadır. Böylesi bir hak Türk milleti tarafından kimseye verilmemiştir ve verilemeyecektir. Bu yüzden, PKK’lıların beşerli gruplarla sınır ötesine gidişini seyretmek, termal kameralarda maç izler gibi tepkisiz takip etmek suçtur ve uyarmak isterim ki, bu sorumluluktan başta hükümet olmak üzere hiç kimse muaf olamayacaktır. Bir kez daha sormak isterim ki, yarın başlayacağı iddia edilen PKK’lı teröristlerin sınır ötesine çekilme işlemine, yürürlükteki hukuk kaidelerinin neresinde cevaz vardır? Bile bile, göre göre terör örgütü mensuplarının çıkıp gitmesine sırt dönmek, sınırlarımızda cirit atan suçlulara mealen güle güle gidin demek hangi kurumun, hangi faninin altında kalkabileceği bir teslimiyet ve kendini bilmezliktir? Ve bu gelişmelerin hiçbir noktasında Milliyetçi Hareket yer almayacak, destek olmayacak ve hepsinden önemlisi de asla sessiz kalmayacaktır. Başbakan Erdoğan ve hükümeti gün gelecek sözde çözüm ve barış sürecinden zorlama ve karşı çıkışlarla çark edecek, ama yaptıklarının vebalinden de kurtulamayacaklardır. Milliyetçilik yükselmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi’ne teveccüh hızla büyümektedir. Türk milleti bu defa MHP’de karar kılacağının işaretini vermektedir. Süreç anketleri, AK Parti’yi şişiren uydurma kamuoyu araştırmaları asılsızdır ve gerçek anket meydanlardadır, milletimizin bize gösterdiği yoğun ilgi ve sevgi gösterisindedir. Hiç kimse İmralı canisinin affını göremeyecektir.”
“BİR BEŞİKTAŞLI OLARAK GALATASARAY’I KUTLUYORUM”
MHP Genel Başkanı Bahçeli, konuşmasının sonunda Spor Toto Süper Lig’in bitimine iki hafta kala şampiyonluğa ulaşan Galatasaray’ı da tebrik etti. Bahçeli, “Değerli futbolcularını, teknik heyetini ve yöneticilerini kutluyor. Bir Beşiktaşlı olarak samimiyetimle tebrik ediyorum” dedi.
Galatasaray'ı kutlarken dili sürçen ve şampiyon yerine 'şampuan' diyen Bahçeli, salonda gülüşmelere neden oldu
Kaynak: İHA
Partisinin grup toplantısında konuşan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Türkiye’nin, yaklaşık 10.5 yıldır, karanlık bir dönemin ve fetret devrini aratmayacak gelişmelerin tasallutu ve tahripkar sonuçları altında kaldığını söyledi.
AK Parti’yle geçen bu sürede, milletin aleyhine, devletin zararına olacak ne varsa harekete geçirildiğini öne süren Bahçeli, “Türkiye korkularla, kuşkularla ve karmaşık ilişki ağlarıyla bezenmiş ağır bir ortama mahkum edilmiş; güven, nezaket, iyi niyet, dayanışma, kardeşlik ve yardımlaşma yıpranmış ve yere çakılmıştır” dedi.
AK Parti’yle birlikte milli ve manevi değerlerin anlamsızlığa ve boşluğa bırakıldığını ifade eden Bahçeli, dört bir koldan yürütülen istismar kampanyalarının, koordinasyon halinde sürdürülen psikolojik harekatların, akıl almaz dedikodulara ve vicdanların kabullenmediği şaibelere neden olduğunu vurguladı.
