Bakan Güler: Sivil Toplum Çözüm Sürecinin İçerisinde Olmalı

İçişleri Bakanı Muammer Güler, “Çözüm sürecindeki en önemli mesele, sivil toplum kuruluşlarımızın, meslek teşekküllerimizin, özellikle odalarımızın da bu işin içerisinde olmasıdır.” dedi.

Muammer Güler, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin ile Gaziantep Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Kurulu Platform Toplantısı’na katıldı.

Toplantıda konuşan Güler, çözüm sürecine yönelik bir takım değerlendirmelerde bulundu. Çözüm sürecinde sivil toplum kuruluşlarının da işin içerisinde olması gerektiğine dikkat çeken Güler, Bu sadece bizim hükümetimizin, sadece bizim partimizin çözeceği bir sorun değildir. Zaten bize bırakırsanız, bu işin birçok ayağı da eksik kalır. Bu nedenle ben Serbest Muhasebeciler ve Mali Müşavirler Odası’nın, platform sonucunda açıklayacağını ifade ettiği ortak görüşleri için teşekkür ediyorum. Birçok platform bunu yapmadı, bu bir eksikliktir. Bu bizim aynı zamanda hükümetimizi de bu anlamda daha güçlendirmeye yönelik çalışmalarda eksik kalmaktır. Bunu bütün sivil toplum örgütleri için bütün meslek teşekkülleri için ifade ediyorum.” diye konuştu.

Türkiye’de Cumhuriyet'in kuruluşundan itibaren birçok kesimin sorunları olduğunun altını çizen Güler, bunun sadece belli kesimin sorunu olarak algılanmaması gerektiğine vurgu yaptı. Güler, “80 yıldan beri birçok kesim sıkıntılar yaşadı ama bunlar katılımcı demokrasinin ve demokrasinin standartlarının gelişmesiyle beraber aşıla gelen meseleler oldu. Bir de tabi ki barış süreci dediğimiz zaman biz zaten barışığız. Esasen millet olarak biz birimizle barışığız. Ama bizim aramıza nifak sokma anlamındaki çabaları belki çözüme kavuşturmak anlamında biz buna çözüm süreci diyoruz.” ifadelerini kullandı. Mardinli olduğunu, Gaziantep’te de 6,5 yıl valilik yaptığını hatırlatan Güler, “Bu yöreden farklılıkların zenginliğe nasıl dönüştüğünü, insanların nasıl hoşgörü içerisinde birbiriyle uzlaştıklarını ve geleceğe yönelik tasavvurlarında ortak hareket ettiklerini, hem kendi doğduğum yerde gördüm ama daha ötesini Gaziantep’te gördüm. Gaziantep, bu toplumsal uzlaşmayı zenginliğe dönüştürdü ve bir arada bunu başardı. Bugün de Türkiye’ye model bir il olarak bu çözüm sürecinde belki de bu bölgede başı çeken bir il. Hem farklılıkları kendi içinde özümsedi ve inkar politikalarını bir tarafa bıraktı. Bir anlamda entegre olmayı başardı. 1990’lı yıllar Gaziantep’te bu entegrasyonun önemle yaşandığı dönemdir.” değerlendirmesinde bulundu.

Terör sorunu, bölücülük sorununu ayırmak, diğer sorunları, talepleri ve farklı düşünmek gerektiğini kaydeden Güler, “Türkiye, daha yeni yeni iktidarları değil muktedir iktidarlarla yeni tanışıyor. Bu meseleyi bilmek lazım. Ben 40 yıldır bu işin içindeyim. 40 yıl devletin her kademesinde çalıştım. Bir muktedir iktidar olmadan millet egemenliğinin tesis edilemeyeceğini bilmek lazım. Bu memleket bir sivil anayasayı kendi yapacak. İsterse de yanlış yapsın. Toplum yapıyorsa kendisi yapsın ama bizim adımıza doğruları bizim adımıza yanlışları kimsenin yapmaya hakkı yok. Yanlış yapacaksak da biz yapacağız. Millet yapacak, sivil irade yapacak. Artık vesayet zincirleri gitmiştir. İşte bunu başaranlar demokraside ayakta kalırlar. Başaramayanlar da elbette tarihin bir tarafından kalacaktır.” şeklinde konuştu.

