Dışişleri Bakanı Davutoğlu Açıklaması

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, son iki ayda Şam'dan Halep'e atılan Scud füzesi sayısının 205 olduğunu belirterek, artık savaş suçları konusunda harekete geçilmesi gerektiğini söyledi.

CNN Türk'de yayımlanan, "Ankara Günlüğü" programına katılan Davutoğlu, gündemdeki konulara ilişkin açıklamalarda bulundu.

Suriye'deki çatışmalarda gelinen son durumu değerlendiren Davutoğlu, bu ülkede meselenin sadece muhalefet-rejim geriliminde bir tarafın gücünü artırmasından ibaret olmadığına değinerek, son iki-üç ayda Şam'dan Halep'e atılan Scud füzesi sayısının 205 olduğunu söyledi.

Davutoğlu, iki devletin düzenli orduları arasındaki savaşlarda bile sivil alanlara ayrım gözetmeden hava saldırısı yapmanın "savaş suçu" kapsamına girdiğini olduğunu dile getirdi.

Suriye'de her bir Scud füzesi atıldığında bir mahallenin yok olduğunu ve bunun da "savaş suçu" niteliği taşıdığını ifade eden Davutoğlu, "Artık savaş suçları konusunda harekete geçilmesi lazım. Bunun hesabı sorulmalı. Kimse bunun savaş suçu olmadığını söyleyemez" değerlendirmesinde bulundu.

Suriye'de kimyasal silah kullanıldığına dair iddiaların da araştırılması ve üstünün örtülmemesi gerektiğini belirten Davutoğlu, konuya ilişkin oluşturulan BM heyetinin bu ülkele girmesine izin verilmediğini hatırlattı.

İnsani yardım koridorunun oluşturulmasının önemine işaret eden Davutoğlu, Türkiye'deki Suriyeli sığınmacı sayısının 200 bine yaklaştığını anımsattı. Davutoğlu, Suriye'de bombardıman altında hayatta kalmaya çalışanlara yardım ulaştırılması için net ve kararlı bir tutumun belirlenmesi gerektiğini vurguladı.

-"Suriyelilerin katledilmesine göz yumuluyor"-

Davutoğlu, hafta sonu İstanbul'da yapılacak, "Suriye Halkının Dostları Grubu Dışişleri Bakanları Toplantısı"nın, "Suriye'deki zulmü,baskıyı durduracak en etkin yöntemin bulunması ve uygulanması" zeminine oturtulacağını dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Rejime yönelik yoğun bir silah desteği devam ediyor. Bosna'da üç yıl silah ambargosu uygulandı. Boşnaklara ve Sırplara silah verilmemesi gibi bir şey uygulandı. Ne oldu- Bir taraf tam silahlı olduğu için, yani Sırp ordusu tüm silahlara sahip olduğu için, üç yıl boyunca Boşnakların katledilmesine göz yumuldu. Şimdi de Suriyelilerin katledilmesine göz yumuluyor. Burada net bir tutum takınmak, net ve kararlı bir mesajı Suriye yönetimine iletmek lazım."

Davutoğlu, Esed'in yıllarca görevde kalabilme ihtimalinden bahsedildiğindeki beyanlarına ilişkin, " dedim. Ama hiçbir zaman 'Esed çok kısa sürede gidecek' diye bir ifade benim ağzımdan çıkmadı.' Saddam'ın Irak'ta 10 yıl başta kalması gibi bir konjonktür artık yok" diye konuştu.

Esed'in görevde kalmasını bir başarı gibi göstermek isteyen çevrelere yönelik ise Davutoğlu, "Bizi eleştirenlere öncelikle şunu söylemek istiyorum. 100 bin insanı öldüren bir diktatörün işbaşında kalması sizi mutlu mu ediyor- Eğer işbaşında kalıyorsa bu haklı ya da meşru olduğundan değil, uluslararası toplumun bu faciaya sessiz kalmış olmasındandır. Bu zulme izin vermeyeceğiz. Bu zulmün devamına izin verenler, Esed'in kalmasından memnuniyet ifade edenler, önce o ayıptan kurtulmalılar" ifadesini kullandı.

-"Adalet adına doğru olanı söyleriz"-

Davutoğlu, Türkiye'nin Suriye konusunda yalnız bırakıldığını iddia edenlerin yanıldığını belirterek, "Velev ki yalnız kalmış olsak da hak adına, adalet adına doğru olanı söyler, doğru olanı yaparız. Nasıl ki Filistin konusunda tutumumuz net ve açıksa ve netice almışsak, bu konuda da ilkeli tutumumuzla netice alırız. Yalnız kalmamız söz konusu değil, aksine Suriye rejimine destek verenler yalnız kalıyor. Ahlak ve değerler bakımında haklı olduğunuzda, zamanla mutlaka netice alırsınız" dedi.

Suriye rejiminin dışında Türkiye'nin tutumuna eleştirel yaklaşan çevre bulunmadığını vurgulayan Davutoğlu, muhataplarıyla yaptığı görüşmelerde bu ülkede kimyasal silah tehdidinden radikal grupların güçlenmesine kadar birçok konunun ele alındığını ifade etti.