“HÜKÜMET İHANETİ MASUMLAŞTIRMAK AMACIYLA HER PİS TEZGAHTAN İSTİFADE EDİYOR”
Hükümet ihaneti masumlaştırmak amacıyla her pis tezgahtan istifade ettiğini ileri süren Bahçeli, “Başbakan Erdoğan, bölünmüş, parçalanmış ve dağılmış bir Türkiye’ye ulaşmak için her yolu mubah görmektedir. Bu nedenle kavramlar asıl anlamlarından soyutlanmakta, manevi kıymetler gerçek manalarından koparılmaktadır. Başbakan ve partisinin bölücülükle uzlaşma çabaları, teröristlerle barışma ve kucaklaşma arayışları hiçbir şekilde izah edilemeyecek anormalliklere meydan açmakta, ivme vermektedir. Bu uğurda kullanılmadık, malzeme yapılmadık ve aşındırılmadık bir şey de kalmamıştır. Ancak ve ancak bir münafığın, bir gıybet ehlisinin, günahkar bir ruhun başvurabileceği tüm çirkinlikler pişkince sergilenmekte, kaba şekilde sahnelenmektedir” diye konuştu.
“ANALAR AĞLAMASIN SÖZÜ HAİNLERİN GİZLENDİĞİ ADETA BİR SIĞINAK OLARAK GÖRÜLDÜ”
Başbakan Erdoğan ve hükümetinin en sık müracaat ettiği konuların başında anaların akan gözyaşları olduğunu ifade eden Bahçeli, analar ağlamasın sözünün PKK’yla yapılan pazarlıkların adeta paratoneri olduğunu, hainliklerin gizlendiği adeta bir sığınak olarak görüldüğünü belirtti.
Bahçeli, “1 Ağustos 2009 tarihinde başlatılan ve sürekli isim değiştirerek en sonunda milli birlik ve kardeşlik projesi olarak kararlaştırılan PKK açılımının ilanından buyana, hükümetin başlıca ezberi analarımızın gözyaşları olmuştur. Ne var ki, AKP açıldıkça, yıkıma yol açacak açılımlarla Türk milletinin her tarafını açtıkça analar ağlamış, gözyaşları sele dönüşmüştür. Başbakan Erdoğan’ın PKK’yla kurduğu yakınlık, teröre karşı gösterdiği tolerans, saldırıları artırarak analarımızın yavrularını toprağa gömmüş ve şehitlerimizin yası son yurdumuzu baştanbaşa kaplamıştır. İmralı canisine ilik nakli yapan, terör örgütüne heyecan veren Başbakan, analarımızı perişan etmiş, ağıtlar yakmalarına yol açmıştır” dedi.
“ANALARIMIZIN HIÇKIRIKLARINI BÖLÜCÜ ÇIKARLARINA YÖNLENDİRENLERE YAZIKLAR OLSUN”
Başbakan Erdoğan ve hükümetinin annelerin gözyaşlarını istismar etmelerinin tarifi ve tanımı olmayan bir çarpıklık olduğunu vurgulayan Bahçeli, ana yüreğinin, ana kalbinin ve ana vicdanının kanatılmaması, teröristlerle pazarlıklara yol yapılmaması bir şeref ve ahlak meselesi olduğunu söyledi.
,Annelerin beklentilerini bildiklerini, annelerin özlemlerinin farkında olduklarının altını çizen Bahçeli, “Ve biz gencecik evlatlarını kaybeden tüm annelerimizin acısını da paylaşıyoruz. Annelerimizin yaşlı gözleri, üzgün yüzleri bölücülerin geçim kapısı değildir. Analar ağlamasın sözünü PKK’yla yapılan müzakereleri masumlaştırmak için saptıranlara sesleniyorum ki, sizlere yazıklar olsun. Analarımızın gözyaşlarını teröristlerin ölüm saçan niyetleriyle eşitlemeye kalkan pazarlıkçılara açıklıyorum ki, sizlere yazıklar olsun. Analarımızın hıçkırıklarını, iç çekişlerini ve hüzünlü bakışlarını bölücü örgütün çıkarlarına yönlendiren eşbaşkanlara, terör düşkünlerine, yeni mandacılara, zalimlerin paryalarına haykırıyorum ki, hepinize yazıklar olsun, Cenab-ı Allah sizleri bildiği gibi yapsın” şeklinde konuştu.