"BU SÜRECİN DEĞERİNİ BİLMEMİZ LAZIM"
Türkiye şu günlerde önemli bir dönemeçten geçtiğini hatırlatan Güler, “Yıllardan beri devam eden bu sorunun çözülmesi, akan kanın durması, anaların gözyaşının dinmesi için hükümetimiz bir riski aldı, bir çabayı gösterdi, elini hatta gövdesini taşın altına koyabildi. Bunu özellikle belirtmekte isterim. Bu sürecin değerini bilmemiz lazım. Türkiye böylesine büyük bir toplumsal desteği, böylesine büyük bir siyasal gücü arkasında bulunduran bir iktidarla yönetiyor. Allah korusun, Türkiye bir daha böyle bir güçle bu meseleyi çözmek için bir fırsat daha bulamayabilir. Bunu bir kere bilmek lazım. İkincisi, bunu gerçekten çözmek için bir azim, bir irade var. Ve o azim ve irade bu ülkenin Başbakanında var. Hiçbir siyasi kişinin gösteremeyeceği bir cesaretle bu işe el koydu. Ben olayı parti anlamında söylemiyorum. Mutlaka parti olacaktır demokrasi olduğuna göre ama devletin yönetiminde hükümetler bulunacaktır. Önemli olan onların aldığı risktir.” dedi.

Güler, şöyle devam etti: "Sayın Başbakanımız bütün inisiyatifi üstüne alarak bir çözüm sürecini başlattı. Bu süreçte herkesin sorumluluk üstlenmesi ve çözüme katkıda bulunması gerekiyor. Şimdi çözüm sürecinin başarılı sonuçlanabilmesi için gerek hükümet olarak gerek bakanlık olarak elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Hepimizin sorumluluğu çok büyük. Tekrar ediyorum, bu konuda sivil toplum kuruluşu olarak büyük görevler düşüyor. Sizler de illerinizde bu sürece katkıda bulunmak için elinizden gelen gayreti göstermelisiniz. Çünkü bu sorun ülkemizin sorunu olarak herkes artık bu sorunun çözülmesini istiyor. Herkes terörden bıkmış durumda. Özellikle Güneydoğu’da. Yani bugün şehidin anası bile ‘Yav artık bu iş bitsin, biz evlatlarımızı bu konuda yitirdik, acımızı içimizi gömdük ama bu memleketin evlatları gelecekte böyle bir sorun yaşamasın’ diyorsa, şehit anası bunu diyebiliyorsa, bizim onun üzerinde kat be kat görüşümüzü ortaya koyabilmemiz lazım. Bu anlamda belki de bize en iyi örnek onlardır diye düşünüyorum. Özellikle bölgedeki vatandaşların neler hissettiklerini, terörden neler çektiklerini, yaşanan acıları, artık bunun sona ermesi konusundaki beklentileri de gayet iyi biliyoruz."

Kendilerine duyulan güven ve inancın yıllardır kimsenin cesaret edemediği bir fırsat olarak önlerinde olduklarını kaydeden Güler, "Bu büyük fırsatın kaçırılmaması gerekir diye düşünüyorum. Biz bunu birilerinin kazancı gibi birilerinin kaybetmesi gibi bir platform için de düşünmüyoruz, böyle bir lüksümüz kesinlikle yoktur. Biz bu çözüm sürecini milli birlik ve kardeşlik projesi dediğimiz herkesi kucaklayan bir platform olarak görüyoruz, yoksa birilerinin şartlı beklentilerini karşılamaya yönelik bizatihi değildir. Çünkü bu ülke sadece Güneydoğu’dan da ibaret değildir. Bunu da bilmemiz anlamamız gerekmektedir. Toplumun hepsinin kabul edebileceği herkesin içine sinebileceği gerekirse gelecekte hepimizi bir arada yaşatabilecek bir süreç içerisinde bunu kabullenmek lazım. Elbette ki buna katkı sunanlardan da tarih gelecekte daha farklı şekilde bahsedecektir.” ifadelerini kullandı.