Davutoğlu, Suriye'de meydana gelen olaylarda sebep-sonuç ilişkilerinin göz ardı edilmemesi gerektiğine değinerek, "Nusra olduğu için Esed zulmü başlamadı, Esed zulmü olduğu için Nusra veya diğer gruplar bir alan buldu. İleride de eğer bu kriz uzarsa, bu risk daha da artacaktır" değerlendirmesinde bulundu.

Esed'in son açıklamalarında, öncekilerdeki gibi, inandırıcı bir tarafın bulunmadığını belirten Davutoğlu, 2011'de sokağa çıkan Suriye halkının istediği tek şeyin reform olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti:

"Mısır, Tunus halkı neyi istiyorsa, Suriye halkı da onu istedi. Mübarek de halkın üstüne orduyu sürseydi, orada da aynı sonuç çıkardı. Çünkü halkla savaş ilan ettiğinizde, mutlaka alanda kaotik bir durum ortaya çıkar. Bizim Esed'le görüşmelerimizde en çok altını çizdiğimiz husus şuydu; "

Davutoğlu, bütün problemlere rağmen bugün Mısır'da kan dökülmemesinin, ordunun halkı karşısına almama basiretini göstermesinden kaynaklandığına dikkati çekerek, "Sanki önce El-Kaide vardı da Esed, buna tedbir aldı. Hayır, söz konusu değil. Nusra diye bir yapı 2012 ye kadar yoktu. Suriye'deki direnişçiler arasında yabancıların sayısı çok azdır" dedi.

-"Rusya ile görüş ayrılığımız var"-

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile İstanbul'da yaptığı görüşmeyi de değerlendiren Davutoğlu, Türkiye ile Rusya arasında Suriye konusunda temelde görüş ayrılığı bulunduğunu ve iki tarafın da bu ayrılığı saklamadığını söyledi.

Lavrov ile çok detaylı görüşmeler yaptıklarını ifade eden Davutoğlu, ülkelerin herhangi bir konuda yüzde 100 mutabık kalmalarının gerekmediğini, önem taşıyanın, mutabık kalınamayan konularda diyalog kanallarını kesmeden, birlikte bir çözüm arayışı içine girilmesinin sürdürülmesi olduğunu kaydetti.

Davutoğlu, Rusya ile olan görüş ayrılığının temelindeki yaklaşım farkına ilişkin ise şöyle dedi:

"Rusya, BM Güvenlik Konseyini Suriye konusunda harekete geçirmenin, daha önce yaşanan Libya tecrübesi dolayısıyla doğru olmadığı kanaatinde. Libya'da kendilerinin yanıltıldıklarını düşünüyorlar. O, tabi P5 içinde ayrı bir müzakere konusudur. Bizi doğrudan ilgilendiren bir husus değil. Biz ise BM sisteminin derhal ve acilen, insanlık trajedisini durdurmak üzere harekete geçmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu, bir görüş ayrılığıdır. Ama Suriye'nni stratejik önemi, Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunması, Suriye halkının iradesinin tecelli etmesi konusunda, Rusya ile bir görüş ayrılığı yok."

Cenevre Mutabakatında tarafların prensipte anlaştıkları, "Bir an önce bir geçiş hükümeti kurulması ve bütün yürütme erkinin bu hükümene devredilmesi" ifadesine atıfta bulunan Davutoğlu, Türkiye'nin böyle bir geçiş hükümetinin başarılı olması için, Beşşar Esed'in tümüyle görevlerinden çekilerek, yetkilerini bu hükümete devretmesi gerektiğini düşündüğünü söyledi.

Davutoğlu, Rusya'nın ise Esed konusunu dışarıda tutarak bunun yapılabileceği kanaatine sahip bulunduğunu belirtti.

Davutoğlu, "Esed'in görevini sürdürdüğü bir ortamda, geçiş hükümetindeki başbakanın güç kullanmasının mümkün olmadığı kanaatindeyiz. Çünkü ordu yapısı belli. Ordu üzerinde Esed'in etkisi belli, bu ordunun temin edeceği bir güvenlik ortamında herhangi bir muhalif unsurun Şam'da güvenliğinin sağlanamayacağı kanaatindeyiz. Bu, bizim için gerçekçi bir analiz" diye konuştu.

Rusya'dan Suriye'ye giden bir uçağın 5-6 ay önce indirildiği zaman felaket tellallarının ve Türkiye'nin yalnızlaşmasını isteyen çevrelerin, "Türkiye-Rusya ilişkileri bozuluyor, Suriye yüzünden karşı karşıya geliyoruz, Türk-Rus ilişkileri gerildi" diye bir senaryo hazırladığını dile getiren Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Bunları memnun edecek tek şey, Türkiye'nin yalnızlaşması ve birileriyle gerilim yaşaması. Uçak olayından sonra geçen süreye baktığımızda, Rusya Devlet Başkanı Putin Türkiye'ye geldi. Birlikte Suriye konusunda bir plan üzerinde de çalıştık. Putin'in 'Türk tarafı yaratıcı bir fikirle geldi' diye ifade ettiği fikir üzerine çalıştık. Ancak maalesef, Rusya'nın da iyi niyetli çabalarına rağmen, Suriye rejimi uzlaşı içeren bu yaklaşıma da olumsuz cevap verdi."

Muhabir: Halit Gülşen

Yayıncı: Murat Taydaş
Kaynak: AA