“ŞEHİT ANALARI, TERÖRİSTLERİN KANLI ELLERİNİN YAKINLARIYLA AYNI KATEGORİYE SOKULAMAYACAK”
Hiçbir şehit anasının, teröristlerin, kanlı ellerinin yakınlarıyla aynı kategoriye sokulamayacağını, bir ve aynı görülemeyeceğini sözlerine ekleyen Bahçeli, ”Aksini düşünenlere fırsat tanımayacağız, Allah’ın izniyle ağızlarının payını da her ortamda vereceğiz. İnanıyorum ki, analar ağlamasın temennisiyle kirli niyetlerine mazeretler arayanlara en kalıcı ders ve istismarlarına en etkili karşılık da bizzat annelerimiz tarafından verilecektir.
İstanbul’daki 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü kutlamalarının sancılı ve sarsıcı olaylara neden olmasının herkes için üzüntü verici olduğunu belirten Bahçeli, Taksim inatlaşması yüzünden sokakların savaş alanına döndüğünü, saldırı ve mütecaviz eğilimlerin tehlikeli şekilde tırmandırıldığına dikkat çekti.
Bahçeli, hükümetin, muhtemel hadiselerin seyrini okuyamadığını belirterek, “Hükümet tedbirleri alamamış, işçilere ve sendikalara yalnızca ‘Taksim’e gelmeyin’ demekle iktifa etmiştir. Gerilimin yönünü göremeyen veya görmek istemeyen hükümet, 1 Mayıs kutlamalarına katılanlara orantısız güç kullanarak Türkiye’yi tıpkı bir üçüncü dünya ülkesinin seviyesine indirmiştir. Hedef ayrımı yapılmaksızın gerçekleştirilen kontrolsüz ve ölçüsüz müdahaleler 1 Mayıs’ı kana, gaza ve tazyikli suya bulamıştır. Bu ortamı fırsat bilen marjinal ve aşırı uç örgüt militanları sahneye çıkmışlar, bir kez daha şiddet ve saldırılardan nasıl geçindiklerini canice göstermişlerdir” dedi.
Kalabalıkların arasına sızan bölücü ve yıkıcı unsurların, sapanlarla, demir misketlerle, kaldırım taşlarıyla ve molotoflarla zehir saçtıklarını belirten Bahçeli, şehir eşkıyalarının arabaları yaktığını, camları kırdığını ve etrafa her türlü zararı verdiğini kaydetti.
Yasadışı bir örgüt üyesi olarak gösterilen 17 yaşındaki bir kız çocuğunun başına gaz bombası isabet ettiğini vurgulayan Bahçeli, günlerdir bu kız çocuğunun elinde taşıdığı şişenin sirke mi, molotof mu olduğunun yazıldığını, çizildiğini ve tartışmaların odak noktasına yerleştirildiğine dikkat çekti.
“İSTANBUL’DAKİ MANZARALAR, TERÖRİSTLERİN DAĞDAN ŞEHRE İNDİĞİNİN EN AÇIK KANITI OLARAK DEĞERLENDİRİLMELİDİR”
Diğer provokatörlerin, saldırganların ve azmettiricilerin üzerine gidilmesi gerekirken, meselenin magazinleştirilmesinin, söz düellolarına boğulmasının kabul edilemeyeceğini belirten Bahçeli, konuşmasına şöyle devam etti:
“Bizim en çok dikkatimizi çeken husus ise, sözde çözüm ve barış sözlerinin ulu orta seslendirildiği bir dönemde, huzurdan bahsedildiği bir tarih aralığında, bu esef verici olayların zuhur etmiş olmasıdır. Görülmektedir ki, sınır ötesine çıkma hazırlığı yaptığı ileri sürülen teröristlerin uzantıları şehirleri mesken tutmuşlar; resmen 1 Mayıs’ı kundaklamışlar ve terörize etmişlerdir. İstanbul’daki manzaralar, teröristlerin dağdan şehre indiğinin en açık kanıtı olarak değerlendirilmelidir. Süreç ihaneti bu canilere fayda etmemiş, bayramlaşma ve helalleşme zırvaları da bir sonuç doğurmamıştır. Bizim açımızdan önemli bir başka konu ise, işçi sendikalarının göz göre göre yangına körükle gitmeleridir. Bilindiği üzere, bu sendikalardan bazılarının genel başkanları sözde Akil İnsanlar Heyeti içinde yer almıştır. Anlaşılan bunların aklı kendilerine bile yetmemiş, çözüm ve barış şakşakçılığına soyunmaları bir işe yaramamıştır. Hükümetle DİSK ve diğer bazı sendikalar arasındaki itiş kalkış emeğin ve dayanışmanın gününü sabote etmiş, sulandırmış ve ileri demokrasi iddialarının aslında ilkel bir demokrasiden başka bir şey olmadığını ortaya koymuştur. Taksim inatlaşması Türkiye’yi germiş, İstanbulluların huzurunu kaçırmıştır. Temennim odur ki, 1 Mayıs günü, İstanbul’da şahit olunan çirkin tablodan başta AK Parti hükümeti olmak üzere herkes gereken dersleri çıkarmalıdır. Burada, bazı münferit aşırılıklar ve sert tutumlar dışında, talimatları uygulayan emniyet güçlerimizi topyekün suçlamak ve töhmet altında bırakmak da bize göre doğru bir yaklaşım olmayacaktır.”
“TÜRK DEVLET GELENEĞİNDE TESADÜFLERE YER YOKTUR”
Bir devletin üç kurucu unsurunun olduğunun altını çizen Bahçeli, bunların, ülke, millet ve egemenlikten oluştuğunu ifade etti.
Bu üç unsurun birbiriyle yakından ilgili ve ilişkili olup, birbirini tamamladığını kaydetti.
Devletin oluşması, saygın bir yere ulaşması ve meşru bir mevkie gelmesi bu üçlü yapının varlığıyla mümkün olduğunu vurgulayan Bahçeli, “Adalet ise kurucu unsurlar arasındaki dengeyi ve devamlılığı sağlayan en önemli bağlayıcı ve düzenleyici faktör olarak varlığını göstermektedir. Aziz ecdadımızın kurduğu tüm devletlerde bu esaslar hayati nitelik taşımıştır. Bunlardan birisinden verilecek tavizin nerede duracağı, nereye kadar uzanacağı ve hangi neticelere ortam açacağı az çok bellidir. Bu yüzden Türk devlet sisteminde beka meselesi, bütünlük kaygısı her zaman önemli, her zaman öncelikli ve her zaman ilk sıradadır. Türk devlet geleneğinde tesadüflere yer yoktur” şeklinde konuştu.
“KAST ETTİĞİ SONU ‘T’ İLE BİTEN İRŞAD KELİMESİYSE DİYECEĞİMİZ BİR ŞEY YOKTUR”
Akil İnsan Heyeti’ni eleştirmeye devam eden Bahçeli, 63’lükler olarak adlandırdığı Akil İnsanlar Heyeti’nin Türkiye’nin her köşesinde bölücülüğün propagandasını yapmakla suçladı.
“Başbakan Erdoğan’ın maşa olarak kullandığı ve vaatlerle Anadolu’nun bereketli bağrına gönderdiği 63 aklını yemiş bir ayı aşkındır faaliyet halindedir” diyen Bahçeli, “Başbakan şimdi de bunları milli mücadele yıllarında teşekkül ettirilen ‘İrşad Heyeti’ne benzetmiş ve akıllara durgunluk veren bir cahilliğin içine batmıştır. Bir defa, bırakınız 63’lükleri İrşad Heyeti’yle bir görmeyi, bu ikisi arasında benzerlikler ya da paralellikler kurmak dahi kimsenin harcı değildir. Eğer kast ettiği sonu ‘t’ ile biten irşad kelimesinin “çirkin ve suratsız” olan bir diğer anlamı ise diyeceğimiz bir şey yoktur. Biliniz ki, 63’lükler PKK’nın elinden tutmuş, bölücü hedeflerin mihmandarı olmuş ve bölünmeyi vaaz etmiştir; İrşad Heyeti ise Türk milletinin birliğini ve bağımsızlığını savunacak yüksek ahlakla gönüllere girmiş, saygıyı hak etmiştir. 63’lükler, Öcalan canisine bebek katili denmesin diyerek taraflarını belli etmiştir; İrşad Heyeti de Anadolu’daki isyan ve işgal konusunda milletimizi aydınlatmış, milli mücadeleye çağırmış ve milliyetçiliğin yanında durmuştur. Hele hele sormak lazımdır ki, bu 63 kişi Başbakan’a göre kimleri irşad, yani doğru yola getirmekle görevlendirilmiştir? Türk milleti yanlış yolda mıdır ki birileri irşadla vazifelendirilmiştir? Türk milleti terbiye edilmesi ve hizaya getirilmesi gereken kuru bir kalabalık mıdır ki irşad edilmektedir? Aziz milletimiz bunları duymalıdır” dedi.
“BUNLAR İRŞAD HEYETİYSE, MÜRŞİD KİMDİR, KİMLERDEN OLUŞMAKTADIR?”
AK Partiye oy verenlerin Başbakan’ın gerçek yüzünü tanıması gerektiğini belirten Bahçeli, Başbakan’a göre; “Akil İnsanlar Heyeti irşad heyetiyse, mürşit kimdir, kimlerden oluşmaktadır?” diye sordu.
Bahçeli, “Bu durum karşısında, Başbakan kendisini nerede görmektedir? Bu zihniyet ilginç şekilde 63’lüklere tepki gösterenlerin toplamda 4 bin 980 kişi olduğunu ifade etmiştir. Sayın Başbakan; ya sen dört işlemi bilmiyorsun, yeniden abaküs başına oturman lazımdır; ya da birileri seni ciddi şekilde yanıltmaktadır. Doğrudur, merhum Mehmet Akif Ersoy’da İrşad Heyeti’nin içinde bulunmuştur. Başbakan ve 63 akilli bilmiyorsa hatırlatırım ki; Merhum vatan şairimiz Mehmet Akif Ersoy, 19 Kasım 1920 günü Kastamonu Nasrullah Camii’nde yaptığı heyecan düzeyi yüksek konuşmasının bir bölümünde aynen şunları ifade etmiştir; ‘Milletler topla, tüfekle, zırhlı ordularla, tayyarelerle yıkılmıyor ve yıkılmaz. Milletler ancak aralarındaki rabıtalar çözülerek herkes kendi başının derdine, kendi havasına, kendi menfaatini temin etmek sevdasına düştüğü zaman yıkılır. Atalarımızın “Kale içinden alınır” sözü kadar büyük bir söz söylenmemiştir, evet, dünyada bu kadar sağlam, bu kadar şaşmaz bir düstur yoktur.’ Ülkemizin bugünkü hal ve gidişatına baktığımızda, 93 yıl önce dile gelen bu sözlerin ne kadar doğru ve isabetli olduğu muhakkak ki anlaşılabilecektir. Bugün kalemiz içten tahrip edilmektedir. Başbakan ve 63’lükler bu amaçla yekpare ve yekvücut olmuş asil milletimizi yanlışa ortak etmek ve PKK’nın tezlerini onaylatmak için her kılığa girmektedirler” diye konuştu.
“150’LİKLER OLARAK GEÇEN SABIKALI HAİNLERDEN BAŞKASI OLMAYACAKTIR”
“Sayın Başbakan, 63’lükleri ille de benzeteceğin birileri varsa, o da milli tarihimize 150’likler olarak geçen sabıkalı hainlerden başkası olmayacaktır, olmamalıdır” diyen Bahçeli, Başbakan Erdoğan’ın, Öcalan ve terör örgütüyle bir pazarlığa tutuştuğunu ileri sürdü.
Çözüm sürecine verdikleri tepkilerin tutarlı, samimi ve milli gerçeklere dayandığını belirten Bahçeli, etnik ve kültürel farklılıkların anayasal zemin bulması halinde iki milletli, iki devletli bir yeni yapının mukadder hale geleceğini, önlerindeki yeni anayasa hazırlığının böylesi bir riski taşıdığını kaydetti.
“PKK’LILARIN BEŞERLİ GRUPLARLA SINIR ÖTESİNE GİDİŞİNİ SEYRETMEK SUÇTUR”
Anayasa’nın kırmızı çizgileri, kurulan ittifaklar tarafından sorgulanacağını, aşındırılacağını ve bir noktadan sonra fırsat bulunursa üzeri çizileceğini vurgulayan Bahçeli, konuşmasına şöyle devam etti:
“Bilhassa yüksek yargı yöneticilerinden gelen eleştirisel ve son derece düşündürücü çıkışlar bunun bir göstergesi olarak ele alınmalıdır. PKK’nın elinde silahla anayasa dayatması ve AK Parti’nin de buna meyyal ve müsait olması büyük sorunların önümüzde durduğuna işarettir. Süreç, bir ayrışma ve ikiye bölünme ile bile sınırlı kalamayacak, Türklük kendi vatanında etnik unsur seviyesine indirgenecek, ilerleyen yıllarda yavaş yavaş silinip gidecektir. Türkçe dışındaki dilleri kamusal alana taşıyacak gelişmeler hem devlet yapısını, hem millet bütünlüğünü ortadan kaldırma tehlikesi taşıdığından dikkatle izlenmeli ve milletimiz tüm olan bitenleri bilmelidir. Sözde çözüm süreci, İmralı canisini yeniden örgüt lideri haline getirerek diriltmiş, hükümetle muhatap hale yükseltmiştir. Süreç bu şekilde ilerlerse, bin yılda yoğrulmuş milli kimlik geri dönüş gösterecek, yaşanacak sosyolojik kırılmanın telafisi asla mümkün olamayacaktır. Unutulmasın ki, süreç ihaneti çerçevesinde atılan ve atılması planlanan bütün adımlar Anayasal suç niteliği taşımaktadır. Hangi devlet kurum ve kurullarının arkasına saklanılırsa saklanılsın hükümet iradesinin devleti dönüştürmeye ve değiştirmeye yetkisi bulunmamaktadır. Böylesi bir hak Türk milleti tarafından kimseye verilmemiştir ve verilemeyecektir. Bu yüzden, PKK’lıların beşerli gruplarla sınır ötesine gidişini seyretmek, termal kameralarda maç izler gibi tepkisiz takip etmek suçtur ve uyarmak isterim ki, bu sorumluluktan başta hükümet olmak üzere hiç kimse muaf olamayacaktır. Bir kez daha sormak isterim ki, yarın başlayacağı iddia edilen PKK’lı teröristlerin sınır ötesine çekilme işlemine, yürürlükteki hukuk kaidelerinin neresinde cevaz vardır? Bile bile, göre göre terör örgütü mensuplarının çıkıp gitmesine sırt dönmek, sınırlarımızda cirit atan suçlulara mealen güle güle gidin demek hangi kurumun, hangi faninin altında kalkabileceği bir teslimiyet ve kendini bilmezliktir? Ve bu gelişmelerin hiçbir noktasında Milliyetçi Hareket yer almayacak, destek olmayacak ve hepsinden önemlisi de asla sessiz kalmayacaktır. Başbakan Erdoğan ve hükümeti gün gelecek sözde çözüm ve barış sürecinden zorlama ve karşı çıkışlarla çark edecek, ama yaptıklarının vebalinden de kurtulamayacaklardır. Milliyetçilik yükselmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi’ne teveccüh hızla büyümektedir. Türk milleti bu defa MHP’de karar kılacağının işaretini vermektedir. Süreç anketleri, AK Parti’yi şişiren uydurma kamuoyu araştırmaları asılsızdır ve gerçek anket meydanlardadır, milletimizin bize gösterdiği yoğun ilgi ve sevgi gösterisindedir. Hiç kimse İmralı canisinin affını göremeyecektir.”
“BİR BEŞİKTAŞLI OLARAK GALATASARAY’I KUTLUYORUM”
MHP Genel Başkanı Bahçeli, konuşmasının sonunda Spor Toto Süper Lig’in bitimine iki hafta kala şampiyonluğa ulaşan Galatasaray’ı da tebrik etti. Bahçeli, “Değerli futbolcularını, teknik heyetini ve yöneticilerini kutluyor. Bir Beşiktaşlı olarak samimiyetimle tebrik ediyorum” dedi.
Galatasaray'ı kutlarken dili sürçen ve şampiyon yerine 'şampuan' diyen Bahçeli, salonda gülüşmelere neden oldu